Her Şey Algıdan
Kemal Can
Her siyasi dönemi karakterize eden, zaman zaman da ona ismini veren
sözler, kavramlar vardır. İlerleyen yıllarda AKP iktidarı dönemini tarif
için kullanılabilecek söz ve kavramlar konusunda hiç sıkıntı
yaşanmayacak gibi görünüyor. Ama çok özel bir sözün bütün diğerleri
arasında gölgede kalması olasılığına karşı dikkatle altının çizilmesi
lazım; “Algı”. Bir gün yeniden üniversiteler bilim
yapar hale geldiğinde, genç akademisyenler geriye dönüp bu dönemi
araştırdıklarında resmi açıklamalar, siyasi demeçler ve
değerlendirmelerde algı kelimesinin nasıl olağanüstü bir sıklıkla
kullanıldığını görecekler.
AKP iktidarının siyasi iletişimi neredeyse bütünüyle
bu söz üzerine kuruluyor. Bütün sorunlar kötü niyetli iç ve dış
mihraklar tarafından yaratılan veya yönetilen algılar, algı
operasyonları aslında. İş o kadar ileriye götürüldü ki; tren kazası
oluyor, sel felaketi yaşanıyor, maden çöküyor, çocuklara tecavüz
ediliyor, insanlara işkence yapılıyor, bırakın yürütmeyi yargı bile
mahkeme kararlarını takmıyor, döviz beş katına, enflasyon üç katına
çıkıyor ama aslında bir şey olmuyor. Çünkü hepsi algı meselesi. Hep
algıdan oluyor bunlar. Neredeyse gerçekte olan hiçbir şey yok.
Herhangi bir meselenin başına, içine, sonuna sihirli
algı sözünü ekleyince hadise bambaşka bir şey oluyor. Olup biten,
yaşanan, istenildiği gibi başkalaştırılarak, en alakasız gerekçelerle
ilişkilendirilerek, bazen aşırı basitleştirilerek, bazen olmadık şekilde
karmaşıklaştırılarak anlaşılmaz ama en önemlisi hissedilemez hale
getirilebiliyor. En travmatik olaylar sonrasında bile, hayli ağırdan
alınan resmi açıklamaların içinde yerleşiveriyor algı. Birden bir
rahatlama geliyor: “Tamam ya endişe edecek bir durum yok, algıdanmış
hepsi, geçer.”
Rahip Brunson kriziyle tetiklendiği
düşünülen döviz tırmanışı karşısında da benzer bir durumla karşı karşıya
kaldık. Aslında, döviz meselesi açısından neredeyse 5-6 yıldır gündemde
bu algı meselesi. En ateşlileri Cumhurbaşkanı Danışmanı Yiğit
Bulut olmak üzere, iktidar yorumcuları doların sırasıyla önce
iki liranın, sonra üç liranın, daha sonra da dört liranın üzerine
çıkmasının yaratılan bir algıdan olduğunu söylediler. İddiaya göre bütün
bu süre boyunca bütün diğer göstergelerle birlikte Türk Lirası’nın
düzenli değer kaybı sadece spekülatif hareketlerle yaratıldı. Yani
tamamen algıdan.
Aynı krizin siyasi - diplomatik tarafında da ağır
bir algı meselesi olduğu iddiası var. Bizzat Cumhurbaşkanı
Erdoğan, son derece sınırlı temas ettiği meseleyle ilgili tek
açıklamasında, bu algı operasyonlarına bizzat Trump’ın
da kurban gittiğini ima etti. İddiaya göre gayet iyi anlaştığı samimi
müttefiki Trump’a, kötü çevresi tarafından bir algı operasyonu yapılmış.
Bizim yargımızın bağımsız olduğu, siyasi etkilere tamamen kapalı olarak
faaliyet gösterdiği algısı da bozulmak istenmiş. İktidar yanlısı
medyanın “düşman algısı” üzerine abanması karşısında, resmi
ağızlar “sorun yok, sıkıntı yok” havasında.
Elbette tek neden -en belirleyici neden de- değil
ama kamuoyu denilen dinamiğin fiilen ortadan kalkmasında, siyasal
davranışların anormal bir donma yaşamasında bu “algı” meselesi
önemli. Çünkü her şeyi “algı yönetimi” üzerinden açıklamanın ve
etkili iletişim imkânlarıyla bunu yaygınlaştırmanın, hatta toplu hipnoza
dönüştürmenin gerçeklik hissine (algısına) verdiği bir hasar var. Buna,
iktidarın sorun erteleyebilme yeteneği, meselelerin üzerini kapatma
imkânları da eklenebilir. En önemli etkisi de, iktidarın destek
çemberinin kendini suç ortaklığına devama ikna etmesine sağladığı
kolaylık.
Ancak içinde ilerlediğimiz sorunlar ve kriz
potansiyelleri, iktidarın şimdiye kadar alışık olduğu yöntemlerle baş
edilmeye pek uygun görünmüyor. Hatta algı operasyonu açıklamaları,
“galiba sorunu tam anlamadılar” hissi yarattığı için artık kendi
başına bir kriz nedeni haline geliyor. Kafalar karışıyor: Berat
Albayrak’ın söylediği gibi “karı koca tartışması” gibi
algılanıp, “araya girilmese mi”, yoksa büyük haçlı saldırısının
bir parçası olarak algılanıp yastık altına, taş altına el sokulup milli
direniş mi örgütlense? Birileri bir oyun oynuyorsa artık adları mı
söylense, yoksa kim ne yapsa etkilenmeyecek büyük güç olmanın
rahatlığına mı yaslanılsa? Hep algıdan oluyor bunlar, hep algıdan...