Artık ‘iktidar yanlısı’
demeyeceğim, yeni devletin yarı resmi gazetelerinden biri diyeceğim;
Star gazetesinin dünkü manşeti buydu. Cumhurbaşkanı, Ak Parti Genel Başkanı
Erdoğan’ın bir üniversite açılışında gençlere hitaben
yaptığı konuşmadan, daha genel mana çıkarılarak atılmış bir başlık, yani
hepimize hitap ediliyor; devrime hazır olmalıyız. Gerçi hazır olsak ne olur,
olmasak ne olur, bir süredir, itirazı olanlara rağmen gerçekten de bir
zamane ‘devrimi’ süreci yaşıyoruz. Nitekim ‘devrim’
süreçleri böyledir, devrimin sahipleri bir ideale sahiptir ve bu ideal
düzen, itiraza, eleştiriye, tartışmaya açık değildir, zira adı üzerine
öncüleri açısından ‘ideal’ bir düzendir. Sol siyaset, ‘devrim’
tabir ve kavramına hep olumlu anlam yüklediği için, söylediklerim
yadırganabilir, ancak tarih bize, ‘ideal’ olan ne olursa olsun,
onun hayata geçmesi için kökten değişimi öngören süreçlerin hepsinin
maliyetinin en başta, hak ve özgürlükler olduğunu gösteriyor. Dahası,
devrimler ve benzeri köklü dönüşüm süreçleri her zaman bireyleri,
azınlıkları, itiraz edenleri en hafifinden yok sayar, onlara tahakkümü
hedefler ve nihayet yolu üzerine çıkan herkesi ezer geçer.
AK Parti’nin iktidara gelmesinin ardından yaşanan
dönüşüm süreci, başında ‘sessiz devrim’ tabir edilen ve
‘demokratikleşmeyi’ hedeflediğini iddia eden ılımlı bir değişim
süreci idi, sonra değişimin hedefi de, araçları da radikalleşti, dolayısı
ile topyekûn ‘devrim’ mahiyeti kazandı. Seçimle devrim mi yapılır
diyebilirsiniz, ama referandum oylaması kökten bir sistem veya rejimin
dönüşümünün oylanması idi, şimdi sonuçları resmen hayata geçiyor; bu
çerçevede Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tekrar partisinin başına geçmesi ilk ve
en önemli adım oldu. 2011 seçimlerinden sonra, ‘AK Parti artık
devlet partisi oldu’ diye yazmıştım, bu süreç, devlet ve partinin tam
manasıyla özdeşleşmesi ile resmileşti. Kim korkudan ne kılıf uydurmaya
çalışırsa çalışsın, bu dönüşüm yeni bir toplum inşası adına otoriter bir
siyaset sisteminin hayata geçmesidir.
Nitekim, AK Parti’nin öncülüğünde öngörülen yeni toplum
inşası projesi, ‘Yeni Türkiye’ şeklinde takdim edildi. AK
Parti artık kendini, sıradan bir siyasal parti olarak değil, yeni bir toplum
inşasının çatısı, tarihi bir misyonun taşıyıcısı ve dahi ‘İslam’ın
temsilcisi olarak tanımlıyor. Kimse eğip bükmesin, mesele tarihi misyon,
dini dava ve bu çerçevede yeni bir toplumun mühendisliği olunca
‘demokrasi’, yani itiraz hakkı söz konusu olamaz, zaten epeyce bir
zamandır olamıyor. Kendini tarihi bir misyon ve dini meşruiyetle tanımlayan
bir düzen açısından itiraz eden olsa olsa, düşman veya hain olabilir ve bu
durumda ancak sindirilmeyi ve cezalandırmayı hak eder. Nitekim, Erdoğan
kongre konuşmasının, OHAL niye kalkmayacak sorusuna cevap verirken bu
zihniyeti en güzel şekilde tanımlamış oldu; “Neyiniz eksik, fabrikalar
mı çalışmıyor, okullar mı kapalı” dedi. Bu şu demek; “artık
görüş farkı diye bir şey olamaz, olsa olsa fitne, fesat ve bunun
özeti olan terör veya terör desteği olabilir, vatandaşın
refahı, hastane, yol, temel hizmetlerden ibarettir” nokta.
Artık muhalefet, itiraz, eleştiriye alan kalmamıştır,
söz konusu olan, Erdoğan’ın deyimi ile “AK Parti’nin milletin partisi
olduğunu anlamayanların hezeyanları”dır. Tüm otoriter siyaset
anlayışları, millet, devlet, ideal özdeşleşmesi fikri üzerine inşa edilir.
AK Parti misyonu, kendi ifadeleri ile ‘millet ve devletin
buluşması’nı hedefliyordu ve onlar açısından artık tüm iktidar
alanlarının AK Parti ve onun liderinin eline geçmesi ile ‘milletin
zaferi’ gerçekleşti.
O halde, ‘millet’ de yeniden tanımlanmış
oluyor; bu millete mensubiyetinin gereği artık, AK Parti’nin misyonunu
desteklemek, dahası bu misyonun bir parçası olmak, yeni düzene itiraz artık
siyasal muhalefet değil, millete düşmanlık sayılacak. Bu süreç çoktan
başlamıştı, kimse kendini kandırmasın, şimdi daha da hızlanacak,
‘Devrime hazır olun!’
Bu şartlar altında yeni düzenin parçası olmayı
reddedenleri bekleyen, en iyi ihtimalle kendi ülkesinde ‘sürgün’
olarak yaşamak. Doğrusu, ne ‘dilsiz şeytan’ olmayı sindirecek, ne
de başka diyarlarda hayat hayal edecek biriyim, o nedenle ben kendimi kendi
ülkemde sürgün olmaya çoktan hazırladım, Allah mahcup etmesin.