Ekonomiyi Unutturmak İçin Açılımı Kim Yutacak?
Güman Kızıltan
Kendisine "aydın" lakabını yakıştıranlar başta olmak üzere, basınımızda
malum kalemler ve köşe yazarları da, hık deyiciler olarak kendisinin
yardakçı ve yalakası olarak görevlerinin başında bulunmaktadırlar.
Türkiye'nin "Kürt sorunu" bugünün meselesi değildir. Cumhuriyetin
kuruluşundan beri zaman zaman ortaya çıkan isyanlarla görülmüş ve
bastırılmışlardır.
Bu arada İngiltere ve Amerika ile Ortadoğu'da yer alan İran ve İsrail başta
olmak üzere; İskandinav ülkeleri, Almanya ve Danimarka devamlı bu belanın
Türkiye'nin başından eksilmemesi için teşvikçi olmuşlardır. İşin kökü
"derinlerde"dir.
Yani Sayın Başbakanın bildiği gibi değildir. Ben yukarıda saydığım ülkelerin
çoğunda resmi görev yaptım. Oralarda bu işlerin ne kadar teşvik gördüğünü
bizzat yaşadık. Dünyanın bu çeşit sorunları olan ülkelerini de inceleme ve
görme şansımız oldu. Takip edilen politikalar, iktidar ve muhalefet
partilerinin birlikteliklerindeki usullere aşina olduk. Hiçbirinde bizdeki
gibi pat diye açılım benzeri ne olduğu bilinmeyen hareketlere şahit olmadık.
Oralarda toplumun genel menfaati olan konularda, önce toplumsal mutabakat ve
değişmez sınırlar çizilir sonra bunlar dışındaki konular müzakere edilir.
******
Özellikle parlamentodaki iktidar ve muhalefet; önce kendi aralarında
görüşür, bilgiler karşılıklı aktarılır, daha sonra ise liderler ekiplerinin
mutabakat sağladığı konuları ve açıkta kalan mevzuları belirler.. Daha sonra
ise iki tarafın liderleri işi görüşürler.
Bizde ise önce yandaş ve yalaka yazar-çizer takımı çağırılıyor, güya
danışılıyor.. Sonra İçişleri Bakanı muhalefetten lider çapında randevu
istiyor. Ve tabii ki reddediliyor. Bir parti liderinin muhatabı, hiçbir
zaman İçişleri Bakanı olamaz. Bu basit kuralı bile bilmeyenlerin, öğrenmesi
ancak yaşayarak olabiliyor.
Bu durumda ipler geriliyor, muhalefet liderleri işin ne olduğunun
açıklanmasını istiyorlar. Bunlar kapalı kapılar ardında konuşulması
gerekirken, her şey deşifre ve dejenere oluyor.
Bu arada Cumhurbaşkanı ve Başbakan bir yarış içinde.. Ayrı tellerden çalıp
söylüyorlar, kimse bir şey anlamıyor. Demek oluyor ki iki arasında mutabakat
yok. Hedef şu: Her ikisi de birbirini atlatıp öncü olmak istiyor. Tabii olan
Türk milletine oluyor.
Bu arada gittikçe boğazımızı sıkan ekonomik sıkıntıları unutturmak
gayretleri de bunun içinde yer alıyor. Kim, ne kadar bunu yutuyor, anlamak
mümkün değil. Ekonomi tarihini açınız, demokratik rejimlerde karnı boş ve
işleri bozulan toplulukları idare eden iktidarların payidar olduğunun
misalleri adeta yok gibidir.
Sayın Başbakan tamamen işin yanlışı içindedir ve vakit kazanmak istemekte,
muhalefeti anlaşmazlığın ve çaresizliğin sebebi olarak göstermek gayreti
içindedir.
Güneydoğu meselesi böyle halledilmez. Muhalefet liderleri yerinde ben de
olsam bu samimi olmayan tarza cevap dahi vermem. Liderlerin doğrudan
muhatabı Başbakandır, İçişleri Bakanı değildir.
******
Sayın Erdoğan'ın bu işte anlaşma niyeti zaten yoktur. Çünkü kendisi seçim ve
en erken seçim nasıl olabilir bunun peşindedir. Bu arada karar alırsa dönüp
millete diyecektir ki, "Bakın ben Kürt meselesini halletmek istedim, ama
bana imkân vermediler. Beni yine kahir ekseriyetle iktidar yapın her şeyi
halledeyim.." Kalıbımı basarım bu palavrayı da memlekette yutacak çok
olacaktır..
Bu arada seçimi kazanırsa, Cumhurbaşkanının zamanı dolacak ve kendisi (zaten
başarılı olamadığı) Başbakanlıktan Cumhurbaşkanlığına atlayarak ve Abdullah
Gül'ü de tasfiye ederek Başkanlık sistemine geçmeye çalışacaktır.
Yalaka medyanın psikolojik savaş makinası gibi çalışan gazetelerine inanıp
inanmamak sizin seçiminiz. Ama şunu lütfen unutmayınız; Türkiye'de "Kürt
meselesi" değil, "Kürtçülük meselesi" vardır..
Bugünkü tarz siyasetle iş çözülemez, bilakis daha derinlere gider ve
çözülemez tehlikeli boyutlara gelir. O zaman da bunun iç ve dış teşvikçileri
isteklerine kolay varırlar..
Allah göstermesin iş vahim boyutlara gider.
Basındaki satılıklar, yalakalar ve sözde aydınlarla bu işler çözülemez..
Zira bunların fikirleri olmadığı gibi, aldıkları talimatları aynen
uygularlar. Cumhurbaşkanımız, "Fırsat geldi başımızı kuma gömmeyelim"
demektedir. Doğrudur, burada bir kuma gömülen kafalardan bahsetmek hakikatle
birdir. Ancak 'bu kafalar hangi kafalardır'a açıklık getirmek şartı ile..
Ortaya anaları çıkarıp senaryo yazanlar, siyasi tarihi açıp okusunlar.. Bu
tarz konular nasıl çözülmüş öğrensinler. O zaman bu hissiyat edebiyatı
yapanların sonunda nereye tosladıklarını görebilirler.
İktidarın isteği ve söyledikleri cümleler doğru, fakat tuttukları yol ve
yöntem tamamen yanlıştır. Asıl niyetleri ise yavaş yavaş gün ışığına
çıkmaktadır. Millet de bunları öğrenmeye başlayacaktır.
Öğrenirse, o zaman seçimlerde siz seyreyleyin gümbürtüyü.