Biraz Utanın Be…
Zahide Uçar
Kimseyi beğenmediniz, sizden başka herkes ya masondu, ya da gizli Yahudi,
Ermeni..
Sonunda iktidar oldunuz, sizden başka herkes bereketsizdi ama kendiniz
Anadolu’nun bereketli topraklarını kurutmayı başardınız. Et üzerinde oynanan
oyunlar neticesinde et ithalatına izin verildi. Şimdi de süt ve krema
ithalatına izin verildi, hem de sıfır vergiyle... Buna ancak “yuh” denir!.
Tüm Süt, Et ve Damızlık Sığır Yetiştiricileri Derneği Başkanı Adnan Yıldız
ise, “Süt ithalatının vergisi sıfıra indiriliyor. Bana göre bu kendi ayağına
kurşun sıkmaktır” diye konuştu. Kime anlatıyorsunuz ki? Bunlar utanmaz, ne
zaman utandılar ki? Borsada da yerli yatırımcıdan vergi alırken yabancıya
sıfır vergi getirmediler mi? Sıcak para girişiyle Türkiye’yi soydurmadılar
mı? Bizim olmayan borsayı “coşturup” sonra da övünmediler mi?
Üretimi durdurdunuz. Talanın adına özelleştirme dediniz. Bu ülke bir
zamanlar kendini besleyen 7 ülkeden biriydi. İtalyan, Yunanlı üreticiler
lehine Türk Fındığına sınırlama getirdiniz. Utanmadan pamuk, ayçiçeği,
buğday, pirinç ithal ettiniz. Bu güneşin ülkesinden, bu bereketli
topraklardan hiç utanmadınız mı? Utanmadınız, çünkü sizin ruhunuz yok!
Türkiye ne satacak? Montaj sanayisi ile mi ülkeyi besleyeceksiniz? Bilimsel
buluşlarınız mı var? Hangi arge çalışmalarınız var? Kömürü dışarıdan alıyor,
açık kalan kömür ocaklarında madenciyi taşeronların insafına bırakıyorsunuz.
Ölümlere “kader” diyerek Allah’ı suçluyorsunuz. “Bor”umuz var, işleyecek
teknolojimiz yok. Savunma silahlarımızda bile dışarı bağımlıyız, hem de
çıkarlarımızın çatıştığı ülkelere bağımlıyız. Şuradan petrol fışkırdı,
buradan doğal gaz bulduk manşetleri, gerisi yok. Dağı-taşı yabancı
şirketlere sattınız. HES saçmalıkları ile doğanın canına okurken milletin
derelerine bile el koyduruyorsunuz.
Siz kimsiniz? Geldiniz geleli fitne fücür... Bölücüye kedi, bütünleştiriciye
aslan… Hizmette adınız yok, yemekte herkesten öndesiniz. Tarlalarımızı
kuruttunuz, ambarlarımıza darı ektiniz. Firavuna yakışan adaletinizle mezar
kazıcılığına soyundunuz. İftiralarınız intihar ettirdi ama ruhsuz robotlar
gibi kılınız kıpırdamadı. Oka-boka ağlayıp, Allah’ın “insan benim sırrım,
ben insanın sırrıyım” dediği insanları aileleri ile birlikte CİA hukukuyla
mahkum etmekten zerre kadar utanmadınız!. İnsanlarımızı alevi-sünni,
26-35-47 etnik grup gibi etnik bölücülük tohumlarıyla zehirlemeye kalktınız.
Trabzon’da Pontus haritalı tişörtlerle gelenlere ayin izni verilirken Türk
bayraklı tişörtler giymiş olan gençler tören alanına yaklaştırılmadı.
Tişörtlerdeki haritanın altında Yunanca "Pontus, vatanımız" yazılıydı...
Habertürk 16 Ağustos 2010'da aynen şöyle yazdı: "Türk bayrağı desenli 500
adet tişört ele geçirildi”. Bu rezilliklerden utanmıyorsunuz değil mi?
Ermenistan’a yalakalık yapmak adına Bursa’da stadyuma Azerbeycan bayrağını
sokmamış, daha da rezaleti bayrakları çöpe atmıştınız. Siz utanmazsınız.
Tıpkı Çanakkale’de, Anafartalar’da, vatanın her karışında yatan
şehitlerimizden utanmadığınız gibi… Namusunu kurtarmak için Van gölüne
atlayan, Ahdamar’da tecavüze uğrayan kadınlarımızın hatırasından
utanmadığınız gibi…
Hiçbir değere saygınız yok sizin. Ne doğaya, ne tarihe, ne insana… Paradan
başka bir değeriniz yok! Özelimize, mahremimize girmekten utanmıyorsunuz.
Kapıları dinleyen kovucular gibi telefonlarımızı dinlemekten
utanmıyorsunuz!.. Daha namusunuzla şaibesiz gerçekleşen tekbir sınav yapmayı
beceremediniz ama istifa edecek kadar onurlu bir bakanınız, bir bürokratınız
da olmadı!
Gözümüze baka baka yalan söylüyorsunuz. Dün başka, bugün başka
konuşuyorsunuz. Osmanlı yaptı da ne oldu diye cahil cahil laflar
ediyorsunuz? Osmanlı yaptı da ne oldu öyle mi? Ne oldu biliyor musunuz?
Osmanlı yıkıldı. O kiliselerin nasıl bir fitne yuvası olduğunu, İzmir de Rum
papazın “Türk kanı için, bana da bir bardak getirin” dediğini okuyun
isterseniz. Hem bilmiyorsunuz, bilmediğinizi de bilmiyorsunuz.
En ufak eleştiriye gelemeyen sizler; konu terör, terörist, kan emiciler,
emperyalizmin kiralık katilleri olunca şefkat-hoşgörü abidesi oluyorsunuz.
Hatta kan emicileri yıkayıp paklamakta bir sakınca görmüyorsunuz.
Sesinden etkilendiğiniz, gizlice nikah şahitliğini yaptığınız Şivan
Perver’in bir şarkısı var. O şarkıyı Rojin’e TRT-6(Şeş)’te, devletin
televizyonunda okuttunuz. Şarkının bazı sözlerinin çevirisi:
“Loy loy... Muhammed yoldaş,
Muhammedimin bedeni dağların zirvesindeki simgedir anacığım,
Sevgilimin bedeni dağların zirvesindeki simge.
Hey ateş düşsün bu Romilerin (Türklerin) evine.
Muhammedimin bedenini darbelediler bu vahşiler.
Diyorlar ki, Romi (Türk) askerleri Muhammedimin yolunu kesmiş.
Haber verelim Diyarbakır'a ve Siverek'e,
Muhammedimizin intikamını alsınlar!” (S. Sungur/odatv)
Yani, Mehmetçiğin katlini kutsayan bu şarkıyı Türk Milletine küfür
edercesine söylettiniz. Ne şehitlerimizden utandınız, ne “ağlamasın” diye
istismar ettiğiniz Türk analarından. PKK leşlerini devlet ambulansıyla
taşıtanlar, binlerce PKK yandaşıyla gömdürenler şehit cenazelerine yasak
getirmekten de utanmıyordu. Yani her şeyi açık oynadınız aslında. PKK ile
mücadele eden kim varsa içeri tıkarak tarafınızı ortaya koymuştunuz da, 8
yıldır “du bakalım ne olacak” diye bekleyen bu milletedir intizarım.
Ne kininiz bitti, ne hırsınız… Ne cebiniz doydu, ne mideniz, ne de
uçkurunuz… Kaç bin gencimiz üç dil bilmesine, iki diploma almasına, doktora
yapmalarına rağmen sizlerin mahdumlarınızın binde bir başarısını
gösteremedi(!).. Yani bini bir Bilal, bini bir Erkan Yıldırım-M. Akif Özak
etmedi(!)..
Siz kimsiniz? Siz yıkım ekibi misiniz? Evet, yıkım ekibisiniz! Türkiye
Cumhuriyetinin Başbakanı Marmara Üniversitesi’nin yeni eğitim döneminin
açılışında öyle bir laf etti ki, akıllara ziyan. “Tarihimizde olduğu gibi
Türkiye’de keşke her inanç grubunun ayrı mahkemesi olsa ne iyi olurdu!..”
Tam ortaçağ karanlığı zihniyeti… Sahi, ateistleri nasıl yargılamayı
düşünürdünüz haşmetmeab? Ulemaya sordunuz mu(!)?. Yoksa onları da yakar
mıydınız? Bu mantığa sahip bir insan bu ülkeyi yönetiyor, YAZIK!! Ve bu
sözleri bilimin merkezinde ediyor, o öğretim görevlileri de koyun gibi
dinliyor. Sınıflarınıza girip öğrencilerinize utanmadan ne anlattınız?
Sizler şimdi bilim adamı mısınız? Avrupa ortaçağ karanlığından
engizisyonlarda yargılanmayı göze alan bilim adamları sayesinde çıktı. O
yüzden onlar bilgi satıyor, sizler hazır bulduğunuz, olmadı kopya çektiğiniz
bilgilerle doçent, profesör oluyorsunuz.
Emperyalizm hedef ülkelerde iki önemli dayanak kullanır. Biri din, diğeri
etnisite. Arşimet “Bana yeterince uzun bir dayanak bulun, Dünya'yı yerinden
oynatayım” demişti. İşte emperyalizmin yeterince uzun iki dayanağı; din ve
etnisite. O dayanak şimdi AKP’nin elinde Türk Milletine karşı kullanılıyor.
Hadi bunlar utanmıyor, ya sen Türk Halkı, sen utanmıyor musun? Unutmayın;
“Kötüler kendilerine tahammül edildikçe daha çok azarlar”.(Tolstoy)
Şantajdan Tehdide-İLERİ Demokrasi(!)..
Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklu bulunan Eski Türk Metal Sendikası
başkanı Mustafa Özbek tahliyesinin ardından “22 ay savunma yapmadan çıktım,
3 saat önce teröristtim, şimdi ne değişti?” diye açıklama yaptı. Açıklama
üzerine Bülent Arınç “kabadayılık yapmasın” dedi. Arkasından da ekledi;
“Çünkü öyle kabadayılar vardı. Tahliye edilip çıktığında 1.5 saat kadar
televizyon önünde konuşan, sonra tekrar ‘içeri buyurun’ dendiğinde sesi
çıkmayanlar var”. Şantaj demokrasisini biliyorduk da, ileri demokrasi
dedikleri şeyin TEHDİT DEMOKRASİSİ olduğunu da Arınç sayesinde öğrendik. Bu
zatın bir de hukuk diploması var. “O diplomayı bakkaldan mı aldın?” diye
sormak lazım.
Böylece Ergenekon davasının amacı da ortaya çıktı. Direnç noktalarını
kırarak korkutmak, sindirmek… Yani ülkenin bağışıklık sistemini çökertmek!..
Peki, antikorlara kim saldırır?