Politik ve toplumsal açıdan da, eski durum ve şartlar bir değişime uğramıştır, bunu da kısaca ifade edebiliriz: Eski büyük soylar, büyük aileler önemden düşürülmüş, ya demokrasi veya zorbaların baskısıyla (Tyrannie) bireyin gücü serbestçe gelişebilmiştir. Sözünü ettiğimiz ahlâkî şiirlerde politik parti kavgaları önemli bir rol oynadığı gibi, isimlerini saydığımız ilk filozoflardan (bilgeler) bir bölümü de mensup oldukları devletlerin kanun koyucuları idiler.
Bundan başka Yunan'da felsefe başlangıcı için kesin önemi bulunan bir olayın gerçekleşmesi, pozitif ilimlerle bağlantı olayının gerçekleşmesi, kolonilerde çok erkenden İmkân dairesine girmişti. Daha M. ö. 600 yıllarında iken koloni Yunanlılarına, Doğu'nun eski uygarlık kavimleriyle ticâret ilişkilerinde bulunmaları sayesinde, zengin bir bilgi hazinesi akmış bulunuyordu. Onların astronomi, aritmetik ve geometride Keldânilere, Fenikelilere ve Mısırlılara birçok bilgileri borçlu olduklarım kabul edebiliriz. Kolonilerdeki Yunanlıların coğrafya bilgileri de, uzaklara varan deniz ve kara gezileri sayesinde daha o zamandan oldukça yüksek bir dereceye erişmişti. Tarih yazarlığına gelince, önceki masal türünden tasvirler yerine logograf (Logographe) denilen yazarların, düşünmeye bir mevki veren çalışmaları geçti. Her bir kişisel bilgi Doğu'dan nasıl elde edilmiştir meselesi, felsefe tarihi yazarını az ilgilendirir. Buna karşılık, ileride göreceğimiz üzere ilk filozofların aynı zamanda pozitif bilim adamları olduklarını kayıt ve zaptetmek önem taşır. .
Nihayet Yunan felsefesinin, felsefe meselelerini ortaya koyarken hangi istikamete doğru yönelerek hareket ettiği ve araştırmalarının konusunun ne olduğu yönüne gelince, dinî düşüncede meydana gelen bir değişim dikkate alınmalıdır. Bu değişim, bu tarihte gerçekleşiyor ve aslında Boiotialı bir şair olan ve öğretici şiirler yazmış bulunan Hesiodos'un Yunan mitolojilerini ve tanrılarının soylarım anlatan eserinde (Theogonie) bir tohum halinde gizli olarak yer alıyor: Mitolojiden kaynaklanan tanrıların soyağacından başka, henüz efsanevî bir şekle sahip olan bir evrenin oluşması sistemi (Cosmogonie) görünmeye başlıyor. Orfeusçular (ki bunların atası ve pirinin Trakyalı şarkıcı Orpheus olduğu rivayet edilir) Olimpos tanrılarının oluşturduğu neşeli çevre ile değil, belki bütün varlıkların bir ilk ilkeden türetilmesiyle meşguldürler. Bu ilk ilkeyi de gelişmemiş herhangi bir töz (gece, hava kaos, gök veya okyanus) olarak tasavvur ederler. Bu esnada bir diğer, fakat daha sonra olan düşünce istikameti ortaya çıkar. Onun başı olarak ilk Yunan nesircilerinden biri olan Syroslu Pherekydes (500 tarihlerinde) anılır. Bu öğretiye göre, bütün evrenin ortaya çıkışında her şeyin düzenleyicisi olan Zeus'un (toprak ve zaman ile birlikte) varlığı ortaya konulmalıdır.
Aristo, bu antik Yunan öğretisine mensup olanlara İlâhiyatçılar diyor. Bu ilâhiyatçılar evrenin oluşumunu araştırmakla, ilmin araştırma konusunu benimsemiş oluyorlar, ilim de, bütün varlıkların nasıl meydana geldiğini, ilk ilkenin neden ibaret olduğunu soruşturur. Fakat ilim artık bir mitoloji tarzında sormaz ve yine o tarzda cevap vermez, belki kavramsal düşünce tarzında sorusunu ve cevabım ortaya koyar, ilim, zaman bakımından ilk ilkeyi ve tanrısal temel tözü (cevher) araştırmaz, belki eşyanın bütün değişimi sırasında sabit, sonsuz ve sürekli kalan madde ve tözü tanımak ister. Yunanlıların ilk felsefesi doğa (tabiat) felsefesidir, onların ilk kavramı olan "arkhe" (ilk ilke) kavramı, bir kimya kavramıdır: Temel ilke ve töz (aslî madde) demektir.
Ana Sayfaya Dönmek İçin Tıklayın