İnsan Değerli midir?
Mehmet Yapıcı
Eğitim kurumlarının merkezinde yer alan ve eğitim kurumlarının varoluş
kaynağını oluşturan, temelde insandır. Bir değer olarak insan, eğitim
kurumlarında ne tür bir anlayışla ele alınmaktadır?Kuşkusuz, söylem
düzeyinde, buna verilebilecek klasik yanıt: insan önemli, değerli ve eşsiz
bir varlıktır, olacaktır. Bu gerçekten de doğru mudur? Gerçekten de insan
eğitim kurumlarının merkezinde hiçbir ön koşul olmadan değer gören bir
varlık mıdır? Yaşamın gerçek yüzü, kitle iletişim araçlarına yansıyanlar,
eğitimbilimsel araştırmalar bunun tam tersini göstermektedir. İnsan, eğitim
kurumlarının merkezinde yer alan, değerli ve eşsiz bir varlık olarak
algılanmamaktadır. Her gün, psikolojik ya da fiziksel şiddetle karşılaşan,
okul yemekhanesinde yediği yemekten zehirlenen, okul kurumu içinde sürekli
“hayır” komutu ile karşılaşan öğrencinin, değerli olduğuna inanması oldukça
zor olsa gerek.
Yazılı ve görsel basında, eğitim kurumlarında yaşanan ve insanın
değersizliğini çağrıştıran, insana karşı eğitim kurumlarının sevgisizliğini
yansıtan yığınla haber çıkmaktadır. Bu haberler, duyumlar, tek tek bireysel
yaşantılar ve toplumsal gözlemler, insanın eğitim kurumlarındaki
değerliliğine ilişkin kuşku ve kaygıları artırmaktadır. Bir yanda insanın
değerli olduğunu her fırsatta dile getiren bir kuramsal söylem diğer yandan
acıları, kaygıları ve yara bereleri ile yaşama yansıyan reel durum. Kuramsal
söylem ile reel durum birbirinin zıddı bir görünüme sahiptir. Neden?
Bu sorunun yanıtını oluşturabilmek için öncelikle, “insan değerlidir”
önermesini çözümlemek gerekir. Gerçekten de insan değerli midir?
“İnsan değerlidir” dendiği zaman kastedilenleri sıralamak analizi
kolaylaştıracaktır;
*İnsan kavramı, zamandan bağımsızdır. Geçmişte, bugün ve gelecekte insan
denen canlı, başka hiç ekleme ya da çıkarma olmadan, ön koşul konulmadan
değerlidir.
*İnsan yapmak istemediği hiçbir şeye zorlanamaz, ancak neden sonuç ilişkisi
içinde teşvik edilebilir. Okul insanı teşvik etmez, değişmeye zorlar.
Değişmeye zorlanan insan kendini değerli hissetmez.
*İnsan denildiğinde soyut bir varlık kastedilir. Sarı, siyah ya da beyaz
değildir insan, “fransız”, “ingiliz”, “arap”, “türk”, “amerikalı”,
“afrikalı” ya da “asyalı” değildir insan. Uzun ya da kısa değildir insan.
Çirkin ya da güzel değildir insan. İnsan sadece insandır, önce insandır.
Düşünen, gülümseyen, başkaları olmadan yaşamayı beceremeyen sosyal bir
varlıktır insan.
*İnsan denildiğinde farklılık anlaşılmalıdır. İnsanlar birbirlerine
benzemezler. İnsanlar birbirlerinden farklı düşünüp, olgu ve olayları
birbirlerinden farklı algılarlar. İnsanın sosyal yaşamındaki zenginlik ve
çeşitliliğinin kaynağı insanın farklılığıdır. Bu farklılıkları, temelde
kültürel farklılık, dil farklılığı, bilişsel farklılık, duyuşsal farklılık,
fiziksel farklılık olarak ele almak mümkündür. Bu farklılıkların olmadığı
bir dünya, insanın her an aynada kendini seyretmesi gibi bir şey olurdu. Bu
ise sıkıcıdır. Monotondur. Zevk ve heyecandan uzaktır. Öyle ise bir insanın,
bir başkasını kendisine benzetme çabası insanın insana yaptığı en büyük
kötülüktür. Çünkü, yaşam sıradanlaşacak, ritim ve çeşitliliğini
kaybedecektir. Öyle ise, insan olmak demek farklı olmak demektir. İnsan
değerliliğinin ölçütlerinden biri de, insanın farklılığıdır. Eğer, insan
değerlidir deniliyorsa, yapılması gereken şey farklılığı benimsemek,
onaylamak ve TEŞVİK ETMEKTİR. İnsan kendisine benzeyeni elbette ki sever,
önemli olan benzemeyeni sevmektir. İnsanın amacı, farklı olanı aramak,
bulmak, sevmek ve ondan beslenmektir.
İnsanın zenginliği farklılığı olduğuna göre, yapılması gereken de farklılığa
tahammül etmek değildir. Tam aksine farklılıkları teşvik etmek ve sevmektir.
Bir insanın bir başkasını sevmeme gerekçesi olarak ileri sürdüğü
farklılıklar, aslında, insanın insanı sevmesi için gereken ön koşuldur.
İnsanın benzerini sevmesi, aynada kendisini öpücüklere boğmasıdır. Anne ve
baba çocuğunu sever, çünkü kendisine benzer. Anne-baba, çocuğunu onaylar,
çünkü kendi davranış kalıplarını onda görür. Bu tür çocukluk süreci,
bilinçaltı süreçler yoluyla, şunu öğretir bize; benzerlikleri aramak, bulmak
ve sevmek, farklılıklara ise direnç göstermek. Çocuklar büyüyüp
anne-babalarından farklı olduklarında, farklı davrandıklarında, farklı
söylemler geliştirdiklerinde, çatışmalar da başlar. Biz bunu farklı savunma
mekanizmaları ile bastırmaya çalışırız. Oysa olan basit ve doğaldır.
Çocuğumuz bizden farklıdır. Bizim tahammül edemediğimiz, işte, bu yaşama
yansıyan farklılıklardır.
Evde, okulda, sokakta, insandan istenen şey hep aynıdır: Sosyal kabullere
uygun davranışlar sergilemek. Kuşkusuz kültürel varlıklar olarak, kültürün
de bir parçasıyız ama öncelikle bireyiz. Birey olmak ise farklı olmaktır.
Bireyin diğerlerinin de kendisi gibi farklı olma hakkına sahip olduğunu
bilmesi, ondan doğaçlama olarak beklenecek bir şey değildir. Bu nitelik
onda, ailede ve okulda eğitim süreçlerinden geçirilerek geliştirilebilir.
Ama ne yazık ki, kültürel bir kurum olarak aile, kültürel ve ideolojik bir
kurum olarak ise okul; bireye sürünün bir parçası olmayı öğretir. Sürünün
bir parçası olmayı öğrenen insan, birey-insan değil, ideo-kültürel insan
olmayı öğrenir. Bu ise, tek bakış açısı ile evreni anlamlandırma,
farklılıkları ortadan kaldırma isteği, benzemeyeni dışlama ve yok etme
isteğini doğurur. Bu algılarla yetişen insan için;
“insan değerlidir AMA kendisine benziyorsa”,
“insan değerlidir AMA kendisi gibi düşünüyorsa”,
“insan değerlidir AMA kendisi gibi algılıyorsa”,
“insan değerlidir AMA olgu ve olayları kendisi gibi anlamlandırıyorsa”,
“insan değerlidir AMA ................................................”
Görüldüğü gibi, çoğunlukla, çoğu insanın kurduğu “insan değerlidir” cümlesi,
ne yazık ki papağan gibi tekrarlanan, derinliği ve içsel karakteristiği
anlaşılmayan, analiz edilmeden yüzeysel anlamı ile kullanılan bir slogandan
başka bir şey değildir.
İnsan değerlidir nokta, cümle artık bitmiştir. Değerlidir kelimesinden sonra
kullanılacak “ama”, “lakin”, “fakat” gibi kelimeler, ilk söyleneni şarta,
norma bağlamaktır, dolayısıyla da insanın aslında değerli olmadığını
söylemektir. Öyle ise:
İNSAN DEĞERLİDİR.