Taocu Meseller 3

Chuang Tzu


Yararsızlığın Yararı

Marangoz Shi Usta bir gün Ci'ye gitti. Ju Yuan'dan geçerken Toprak Ana sunağının dibinde bir meşe gördü. Ağaç, arkasına bir öküzün saklanabileceği büyüklükteydi. Çevresi yüz ayaktan fazla olmalıydı ve dağ gibi yüksekti. En alttaki dalların her birinden birer kayık oyabilirdin. Çok ünlüydü bu ağaç. Oysa usta ona dönüp bakmadı bile; duraksamadan yoluna devam etti. Ustanın kalfası ise doya doya seyretti ağacı. Sonra yetişip sordu: "Keseri ele alıp sizi izlemeye başladığım günden bu yana böylesi güzel ağaç görmedim usta! Oysa siz ona bakmadınız bile. Neden?"
"Yeter!" dedi usta, "Sözünü bile duymak istemem! Beş para etmez bu ağaç! Onun odunundan gemi yapsan batar, tabut yapsan çürür, kazma sapı yapsan kırılır, kapı yapsan terler, çatı direği yapsan kurtlanır. Bu yüzden bu yaşa gelebilmiş ya!"
Shi Usta yurduna dönünce, düşünde Toprak Ana sunağının dibindeki ağacı gördü. Ağaç dile gelip ona dedi ki: "Sen beni ne tür ağaçlarla karşılaştırdın öyle? Kendi yetiştirdiğiniz o elma, armut, limon, portakal, dut fidanlarınızla mı? Meyvaları olgunlaşır olgunlaşmaz edilmedik eziyet ve hakaret kalmaz onlara. Dalları kırılır, yaprakları koparılır. Armağan ettikleri meyvalara karşılık yaşamları tehlikeye girer; bu çektikleri eziyetler sonunda ecelleri gelmeden, yarı yolda kuruyup giderler. Dünya halidir bu. Bu yüzdendir ki, ben çok çaba harcadım yararsız olmak için, ey ölümlü! Ve sonunda başardım bunu. O benim yararsızlığımın bana büyük yararı var. Yoksa yararlı bir ağaç olsaydım, yaşayabilir miydim bu yaşa dek? Kaldı ki, sen de bir ölümlü yaratıksın, ben de. Kim oluyorsun da, benim değerimi yargılamaya kalkıyorsun? Sen, ey yararsız insanoğlu, ne anlarsın yararsız ağaçların yararsızlığından?"
Usta uyamnca düşünü yormaya çalıştı. Kalfası sordu: "Madem tümüyle yararsız olmak istiyordu, neden Toprak Ana sunağının dibinde bitip de sunağın meşesi olmuş öyleyse?". "Kapa çeneni!" dedi usta,
"Aklının ermediği konularda lafa karışma! Bile bile orada bitmiş elbette. Yoksa ağaçtan anlamayanlar zarar verebilirlerdi ona. Toprak Ana sunağının meşesi olmasaydı, bilmeyen birileri gelip kesebilirdi onu. Aslında onun yararı diğer ağaçların verdiği yarardan bambaşka türden. O yüzden de aynı ölçütlerle değerlendiremezsin onu."

Yararlılığın Zararı

Sung kentinde Dikenli Vadi derler bir yer vardır, burada bey defneleri, serviler, dut fidanları yetişir. Çevresi bir iki karış olan ağaçları maymun kafesi yapmak isteyenler kestirir. Çevresi üç dört ayak olanları evine sağlam sütunlar arayanlar kestirir. Çevresi yedi sekiz ayak olanları tabutları için kereste arayan zengin aileleri kestirir. Demek bunlardan hiç biri eceliyle ölmez, yaşamı orta yerinde balta ya da keserle son bulur. İşte budur yararlılığın zararı.
Eski bir kurban kitabı der ki, alnında beyaz lekesi olan sığırlar, burnu fazla uzun olan domuzlar ve bedeninde onulmaz yaraları olan insanlar Irmak Tan-rısı'na kurban edilemezlermiş. Rahipler bunu bilirler ve bu tür işaretleri uğursuzluk sayarlar. Oysa her aklı başında kişinin, asıl bu işaretlerin uğur getirdiğini bilmesi gerekmez mi?

Delinin Türküsü

Konfüçyüs bir gün Qu'ye gitti. Çju'nün delisi Jieyu çaldı kapısını, kapıdan şunları söyledi gitti: *19
 

zümrüdüanka hey zümrüdüanka *20

günden güne ağarıyor tüylerin

gelecek gelmek bilmiyor

geçmiş kaçıp gitmiş geri dönmüyor

dünya Yol'undaysa etkilidir kutlu kişi

dünya Yol'dan çıktı mı gizlenir kutlu kişi

bugün ise ne o doğru ne öteki

mutluluk tüy gibi hafif tutamıyorsun

mutsuzluk yer gibi ağır kaçamıyorsun

hiç hiç hiç söyleme derdini

hep hep hep geri dur gitme

dikenler dikenler dolanır ayağına

yanıltılar tuzaklar şaşırtırlar yolunu

yüksekteki ağaç çalar kendinden

kandildeki yağ yanar kendinden

tat verir tarçın ağacı dallarını keserler

yarar verir mum ağacı

gövdesini soyarlar herkes bilir

yararını yararın kim bilir yararını yararsızın?

*19 Olay, Konfüçyüs 'ün söz ve anılarının toplandığı Lun Yu 'de de benzer biçimde anlatılıyor. Kimi modern araştırmacılar, burada anlatılan olayın aslında Lao Tse ile Konfüçyüs 'ün ünlü buluşmasına işaret ettiğini ileri sürüyorlar.

*20 "Feng": Çin'in masal kuşu. Konfüçyüs'ün çevresi bazan hayranlıklarını belirtmek için ona bu adı verirlerdi.

Vali ile Ayaksız

Shen Tu Jia adında ayakları kesik bir adam Bilge Be Hun Wu'nun dergâhında Zhong valisi Zizhan *21 ile karşılaştı. Zizhan Ayaksız'a, "Ya ben gideyim buradan, sen kal, ya da sen çık git, ben kalayım!" dedi. Ama ertesi gün Ayaksız yine gelip onunla aynı mindere oturdu. Zizhan "Sana dün söylemedim mi?" dedi, "Ya ben çıkayım, sen kal, ya da sen git, ben kalayım! Şimdi ben gideyim de sen mi kalasın? Görmez misin ki, ben valiyim? Yolumdan çekilmemekle kendini benimle bir mi tutmak istiyorsun?" Ayaksız yanıt verdi: "Usta'nın dergâhında da mı rütbe farkı gözetelim? *22 Siz valisiniz diye kendinizi yüksek görüp başkalarını küçümsüyor musunuz?. Eskiler, iyi silinen ayna kir ve toz tutmaz, tozlamp kirleniyorsa, iyi silinmemiş demektir derler. Değerli bir kişi ile birlikte kalan, hatalarından arınırmış. Siz de ustanın dergâhına geldiniz ki, değeriniz büyüsün. Ama şimdi şu söylediğiniz hata değil mi?"
Zizhan dedi ki, "Atamız Kutlu Yao gelse, onunla bile laf yarıştırmaya kalkardın sen her halde. Sanırım kendini bilmeyen, hakikatten uzak birisin."
Ayaksız yanıt verdi: "İnsanların çoğunluğu kendi hatasını görmez, aldığı cezayı haksız bulur. Hatasını kabul edip cezasma razı olanlar azdır. Hele kişinin bunun kaçınılmazlığım anlayıp durumundan şikayet etmemeyi bilmesi içinse, gerçekten hakikate ermiş olması gerekir. Talim alanında dolaşanın her an bir oka hedef olabileceğini hesaba katması gerekmez mi? Eğer ok onu bulmamışsa, bu da Gök'ün yazgısı değil midir? Ayakları kesilmemiş çok kişi gördüm ki, benim ayaksızlığımla alay ederlerdi. Eskiden çok öfkelenirdim buna, ama ustanın dergâhına katıldığımdan bu yana bundan vazgeçtim ve kendimi buldum. Ben farkında bile olmadan, o iyiliği ile arındırdı beni. On dokuz yıldır izliyorum ustayı, bugüne dek sakatlığımı dert etmedim. Şimdi siz de bu mekâna geldiniz diye, beni yeniden dış dünyaya, var-lık-yokluk dünyasına mı çekmek istiyorsunuz? Haksızlık değil mi bu?" Zizhan utandı. Yüzü kızararak, "Başka şey söylemeniz gereksiz!" dedi.

*21 Yaklaşık okunuşları: Şın Tu Cya, Bı Hun Hu, Dzı-Can. Ayak kesmek o dönemde Çin'de verilen cezalardandı. Ayağı kesilen insan yalnız sakat kalmakla kalmazdı, aynı zamanda herkesçe hor görülür, toplum dışı edilirdi.

*22 Öyküde Savaşan Krallıklar ve Yüz felsefe Okulu döneminin toplumsal ilişkileri ve felsefe okullarının görece ayrıcalıklı konumu ilginç şekilde yansıyor.

 

 

 

 

 

 
Ana Sayfaya Dönmek İçin Tıklayın 

  www.aymavisi.org  
 

 

 

 

Hikaye

 

 

 
 + Büyüt | - Küçült