Salt Aklın Eleştirisi
Immanuel Kant
İnsan usunun garip bir yazgısı var: insan usu, bilgilerinin bir bölümünde,
kaçınamayacağı bazı sorular yüzünden buna lıyor. Bu soruları usa doğrudan
doğruya kendi doğası yükler, ama us onlara bir yanıt bulamaz, çünkü onlar
usun uzanımını tümüyle aşarlar.
Usun böylece sıkıntıya düşmesi kemdi yanlışı değildir. Us, deney sırasında
zorunlu olarak kullanılan, ayrıca deneyden ötürü yeterince güvenilirlik
kazanmış olan ilkelerden yola çı kar. İlkelerin yardımıyla, us, hep daha
yukarılara yükselir (onu yükselten doğaşıdır aynı zamanda), daha uzak
durumlara doğ ru yükselir. Ama bu durumda çabasının her zaman eksikli ka
lacağını görerek —çünkü sorular bitmek bilmez—, bazı ilkelere sığınmak
zorunda olduğunu görür, bu ilkeler her olası deneysel kullanımı aşan
ilkelerdir, bununla birlikte güvenilir görünen ilkelerdir, öyle ki onları
sağduyu bile benimser. Ama us böy lece karanlığa kapılır ve çelişkilere
düşer, onlar onu temelde bazı gizli yanılgıların bulunduğuna inandırırlar; o
gene de bu yanılgıları ortaya dökemez, çünkü kullandığı ilkeler tüm de neyin
sınırlarını aşan ilkeler olmakla deneysel düzeyde ölçütü olmayan ilkelerdir.
Bu sonsuz kavgaların yer aldığı savaş alanı
Metafizik diye adlandırılan alandır.
Metafizik, tüm bilimlerin kraliçesi diye adlandırıldı bir zaman. Adı
«İstek»e çıktıysa, özel bir önem taşıdığı içindir. Bugün ona tam bir
küçümsemeyle yönelmek alışkanlık oldu ama. Herkesin bıraktığı, herkesin
ittiği bir kadındır artık o. Hekabe gibi şöyle der:
Modo maxima rerum,
Tot generis nastique potens... Nnne trahor exul, inops.
(Ovidius, Metamorphoseis)
Egemenliği zorbaca oldu baştan, dogmacıların baskısıyla. Ama, yasalarında
eski barbarlığın izleri vardı ıc"aha, böylece iç savaşlarla günden güne tam
bir karguşa'ya düştü. Kuşkucular ki yeryüzünde durmuş oturmuş bir kurum
görmekten korkan göçebelerdir, onlar zaman zaman toplumsal bağı koparıveri
yorlardı. Bereket sayıca azdılar, dogmacıların ortak bir tasa rım olmadan
yapıyı yeniden kurma çabalarını enıgelleyemiyor lardı. Daha yakın bir
zamanda ortaya konulan insan anlığının fizyoyoji'si (ünlü Locke'un
öğretişidir) bütün bu kavgaları bir an için durduracak ve bütün bu
eğilimlerin yasallığı üzerine kesin bir tutum ortaya koyacak gibi oldu. Ama
bu sözde kra liçe ortak deneyimden çıkıp gelmiş olmakla basit bir varlık
olsa da, ortaya koyduğu gereklilikler bu kökel durumu yüzünr den tam tamına
sallantılı kalsa da, gerçekte kurgusal olan, onun adına uydurulmuş olan bu
soyluluğun yardımıyla öneri lerini ortaya koymayı sürdürdü. Her şey böylece
o eski dogma cılığın, o kurtlanmış dogmacılığın, sonra da aşağılanmanın
içine düşüverdi, bilimi işte bu aşağılanmadan çekip çıkarmak istediler. Tüm
yolların denenmiş olduğu günümüzde (tüm yol ların denenmiş olduğuna
inanılıyor), bilimlerde bir bıkkınlık ve tam bir ilgisizlik sürüp gitmekte:
kaos'un ve gecenin anası da olsa, bu öğreti, iyi anlaşılmamış bir çabanın
karanlıklar, karışıklıklar, kısırlıklar kattığı bilimlerde pek yakında
gerçekleşecek bir dönüşümün, bir yenilenmenin ilkesini, hiç değilse ilk
adımını taşıyor.
Konusu insan doğasına ilgisiz kalmayacak araştırmalar için ilgisizlik'e
başvurmak istemek olacak iş mi! Ayrıca bu sözümona ilgisizlikçiler, okul
dilinin yerine bir tür halk dili koyarak ken dilerini anlaşılmaz kılma
yolunu seçmekte ne ölçüde özenli ol salar da, biraz kafalarını yordukları
zaman daha önce alıp alıp yere çalmış oldukları metafizik savlara düşmekten
kaçamıyor lar. Gene de, bilimlerin gelişme dönemlerinde tüm bilimlerde
kendini gösteren bu ilgisizlik, bilgisi gözümüzde iyiden iyiye değer
taşıyacak bilimlerin alanına kadar yayılan bu ilgisizlik, kendisine
ulaşabildiğimiz zaman dikkate ve düşünülmeye değer duruma geliyor. Bu
ilgisizlik hafiflikten kaynaklanmıyor, bun dan böyle bilgi gibi görünen
şeyle oyalanmak istemeyen bir yüzyılın yargı(*) olgunluğundan kaynaklanıyor.
Bu ilgisizlik usa yöneltilmiş bir uyarıdır, çabalarının en güç olanına
yeniden yönelmesi için, kemdi kendini tanıma çabasına yeniden yönel mesi
için usa bir uyarıdır; usa yasal önerilerini koruması ama temelsiz olan
isteklerine bağlı tüm önerilerini bırakması için, gelişigüzel bir kararla
değil de sonsuz ve değişmez yasaları adına bırakması için bir yargı organı
kurması gerektiğini bil diren ıbir uyandır, BUyargı organı Salt usun
eleştirisi'nin ta kendisidir.
Ben bununla kitaplara ve dizgelere bir eleştiri yöneltmek istemiyorum, ben
genel olarak usun gücünü eleştirmek isti yorum, her deneyden bağımsız olarak
yükselebileceği tüm bil gilerle ilişkisi içinde usun gücünü eleştirmek
istiyorum. Sonuç olarak, genel anlamda bir metafiziğin olası olup olmadığını
ortaya koymak, böyle bir metafiziğin kaynaklarının, uzanımı nın ve
sınırlarının belirlenimini ortaya koymak istiyorum, bü tün bunları ilkelere
göre yapmak istiyorum.
Elbette bir yana bırakılmış olan tek yol bu benim benim sediğim yoldur;
deneyden uzaklaşır uzaklaşmaz usun kendi içinde bölünmesini getiren
yanılgıları ortaya koymuş olmakla övünüyorum. Sorunu insan usunun
yetersizliğine bağlayarak işin içinden sıyrılmayı düşünmedim hiç. Tam
tersine,'tousorun ları bazı ilkelere göre tam anlamında açık açık belirledim
ve usun hangi noktada kendini yanlış anladığını ortaya çıkarıp bu sorunları
tam bir uyarlılıkla çözümledim. Gerçekte bu çö. züm dogmacıların ipe sapa
gelmez isteklerine uygun bir çözüm değildi. Neden derseniz, onların
istekleri benim hiç bir şey anlamadığım bir büyücülük sanatıyla
karşılanabilirdi. Usun doğal eğilimi de bu yöndedir. Felsefenin görevi
yanlış anla madan gelen yanılgıyı kaldırmaktır (az önce sözünü etmiştim),
felsefe en tutulan, en sevilen düşlemleri bir çırpıda silip at malıdır. Ben
bu girişimimde tam anlamında bütünleyici olmayı amaçladım, diyebilirim ki
burada çözülmedik tek metafizik so run kalmamıştır, en azından çözüm yolu
gösterilmedik tek me tafizik sorun kalmamıştır. Salt us öylesine eksiksin
bir bütün ortaya koyuyor ki ilkesi doğasının getirdiği sorunlardan birini
bile çözmekte eksikli kalıyorsa o ilkeyi kesinlikle kaldırıp at mak
gerekirdi, çünkü o zaman o ilkeyi tam bir güvenle başka bir soruna uygulama
olanağı kalmamış oluyordu.
Ben toöyle konuşurken, okurun yüzünde, ilk bakışta çok oturaklı ve çok
güvenli görünen önerilerin uyandıraJbileceği öf keyi ve umursamazlığı görür
gibiyim. Gene de bu öneriler ruh'un basitliğini ya da evrenin bir başlangıcı
olması gerekti ğini göstermeye kalkan bildik görüşlerin yazarlarınca ortaya
atılan önerilerden kesinlikle daha zararsız önerilerdir. Kısa cası, insan
bilgisini tüm olası deneyin sınırları ötesinde an lamaya yatkın kişiler,
içtenlikle söyleyeyim, benim anlayışımı iyiden iyiye aşıyor. Buna karşılık
ben, usun kendisini ve arı fikirlerini incelemekle sınırlanıyorum. Bu konuda
ayrıntılı bir bilgiye ulaşmak için de çevremin ötesinde araştırmalar yap mak
gereksinmesini duymuyorum, çünkü ben.bu bilgiyi ken dimde bulmaktayım. Ve
bilinen mantık örneği bana usla il gili bu basit edimlerin tam ve düzenli
bir sayısal belirlemesini yapmanın olanaklı olduğunu gösteriyor. Burada
ortaya çıkan tek sorun, tüm maddeden, deneyin tüm desteğinden ayrı ka lınca
usun yardımıyla nereye kadar ulaşabilirim sorunudur.
Gelişigüzel bir tasarının değil de bilginin kendi doğasının bize sunduğu
amaçlardan herbirini ve bu amaçların tümünün toplu bilgisine kazandırılacak
uzanımı ortaya koymak için araş tırmalar yapma yetkinliği üzerine
söylenilecek olanlar bunlar.
Biçim açısından da iki şey var: kesinlik ve açıklık. Bu iki şeyi böylesine
güç bir işi yükümlenen her yazar için temel ko şullar olarak belirlemek
gerekir.
Kesinlik açısından kendi kendime koyduğum yasa şu: bu düşünce düzeninde
görüş kesinlikle yasaklanmıştır, varsayıma benzeyen her şey hiçbir fiyata
satılmaması gereken, ortaya konulduğu anda sezilmesi gereken yasak bir
maldır. Kısacası,
a priori bir temeli olan her bilgi böylesi kesin bir bilgidir, mutlak
biçimde kesin diye alınmalıdır önceden. Ayrıca, bir ölçüt sağlaması ve
dolayısıyle her sorunlu kesinlik için örnek ortaya koyması gereken tüm salt
a priori bilgilerin bir belir lenimi de bulunmalı onda. Ben bu tuttuğum işi
başarabildim mi? Onu yalnız okur yargılayabilir. Yazara kanıtlarını ortaya
koymak düşer, yargılarının yargıcılar üstündeki etkisini yar gılamak yazara
düşmez. Gene de herhangi bir yanlış suçlama bu kanıtlan zayıflatmasın diye,
yazar, ikincil bir önemi ol makla birlikte azçok güvensizlik uyandırabilecek
yerleri belir leme hakkına sahiptir, böylece bu konuda okurun bütünsel yar
gısını birazcık güçleştirebilecek bir etkiyi önceden karşılamış olacaktır.
Adım koyduğumuz yetinin temellerini ortaya koymakta ve kullanımıyla ilgili
kuralları ve sınırlan belirlemekte hiç bir araştırma Aşkın analitik! Anlığın
salt kavramlarıyla ilgili tüm dengelim adıyla incelediğimiz ikinci bölümdeki
araştırma ka dar önemli olamaz bence. Bu araştırma bana kök söktürdü, ama
sanırım zahmetime değdi. Bu çalışma, biraz daha derinden al dığımızda, iki
parçalı bir çalışmadır. Birincisi salt usun nes neleriyle ilgilidir, a
priori kavramlarının nesnel değerini gös termek ve açıklamakla yükümlüdür;
böylece benim amacıma sıkı sıkıya uymaktadır. Öbürü anlığı olasılığı
açısından ve so nunda öznel yönden yaslandığı tanıma yetileri açısından
kendi içinde ele almaktadır. Bu araştırma benim başlıca amacım açı sından
büyük bir önem taşımakla birlikte onunla tam tamına ilişkili değil, çünkü
temel sorun düşünme yetisi'nin nasıl olası olduğunu bimlek sorunu değil,
anlığın ve usun tüm deneyden bağımsız olarak neyi bildiğini bilmek
sorunudur. Düşünme ye tisinin nasıl olası olduğunu bilmek sorunu bir anlamda
belli bir sonucun nedeninin araştırılması niteliğinde olduğundan ve bu
bağlamda bir varsayımı andırır şeyler taşıdığından (aslında varsayımsal
şeyler taşımıyor), sanki burada görüş'leri izler ve özgür okuyucuyu başka
görüşleri de izlemeye iter gibiyim (iz lemek işine geliyorsa). Bu yüzden
okuyucudan hep şunu anım samasını isteyeceğim: öznel tümdengelimim
kendisinden bek lediğim bütünsel inancı yaratamadığı zaman, özellikle
araştır malarımın amacı olan nesnel tümdengelim tüm gücünü ortaya
koyacaktır.
Açıklık dediğimiz şeye gelince, okuyucu her şeyden önce gisMmli açıklık'ı
(mantıksal açıklık) isteyecektir, kavramlardan gelen açıklığı isteyecektir;
sonra da sezgisel (estetik) açıklığı isteyecektir, sezgilerden gelen, yani
örneklerden ve öbür in con certo aydınlatmalardan gelen açıklığı
isteyecektir. Ben birinci açıklığa yeterince bağlandım. Ama tasanmm yapısı
gereği ikinci açıklığa yeterince kendimi veremedim, bu konuda istekleri, pek
kaçınılmaz olmasa da pek haklı olan istekleri karşılayamadım. Bu konuda
yeterli çalışmayı yaparken kendimi hemen her za man kaygılı duydum. Örnekler
ve açıklamalar her zaman ge rekli görünüyordu bana ve ilk tasarlamada
herbiri doğruca kendi yerini alıyordu. Ama daha sonra çabamın büyüklüğünü ve
ele alacağım konuların çokluğunu göz önünde tutarak, yal nızca kuru ve tam
tamına skolastik bir biçimde ortaya koyul muş olan bu konuların yapıta
yeterli bir genişlik kazandıraca ğını düşünerek, yapıtı yalnızca herkesin
anlaması açısından önem taşıyan örnekler ve açıklamalarla şişirmemeye karar
ver dim; ayrıca bu yapıt kalabalıkların düzeyine ve kullanımına uygun bir
yapıt değildi, bilimsel kavrayışa sahip insanlar da bu tür yardıma
gereksinme duymazlardı. Hoş da olsa amacı mıza aykırı bir şeyler çıkabilirdi
ortaya. Bir kitabın geniş liğini ölçecekseniz, der rahip Terrasson,
sayfalarının sayısıyla ölçmeyin, onu anlamak için harcadığınız zamanla
ölçün, o za man pek de küçük olmayan kitaplann pek küçük olduğunu gö
receksiniz. Öte yandan, kurgusal ama bir ilkeye bağlı birçok bilginin
içerildiği bir yapıtlar bütününü kavramışsak, birçok kitap bu kadar açık
olmak sevdasında olmasaydı daha açık olacaktı deriz. Açıklığı yaratmak için
kullanılan araçlar ay rmtılar'da yararlı da olsa bütün'de zararlıdır, çünkü
bunlar okuyucunun bütünü bir çırpıda kavrayabilmesini engeller, ay rıca
dizgenin söylemlerini ve yapısını parlak renklere boyar, oysa bu söylemler
ve bu yapı dizgedeki birliği ve değeri belir leyebilmek için zorunlu
şeyleridir.
Okuyucunun büyük ve önemli bir yapıtı kendisine sunulan bir düzene göre
tümüyle ve sürekli bir biçimde anlamak yo lunda çabasını yazarın çabasına
katması hiçde önemsiz bir şey değil bana kalırsa. Burada ileri süreceğimiz
fikirlere göre, metafizik, işi gelecek kuşaklara bırakmadan, bütünü kendi
bakış açılarına göre öğretici bir biçimde ve içeriğin alanını hiç mi hiç
genişletmeden ortaya koymakta tam anlamında bütünsel bir uygulamaya girecek
ve bunu da kısa zamanda gerçekleştirecek tek bilimdir bilimler içinde, yeter
ki bu bilim ler bir arada ele alınabilsin. Salt usa borçlu olduğumuz tüm
bilgilerin dizgeci bir biçimde düzenlenmiş döküm'ünden başka bir şey
'değildir ki o. Burada hiç bir şey bizden kaçamayacak tır, çünkü usun
tümüyle kendinden aldığı fikirler görüşümüz den kaçamazlar, onlar yalnızca
ortak ilkeleri ortaya konulduğu anda doğrudan doğruya usun aydınlığa
çıkardığı şeyler olur lar. Yalnızca arı kavramlarımızdan gelen, deneysel hiç
bir şey taşımayan, hiçbir özel sezgi de taşımayan, belli bir deney ortaya
koymaya yönelik olan bu tür bilgilerin yetkin birliği bu bilgiler üzerinde
yayıcı ya da çoğaltıcı herhangi bir etkiye sahip olabilir, bu yetkin birlik
dizgenin mutlak bütünleşmiş liğini yalnızca olası kılmakla kalmaz, zorunlu
da kılar.
Tecum habita, et noris quam sit tibi curta supellex.
Ben ide an (kurgusal) usla ilgili böyle bir dizgeyi Doğanın metafiziği adı
altında ortaya koyduğumu sanıyorum. Şimdiki Eleştiri'nin yarısını bile
kaplamayacak olan bu dizge de eşsiz bir biçimde zengin bir gereci
içerecektir. Ne var ki bu gereç her şeyden önce olasılığının kaynaklarını ve
koşullarını ortaya koymalıdır. Malaz toprağı önce şöyle bir sürmek ve
düzeltmek gerekir. Bien okuyucumdan önce sabır bekliyorum ve bir yar gıcın
yantutmazlığını bekliyorum, ama bu arada iyi niyete ve bir yardımeı'mn
desteğine de gereksinme duyulur. Dizgenin temelini kuran ilkelerin serimi
Eleştiri'de ne ölçüde eksiksiz olduysa da bu dizgenin gelişimi türemiş
kavramların hiç mi hiç unutulmamasını gerektirir. A priori olarak fou
kavramların sayımı yapılamazdı, ama onları bir bir aramak gerekir. Bir de
şunu ekleyelim: kavramların bütünsel bileşim'i Eleştiri'de ek siksiz
olamayacağı gibi, aynştırma'sı da eksiksiz olamayacaktır. Bütün bunlar
ıbasit şeylerdir, sıkıcı olmaktan çok eğlendirici şeylerdir.
(*) Çağımızda düşüncenin yoksullaştığı, her sallantısız bi limin çöküşe
uğradığı konusunda yakınmalar işitiyoruz şurada burada. Matematik gibi,
fizik gibi temeli iyi belirlenmiş bilim lerin bu yakınmayla uzaktan yakından
ilgisi olamayacağını sanıyorum. Tersine bana öyle geliyor ki bunlar bu gibi
durum ları şu son zamanlarda iyiden iyiye aşmışlardır. Her şeyden önce
ilkelere çeki düzen vermek yolu seçilseydi aynı düşün sellik öbür 'bilgi
alanlarında da kendini gösterecekti. Bu yapıl madıkça, ilgisizlik, kuşku,
sonunda da ciddi anlamda bir eleş tiri düşüncede derinliğin kanıtlan
olacaklar daha çok. Çağımız tam anlamında bir eleştiri çağıdır, hiç bir şey
kaçamaz eleştiriden. Din boş yere kutsallık adına, yasama da boş yere hü
kümdarlık adına kaçmaya kalkıyor eleştiriden. Onlar böylece kuşkular
uyandırıyorlar ve böylece her şeyi kendinde özgür ve genel bir biçimde
tartmayı bilene usun verdiği gerçek değeri elden kaçırıyorlar.