Kötü gidiş
İktidar gücünü arkasına almayan demokratik kitle örgütleri etkin ve güçlü
değil. Siyasal partilerin halka inmeleri, muhalefetin ses getirmesi özlenen
düzeye ulaşamadı. Üniversiteler suskun. Üktidara yanaşanlarla paralıların
örgütlerinin sayısı, kendilerine uyacaklarını sandıkları az olsa da medya
desteğiyle söz sahibi oluyorlar. Kimi sendikalar iktidarın kuyruğuna
takılmış gidiyor. Bağımsız olanlar değişik düzenlemelerle güç yitiriyor.
Gençlik sindiriliyor.
Yandaşlık, yargıdaki boyutlarını artırdı. Kolluk güçleri orantısız güç
kullanmayı sürdürüyor. Üktidar bir polis ordusu kurma görünümünde adımlar
atıyor. ABD Ankara Büyükelçisi Francis J.Ricciardone Washington’da yaptığı
konuşmada Anayasa değişikliği için “Türkiye, kendisi için yeni bir Anayasa
yazıyor. Eskisini yinelemekten öte, yeni bir sayfa açıyor. Bana göre çok iyi
olacağına eminim” demiş. Nasıl malum olmuş bilinmez. Dış dayatmaları mı,
beklentileri mi anlatıyor, göreceğiz. Suriye’yi de söylese ya.
Tüm olumsuzluklardan hepimiz sorumluyuz. Sonuçlar bağlamında hepimiz
suçluyuz. Gericilerin, tutucuların dayanışmalarına bakınca ilericilerin,
aydınların utanması gerekir. Onlar birbirlerini her zaman, her koşulda
tutarken aydın sanılan kesimdeki tartışmalar, kavgalar, çekememezlikler,
engellemeler, karalama ve kötülemeler sınır tanımıyor. Seçimler ve mitingler
dışında birliktelik, danışma, dayanışma, katılım görülmüyor. Laikliğin
değerini bilemedik. Avrupa 300 yılda, 300 milyon ölü vererek laikliği
kazandı. Biz Büyük ATATÜRK’ün bu örnek armağanını koruyamıyoruz. Hukuk
tanımayan YÖK’e üniversitelere, iktidarın tutumuna bakmak yeter. Bedel
ödemeden kazanılan değerler korunamıyor. Yaşama sevincinin yitirilmesi,
yaygınlaşan umutsuzluk, düşülen bıkkınlık ve yılgınlık bir araya gelmesini
başaramayan aydınların karanlığıdır. Kendimizi aklayabiliyor muyuz? İçimiz
rahat mı?