Pek çok yazar tarafından topluma şu görüş pompalandı:
İslamcılara iktidar yolu hep kapatıldı; onlar aşağılandı, itildi kakıldı,
yasaklar kondu, irtica geliyor dendi… Oysa siyasal İslam’ın da örgütlenerek
iktidara gelmelerine kapıları açık tutmak, demokrasinin ve insan hak ve
özgürlüklerinin gereğidir.
Siyasal İslam önce Erbakan ile geldi, sonra da neredeyse tam anlamıyla
RTE/AKP ile..
Yaşadığımız olay, demokrasinin, özgürlüklerin, parlamenter rejimin,
anayasanın, yasaların en hafifinden altının durmadan oyulması, yer yer
ortadan kaldırılması, çiğnenmesi, keyfi yönetime yönelmesi, siyasal İslam’ın
bir daha asla iktidardan gitmemesi için durmadan önlemlerin alınması.. İslam
ülkenin temellerinin derin derin atılmasıdır.. Eğitimden yasalara kadar..
Kısa sonuç: Yaşadığımız, siyasal İslam’ın demokrasi iflasıdır.. Siyasal
İslam, kökten dinci yönetimi kurmanın adıdır… Anayasa, parlamenter sistemi
kullanarak ama kurallarına asla uymayarak…
***
Türkiye siyaset arenası “siyasal İslam”a genellikle
kapalı olmadı! Eskinin merkez siyasi partilerinde hükümetlerde hep yer
aldılar, çeşitli cemaatler bu partileri parselledi.
Siyasal İslam’ın en ünlü politik figürü, parti olarak örgütlenen Erbakan’dı.
Partileri kapatıldı o açtı.. “İslam’ın iktidara gelmesi kaçınılmazdır ama
kanlı mı gelir kansız mı… Onun ünlü lafıdır. Erbakan iktidar oldu…” Kafası
en iyi, İslamileştirmeye çalıştı.. Bazı yazarlar “millici” yanına vurgu
yapar ama siyasal İslamcılığı ve milli olan için bir şey yap(a)maması, ağır
basar!
RTE ve arkadaşlarının kumaşı, o tezgahta dokundu.RTE nezdinde temsil edilen
AKP iktidarında durum şu: RTE sistemin tüm güç odaklarını denetimi altına
aldıkça, iktidarın kökten/İslamcı niteliği de bu hıza uygun olarak
derinleşiyor. RTE, Erbakan’ın dilinde olanı başarmaktadır. Sık sık
vurguladığı gibi “Hazreti Eyüp sabrı ile”. Neredeyse hemen her gün bir adım
atarak…
Geleni görmeyen, ‘dur bakalım’cı tayfa
Siyasal İslamcılığın demokrasi ve parlamenter sistemi sadece bir araç olarak
kullandığını, aklı yana bırakarak, deneyerek öğrenmenin maliyeti yüksek.
RTE’nin demokrasiyi kendi istasyonlarına varmak için bir trene benzettiğini
biliyoruz. Belediye başkanlığı döneminde belediyenin tüm halka açık
yerlerinde içkiyi yasaklattığını da…
Burada iki tutum var: İlki, “dur bakalım”cı. O an’a göre bakan… “Yahu dur
bakalım, henüz sistem çalışıyor…” Oysa zaten yarım yamalak sistemin altı
oyularak parti sistemine dönüştüğünü görmeyen… Ve desteğini hep sürdüren… Bu
“dur bakalım”cıların bir kısmı ciddi AKP’li ama dur bakalımcılığı maske
edinmiş sahtekar ekip… Diğer kısmı, olaylara bakışı gerçekten dur bakalımcı
olan, bir adım ötesini görmeyen…
Bunlar laikliği de “ama bu kadar sert olmaz ki, ılımlı laiklik olsun”
dediler. Sonra da “laiklik değil önemli olan herkesin kendi hukuku içinde
yaşaması, Müslüman bir ülkede laiklik de neymiş, İslamcının hakkı hukuku yok
mu” noktasına vardılar… Aksini savunanlara da laikçiler diye saldırdılar…
Sizin gidecek yeriniz yok!
Bugün laik, hukuk, demokratik, sosyal devlete, Ankara’da büyük bir anıt
mezar hazırlandı! Onun çok alt düzeyinde bir türevinde yaşıyoruz. Bu son
perde de yırtılabilir…
***
Bir de, adamların İslamcı ideolojisini görerek destek
vermeyenler var. Laikliği, birlikte yaşamanın ana şemsiyesi olarak gören…
2007’de “tehlikenin farkında mısınız” diye bas bas bağırdık… Cumhuriyet
Mitingleri de laikliği, demokratik hukuk ve sosyal düzeni savunma
mitingleriydi. Ama bu büyük korumacı şahlanışa da darbeci kalkışma dendi…
Ortaya çıktı ki Türkiye pratiğinde, siyasal İslam, iktidara gelince, kısa
sürede ancak köktendinciliğe evrilir… Demokrasiyi geliştirmez, adım adım yok
eder…
Yoo sadece RTE’cileri kastetmiyorum, iktidarlarına ortaklık eden Gülen
Siyasal Hareketi’nin de “iktidar pratiği”, hukuku, demokrasiyi, insan hak ve
özgürlüklerini yok etme eylemiydi…
Yani bizler, iki siyasal İslami ana akımın iktidar pratiklerini aynı anda
yaşama “şansı”na ulaştık! Çok şükür ki biri gidip diğeri gelmedi, eşzamanlı
bir olaydı.
İslam dünyasında siyasal İslam’ın demokrasi örneği bulunmuyor. Mısır’daki
Müslüman Kardeşler iktidarı harekatı dahil.. Tunus’ta ne oluyor, diye
izleyebiliriz…
Gelinen nokta: 6 yaşında bebelere tecavüz
İslamcılığın dokusunda demokratikleşme pratiği yok. İslam’da yok! Bir
İslamcı, demokrasiye inanmaz, yararına kullanacağı alet olarak görür.
Uluslararası pratiği, köktendinci siyasetle işbirliği ağı kurmaktır. İşte
Hamas, IŞİD ile ilişkiler vb… RTE ile köktendinci Akit ile ilişkileri çok
şey anlatıyor… İslamcılık, iktidarda bir siyasal akım olarak varoldukça,
doğasına aykırı bir şeyler yapması mümkün değil. AKP içinden bir akım
çıkarsa, Türkiye için bir şans olur.
Türkiye, RTE yönetimi altında İslamileşmekte ve bir Ortadoğu ülkesi olmaya
hızla sürüklenmekte. Ortadoğu ve İslami yönetim, bir bataklıktır.
Bu açıdan kökten İslamcıların “Batı’da İslamo-Fobi” diye saldırmaları
boşunadır. İki gündür yazdıklarımın öbür tarafından bakacak olursak, Batı,
İslam kökenli terörü bizzat yaşıyor… “Yok bu gerçek İslam değil” falan
filan, bırakın bu avunmaları…
Gerçek İslam nedir ve kim temsil ediyor, böyle bir şey mi var dünyada!
Ülkemizdeki mi “gerçek İslam?” Bu iktidar mı; yoksa muhalefete,
eleştirenlere, mizahçılara cihatçı gibi saldıran iktidar destekçileri mi?
Ülke hızla köktendincileşiyor.
Gelinen nokta “6 yaşında kızlarla evlenilebilir” sapık düşüncesi ve bunu
savunan aklı kıt yazarlar…