(5) Jung bu rüyalardan birçoğunu çeşitli yapıtlarında anlatmakta ve Kişiliğin Bütünleşmesi adlı yapıtında bir bölümünü çözümlemektedir.
sen'in Kutup Eskimoları üzerine bir kitabında ilginç bir örnek vardır.
Burada, kabilenin bir üyesinin rüyasında bir hayal gördüğü, bu yüzden
ötekilerin önüne geçerek onları, tıpkı rüyadaki kehanette olduğu gibi, buz
üzerinde dolaştırdıktan sonra, yiyecek ve sığınaklar bulunan bir yere
ulaştırdığı anlatılmaktadır. Ancak, bazıları yolculuk sırasında inançlarını
kaybederek geri dönmüş ve rüyadaki kehanete uygun olarak açlıktan
ölmüşlerdir.
İlk çağlarda kolektif rüyada bir kehanetin bulunduğu kabul edilir ve
içindeki uyarılar ciddiye alınırdı. Bu rüyalar ve yorumlanışları şimdi bize
hayal ürünü olarak görünmektedir; ancak, yine de bugün kullandığımız
yorumlama ilkeleri ile aralarında bazı koşutluklar bulabiliriz. Genesis
41*'de yer alan Firavun'un rüyası ve onun Joseph (Yusuf) tarafından
yorumlanışı yukarıdaki türden bir kolektif rüya tipidir: "Ve Firavun'un
rüyası iki tam yıl sonra gerçekleşti."
Kralın rüyalarının halk için büyük önemi vardı, çünkü Firavun hem tanrı idi
hem de tanrılar arasında yeryüzünün temsilcisiydi. Tanrılar ve insanlar
arasındaki resmi temsilci olduğundan onun rüyaları, insanlara ulaştırılan
tanrının sesi gibiydi. Ancak, Firavun'un rüyalarını kendisinin yorumlaması
gerekli görünmüyordu ve bu rüya için büyücüleri çağırdı. Yazık ki, onlar da
rüyadaki mesajı anlamakta tümüyle başarısızdılar. O zaman Firavun Yusuf u
çağırttı. Yusuf daha önce rüyaları yorumlamadaki becerisini Firavun'un iki
hizmetçisi üzerinde göstermişti.
(*) Tevrat'ın başlangıç kitabı bölüm 41.
"Ve Firavun Yusuf a anlattı: 'Riyamda nehrin kenarında dikilmiş duruyordum.
Ve nehirden yedi tane besili ve iyi bakımlı inek çıkageldi, ve bir çayırda
beslendiler. Ve onlardan sonra yedi inek daha geldi. Zavallı, hastalıklı
görünüşlü ve sıskaydılar. Bu kadar kötülerini tüm Mısır topraklarında
görmemiştim. Sıska ve çirkin inekler önceki yedi şişman ineği yediler.
Onları yiyip bitirdikten sonra başlangıçta olduğu gibi hâlâ sıska ve
çirkindirler. O kadar ki ilk yedi ineği yemiş olduklarına kimse inanamazdı.
Böylece uyandım. Ve rüyalarımda bir sap üzerinde yedi iri ve güzel mısır
tanesinin çıktığını gördüm. Ve doğu rüzgârının savurduğu erimiş, ince yedi
başka tane onların üstüne atıldı. Ve bu sıska taneler, yedi iyi taneyi
yediler. Bunları büyücülere söyledim ancak hiçbirisi bana açıklayamadılar."
Mısır ve ineğin Mısırlılar için çok büyük bir önemi vardı. Bu onların
mitlerinde ve dini seremonilerinde dile getirilmiştir. Simgesel anlamları
günlük yiyecek, ölüm, yeniden doğuş, yaradılış vb. gibi arketipler-den daha
ötelerdedir.6 Yusuf un rüyaları anlayışı sezgici bir biçimdedir. Daha önce
Firavun'un kâhyası ve fırıncısı danıştıklarında, 'Yorumlar Tanrı'ya ait
değil midirler?' demişti. Bu kez de 'Karşılık bende değildir: Tanrı,
Firavun'a bir barış karşılığı verecektir. Firavun'un rüyaları hep birdir.
Tanrı, Firavun'a ne yapacağını göstermiştir. Yedi iyi inek yedi yıldır ve
yedi iyi mısır tanesi de yedi yıldır.,Rüya birdir' diye yanıtlar.
Bizim de rüya gereçleri üzerine benzer bir dil
(6) Osiris, Mısırhlar'ın Mısır tanrısı idi. Ona armağan edilen kutsal boğalar da vardı ve onlara da tanrı olarak inanılırdı.
kullanmamız gerekir. Daha önceki bölümlerde de belirtildiği gibi,
bilincin bir ve aynı şey olarak gördüğü şeyler için bilinçdışı sürekli
olarak farklı simgeler kullanır.
Yusuf, yorumunu şöyle sürdürür:
"Ve sonradan gelen sıska ve çirkin yedi inek yedi yıldır ve doğu rüzgârının
savurduğu içi boş yedi mısır tanesi yedi yıllık açlık demektir. Benim
Firavun'a söylediğim şey budur. Tanrı yapacağı şeyi Firavun'a göstermiştir.
Bütün Mısır topraklarında yedi yıl açlık ortaya çıkacaktır. Mısır
topraklarında tüm bolluklar unutulacaktır ve açlık toprağı tüketecektir. Ve
bolluk sonradan gelecek açlık yüzünden hatırlanmayacaktır çünkü açlık acı
olacaktır. Ve bu nedenle rüya Firavun'a iki kere görünmüştür. Çünkü olay
Tanrı tarafından belirlenmiştir ve Tanrı onu kısa sürede
gerçekleştirecektir."
Daha önce bir dizi rüyanın tek bir rüyadan daha kolay anlaşılacağını
söylemiştik. Aynı biçimde bugün de önemli rüyaların, anlaşılmadıkları ya da
vurgulanmaları gerektiğinde yinelenmekte olduklarını saptıyoruz.
Kutsal kitaptaki hikâye, Yusuf un bu felakete karşı önlemler alma yönündeki
planları ve Firavun'un onları kabul etmesiyle biter. Sonraki olaylar yorumun
doğruluğunu göstermiştir. Hem bolluk yılları olmuş hem de rüyalardan
çıkardığı gibi açlık yılları onu izlemiştir.
Eski insanlar için rüya Tanrı'nın gönderdiği bir şeydi. Kilise bu olasılığa
hâlâ yer vermekte ise de (yalnızca çok dikkatle ve konu üzerine karar verme
hakkını kendine saklayarak) genel kanı bu tür ruhsal etkinliği öylesine
küçümsemektedir ki, bugün genellikle rüyaların yalnızca fiziksel olayların,
- rahatsız edici bir biçimde yatmak, yatmadan önce ağır bir yemek yemek gibi
- bir sonucu oldukları düşünülmektedir. Bazı rüyaların bu tür nedenlere
bağlı olduğu doğrudur. (Eğer karda yürüdüğümüzü görmüş de uyanınca yorganın
üzerimizden kaydığını fark etmişsek bu, yukardakine bir örnek olur). Fakat
genellikle Stimulus* ile rüyanın aldığı biçim arasında çok az bir bağlantı
vardır. Bu yöntemle gerçek anlamda bir rüya açıklaması yapılamaz. Oldukça
yaygın başka bir inanç ise rüyaların geçmiş günün olaylarını, - özellikle de
bunlar önemli ve çarpıcı iseler -, yineledikleridir. Dikkatle incelenirse,
bu rüyaların olayları tamı tamına aynı biçimde çok seyrek yineledikleri;
aslında onlardan bir şeyler ekleyip çıkardıkları, deneyi toparladıkları ve
karakter olarak tamamlayıcı oldukları görülür. Bilinçli bir davranışı
tamamlama eğilimi, rüyanın önemli bir özelliğidir ve onu anlamaya çalışırken
hep göz önüne alınmalıdır. Buna bir örnek olarak Jung, rüyasında babasının
sarhoş ve düzensiz bir biçimde davrandığını gören genç adamı anlatır.
Gerçekte baba hiç böyle şeyler yapmıyor ve oğluna göre ideal bir biçimde
davranıyordu. Genç adamın babasıyla ilişkisi kusursuzdu. Hatta o öyle ki,
babasına olan hayranlığı kendisine gerekli olan özgüven duygusunun ve
kişiliğinin gelişmesini engellemekteydi.7 Bu durumda rüya diğer aşın uca
(*) Stimulus: Özendiren harekete geçiren şey, dürtü.
(7) Psikoterapinin Pratiği, s. 154-155, "Rüya Analizinin Pratik Kullanımı"
doğru yönlenerek babayı hiç de uygun olmayan bir davranış içinde
göstermiştir. Sanki rüya şöyle demektedir: 'Baban hiç de o kadar kusursuz
değildir ve oldukça yakışıksız bir biçimde davranabilir. Senin kendini bu
kadar aşağı görmene hiç gerek yok.' Bilinçdışı, idealist bakış açısıyla
babayı ele alan ve oğlun erkekliğe geçiş gelişmesini engelleyen bir ilişkiye
dikkati çekmektedir.
Rüyalar ters yönden de çalışabilirler. Eğer birisini küçük görmeyi huy
edinmişsek, büyük olasılıkla onu pohpohlayan bir rüya görürüz. Örneğin onu
normalde bulunabileceğinden çok daha yüksek bir mevkide, ya da bizim
yapamadığımız ve beceriksiz olduğumuz bir işi rahatlıkla ve ustaca yaparken
görürüz.
Rüyalar ayrıca kişiliğin bilinmeyen bir yönünü göstererek gizli çelişkileri
ortaya çıkarırlar. Yumuşak başlı ve çekingen birisi rüyasında şiddet ya da
anormal cinsel zevkler peşindedir. Ancak, rüya dili çoklukla bundan daha
karışıktır. Örneğin rüyalarda olduğu kadar mitlerde de yaygın olan 'boğa,
eşek, nar, at tırnağı, dans' gibi yalnızca birkaçını sıraladığımız yığınla
cinsel simge vardır."8
Rüyalar bazen gizli istekleri de dile getirirler; ama, onları bu başlık
altında toplamak çok basitleştirmek olur. 'Niyet' rüyası genellikle kolay
ayırt edilir. Örneğin, aç adam harika bir sofrada yemek yediğinin ya da
susamış adanı da parıldayan suyun rüyasını görür.
İleriyi gören ya da 'geleceğe ait' rüyalar da vardır. Yer ve zamanın
bilincimizin ürünleri ve göreli oldukları, bilinçdışının bu kavramlara uygun
biçimde çalışmadığı görülür.
'Geleceğe ait' rüyanın basit bir örneği, alarm çaldığı halde uyumayı
sürdüren ve rüyasında kalkıp giyindiğini gören insanlardır. Fakat bundan
daha çarpıcı olan başka rüyalar da vardır: Örneğin, bir kadın kısa bir süre
sonra yeni ve bilmediği bir bölgeye taşınacaktır; yeni evini en ince
ayrıntılarına kadar doğru olarak, hatta önceki oturanların neden
ayrıldıkları da içinde olmak üzere, rüyasını görmüştür. Böyle rüyalar da
seyrek değildir. Osbert Sitwell, özgeçmişinde ilginç bazı örnekler
vermektedir ancak bizim bu tür ruhsal etkinlik üzerine güvensizliğimiz,
onları genellikle 'yalnızca rastlantı' diyerek bir yana itmemize yol
açmaktadır.
Ara sıra rüyaların tehlikeler konusunda uyanda bulundukları görülür.
Örneğin, giderek yükseğe tırmanan dağcı rüyasında boşluğa düştüğünü görür.
Aslında, böyle bir rüya, boş inançlara yüz vermeyen birisini bile durup
düşünmeye zorlayabilir. Söz konusu dağcı ise yalnızca gülmüştür. Ne var ki,
aynı kişinin gerçekten de dağda düşüp ölmesiyle bu olay arasında çok zaman
farkı yoktur. Bir arkadaşı onun uçuruma yuvarlandığını görmüştür.9 Ölümün
rüyasını görmek kesinlikle ölümcül bir kazanın belirtisi değildir. Gerçek
fiziksel ölümler kadar simgesel ölümler de vardır; bunu şairler iyi
bilirler; yıllar ölür, şarkılar ölür, sevgililer aşktan ölür, ve mistik
yaşama karşı ölür:
Bende benden hiçbir şey bırakma
Senin yaşamını öylesine okumama izin ver ki
Sonra benim tüm yaşamım ölü olsun10
Yalnızca rüya sahibinin ve yakınında var olan koşulların bilinmesi,
ağırlığın hangi yana doğru verildiğine ışık tutacaktır.
Bazen rüyalar çok önceden görülmüş, işitilmiş ya da okunmuş ve sonradan
unutulmuş şeyleri yeniden canlandırırlar ya da uzaklarda kalmış deneyimleri
hatıra getirirler. Genellikle, belleğin kaybolmuş bir anısının mı yeniden
hatırlandığı, yoksa deneyin gerçekten yaşanmış olay mı olduğunu izleyebilmek
güçtür. Fakat bunun büyük bir pratik önemi yoktur. Önemli olan, konuyla
ilgili bu özel anda rüya sahibinin niçin böyle bir rüya gördüğü ve niçin
böyle bir deneyi yaşadığını duyumsadığıdır.
Rüya görmenin ilginç bir yönü de yakın arkadaşların ya da aynı aile
üyelerinin, özellikle de ana-baba ve çocukların birbirlerine daha önce
söylemeden aynı rüyayı görmeleridir. Daha da ilginci, çocukların bazen ana
babalarının kendilerinden dikkatle gizledikleri sorunlarını rüyalarında
görüyor olmalarıdır. Bu rüya genellikle doğrudan bir anlatım olmayıp,
simgesel, resim gibi bir biçimdedir. İlginç bir örnek, kendilerine çok bağlı
bir anneleri olan üç kız kardeşin rüyalarıdır:
"Ergenlik çağlarına yaklaştıklarında utanarak birbirlerine, anneleri üzerine
yıllarca korkunç rüyalar gördüklerini ve bu acıdan çok tedirgin olduklarını
(10) Richard Crashaw, "Serap Durumunda Saint Teresa Kitabı ve Tablosu Üzerine".
açıkladılar. Annelerini bir cadı ya da tehlikeli bir hayvan olarak
görüyorlardı ve anneleri son derece sevimli ve kendilerine düşkün olduğundan
buna bir anlam veremiyorlardı. Yıllarca sonra anne çıldırdı ve çılgınlıkları
sırasında yerde elleri ve ayaklan üzerinde durup domuzların homurdanmasını,
köpeklerin havlamasını ve aslanların kükreyişini andırır sesler çıkarmaya
başladı."11
En çarpıcı rüyalar, bilinçdışından kendiliğinden ortaya çıktığı görülen,
tümüyle yabancı bir şeyi ilgi çekecek kadar berrak bir biçimde ortaya koyan
rüyalardır. Bazen bunlar bilinçdışının bilinçli davranışı tümüyle
değiştirmeyi hedefleyen bir eğilimini karşılamaktadırlar. Öyle etkileyici
olabilirler ki, rüya sahibi gerçekten, deneyin etkisiyle, herhangi bir
yoruma gerek kalmadan değişir. Aşağıda verdiğimiz orta yaşa yaklaşan
entelektüel bir kadının rüyası buna örnektir:
"Büyük ve boş bir tapınağın içindeyim. Bir ucunda dev bir tanrı heykeli
bulunuyor. Benimle birlikte, giysileri içinde uzun boylu bir rahip var.
Çevredeki hava Mısırlılar'a ya da Çinliler'e özgü bir biçimde. Büyük ve
bomboş döşemenin üzerinden, en sonraki heykele doğru yürüyoruz. Her birkaç
adımda bir yüzüstü düşüyorum ve rahip tanrıya benim bir tövbekar olarak
gelmekte olduğumu sesleniyor ve benim için yüksek sesle günah çıkartıyor.
İlerleyişimiz yavaş ve ciddi bir biçimde; fakat, kendi düşüncelerimde bütün
bu olanlara inanmıyorum. Bunun garip bir çeşit ayin olduğunu ve oradaki
tanrının yalnızca taştan bir heykel olduğunu düşünüyorum. En sonunda ona
ulaşıyoruz. Heykelin iki yanında merdivenler var ve bunlar-
(11) Kişiliğin Gelişmesi, s. 55; "Çocuğun Gelişmesi ve Eğitim".
dan tırmanarak kürsünün arkasına ulaşıyoruz. Bir kere, buradan ve
tapmaktan çıkarken dönüp heykele yeniden bakıyorum ve ben ona bakarken
heykel de kendi çevresinde dönerek bana bakıyor. Sonunda kendimi gerçek
hayret ve inanç içinde yere kapanmış buluyorum; çünkü o gerçekten esirgeyen
ve lütufkârlığını üzerime dökmekte olan bir tanrının temsil edilen
varlığıdır. Birisi: 'Bunların hepsi numara, heykeli etrafında döndüren bir
makine var' diye sesleniyor. Fakat ben, heykeli döndüren bir hile
olabileceğini içtenlikle hissediyorum, yine de o aynı zamanda bir tanrıdır
ve ben onu deneyimle yaşadım. Aydınlatılmış ve alçakgönüllülük kazanmış
olarak, kıvanç verici bir duygu içinde tapınağı terk ediyorum."
Rüya analitik tedavide değerlidir; çünkü o, iç ve sık sık da dış koşulların
rüya sahibince fark edilmeyen yönlerini sergiler. Bir hastanın analize
getirdiği ilk rüya, genellikle onun sorununun çarpıcı bir özetini, hatta
sorunun nasıl çözümlenebileceği üzerine bir ipucu bile ortaya koyar.
Rüyaların bu ileriye bakan yönleridir ki, diğer nedenlerle birlikte Jung'u
onların sınırlı amaçlar için kullanılmamasında diretmeye yöneltmiştir. Yani,
rüyalar yalnızca unutulmuş anıları ve var olan zorlukları ortaya çıkarmakla
kalmayıp, özellikle bireyleşme rüyaları olgusunda, bir amaca da sahip
oldukları görülür. Analizin başlangıcında rüyalar genellikle oldukça açık ve
basittirler ve kısa süreli etkileri vardır. Analiz işlemi ilerledikçe
rüyalar genellikle daha karmaşık ve anlaşılması güç bir duruma gelirler.
İşte bu aşamada sık sık mitolojik temalar ortaya çıkar ve rüya sahibinin
kişisel deneyimi ve ilişkilerinden daha geniş bir çerçeve gerekli olur.
Bazen rüya gören kişinin anlamlı hiçbir ilişkisi olmaz ve rüyadaki
durumlarla bağlantı kuramaz. Burada mitolojik koşutluklar yardımcı olabilir.
Bunlar genellikle rüyanın kolektif anlamı üzerinde aydınlatıcıdırlar ve
böylece onun rüya sahibiyle olan bağlantısı ortaya çıkarılabilir.
Jung, bir hastaya hiçbir zaman bir yorumu kabul ettirmeye çalışmaz. O, rüya
sahibinin rüyasını kendisinin anlamasının analizcinin anlamasından daha
önemli olduğuna inanır; ancak, ideal olarak yorumlama karşılıklı düşünme ve
kabullenmenin sonucunda ortaya çıkmalıdır. Jung'un yapıtlarının çoğu
hastaların kendi bilinçdışı gereçlerini ele alabilmelerine yardımcı olmaya
ayrılmıştır ve hastalara rüyalarını dikkatle kaydetmeleri için cesaret
verir. Hatta onları resimlerle, balmumu ya da kilden modellerle
göstermelerini ister. Bunun için sanat yeteneğine gerek yoktur. Hatta bu
çalışmaya saflıkla yaklaşmak daha iyidir çünkü resmin aldatıcı olma
olasılığı daha azalır. Bilinçdışının görünümleri genellikle çok ilkeldir ve
eğer onları estetik kavramlar içine uydurma yönünde çok büyük bir çaba
olursa güçlerini yitirirler. Rüyalar üzerinde bu biçimde çalışarak hasta
(her ne kadar o hâlâ büyük olasılıkla sevimsiz belirtileri görmezlikten
gelirse de) kendi bağımsızlığını geliştirebilir ve bir dereceye kadar kendi
bilinçdışını anlamayı öğrenebilir. Kendisini harekete geçiren fantezileri
daha gerçek bir duruma getirir ve böylece onların ne olduğunu daha iyi
bilir. Yalnızca bir resmin boyanmasının bile karamsar bir ruh durumunu
iyileştirmede ya da gerilimin azaltılmasında etkisi olabilir. Bu türden
etkin bir ortaklaşa çalışma yoluyla sonsuz bir fantezi denizinde amaçsız
olarak dolaşıp durmaya engel olunur ve rüyalar yalnızca bilgi kaynağı değil
aynı zamanda da yaratıcı güç kaynağı olurlar.