Orantısallıktan bahsetmek yalnızca cezanın etkilerini değil cezanın reva
görüldüğü suçun doğasını da ele almayı getirir. Cezayı ileriye dönük
sonuçları kadar suçun nedenleri olarak alma gereği, bir kimseyi işlemediği
bir suçtan dolayı cezalandırmayı haklı çıkarmanın mümkün olduğu sonucundan
kaçınacaksak, hala apaçık ortada duruyor. Uygun koşullarda, böylesi bir
cezanın caydırıcı etkisi büyük olduğu kadar adil de olabilir (örneğin,
herkesin kişinin suçluluğuna inanması halinde) ve denklemin borçlu tarafına
cezalandırılan kişinin haksızlığa uğradığı duygusunu da koyduğumuzda bile,
toplam sonuç hala karlı olabilir. Çoğumuz, korkarım, sonuçta fayda sağlanmış
da olsa cezanın haklı olmadığı duygusu taşıyacaktır ve buradan hareketle,
denebilir ki, bir kimsenin suçu bir cezanın haklılık gerekçesiyle
bağlantılıysa, o zaman bir cezanın sonuçları yalnızca bir cezanın
haklılaştırılmasıyla bağlantılı ele alınamaz. Hatta bu, bir cezanın
caydırıcılık etkisinin cezanın belli bir suç karşılığı verilmiş olduğunun
anlaşılmasına bağlı olduğunu fark ettiğimizde daha açık olarak ortaya çıkar.
Bazen ceza başkalarına örnek teşkil etmesi için değil, ilgili kişinin o davranışı tekrar etmesini engellemek için de verilir bu çocukların cezalandırılması örneğinde özellikle doğrudur. Umulur ki, kişi çocuğun bencil davranışını cezalandırdığında gelecek sefer çocuk benzer davranışı düşünürken, yalnızca istediğini elde etme kazancını değil aynı zamanda cezalandırılma bedelini de dikkate alacak ve sonuç olarak böyle yapmamasının daha iyi olacağını düşünecektir.
Burada sözkonusu gerçekleri ele alalım. Bazı cezalar elbette etkilidir ama bu etkinin şartlı bir reflekse neden olarak yaratılması pek mümkün değildir. Deneyimler göstermektedir ki, olumsuz ödüllerden (negative rewards) şartlı bir refleks kazanılması için bu olumsuz ödüller men edilecek davranışın hemen ardından yapılmalı ve düzenli olarak bu davranışın görüldüğü her örnekte verilmelidir. Eğer cezalandırma amacına şartlı refleks yoluyla ulaşılacaksa, bırakın ailesel araştırma düzeyinde, kişisel düzeyde bile adil bir yargılama süreci için zaman olmayacaktır; yalnızca gelecek ceza tehditleri bile etkili olacaktır.
Etkili ceza örneklerinin, hepsinde olmasa bile, çoğunda, bir kişinin davranışı, kişi sonunda yanlış bir iş yapma fırsatı verildiğinde, mekanik bir biçimde ceza ile koşullanmamaktadır. Aksine, eğer ceza, etkiliyse, gelecekte farklı davranmanın bir nedenini sağlayacaktır. Gelgeldim, bir cezanın gelecekte farklı davranmanın nedeni olması için, geçmişte yapılan bir şeyin cezası olarak görülmesi gerekir. Geçmişteki olayla ceza arasındaki bağ olmaksızın, gelecekte düşünülen bir eylemle daha ileri bir gelecekte yeni bir ceza bağını kurmak mümkün değildir. Bunun anlamı şudur: Bu bağ olmaksızın, cezanın suçun tekrarını caydırması mümkün değildir.
Bu tespitten övgü ile yergi hakkındaki daha genel bir tespite ilerleyebiliriz. Dışardan bakıldığında, bir kimseyi övme eylemini sadece gelecekte benzer davranışları görmek için belli tür davranış biçimlerinin ödüllendirilmesi açısından görmek olanaklı görünüyor. Aynı şekilde, yergi de gelecekte belli davranış türlerinin men edilmesinin yolu olarak görülebilir. Gelgeldim, eğer övgü ve yergi genel olarak bu şekilde ileriye dönük olarak görülürlerse, geleceği şimdi yaptıkları gibi etkileyemeyeceklerdir. Kişi yaptığı şey için övüldüğü için övgü bir ödül olarak alınır, yani arzulanan bir şeydir arzu edilme kısmen geçmişte yaptığı bir şey yüzünden layık olduğu bir şey olarak görülüyor olmasına dayanır. Kişinin övgüyü yapmakta olduğu bir şey karşılığında verilmiş bir şey olarak aldığı kabul edildiğinden, kişi muhtemelen aynı şeyi tekrar yapmak isteyecektir.
Eğer övgü sadece gelecekteki davranışı yüreklendirme niyetiyle yapılırsa, ve eğer övgü alan kişi bunun yalnızca bu nedenle olduğunu düşünürse, o zaman, aslında, bu övgü kişiye gelecekte belli bir şekilde davranma nedeni sağlamaz. Övgü yapılmış bir şeyin adil bir ödülü olarak alınmadığı ya da alınmadığı düşünüldüğü zaman, övgü denen şeyin alınmasından haz duyulmaz; gelecekte belli bir biçimde davranması yönünde yapılan bir nasihatten öteye geçmez. Hatta kişi, bir teşvik olarak, gelecek övgüsünün kişinin yapması tavsiye edilen şeyi yapması gerektiği anlamına geldiğini bile düşünmez, çünkü ortada olan sadece gelecekle ilgili nasihatlerdir. Yergi için de benzer şeyler söylenebilir. Geçmiş eylemlerle uygunluğu açısından değil de izleyen sonuçlar açısından övgüyü ya da yergiyi haklılaştırma çabası sorunu çözmek yerine yenilerini doğurur.
Varılan konum şöyle özetlenebilir. Hangi tür cezanın haklı görülebileceği üzerine yürüyen ceza tartışmaları iki alternatif amaç gözetme eğilimindedir. Bu amaçlar ileriye dönük bir kimse belli sonuçlar elde etmek üzere cezalandırılır ya da geriye dönük bir kişi cezalandırılır çünkü bu geçmişte yaptıkları için ödediği bedeldir görülebilirler. Bence, ileriye dönük haklılık gerekçesinin sorunu şudur: Ceza ancak layık olunan bir şey olarak görüldüğünde, yani ancak aynı zamanda geriye dönük bir öğe varsa, arzu edilen sonuçları üretir. Peki ya geriye dönük haklılık gerekçeleri, nedir onlar?
Geçmiş eylemlerle uygunluğa bakan cezalandırma gerekçeleri genelde şu iki yoldan biri ile açıklanır: Ceza suçlunun bir suçtan zarar görene (ve kurbanın yakınlarına) yaptıklarının intikamı olarak haklı görülür; ceza haklıdır çünkü suçlunun topluma ödemesi gereken bir borcu vardır; ceza haklıdır çünkü adalet terazisi dengeye getirilmelidir. Bunlardan birincisi intikama diğer ikisi bedele ilişkindir. Bu intikam ve bedel nosyonlarını ayırmak önemlidir: İntikam bir kimsenin kendisine, ailesine ya da dostlarının başına gelenlerin karşılığını ödetmekten kişisel tatmin sağlamayı çağrıştırır; bedel ise, tatmine ya da kişinin kazançlı çıkıp çıkmayacağına bakılmaksızın, hak etme meselesidir. İntikam açısından haklılık gerekçesi tatmin edici değildir çünkü kincilik kokar ve bu yüzden bağışlayıcılık ve hoşgörü gibi ideallerle çatışır. Bedel ise ters yönde giderek hataya düşer suçlunun çıkarları insanlarla doğrudan ilişkisi olmayan soyut bir ideal, bir adalet kavramı adına kurban edilir.
Bizim övgü tartışmamız, umuyorum, borçları geri ödeme ve teraziyi dengeye getirme metaforlarının ima ettiği soyut idealleri işin içine katma gereği duymadan bedel bakımından cezanın nasıl haklılaştırılabileceğini görmemizi sağlar. Bir kişinin yaptığı şey için belli bir ödülü hak etmesi nosyonunun bizim için anlamı varsa, kişinin yaptığı şey için cezayı da hak ettiği nosyonu da bizim için anlamlı olmalıdır.
Gelgeldim, yukarıdaki argüman hattının bir adım ilerisine geçtiğimizde, cezanın olası iki amacının, caydırmanın ve bedelin, tamı tamına zıt değil, birbirlerine sıkı sıkıya bağlı olduğunu görürüz. Cezanın olabilmesi için yalnızca caydırıcı bir etkinin olması, geçmiş davranışın karşılığında hak edilmiş görülmesi yetmez, aynı anlama gelmek üzere, eğer ceza adil bir bedel olarak görülecekse, eylemler ile sonuçlar arasında bağlantının kurulduğu bir çerçevede olmalıdır. Bir eylemin cezayı hak ettiğini anlamak o eylemi yapmamanın bir nedenini oluşturacaktır ceza caydırıcı olarak iş görmedikçe kişi eylemin cezayı hak ettiğini göremez. Bu yüzden, ceza ancak bireysel eylemlerin değerlendirildiği ve bu eylemlere belli karşılıkların, yani ödülün ve cezanın, uygun görüldüğü bir çerçevede anlaşılabilir, ve anlaşılarak da haklılaştırılabilir. Böyle bir çerçeve hem ileriye dönük bir bağlantı geçmişteki bir eylemin bedeli olarak görülen ceza hem de geriye dönük bir bağlantı belli eylemlerden sakınmak için bir neden sağlayarak caydırmacı olan ceza kuracaktır.