Kendi Kafası İle Düşünmek

Adnan Binyazar


İnsanın kişiliğini yapan etkenlerden biri de, onun kendi kafası ile düşünmesidir. Oysa, genellikle bunun tersi olmaktadır. Kendi kafası ile düşünmeyi bir yana bırakalım, çoğu, başkasının kafasının hizmetçisi olmayı erdemlilik saymaktadır, insanı insanlığından uzaklaştıran bir tutumun erdemlilik sayılması ise önemli çelişkilerden biridir.

Nadir Nadi'nin otuz iki yıl önce yazdığı bir yazıyı okuyunca gerçeğin ne denli iç karartıcı olduğunu da iyice anladım. 1943'lerde şunları söylüyor Nadir Nadi: "Kendi kafası ile düşünmeyerek şuradan buradan toplanmış kırpıntı fikirlerle geçinen zavallıları hesaba bile katmayız. Çünkü, kuvvetli bir gövde üzerinde, yağma edilmiş bir banka kasası gibi bomboş duran kafalar bizi alakadar etmez. Bazen belki onlara kızdığımız olur. Canlı olan bir beynin bu kadar hareketsiz kalmasına, bu kadar papağanlaşmasına şaşarız."

Aslında yirminci yüzyılın başlarında ülkesine ulusal bir kimlik kazandırmak amacı ile devrimlere girişen Büyük Atatürk'ün amacı, kendi kafası ile düşünmeyi bilen bir ulus yaratmaktı. Bunu gerçekleştirdi de. Ne ki, birtakım egemen güçlerin işine gelmedi, Ulusun kendi kafası ile düşünmesi, onların çıkarlarını engelliyordu. Bu nedenle tüm güçleri ile kafaları yozlaştırmaya koyuldular. Yozlaşan insan, bir bakıma kendi kafası ile düşünmeyen insandır. Böylece kendi kafalarının dışında düşünmeyen insanlar türedi. Bu anlayışta olanlar herkesin kendileri gibi olmasını istediler. Atatürk'ün gerçekçi Batıcılığının karşısına öykünmeci, emperyalist amaçlara hizmet eden bir Batıcılık çıkardılar. Bu Batıcılık ulusların kişiliklerine bir şey katmayan, kapitülasyon kökenli, sömürgeci Batıcılıktır. Gerçekte Atatürk'ün karşı çıktığı bir Batıcılığı, çağdaşlık olarak kafalarda kökleştirmeye çalıştılar. Batıda ne oluyorsa onu yapmaya kalkan, yaptıkça da kendine yabancılaşan insanlar böylece türedi. Kuşkusuz bu, Atatürkçülüğün özüne de karşı bir anlayıştır. Ne ki, hep bunlar, kendilerinin gerçek Atatürkçü olduklarını öne sürerler. Bir örtü, bir çıkar sığınağıdır onlar için Atatürk de, Atatürkçülük de.

Oysa Atatürk Batıcılığının temelinde çağdaş uygarlık vardır. Batıcılık, "çağdaş uygarlık" anlamına gelir Atatürk'ün sözcük donanımında. Çağdaş uygarlık kavramı, Atatürk'te çağına bir şeyler katmış her ulusun üstünlüğünü, çağına bir şeyler katmayı öngören üstün yapıtlar yaratmayı karşılar. Ancak bununla, uluslar başka kültürler altında ezilmekten kurtulacaklar, çağlarına katkıda bulunabileceklerdir. Kendi yarattıkları ile, ulusal birikimleri ile, kendi kafası, duygusu, yüreği ile çağına bir şeyler katmayan, çağa damgasını vurmayan bir topluma ulus denebilir mi? Ulus olma niteliğini bu anlamda, yitirmiş bir toplum da ister istemez emperyalist emellerin gerçekleştiği kültürel ortamları yaratacaktır. Atatürk ise, gerek kişiliği, gerek yapıtları ile, emperyalizmin karşısında direngenliğin simgesi olmuştur. Dünya tarihindeki yeri budur. Bu nedenle, en başta, kendi kafası ile düşünmeyenlerin Atatürkçü olması olanaksızdır. Çelişki, bu tür kişilerin kendilerini Atatürkçü sanmalarından, daha doğrusu, kendilerini Atatürkçü olarak tanıtmalarından doğmaktadır. Bu aldatıcı durum, sanırım ki, bir süre daha, geçerliğini koruyacaktır. Ama gerçek, er geç anlaşılacaktır.

Atatürk, ulusuna kişilik kazandırmak için ulusal kültür kaynaklarına yöneldi. Dış etkilerin bir toplumu tüketeceğini çok iyi biliyordu. Ulusal kültürün yozlaşmasının da dış kültürlerin baskısının sonucu olduğunu kavramıştı. Sanatçılarımız, düşünürlerimiz kendi dilimiz yerine Arapçayı, Farsçayı geliştirmişlerdi, bu dillerde ürünler vermişlerdi. Onlar gibi düşünmenin, duymanın, yaratmanın erdemine inandırılmıştık. Türk kültürü de, Türk dili de, Türk sanatı da onların etkisinde kişiliğini yitirmişti. Dilini, düşüncesini yaratan bir ulus kendi kafasını da yaratırdı. Ülkenin başka kültürlerin boyunduruğundan kurtulması da buna bağlıdır. Kendi kafası ile düşünme gerçeği bu idi.

Bu yapılmadığı sürece ülkeler, kültür emperyalizminin etkisi altında kişilik çürümesine uğrayacaklardır. O ülke kişiliğini bulamayacak, kendi topraklarında başka kültürlere hizmet edecektir. Böyle bir durumda da ne ulusal kültür olur, buna bağlı olarak ne de ulusal kişilik.

 

 

 

 

 


 


Ana Sayfaya Dönmek İçin Tıklayın 

  www.aymavisi.org  
 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 
 + Büyüt | - Küçült  
Felsefe