“Ey büyük ATA’m,
Aramızdan ayrılışının 75. yılında, sana bu mektubu içim burkularak ve
utanarak yazıyorum. Yanlış anlama, ben seni utandıracak bir şey hayatım
boyunca yapmadım ve hiçbir zaman da yapmayacağım ama yine de en büyük
eserini, birinci vazifemiz olarak bizden istediğin gibi de koruyamadım.
Utancım yaptığım bir şeyden değil yapamadığım bize verdiğin birinci ve en
büyük görevden. Gençliğe Hitabeyi kendimi bildim bileli büyük bir gurur,
coşku ve aşkla okurum, hissederim, yaşarım ama utana – sıkıla söylüyorum ki,
gereğini yapamadım, henüz hiçbirimiz yapamadık…
SORUMLUSU SUBAYLAR, İÇLERİNDE LİDER YOK
Çok üzülerek sana söylemek zorundayım ki, bu acıklı günlerin asıl sorumlusu,
milletin bağımsızlığı ihlal edilirse bunun vebali Subaylara ait olacaktır
dediğin gibi, silah arkadaşların subaylardır. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin
subayları, hepsi asil, yiğit, fedakar, bilgili, kültürlü, adam gibi adam
insanlar. Sahte kanıtlarla ve iftiralarla hapislere atılmalarına rağmen
boyun eğmez, dimdik duruşlarına, Türk Subayına yaraşır kibarlıklarına ve
beyefendiliklerine, askerliklerine bir sözüm yok. Ama içlerinde bir tane
lider de yok.
Türk Silahlı Kuvvetleri, Subaylara kahramanlığı, askerliği, emir komutayı,
ölüme gülerek gitmeyi her şeyi çok iyi öğretmiş ama liderliği ne yazık ki
öğretememiş. Koskoca Türk Silahlı Kuvvetleri’nde sana layık olabilecek lider
vasıflı bir tek subay bile yokmuş. Düşman, senin de uyardığın gibi,
Cumhuriyeti bozmak, kazanımlarını elimizden almak ve bağımsızlığımızı ele
geçirmek için, ilk önce subaylarımızı hor görmüş ve aşağılamış, alçakça
saldırılarına onların üzerinden başlamıştı.
SİLAH ARKADAŞLARI SORUMLULUKLARINI YERİNE GETİREMEDİ
Türk Silahlı Kuvvetleri’ni pasifize etmek ve onun yenilmez koruyucu
kalkanının yokluğunda, Türkiye’mizi bölmek, dincileştirmek ve
sömürgeleştirmek olan şeytani amaçlarına ulaşmak için, türlü türlü sahte
kanıtlarla, gizli tanıklarla, iftiralarla, bütün dünyanın gözü önünde, bir
çoğu 60 – 70 küsur yaşında olan, dünyanın en kaliteli, en yiğit, en fedakar
insanları Türk Subaylarına, teröristmiş gibi gösterip ağır hapis cezaları
vererek küçük düşürmekte ve aşağılamaktadırlar. Memlekete kelle koltukta
onyıllarca hizmet etmiş kahraman Türk Subayı, kendi vatanında, yıllardır
düşman hukukuna maruz bırakılmasına rağmen, dışarıdaki silah arkadaşları
tarihsel sorumluluklarını yerine getiremediler ve en büyük eserinin
yıpratılmasını seyretmekten başka bir şey de yapamadılar.
TÜRK DÜŞMANI İLAN ETTİ
Sen ki, beni olağanüstü bir kişi olarak yorumlamayınız. Doğuşumdaki tek
olağanüstülük Türk olarak dünyaya gelmemdir. Türklük, benim en derin güven
kaynağım, en engin övünç dayanağımdır, dediğin halde ve Ne Mutlu Türküm
Diyene sözüyle bizleri birleştirdiğin halde, ülkede bugün yaşanan bu zulüm,
Türklüklerinden utananlar ve Türk düşmanı vatansızlar tarafından yaşatılıyor
hepimize. 1933′ten beri içimiz titreyerek, gözlerimiz dolarak gururla
söylediğimiz, Türklüğümüzü haykırdığımız Andımız’ın da, Cumhuriyet’in 90.
yılına günler kala yasaklandığını da söylemek zorundayım ne yazık ki. Senin
en güzel sözlerinden; Ne Mutlu Türküm Diyene sözünü de, fırsatını buldukça
kaldırıyorlar yazıldığı yerlerden ve silmeye çalışıyorlar asil milletimizin
hafızasından. Hep aynı Türk düşmanı zihniyet tarafından…
SUBAYLAR YAPMASA DA…
Ey büyük ATA’m, bunları söyleyerek seni üzmek istemezdim ama ne yazık ki
ülkede bugün yaşanan durum bu. Yine de, her ne kadar Subaylar, onlara
verdiğin vazifelerini yerine getirememiş olsalar da, Cumhuriyeti emanet
ettiğin gençler, birinci vazifelerinin çok açık olarak farkındalarmış. 10
yıldır yaşadığımız bu Cumhuriyet düşmanı süreçte yaşananlar, gençlerin
üzerinde herkesin tahmin ettiğinden daha büyük bir birikim yaratmış ve bir
gün, bir yerde bu birikim patladı ve büyük bir kitle ayağa kalktı. Sen yine
geleceği doğru okumuşsun ve en büyük eserini gençlere emanet ederek en
doğrusunu yapmışsın.
DÜŞMANIN KAÇMA ZAMANI GELDİ
Bugün artık Lise öğrencileri, üniversite öğrencileri ayağa kalkmış
durumdalar ve kendi gelecekleri için, Cumhuriyet’in kazanımları için
mücadeleyi başlattılar ve inan bana, hepsi muhtaç oldukları kudretin
damarlarında dolaştığının farkındalar. Zor zamanlar yaşadık, Cumhuriyet’in
bir çok önemli kazanımı alt üst edildi, demokrasimiz ve hukukumuz, demokrasi
ve hukuktan başka bir şeye dönüştürüldü. Büyük haksızlıklar, ihanetler,
yolsuzluklar ve insan hakları ihlalleri yapıldı, yapılıyor ama sonunda Türk
Genci, kendi geleceğini güçlü ve becerikli ellerine almaya karar verdi. Sen
Milletini çok iyi tanıdığın için bilirsin, oraya zor gelir ama, bu Millet
bir kere gayrı yeter dedi mi, düşmanın kaçma zamanı gelmiş demektir. Bundan
sonrası çok daha kolay olacaktır. Yaşamdaki en büyük öğretilerini senden
almış olan bir Türk genci olarak, sana bir dahaki mektubumda çok daha güzel
haberler vereceğime emin olabilirsin.
Her geçen gün seni daha çok özlüyoruz ATA’m… Bizim için yaptığın her şey
için sonsuz teşekkürlerimle…”