Eğitimin Felsefi Temelleri
Erdal Bay & Adnan
Küçükoğlu
Genel anlamı ile felsefe, inanç ve değer sistemlerinin oluşmasını
sağlayarak, bireylerin hayatları süresince aldığı tüm kararları ve
yaptıkları tercihleri belirler.İnsanlar felsefe aracılığıyla kendilerini
çevreleyen dünyayı ve neyin kendileri için önemli olduğunu anlamaya
çalışırlar. Felsefe, eğitim üzerinde de önemli etkileri olan uğraş
alanlarından biridir.Bu bölümde felsefenin niteliği ve eğitim ile felsefe
arasındaki ilişkiler üzerinde durulmaktadır.
FELSEFE NEDİR?
Grekçe philosophia teriminden kaynaklanan felsefe, iki sözcüğün
birleşmesinden oluşmuştur.Phillia sevgi; sophia bilgi, bilgelik
anlamındadır.
M.Ö. VI. yüzyıla gelinceye kadar Yunanlılar da zamanın diğer toplumları
gibi, doğa ve insanların aynı güçler tarafından yönetildiğine inanıyor,
toplum ve doğal olayların açıklanmasını ise Tanrıların iradesine bağlayarak
mitolojik bir şekilde yapıyorlardı.M.Ö. VI. ve V. yüzyıldan itibaren evreni
hangi güçlerin yönettiği değil, olayların nasıl cereyan ettiği üzerinde
düşünülmeye başlanınca mitolojiden felsefeye geçişin de temelleri atılmış
oldu.Felsefenin doğuşuyla birlikte, doğa, Tanrıların iradesine bağlı
olmaktan çıkmakta, doğa ve toplum olayları farklı dünyalar olarak değil, tek
bir dünya olarak ele alınmaya başlanmaktadır.
Felsefeyi tanımlamak istediğimizde, her felsefi görüşün, bağlı olduğu
değerler ve inanç sistemlerine göre felsefeyi tanımlayışının farklı olduğunu
gördük.Kant’ın tanımı genel bir anlayış ve sınırlı bir tanımdır, ve derki :
“felsefe kendisini akla dayanan nedenlerle meşru kılmak veya haklı çıkarmak
iddiasında bir zihinsel etkinlik biçimidir.” Burada akla dayanan
nedenlerden, insanın her türlü deneyimi, gözlemini, bunlara dayanan her
türlü akıl yürütmesini ve sezgisini içine alan geniş bir nedenler grubunu
anlamak gerekir.Haklı çıkarmak veya meşrulaştırmak iddiasında ise herhangi
bir önermeyi, bu önermeyi ileri sürmeyi mümkün kılan kanıtı temel veya
gerekçelerle ortaya koymayı anlamak gerekir.
Farklı düşünürlerin ortak tanımı felsefenin bilgi sağlayan bir faaliyet
olmasıdır şeklindedir.
Bazı düşünürlere göre ise, felsefenin tanımı yapılamaz; çünkü o üst bir
dildir.Nasıl tanımlanırsa tanımlansın,felsefe mitos, din ve şiirden doğdu.
Zamanla içinde taşıdığı bu öğelerden arındı; bilimsel ve özgür düşünmenin
temellerini atarak gelişti ve gerçeği bütünüyle açıklamaya çalıştı.
Sonuçta, genel olarak felsefeyi, gerçeği tümüyle ele alıp inceleyen ve bunun
sonucunda ulaşılan bilgileri yorumlayan ve sistemleştiren bir uğraş alanı
olarak tanımlayabiliriz.
İlk zamanlarda tüm bilimleri kapsayan felsefeden zamanla matematik, fizik,
antropoloji, biyoloji, kimya, sosyoloji, psikoloji v.b. ayrıldı.Çağımızda
bazı düşünürler, felsefenin konusunun yalnız dil ve mantık olduğunu ileri
sürüp savunmaktadırlar.Böyle olmakla birlikte felsefe ve bilim birbirinden
tümüyle kopuk değildir.tersine çok sıkı bir ilişki içindedirler.Her bilimsel
gelişme buluş, icat, geçerli ve güvenilir bilgi felsefeyi etkiler ve
değiştirir.Felsefenin ufuklarını açar.Yeni felsefelerin doğmasına neden
olur.Artık her bilimin felsefesi olmaya başlamıştır.Bilim felsefesi denen
alan büyük bir önem kazanmaya başlamıştır.
Bilim gerçeği parçalara ayırarak inceler.Örneğin fizik maddenin hareketini,
enerjiyi, kimya maddenin yapısını, biyoloji canlılar dünyasını,sosyoloji
toplum, kurum ve kişiler arasındaki ilişkileri, psikoloji insan
davranışlarını, eğitim istendik davranışları ele alır.Oysa felsefe gerçeği
bir bütün olarak ele alıp inceler.
Aynı zamanda hem felsefe hem de bilim bir süreçtir.Bu sürecin sonunda her
ikisi de bilgi elde ederler. Hem bilimde, hem de felsefede doğruya, elde
edilen ve kullanılan bilgiye sürekli eleştirisel bir gözle bakılır.Sürekli
her yanıttan şüphe ederler.Şüphe soru sormayı gerektirir.Böylece hem felsefe
hem de bilimde sorular önemli bir hal alır. Bütün bunların yanında, bilimsel
önermelerin evrende bir karşılıkları vardır.Kanıtlanan türdendirler.Oysa
felsefi önermeler genellikle analitik ve bazen de metafiziktir.yani
kanıtlanacak türden değildir. Son olarak felsefe ve bilim zihinsel süreçleri
kullanırlar.Bunlar anoloji,tümden gelim,tümevarım, diyalektik, aksiyometik
olarak örneklenebilir.
Anoloji: örnek alarak mantık yürütmedir
Tümdengelim:bilinen genel bir kuraldan özel durumlara ilişkin sonuçlar
çıkartılır;bu yöntem en çok matematikte kullanılır.
Tümevarım:farklı nesnelerin gözleminden elde edilen verilere dayanarak genel
bir kural oluşturulur.Uçan şeylerin kanatları olduğu gözlenir ve uçmak için
kanat gereklidir denilir.
Diyalektik:biri olumlu biri olumsuz iki kavramın çatışmasından olumlu bir
kavramın elde edilmesi sürecidir.Tez-antitez-sentez üçlemesiyle de ifade
edilir.
Aksiyometik:klasik mantık ve matematikte, kanıtlamaya gerek duymaksızın
doğru olduğu kabul edilen önermelerle oluşan zihinsel süreçlerdir.
FELSEFENİN ALANLARI
Felsefenin de diğer disiplinler gibi incelediği konuları, soruları
sınıflandırdığı alanları vardır.Bunlardan ilki varlık (ontoloji) sorunudur.
Ontoloji (varlık sorunu)
Var olanla ,var olacak olanları inceleyen felsefenin disiplin alanlarından
biridir.Sorularının en önemlisi Arkhe nedir? Sorusudur.Yani tüm var
olanların başlangıcı, ilk tözü nedir? Sorusuna yanıt aramaktadır.Örneğin
Thales “su”, Heraklitos “ateş”, Pythagaros “sayı”, Anaximenes “soluk” ,
Anaximandros “sınırı olmayan “, Demokritos “atom”, eflatun
“idea”,Aristoteles “yetkin varlık”,Descartes “Tanrı”,Hobbes “madde”, Spinoza
“Tanrı ya da doğa”,Leibniz “monat”, Hegel “geist”, Marx “madde,maddedeki
değişme ve çelişki”,Dewey “değişme”, Satre “insan” olarak yanıtlar. Ayrıca
ontolojide sorulan diğer sorulara örnek olarak gerçek,insan,ruh,varlık
nedir?var mıdır,yok mudur?Evren akıllıca bir düzen içinde midir?Olaylar
düzen içinde mi meydana geliyor yoksa rastlantısal mı? Şeklinde verilebilir.
Bu sorulara verilen cevaplar önemlidir.Çünkü bu yanıtlar insan anlayışını da
etkilemektedir.İnsana bakış açısı eğitimde çok önemlidir;çünkü ona göre
hedefler belirleyip eğitim sistemini kurarsınız.
Eğer insanı Tanrısal bir varlık olarak ele alırsanız, eğitim insanı Tanrıya
ulaştırma süreci; doğal ve toplumsal bir varlık olarak düşünürseniz, bu kez
doğa ve topluma uyum sağlama süreci; sürekli değişen ve gelişen bir varlık
olarak düşünürseniz, eğitim değişmeyi ve gelişmeyi denetleme süreci; insanı
diyalektik bir varlık olarak düşünürseniz, eğitim üretimde bulunma süreci
şeklinde tanımlanabilir.Eğitimi nasıl tanımlarsanız sistemi de ona göre
kurarsınız.Her tanım bir temele dayanır;bundan kaçınılmaz.
Epistemoloji(bilgi sorunu) :
Bilgi sorunuyla ilgilenen bir felsefi disiplin olup, bilginin ne olduğu,
kaynağı, doğru, yanlış, bilinemez, mutlak ya da göreceli oluşu, türlerinin
neler olduğu gibi sorulara cevaplar aramaktadır.
Bilgi ile doğrudan ilişkili bir diğer kavram da “bilme”dir.Epistemoloji
bilme olayının nasıl gerçekleştiği ile de ilgilenir.Bilme, özne ile nesne
arasında bir bağ kurma olarak tanımlanabilir.Bu etkinlik sonucu ortaya bilgi
konur.Ve sorular genişletilebilinir: gerçek bilinebilir mi?Bilginin niteliği
nedir?Mutlak (yüzde yüz kesin) bilgi var mıdır? V.b.
İşte bu sorulara verilen yanıtlar eğitim sistemini etkiler; hedefler içerik,
eğitim ve sınama durumları ona göre düzenlenir.Sözgelişi eğer “bilgi
doğuştandır ve yüzde yüz doğrudur “ denildiğinde; ya da “sonradan öğrenilir
ama yine mutlaktır” savı ileri sürüldüğünde,”hayır bilgi görecelidir,
sürekli değişir, yüzde yüz doğru bilgilerimiz yoktur.” Şeklinde bir görüş
savunulduğunda öğrenciye kazandırılacak hedef davranışlar, içerik, eğitim ve
sınama durumları bu yanıtlara göre planlanıp işe koşulur.Eğer bilgi doğuştan
ve yüzde yüz doğrudur denildiğinde, eğitim sisteminde akıl ön plana
çıkar.Öğretmen ders anlatmaz, bilgi aktarmaz.Yaptığı etkinliklerle
öğrencinin kafasında doğuştan var olan bilgileri ortaya çıkarmaya,ona
buldurmaya çalışır.Bilgi sonradan kazanılır savı temele alınırsa, bu kez
öğretmen dersi anlatır, öğrenci dinler; çünkü onun kafası boştur.öğretmenin
dediklerini ezberler ve aynen söyler.
Aksiyoloji ( değerler sorunu)
Bu alan etik ve estetik konularını içerir.İnsanın yapıp etmelerini inceler;
bu tür davranışların dayandığı ilkeleri ve değerleri araştırır.bu disiplin
ahlaklı, ahlaksız, iyi, kötü, saygılı, özgürlük, tutsaklık, erdem,
erdemsizlik, mutsuzluk, güzellik, çirkinlik, vicdanlılık v.b. nedir?Var
mıdır, yok mudur?Varsa neden var, nasıl kaynaklanır?Bular değerlendirilirken
bir ölçüt kullanılabilinir mi? Sorularını yanıtlamaya çalışır.
Bu sorulara verilen yanıtlar da eğitim sistemini etkiler ve değiştirir.Eğer
bu değerler var ve evrenseldir derseniz, bunları öğrencilere kazandırmaya
çalışır ve hiç ödün vermezsiniz.Bu değerler var fakat evrensel değildir,
zamanla değişir derseniz, hoşgörülü olur, eğitim ortamında esnek
davranırsınız.
Mantık
Akıl nedir? Aklın kuralları var mıdır?Varsa nelerdir?Evrensel ve genel
geçerli midir?Akıl yürütme yolları var mıdır? V.b. soruları inceleyen
felsefenin disiplin alanlarından biridir. Eğer aklın kuralları doğuştandır
derseniz,öğretmen öğrencinin aklını kullanmasını sağlayacak hedef ve
davranışları, sınıf ortamına getirir ve dersi ona göre işler.yoktur derseniz
bu kez sorunu çözmesi istenir.eğitim ortamında öğretmen yalnız danışılan,
yol gösteren kişi görevini yüklenebilir.
FELSEFE VE EĞİTİMİN İLİŞKİSİ
Eğitim felsefesinin konusu eğitim dediğimiz süreçtir.Amaç eğitimin dayandığı
ilke ve kavramları aydınlatmak, amaç ve araçları irdelemek, temel sorunları
tartışmaktır.Kısaca eğitim felsefesi, eğitim sorununa felsefi bir açıdan
bakmaktır. Eğitimle felsefe arasındaki ilişkiler şu maddeler altında
toplanabilir:
1-Eğitim sistemi kurulurken öncelik hedeflere verilmelidir.Hedef davranışlar
hangi ölçütlere dayandırılırsa, istendik olacağı konusunda bir karara
varmada felsefe ölçüt alınmalıdır.Bu düşünülmezse sistem kendi içinde
çelişkiye düşebilir.
2-Hedef davranışlar, içerik, eğitim ve sınama durumları temele alınan
felsefenin ölçütlerine uyuyorsa, iç tutarlılık vardır.Yoksa çelişkiler
bulunacaktır.
3-Eğitimin nesnesi insandır.İnsan aynı zamanda felsefenin de
konusudur.İnsana bakış açısı eğitim sisteminin tüm öğelerini etkileyebilir.
4-Her ekonomik, toplumsal ve politik sistem en azından bir felsefeye
dayanır.örneğin kapitalist sistem genellikle idealist ve pragmatik, kominist
sistem ise materyalist felsefenin ölçülerine göre kurulmuştur.Eğitim,
ekonomik, politik, ve toplumsal sistemlerin bir alt sistemidir.Bu bağlamda
eğitimdeki felsefe, ekonomik, politik ve toplumsal sistemlerin felsefesiyle
aynı olmalıdır; çünkü eğitim, politik, ekonomik, toplumsal sistemlerin
istediği insanları yetiştirmek üzere işe koşulmuştur.Bu yapılmazsa hedefler
gerçekleşmeye bilir.
5-Felsefe bir açıdan insanın yaşama bakış açısını belirler.İnsanoğlu bu
nedenden dolayı felsefeden kaçamaz.
6-Eğitim disiplinler arası bir bilimdir.Bu bağlamda her bilim dalının ve
konu alanının ve eğitimle doğrudan ilişkili olan psikoloji, ekonomi, hukuk,
sosyoloji, antropoloji, biyoloji, genetik v.b. disiplinlerin bilgi ve
yöntemleri arasındaki bütünlüğün sağlanması gereklidir.Bunu ancak felsefe
yapabilir.
7-Eğitim sistemini denetlemede felsefeden yararlanılmalıdır.Sözgelişi eğer
temele idealist felsefe alınmışsa, sistem elit insan yetiştirmelidir.Eğer
pragmatik felsefe kullanılıyorsa her insan yetenek ve ilgisine göre
eğitilmelidir.
8-Felsefenin eğitime katkısı olduğu gibi, eğitimin de felsefeye katkısı
vardır.Eğitim yoluyla insanlara bilimsel, sanatsal, felsefi alanlarda
istendik davranışlar kazandırabilir.Bunlar hem insanın kendi felsefesini,
hem de toplumsal felsefeleri geliştirmede katkıda bulunabilir.Eğitim yeni
felsefelerin doğmasına neden olabilir.
9-Eğitim sisteminin işlemler bölümünün şimdilik en etkili öğelerinden biri
de öğretmen, yönetici ve hizmetlilerdir.Kurulan eğitim sisteminin dayandığı
felsefeye inanan, onu bilen uygulayan ve savunan öğretmen,yönetici ve
hizmetli yetiştirip görevlendirmek, sistemin etkili ve verimli işlemesi için
kaçınılmazdır.Yani sistemin savunduğu felsefeyle öğretmen, yönetici ve
hizmetlilerin felsefeleri birbirlerine ters düşmemelidir.Eğer ters düşerse
sistem entropiye kayar ve bozulur .
10-Felsefe zaman zaman eğitim kurumlarından dışlanmaya çalışılmaktadır.oysa,
bilinmesi gerekir ki; felsefeyi dışlamaya çalışmak da aslında bir tür (!)
felsefedir.
Felsefenin eğitim üzerindeki bu etkilerini yakından tanıyan ve
değerlendirebilen bir öğretmenin,daha başarılı olacağı da açıktır.Bu amaca
hizmet etmek üzere aşağıda üç önemli felsefi akımın eğitim programları
üzerindeki etkilerinden bahsedilmiştir.
İdealizm
İdealizm, evreni açıklamada temele ruh, ahlak, zihin ve düşünce gibi
kavramları alan bir felsefedir.Gerçek ve değerler mutlak, zamanla değişmeyen
ve evrensel olarak düşünülür ve insan zihninde idea denilen bu
gerçekliklerin doğuştan geldiği varsayılır.İnsanın temel görevi, aklını
kullanarak bu idealara ulaşmaktır.İdealar aynı zamanda mükemmel bir düzen
içerisinde bulunan evreni yaratan Tanrı’yı da simgelemektedir.
İdealistler bilme eylemini, insanın aklında doğuştan var olan gizil
fikirleri –ideaları- yeniden düşünme olarak anlarlar.Buna göre her bir
öğretmenin temel görevi, öğrencilerindeki bu gizil bilgileri bilinç düzeyine
çıkarmaktır.
İdealist eğitimde merkezde konular,dersler,evrensel doğrular ve bunları
aktaracak öğretmen vardır.Bu nedenle idealistler, konu alanı veya bilgi
merkezli eğitim programı geliştirme yaklaşımlarını benimsemiştir.
Konu alanı merkezli program yaklaşımlarının ortak özellikleri arasında;
evrensel doğruları yansıtan bilgi ve içeriği programın ayrılmaz parçaları
olarak kabul etme, içeriği ders kitaplarının içeriği ile sınırlama,
öğretmenlerin her birinin bir konu alanının uzmanı olması gibi özellikler
sayılabilir.Ancak bu tür programlar, içeriği birbirinden kesin olarak
ayrılmış konu alanlarına göre düzenlenmesi ile, bilginin gerçek hayattan
kopmasına neden olması ve öğrenci ilgi ve ihtiyaçlarını göz ardı etmesiyle
de eleştirilmişlerdir.
Konu alanını örgütleyişlerine göre kendi içinde de çeşitleri olan bu
yaklaşımlarda genellikle düz anlatım, soru-cevap, ezberleme gibi öğretim
yöntem ve teknikleri kullanılır.Değerlendirmede ise, öğrencilerin başarısını
birbirleriyle kıyaslayan norm dayanaklı değerlendirme tercih
edilmektedir.Değerlendirme konuları, öğrencilerin genel zihin yeteneklerini
kullanmalarını gerektiren konular arasından seçilmektedir.Bunun için dönem
ya da yıl sonunda düzey belirleme sınavları yapılmaktadır.
Realizm
Realizm evreni, madde ve somut olarak var olanlarla açıklayan bir felsefi
akımdır.İnsanlar, akıl ve muhakeme güçleriyle dünyayı bilirler.Var olan her
şey, doğadan gelir ve doğanın kanunlarınca idare edilir.İnsan davranışları
bu doğa kanunlarına uygunluğu ölçüsünde akılcıdır.(Ornstein &
Hunkins,1988:29-30)Realizmde, maddeden gelen gerçeklik, değişmez ve mutlak
kabul edildiği için, insanların bu mutlak doğrulara ulaşmasında aklını
kullanması gerektiğine inanılır.Bu sayede insanlar, yaşadıkları toplumun
bilgi birikimini de edinirler.Zaten realistlere göre eğitimin amacı,
toplumun kültürel birikimini genç nesillere aktararak, onların akıllarını
kullanma yollarını geliştirmek ve bu sayede insanları mutlak doğrulara
ulaştırarak onları mutlu etmektir.
Realist eğitimciler insan aklını merkeze aldıklarından,konu alanının
sistematik olarak disiplinlere ayrılarak organize edilmesinin düşünmeyi
kolaylaştırdığını kabul ederler.Bu nedenle, tıpkı idealizmde olduğu gibi
realizmde de konu alanını merkeze alan eğitim programları benimsenir.Aradaki
en önemli fark, realist programlarda konuların mantıklı bir düzen içerisinde
sınıflanarak, örgütlenmiş disiplinlerle ifade edilmesidir.Günümüzdeki okul
programlarının matematik, fizik, biyoloji gibi disiplinler ve bunların kendi
içinde alt disiplinlere ayrılarak düzenlenmesinin temelinde realist
filozofların bu görüşleri yer almaktadır.Ayrıca öğretilecek konu alanının
özelliklerine göre öğretim yöntemlerinin değişmesi gerektiği fikri de
realistlere aittir.
Kısaca realistlerin eğitim görüşlerinin temelinde disiplinler ve kültürel
birikimi aktaran öğretmenlerin var olduğu söylenebilir.Realist eğitim
anlayışında kullanılan yöntem ve teknikler ile değerlendirme teknikleri
idealist görüşlerle benzerlik göstermektedir.Ancak realist eğitimciler, bu
yöntemlere ek olarak, öğrencinin bizzat kendisinin yaptığı deney, gözlem
gibi yollarla yeni bilgiyi edinmesini de önemserler.
Pragmatizm
Deneycilik de denilen pragmatik felsefe, gerçeğin değişken ve göreceli
olduğu görüşüne dayanır.Gerçeğin bu yapısı nedeniyle mutlak ya da evrensel
doğru da bulunmaz.Gerçeği olgu, yaşantı veya davranışlarla ilişkisini
kanıtlayarak aramak gerekir.Pragmatizme göre değişmeyen tek şey, doğanın
kanunlarıdır; bu kanunlar önünde herkes eşit olduğu için, yönetimde de tüm
insanların katılımı esas alınır.Buradan hareketle pragmatistler, demokratik
bir toplum düzenini savunurlar.Mutlak doğrunun var olmamasıyla beraber,
diğerlerine göre doğruluk değeri daha fazla olan gerçeklikler de
vardır.Bilimsel yöntem, bize bu tür doğrular sunduğu için, özellikle çağdaş
pragmatistler tarafından çok önemsenir.
Konu alanı, disiplinler ve düşünceleri vurgulayan idealist ve realistlere
karşılık, pragmatistler bilgiyi sürekli değişim içinde olan bir süreç olarak
kabul ederler.Öğrenme ise problem çözme esnasında gerçekleşir.Bilme eylemi
pragmatizme göre, öğrenen ve çevre arasındaki etkileşim sonucunda
gerçekleştiğinden, öğrenenin aktif katılımını gerektirir.Bu etkileşimin
temelinde ise değişme kavramı bulunmaktadır.Hem öğrenen hem de çevre sürekli
etkileşim içerisindedir.
Pragmatist eğitimcilere göre, öğrencilere öncelikle nasıl eleştirel
düşünebileceklerini öğretmek gerekmektedir.Ayrıca sürekli değişen dünyanın
problemleri de değişeceğinden, problem çözme becerilerini geliştirmek de
önemlidir.Bir durumun problem olarak algılanması ise eleştirel bir bakış
açısına sahip olmakla ilişkilidir.Tüm bunlar, konu alanlarını vurgulayarak
değil, öğretim yöntemlerini vurgulayarak mümkün olabilir.Çünkü aslolan
değişimle baş etme yöntemlerini ve bilimsel araştırmayı bilmektir.Bu nedenle
pragmatist felsefenin gelişimi, bilimsel gelişmelerle paralel gitmiştir.
Pragmatist görüşleri eğitim alanına uygulayan en ünlü filozof, John
Dewey’dir.Dewey, eğitimi insanı geliştirmeye yarayan bir süreç olarak, okulu
ise toplum hayatının küçük bir örneği olarak görür.Ona göre ideal bir eğitim
programı, öğrencilerin yaşantı ve ilgilerine dayalıdır.Ayrıca pragmatist
programların önemli bir farkı, derslerin birden fazla disiplini içerecek
şekilde disiplinler arası örgütlenmesidir.
Pragmatik felsefede, merkeze öğrenenin ilgi ve ihtiyaçları alınarak, öğretim
yöntem ve süreçleri vurgulanmaktadır.Bu özelliğiyle pragmatik eğitim
programlarında öğrenen merkezli program geliştirme yaklaşımları
benimsenmektedir.Bu yaklaşımların ortak özellikleri arasında, okul
içerisinde düzenlenen tüm öğrenme etkinliklerinin öğrenci ilgi ve
ihtiyaçlarına dayandırılması, öğrenme yaşantılarının görüşlerin özgürce
paylaşıldığı demokratik bir sınıf ortamında oluşturulması, öğrencinin her
türlü etkinliğe aktif olarak katılımının ve bireysel gelişiminin amaç
edinilmesi sayılabilir.
Pragmatik eğitim programlarında hedefler esnek olup, süreç içerisinde
değişmeye açıktır.Öğrencilerin yorumlama, ifade etme ve tartışmalarını
sağlayacak problem çözme etkinliklerine uygun öğretim yöntem ve teknikleri
kullanılır.Bu tür programlarda, geleneksel yöntemlere ek olarak,bireyin
kendi başarısını ölçtüğü, bireysel değerlendirme teknikleri de
kullanılmaktadır.
Kaynaklar:
Felsefe Açısından Eğitim - Dr. A. Gülnihal Küken
Öğretmenlik Mesleğine Giriş - Doç.Dr.Semra Ünal,Doç.Dr.Sefer Ada
Öğretmenlik Mesleğine Giriş - Prof.Dr.Münire Erden
Öğretmenlik Mesleğine Giriş - Prof.Dr.Veysel Sönmez