Okumanın Tarihi
Erdal Atabek
''Skolastik pedagojiye göre anlamak, bilgi sahibi olmanın önkoşulu değildi.
Öğrenciler bu kuralları ezberlemek durumundaydı. Bekleneceği gibi, sonuçlar
çoğunlukla düş kırıcı oluyordu. 1450 yıllarında okula devam eden Jakop
Wimpreling , yıllar sonra eski sistem altında öğrenim görenlerin çoğunun ne
Latince okuyabildiklerini ne bir yazı ne de şiir yazabildiklerini, dini
törenler sırasında okunan duaları da açıklayamadıklarını aktaracaktı.''
Bu 'kural ezberciliği' ne dayalı eğitim sitemi, İtalya ve Hollanda'da
başlayan 'hümanist bilim adamları' tarafından yapılan eleştirilerle
değişmeye başlar. Bu eleştiriler Fransa'ya ve Almanya'ya da ulaşır. 1441
yılında zamanın ünlü okulu Sélestat'a, Heidelberg Üniversitesi mezunu Louis
Drinderberg müdür olarak atanır. Drinderberg, eğitime temel değişiklikler
getirir. Okunan kitapların belirli bölümlerini sınıflarda tartışmaya açar.
Eğitimi 'zorla ezberlemek' ten 'anlamaya' çevirir. Öğrencilerine, sınıfta
okutulan metnin tartışılmasına olanak sağlayarak o güne kadar olanın çok
üstünde bir öğrenme özgürlüğünü tattırır. 1477 yılında öldüğü zaman
Drinderberg, arkasında Sélestat okulunda okuma öğrenmek için yepyeni bir
sistemi bırakmıştı. Yerine gelen müdür Hofman da aynı yolu sürdürdü.
Aristoteles 'e göre, ''Gençlikte kök salmış iyi alışkanlıklar sonradan çekip
çıkarılamazlar.''
Tatil için geldiğimiz Club Orient'de okuma listemizde olan 'Okumanın Tarihi'
Alberto Manuel tarafından yazılmış. (Listenin öteki kitapları 'Karnından
Konuşanın Öyküsü', 'Osmanlı'da Bir Köle', 'Ölümcül Kimlikler' .) 'Okumanın
Tarihi' çok önemli bir kitap. Yazarı Alberto Manuel adında Arjantinli bir
'bibliyoman' (kitap tutkunu). Yazar, çevirmen ve editör. Jorge Lois Borges
'e iki yıl kitap okumuş. Okuma üzerine çok yönlü boyutlar açıyor, o okumanın
dünya üzerindeki serüvenini anlatırken siz de okur olmanın nasıl bir
ayrıcalık olduğunu bir kez daha anlıyor ve göneniyorsunuz. (Çeviri, Füsun
Elioğlu - YKY - 2002)
Okumak, yazılanı okuyup da öylesine geçivermek değil.
Gerçek anlamda okumak, okuduğunu anlamak, anladığını tartışmak, tartıştığını
yorumlamak, yorumladığından da kalıcı bir öz çıkarıp onu 'kullanılabilir
bilgiler' arasına katmak becerisidir.
Bu anlamda okumak, kişiyi çok yönlü geliştiren bir kazanımdır.
Okumak, hem akademik zekâyı hem duygusal zekâyı geliştirir.
Görsel algı yoluyla seçici dikkati, belleği, muhakemeyi, sorun çözmeyi
geliştirir ve hayal gücünü genişletir. Kişiye kendinden başkalarını da
anlama yetisini (empati) kazandırır, ufkunu genişletir.
Bu yıl 'Fen ve Anadolu Liseleri Giriş Sınavları' nda alınan sonuçlar da çok
düşündürücü oldu. Sınavda sorulan 100 soruyu bilen iki birincinin yanı sıra
40 bin 586 öğrenci sıfır puan aldı. Bu sıfır puan sorununu yorumlayan
uzmanlar, genel olarak ''yorum soruları sorulduğunu, bu nedenle ezberle
öğrenmiş öğrencilerin doğru yanıt veremediklerini'' açıklıyorlar. Belki puan
değerlendirme sistemi de 'sıfır puan' sorununda rol oynuyor ama, ortaya
çıkan durum mutlaka incelenmelidir.
Bu incelemede şu konuların araştırılması yer almalıdır:
**Bu öğrencilerde kitap okuma oranı ve düzeyi nedir?
Kitap okuyorlar mı?
Okuyorlarsa hangi kitaplar?
Bu kitapların tartışıldığı bir ortamları var mı?
Bu kitaplardan nasıl bir sonuç çıkarıyorlar?
**Öğrenciler, eğitimleri içinde soru sormayı öğreniyorlar mı?
Eğitim içinde soru sorma hakkı tanınıyor mu?
Bir konudan soru çıkarmayı öğreniyorlar mı?
Sordukları soruları tartışabiliyorlar mı?
Bu tartışmadan yeni inceleme konuları çıkarıyorlar mı?
Bu tartışma ve incelemeler nasıl bir sonuca varıyor?
**Öğrenciler, eğitimleri içinde özeleştiri yapmayı öğreniyorlar mı?
Öğrenciler kendi hakları ve görevleri konusunda ne düşünüyorlar?
Kendi doğru ve yanlışlarını nasıl tanımlıyorlar?
Kendi üzerlerine düşen görevleri biliyorlar mı?
Bu görevleri yaptıklarını düşünüyorlar mı?
**Öğrenciler yaşamla ilişkileri konusunda ne düşünüyorlar?
Yaşamdan beklediklerini nasıl sıralıyorlar?
Bu beklentide kendi paylarını nasıl görüyorlar?
Bu beklentilerde şansın, kendilerine verilen desteğin, kendi çabalarının
payını nasıl görüyorlar?
Yaşam beklentilerindeki örneklerini kimlerden seçiyorlar?
Bu soruların yanıtları, hepimiz için bir durum çözümlemesi (analizi)
olacaktır. Sadece sınav sonuçlarıyla gençlerimizi değerlendirmek gibi bir
yanlıştan da toplumu kurtaracaktır.
Kanımca bu sorular yalnız öğrenciler için değil, eğitim alanında yer alan
herkes için (öğretmenler ve eğitim yöneticileri için de), sonra da
toplumdaki herkes için de yararlı bir araştırmanın yapılmasına yardımcı
olacaktır.
Okumayı bilmeyen ve sevmeyen, okuduğunu anlamayan, bildiğini tartışmayan,
soru sormayı öğrenmeyen, eleştirel düşünce yetisine sahip olmayan insanların
toplumundan başarı bekleyemezsiniz.
Başarı, öyle rastlantılarla, kaderle, talihle, şansla açıklanacak bir hedefe
varış değildir. 21. yüzyıl, gecikmelere tahammül gösteren bir yüzyıl
değildir. Kaybedilen her yıl, artık kazanılması hayal olan on yıla denktir.
İşitirsen duyarsın,
Dinlersen anlarsın,
Okursan düşünürsün,
Sorarsan öğrenirsin.