Sevgili okuyucularım, hangi siyasi görüşte olursanız olun, hepinize
soruyorum: Bir gün olsun sabah yatağınızdan mutlu kalkıyor musunuz?
Yataktan kalktınız, dışarı çıkıyorsunuz… İşiniz var, sokağa çıkmak
zorundasınız. Belki öncesinde, belki sonrasında gazetenizi açıp okuyorsunuz…
Ya da evde iseniz televizyon açıp haberleri izliyorsunuz.
Bir kez olsun “Oh bee, ülkemde ne güzel şeyler oluyor” dediğiniz oluyor mu?
Sürekli kavga dövüş içinde yaşıyoruz. Kim olursak olalım, hep aynı.
Başımızda güya tek parti iktidarı var ki, dediği dedik. Yasa, kural, hak,
hukuk, adalet ayaklar altında çiğneniyor.
İktidarın işine ne geliyorsa, o oluyor.
Ülkenin sorunları bitmek bilmiyor.
Kürtçülük, bölücülük, yandaşların vurgunları, devleti soyma, hortumlama,
şeriatçılık, din tüccarlığı, din bezirganlığı…
Ve adalet bile ayaklar altında çiğneniyor.
Siz düne kadar herhangi bir mahkeme ile TSK’nın birbirini suçladığına tanık
oldunuz mu? Olmadınız!
Siz düne kadar teröristlerin ayağına gidip pazarlık masasına oturan devlet
yetkilileri olduğunu duydunuz mu? Duymadınız!
Böyle bir şeylerin olacağını size birileri söyleseydi, inanır mıydınız?
İnanmazdınız!
Her gün her şeye zam gelirken, bir hükümet “Enflasyon düşüyor” palavrası
atar mı? Atmaz!
Toplumun her kesimi haksızlık ve adaletsizliğin pençesinde ezilirken
insanların mutlu olmasını bekler misiniz?
Elbette beklemezsiniz!
Türkiye’nin bütün sanayi tesislerinin, madenlerinin, limanlarının, aklınıza
gelen her ulusal varlığımızın günün birinde yandaşlara ve işbirlikçilere
peşkeş çekileceğini size birileri söyleseydi inanır mıydınız? İnanmazdınız!
* * *
Türkiye’nin tablosu işte böyle!
Azınlıkta olan, iktidardan beslenen belli bir kesim mutlu olabilir.
“Ama başımızdakiler Müslüman (!)” diye düşünen belli bir kesim de mutlu
olabilir. Onlar, yanıbaşlarında din ticareti yapıp karşılığında para
kazanan, oy toplayan tiplerin ne mal olduğunu bilmeyebilir. Bilgisiz
vatandaşların bazıları iyi niyetlidir ve bu oltaya rahatça
takılır.
Geçenlerde gazetelerde bir fotoğraf yayınlandı:
Çankaya’da oturmakta olan şahıs, Bosnalı bir konuğu ile Cumhurbaşkanlığı
Muhafız Alayı
Camisi’nde cuma namazı kılıyor.
Yanlarında namaza durmuş subaylar ve erler…
Söylesin bana, bu nasıl iştir?
Varsayalım camide askerlerle birlikte namaza duracaksın.
Niçin fotoğraf çektirip basına servis ettirirsin? Amacın ne?
Amaç belli: Din sömürüsü!
Bunları gören bazı vatandaşlarımız mutlaka “Helal olsun bu Abdullah’a, ne
Müslüman adammış” diye alkış tutmuştur. Ama onlar bu işin ardındaki siyasi
amacı düşünmezler.
İnsanoğlu düşünmeyince robot oluyor.
Bütün tezgahlar işte o zavallı robotların sırtından kuruluyor.
Sömürü çarkı onların desteği ile sürüp gidiyor.
Adama bütün o vurgunları, bütün o tezgahları anlatıyorsun, seni dinledikten
sonra diyor ki “Ama abicim, bunlar Müslüman!..”
* * *
Başta sorduğum sorumu tekrar edeyim:
“Sabahları mutlu mu uyanıyorsunuz?”
Gerçekten mutlu uyananların tamamı bunlara oy verse, oy oranları en fazla
yüzde 10’da kalır. Ama ne ilginçtir, oyları mutsuzlar ve sürünenler veriyor…
Çünkü başka nedenler var…
“Bunlar Müslüman (!)”
Ne günlere kaldık!
Bir yanda Apo’ya teslim bayrağını çektiler. Hiç utanıp sıkılmadan katille
pazarlık masalarına oturdular. Öbür yanda Paris’te esrarengiz bir suikast
gerçekleşti ve üç PKK’lı öldürüldü.
Durum karışık!.. Kimin eli kimin cebinde belli değil.
Bizimkiler zannediyor ki Apo ile pazarlık bitince terör de bitecek!
Nah bitecek!
Bu gibi pazarlıklarda önemli olan, karşı tarafa neler vaat ettiğinizdir. Bu
konuda hiç kimse bilgi sahibi değil. Şimdilik sadece veriyoruz.
Oysa işin siyasi boyutu bir süre sonra ortaya çıkacak. İşte o zaman bütün
rezillikleri kucağımızda bulacağız.
Üstelik terör de bitmeyecek.
* * *
Devlet adına İmralı’da Apo ile yapılan pazarlıklar mide bulandırıyor.
Bakınız, 9 Ocak tarihli Yeni Şafak gazetesi bunlardan bir bölümünü manşetten
açıkladı. Bu haber eğer doğruysa, Türkiye Cumhuriyeti’ne ve hepimize geçmiş
olsun dileklerimi şimdiden iletmeyi bir görev bilirim!
Bu gazete en önde gelen iktidar yandaşlarından biri.
Yalan olmasını dilediğim haber şöyle:
“İşte mayıs ayına kadar atılacak adımlar… Örgütün çelik kadrosu Avrupa’ya
gönderilecek. MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Öcalan’a “Ayrı devlet” konusunu iki
kez sordu. Öcalan “Ayrı devlet yok” güvencesi verdi.
Öcalan “Özerklik” isteğinden de vazgeçti.
Alınan kararların uygulanması amacıyla bir “Gözlem gücü” oluşturulacak. MİT,
AKP, CHP, MHP ve BDP temsilcilerinin görev alacağı heyet teröristlerin hem
sınır ötesine geçmesini, hem de silah bırakan PKK’lıların ailelerine
kavuşmasını sağlayacak.
Mayıs ayına kadar anayasa ve yasalarda değişiklik yapılacak. Eve dönüş
yasası “Genel Af” işlevi görecek şekilde elden geçirilecek.
Devlet, bu süreci Habur’un devamı olarak görüyor.”
* * *
Size bu ayrıntılı haberin özetini verdim. Bildiğiniz gibi, devletin en gizli
bilgi ve
belgeleri zaman zaman bu yandaş gazetelere servis edilip yayınlanması
sağlanır.
En gizli MİT, yargı, savcılık, polis belgeleri buna dahildir. Bir
bakarsınız, kimsenin ruhunun bile duymadığı en çarpıcı bilgiler -doğru veya
yalan- bu yayın organlarında sırayla yer bulur.
Bu iktidarın propaganda yöntemi aynen böyledir.
Şimdi şu habere bakalım!
Apo isteklerinden vazgeçtiğini MİT Müsteşarı’na söylemiş. Parti
temsilcilerinin de yer alacağı bir heyet, önde gelen teröristlerin Avrupa’ya
gönderilmesini sağlayacakmış!
Avrupa’nın herhalde başka işi kalmadı ve bizden terörist ihracatı bekliyor!
Devlet bu süreci Habur’un devamı olarak görüyormuş. Habur rezaletini herkes
bildiği için burada bir kez daha değinmiyorum.
İşin tam Türkçesi şöyle: Tüm teröristler serbest bırakılacak ama terör aynen
devam edecek. Üstelik işin siyasi boyutu başımıza bela edilecek.
* * *
Türkiye’de akıl almaz olaylar yaşıyoruz. Bu olaylar yüz kızartıcı ve utanç
verici. İki paralık bir katille pazarlık ediliyor.
Zannediyorlar ki, terörün ipleri halen de onun elindedir. Oysa değil. O
artık sadece eskimiş bir isim. Şehir efsanesi!
Paris suikastı, bu karanlık olayların son göstergesi. Derin devlet, MİT,
PKK, başka örgütler, ya da para dümenleri… Birileri, birilerine Paris’te
mesaj verdi!
İşin binbir tane karanlık boyutu var.
Bir rezalet yaşıyoruz ki, sormayın gitsin. Başı yok kıçı yok!