Aziz Nesin ne demiş: “Bir bok bilmiyorsun. İşin kötüsü bir bok bilmediğini
de bilmiyorsun.”
Herhalde o bile bu
kadar anormalliğini normal zanneden, yontulmamış bir topluma dönüşeceğimizi
tahmin edemezdi.
Koca bir toplumun dürtüleriyle hareket eden canlılar topluluğu haline
geleceğini, sahip olduğu değerleri ise “kültürsüzlüğün kültürü” olarak tarif
edeceğimizi düşünemezdi...
Gelin son birkaç neler gördük, bir üzerinden geçelim.
Reyhanlı’daki
patlamalardan sonra mahkeme kararıyla “vurdumduymazlık” kararı alındı. Kuş,
çiçek, böcek, “İstanbullular güzel havayı fırsat bildi, park ve bahçeler
doldu taştı” haberleri, Survivor ve maç gündemi bize yetti.
Bizim adımıza memleket işlerini yürütmekle yükümlü olan adamların siyasi
stratejilerine kurban giden vatandaşlar için “Bir fatura olacak tabii” diyen
bile çıktı.
Tuhaf, ikiyüzlü ahlak ve yas anlayışımızın bir yansıması olan “konserleri
iptal edelim ama maç önemli. Maç olacak elbette. Hatta maç olsun,
alabildiğine küfredelim, hayata karşı ne kadar nefretimiz, bastırdığımız ne
kadar duygumuz varsa onu tüketene kadar en çirkin haliyle kusalım” anlayışı
değişmedi.
Futbolcular birbirlerinin ense köklerini tırmaladı, gencecik bir çocuk
bıçaklanıp öldü. “Olay olsa da dalsak” güruhu hem statta hem de sokakta
beklemedeydi. Sahanın içine sokulan maytaplar 90 dakika boyunca patlatıldı.
Maçta değil, poligondaydık sanki. Patlama sesleri eşlik etti.
Tuhaflıkların tuhaflıktan sayılmadığı, “normal” eşiğinin yerlerde süründüğü
ve milyonlarca insanın bunun adına “hayat” dediği güzel ülkemde siyah derili
futbolculara “maymun” dendi.
Malum, yetişkin bireylerin alkolle olan ilişkisi, söylemekten utanacağımız
kadar uzun süredir, buna müdahale hakkı bulunmayan devlet tarafından tayin
ediliyor. “İçki kültürü”, bu konuda bir fikri olmayan, olan fikri de
“ayyaşlık” kelimesi etrafında döndürenler tarafından yok ediliyor. Karısını
döven adamların, çocuk gelinlerin ülkesinde tüm kötülüklerin anası olarak
belirlenen içkiyle savaş konusunda yeni adımlar atıldı.
Biber gazı kullanımı normalleşti, sıradanlaştı ve pek sıklaştı. Bu defa
biber gazı şenliği Beşiktaş’taydı. Yaşlılar, hastalar, çocuklar hatta sokak
hayvanları bile bu leziz gazdan nasibini aldı.
Son olarak, “kültür sanat” sularında vaziyet: Bir gazetede koskoca Alicia
Keys’le “Sizi tanıyalım” ekolü bir röportaj yapıldı sorular: “Oralardan
buralara gelmeyi nasıl başardınız?”, “Güzellikle nereye kadar?”,
“Güzelliğinizi melezliğe mi borçlusunuz” gibi... Kaçırılmış fırsatlar insanı
üzer ya, bu, vaziyeti kelimelerle tarif etmenin zor olduğu, çaresiz, tatsız
bir hal. İnsanın dinlemediği, bilmediği biriyle röportaj yapması zordur ama
bu kadarı sadece müzik yazarlarını değil, röportajı okuyan herkesi isyan
ettirdi.
Kıssadan hisse
Memlekette medeniyet
yok. Kültürsüz, laftan anlamaz, dürtüleriyle ve bastırdığı hislerinin
esareti altında hareket eden bir toplum.
Kötüye kötü diyebilecek melekeden bile yoksun cahil adamların iş yürüttüğü,
işin kötüsü cahil olduğunun bile farkında olmadığı bir dünya.
İşin kötüsü, “kültürsüzlüğün kültürü” kendi girdabı içine herkesi çekiyor.
İnsan istese de, istemese de ya içine düşüyor ya da buna maruz kalıyor.
Ne diyelim, Nesin doğru demiş. Halimizi görse çok üzülürdü.