Savunma Mekanizmaları

Clifford T. Morgan


Unutma (Bastırma ya da Baskı Altına Alma)

Freud'a göre bastırma (repression), çatışmaların neden olduğu kaygıyı azaltmak için insanların kullandığı temel bir tekniktir. Onun kuramında bastırma, kaygıyı uyaran düşüncelerin kişi tarafından bilinçaltına itildiği aktif bir zihinsel süreçtir. Psikologların bugünkü düşüncelerine göre bastırma, herhangi bir şey hakkında düşünmeyi reddetmedir, çünkü o düşünceyi nahoş buluruz. Eğer düşünmezsek söz konusu düşünceyi tekrarlamamış oluruz — ki bu tekrarlama, birtakım şeylerin uzun süreli bellekte saklanabilmesi için gereklidir ve böylece unuturuz.

O halde unutma, nahoş anı ya da düşünceleri aklımızdan çıkarmaya yarayan bir tür başa çıkma davranımıdır. Kişi, bankadaki hesabını altüst edebilecek olan ödenmesi gerekli bir faturayı ödemeyi unutabilir. Dişçiye gitmekten korkan birisi, dişçiyle olan randevusunu unutabilir. Bu gibi durumlarda kişiler yapmaları gereken şeylerin anılarını baskı altına alırlar; diğer durumlarda ise, sevmedikleri ya da birlikte nahoş bir yaşantı geçirmiş oldukları birisinin adını unutabilirler. Yine başka bazı durumlarda bastırma, kişinin kendisine ve başkalarına ait davranışları yorumlayışını ya da belirli durumları algılayışını bozabilir.

Güdüleri Çarpıtma (Karşıt Tepki Geliştirme)

Kişinin çatışmalı durumlarla uğraşmasının diğer bir yöntemi de bir güdüyü, gerçekte olduğunun tam karşıtı (reaction formation) gibi algılamasıdır. Gerçek güdü, kabul edilemeyecek nitelikte olabilir ve kaygı doğurur. Bu güdüyü gerçek niteliğinin karşıtına dönüştürerek algılama, onu kabul edilebilir hale getirecek ve böylece yüzeysel bile olsa, çatışma çözülecektir. Bu genellikle gerçek durumun tam karşıtıdır. Yaşlı annesi ile yaşamak ve ona da bakmak, geçimini sağlamak zorunda olduğundan bir türlü evlenemeyen bir kadının durumuna bakalım. Bu engellenme içinde kadın, annesine içerleyecek ve belki de ondan nefret edecektir. Ancak, kişinin annesinden nefret etmesi kabul edilemeyecek bir düşünce olduğundan, onu bastıracaktır; yerine, kendisini, annesini gerçekten çok sevdiğine inandıracaktır. (Bu, birçok kişinin bu tür güdülerini içtenlikle kabullenmeyecekleri anlamına gelmemelidir.)

Shakespeare'in şu cümlesi, karşıt tepki geliştirmenin temel fikrini iyi ifade eder: “Çok fazla itirazcı bir bayan aslında sizinle aynı fikirde olabilir.” Eğer kişi gereğinden fazla alçak gönüllü, istekli ya da şefkatli ise, aslında, karşıt duygularını saklıyor olabilir. Eğer kişi, başkalarını memnun etmek için aşırı çaba gösteriyor ise, gerçek güdü, onları memnun etmek yerine memnun etmemek korkusudur. Kişi aşırı iyi ise, insanlara duyduğu düşmanlığın karşıtını gösteriyor olabilir.

Başkalarını Suçlama (Yansıtma)

Çatışmalarla başa çıkmanın başka bir yolu da kendi güdülerimiz için başkalarını suçlamadır. Freud bu davranışa yansıtma (projection) demiştir. Yansıtmada kişi, kabul edilemeyecek bir davranışından dolayı duyacağı suçluluk duygusundan, bu davranışı bir başkasına atfederek ya da ona yansıtarak kurtulabilir.

İnsan davranışında yansıtmanın sayısız örneklerini bulabiliriz. Kendine güvenemeyen bir öğrenci sınavda kopya çekmek için güçlü bir arzu duyabilir; ancak, vicdanı buna izin vermez. Kendisi kopya çekmeyen bu öğrenci bu defa çevresindeki arkadaşlarına karşı bir kuşku duymaya başlar ve onları, kopya çekmedikleri halde, çekmekle suçlar. Birisine kötü davranmak isteyen bir kız, bu duygusunu, yanlış olduğu için bastırır. Buna karşılık, başkalarının kendisine kötü ve kaba davrandıklarını söyler. Erkeklerin saldırısına uğramaktan korktuğu için evinden çıkamadığını söyleyen yaşlı ve çirkin bir kadın, büyük bir olasılıkla, cinsel güdülerini yansıtmaktadır. Biraz daha aşırı uca gidersek yansıtma, davranış bozukluklarından paranoya'nın (paranoia) bir belirtisidir. Paranoid kişiler, başkalarına ilişkin düşmanca duygu ve düşüncelerini, yine o başkalarının kendisini yakalayacağı, kendisinin peşinde oldukları yolundaki bir düşünce sisteminde yansıtırlar.

 

Bahane Bulma (Mantığa Bürünme)

Diğer bir başa çıkma davranımı olan mantığa bürünmede (rationalization) kabul edilebilecek bir güdü, kabul edilemeyecek olanın yerine konur. Başka bir deyişle, kişi, “bahaneler bulur”; yani, yaptığı bir şey için gerçek nedenden başka bir neden gösterir. Mantığa bürünme, kabul görmeyecek güdülerin yarattığı kaygıyı önlemek ya da ondan kaçınmak için kullanılan en yaygın savunma mekanizmasıdır. Eğlence uğruna çalışmalarını ihmal eden bir öğrenci, aldığı zayıf notları, kötü öğretime, haksız sınav değerlendirmelerine ya da çok yüklü bir çalışma programının uygulanmasına bağlayabilir. Bir baba çocuğuna çok kızdığı için onu dövebilir. Ancak bu davranışını, çocuğunun iyiliği için yaptığı mantığına dayayabilir. “Ekşi üzümler” deyimi, mantığa bürünme için iyi bir örnek oluşturur; elde edemediğimiz bir şey zaten istemediğimiz bir şeydir.

Semeri Dövme (Yer Değiştirme)

Yer değiştirmede (displacement), güdü değişmez; ancak, kişi güdünün hedefini, asıl hedef yerine başka bir hedef koyarak çarpıtır. Yer değiştirmedeki güdü çoğunlukla kişinin rahatlıkla gösteremediği saldırganlıktır. Örneğin, işyerinde patronuna kızan ve kovulacağı korkusuyla bu duygusunu dışarı vuramayan bir adam, eve geldiğinde karısına kızar; yani, “eşeği dövemediği için semeri döver”. Aileye yeni katılan bebek tüm ilginin merkezi olduğu için ailenin ilk çocuğu bu durumu kıskanacaktır. Büyük çocuk bebeğin canını yakmak isteyecek, ancak, bu engellendiğinden düşmanlığını daha uygun bir nesneye, örneğin, oyuncak bir bebeğe yönelterek belki de onu tahrip edecektir.

Fantezi

Tatlı hayaller kurma ya da fantezi (fantasy formation), kişinin, çatışmalarını hayalinde çözümleyerek rahatladığı bir başa çıkma yoludur. Fantezide kişiler, olayları, gerçekteki şekilleri yerine, olmasını istedikleri biçimde hayal ederler. Kişiler, kendilerini kaygıya sokacak ve engelleyecek gerçek durumu düşünmeyi sadece bir yana bırakmazlar, aynı zamanda hiç değilse bir süre için engellenmiş güdüyü de doyururlar. Kızlar arasında itibarı olmayan ama bunu çok isteyen delikanlı, Don Juan fantezisini geliştirir. Sosyal bir ortamda küçük düşmüş olan ve bunu acıyla anımsayan bir genç kız, yapmış olabileceği harika şeylerin hayaliyle doyum sağlayabilir.

Fantezi geliştirmeye, özellikle, ergenlerde çok rastlanır. Yapılan araştırmalar, hemen hemen tüm üniversite gençliğinin, çalışarak geçirmeleri gereken zamanlarının büyük bir bölümünü tatlı hayaller kurmaya ayırdıklarını göstermiştir. Bir noktaya kadar hayal kurma, gerçeklerden geçici olarak kaçmanın zararsız bir yoludur. Ancak, yapıcı faaliyetlere çok ender olarak götürür.

Özdeşim Kurma

Engellenme ile başa çıkmanın başka bir yolu da, bir başkası ile özdeşim kurmadır. Özdeşim kurmada (identification) başkası gibi duyma, düşünme ve davranma yoluyla onun ulaşmak istediği amaçlara ulaştığımızı ya da ulaşacağımızı sanırız. Örneğin, önemli birisi ile arkadaş olmak önemli olduğumuz duygusunu verebilir. Atletik yeteneğinin olmamasından dolayı kendisini engellenmiş hisseden bir erkek çocuk, okul futbol takımının başarılarını büyük bir coşkuyla karşılayarak benimser. Bir çocuk, annesi ve babası tanınmış kişiler olduğu için kendisini “önemli birisi” sanabilir. (Tabii, kendi olanak ve yetenekleriyle birisi olmak isteyen başka bazı çocuklar da tanınmış bir ana babaya sahip olmaktan dolayı üzüntü duyabilirler.)

Birisi ile özdeşim kurduğumuzda, yalnız onun gibi hissetmeye değil, onun gibi davranmaya da eğilim gösteririz. Aynı şekilde giyinir, konuşmaya çalışırız, vb.... Bu yolla, başka şekilde ulaşamadığımız doyumlara kişinin doyumları aracılığıyla kısmen ulaşmış oluruz.

Çocuksu Davranma (Gerileme)

İnsanlar bazen çocukluğa ya da ilkel davranış biçimlerine gerileyerek (regression) sorunlarıyla başa çıkmaya çalışabilir. Gerileme daha çok 45 yaşlarındaki çocuklarda görülür; çünkü bu yaşlarda çocuklar oldukça karmaşıklaşan engellenmelerle karşılaşırlar. Gerilemeyi başlatan olay, yeni bir kardeşin doğuşu ya da okula uyum sorunu olabilir. Gerilemede çocuk sıklıkla bebek konuşmasına döner ya da tüm bebeklik davranışlarını gösterebilir. Yetişkinler de, karşılaştıkları bir soruna “yetişkince” bir yaklaşımla uygun çözümler bulamayınca, çocukken kullandıkları davranış örüntülerine dönerler. Somurtmak buna bir örnek olabilir.

Yüceltme ve Ödünleme

Birbirine yakın olan bu iki başa çıkma şekli aslında birbirinden pek ayırt edilememekte ise de Freud, temelde bunların farklılığına değinmiştir. Freud'a göre yüceltme (sublimation), cinsel dürtü ya da arzuların, cinsel olmayan davranış ve yollarla doyuma ulaştırılmasıdır. Erkeklerin ilgisini çekemeyen çirkin bir kadın, yaratıcı bir artist ya da sanatçı olabilir; böylece cinsel dürtülerini yüceltmiş olur. Ne var ki birincil herhangi bir dürtünün kendi birincil hedefinden başka bir hedef ile doyuma ulaştırılması kuşku götürür. Bu gibi durumlarda, sanata yönelerek kişinin cinsel düşüncelerden uzaklaştığı ve cinsel uyaranlardan bu yolla kaçınma olanağını bulduğu düşünülebilir. Böylece, cinsel engellenme de azalmaktadır.

Ödünlemede (compensation), kişi, sosyal güdüsünü doyuma ulaştırmak için başka bir faaliyete yönelir. Cinsel alanda başarısız olduğunu hisseden çirkin bir erkek, tüm gücünü çalışmaya vererek, dikkate değer bir akademisyen olabilir; ya da iki dirhem bir çekirdek giyinebilir. Kısa boylu, bodur bir adam, boksla uğraşarak erkekliğini göstermeye çalışır. Yaşam, ulaşılması güç ve uzak olan doyumlar yerine geçirilebilecek birçok ödünlemelerle doludur.

Savunma Mekanizmalarının Kullanımı

Yukarıda betimlenen başa çıkma yollarının çoğunu belki biz de kullanmışızdır. Hemen herkes yaşamında şu veya bu şekilde, bu tür yollara başvurmuştur. Söz konusu mekanizmalar, ufak tefek çatışmalarda kullanıldığı zaman ve başkalarına zarar vermedikçe üzerinde durulmaya değmez. Gerginliği azaltması ve bu nedenle karşılaştığımız önemli sorunlara daha uyumlu bir şekilde yaklaşmamızı sağladıkları sürece rahatlatıcı olmaktadırlar.

Ancak, aşırı kullanıldıklarında, sorunlarla başa çıkma yolu olan bu savunucu atılımlar, zararlıdır. Bunlar, asıl sorunu çözmemekte, sadece sorunla ilgili kaygımızı azaltmaktadırlar. Eğer sorun önemliyse, onu yüzleyebilmeli, kendimizi kandırarak yan çizmemeliyiz. Ayrıca, daha da önemlisi, savunucu davranışlar, kaygıyı genellikle ortadan kaldırmamaktadır. Eğer belirli durumlar bizi kaygılandırıyorsa, bunlarla zaman zaman tekrar karşılaşır, er veya geç savunamayacağımız bir tanesi ile karşı karşıya kalabiliriz. Böyle bir durumda da sudan çıkmış balık örneği, kaygı hücumuna uğrayabiliriz. Kaygı nöbeti (anxiety-attack) denen bu duruma dayanmak çok güç olduğu gibi, kişinin günlük yaşamını olumsuz yönde etkileyecektir.

 

 

 

 

 


 


Ana Sayfaya Dönmek İçin Tıklayın 

  www.aymavisi.org  
 

 

 

 

 
 + Büyüt | - Küçült