Köleliğe Değil, Kölelere Özgürlük
Emre Kongar
Diyelim ki özgürlükçüsünüz…
Diyelim ki kölelik düzeninde yaşıyorsunuz…
Ve diyelim ki köleliğe karşısınız…
Ne yaparsınız?
***
“Köleliğe özgürlük” diyorsanız…
“Kölelik” kurumunun özgürce uygulanmasından yana davranıyorsunuz demektir.
“Köleliğin kurumlaşmasından”, mevcut kölelik düzeninin devamından yana tavır
koymuş olursunuz.
“Özgürlük” sözcüğünün arkasına sığınıp kölelik düzenini savunmak işte tam
böyle olur:
Hem “Özgürlük” kavramını yozlaştırır, saptırır, akılları karıştırır…
Hem “özgürlükçülük” maskesinin arkasına saklanır…
Hem de “özgürlüğü” yok eden “köleliği” savunursunuz.
***
Gerçekten özgürlükçüyseniz…
Gerçekten özgürlük istiyorsanız…
“Köleliğe” değil…
“Kölelere özgürlük” istemeniz gerekmez mi?
“Kölelik düzeninin” toptan kaldırılmasını savunmaz mısınız?
“Kölelik düzeninin” “özgürce” devamından yana tavır koyup, bu düzenin
kurbanı köleleri aynı statüde tutup, sadece bazı haklara sahip olmalarını
savunmayı “özgürlük” diye yutturmak mümkün müdür?
Esas sorun “kölelik düzeninin” kaldırılması, “köleliğin” değil, “kölelerin
özgürleştirilmesi” değil midir?
***
Diyelim ki “kölelik düzeninde” bir “kölesiniz”…
“Özgürlük” istiyorsunuz…
Efendinize yaltaklanarak biraz daha para, biraz daha ekmek, biraz daha
konforlu bir yaşam için mi mücadele edersiniz…
Yoksa kahramanca ortaya çıkıp “köleliğe hayır” diyerek, tüm “kölelik
kurumuna” karşı mücadele mi edersiniz?
***
Tabii toplumsal sorunlar, insanı köleleştiren, özgürlüğünü kısıtlayan ve
sınırlayan yasalar, gelenekler, görenekler, “zamanı gelmeden” “bireysel
kahramanlıklarla” ortadan kaldırılamaz…
Ama “zamanın gelmesi”, bilincin gelişmesine, eğitime, örgütlenmeye bağlıdır.
Bilincin gelişmesi, eğitim, örgütlenme, esas olarak bireylerin çabalarıyla
oluşur.
Bu bilincin gelişmesine, eğitime, örgütlenmeye kim katkıda bulunur:
Efendisine bir lokma fazla ekmek, biraz daha rahat bir yaşam için
yaltaklananlar mı…
Yoksa insanlık onuruna sahip çıkan, köleliğin yok edilmesi için çevresini
eğiten, bilinçlendiren, örgütleyenler mi?
***
Ya köleliği, “Köleliğe özgürlük” diye savunan köleler…
Onlara kızmak, onları cezalandırmak yerine…
“Köleliğe özgürlük” değil, “Kölelere özgürlük” istemek gerektiğini,
“Köleliğe hayır” demenin gerçek özgürlük olduğunu anlatmak gerekmez mi?
***
Kölelik düzeninin en hain başarısı(!) bu düzeni kölelerin bilinçlerine,
yüreklerine kazıması…
Ve “kölelik düzenini” bizzat “kölelere” savundurmasıdır…
Bunun da en güzel yolu “kölelik düzenini” ve “köleliği” bir hak, bir
özgürlük olarak sunmaktır!
***
Tabii “kölelik düzeninden” yararlanan, bu düzenin sürmesinden çıkar
sağlayan, kölelerin sırtından geçinen asıl mahluklar “Efendilerdir”…
O “Efendiler ki”, birbirlerini kollarlar…
O “Efendiler ki”, sadece kölesi olanlar arasındaki dayanışmayı
geliştirirler…
O “Efendiler ki”, birbirlerine iş, makam, mansıp, para, şan, şöhret
verirler…
O “Efendiler ki”, birbirlerini “kölelerinden” tanırlar…
İnsanları zorla köle yapan, sonra da beyinlerini yıkayıp bu köle düzenini
bizzat kölelere savunduranlar onlardır.
“Efendi egemenliğine hayır!”
“Köleliğe hayır!”
“Kölelere özgürlük!”