Bilimde Yarar Aramak Yararlı Mıdır?

Ahmet İnam


Bize bilim gerek. Neden? Bilimi anlamamak, bilimi hayatımıza uygulamamak çıkarımızı görmemektir. Çıkarımız gerektirdiği için bilimle ilgilenecek, bilimsel araştırma yapacağız.

Dünya bir bütün, teknoloji ve bilgi üstüne dayalı bir güç savaşı mı var, bu bütünlükte. Bilgiye, teknolojiye ulaşamadıkça, bu bütünde yerimizi bulamayız. Eziliriz. Zarar görürüz. Oysa, bu güç savaşımında çıkarımız, bilimsel bilgiye, bu bilginin hayatımıza uygulanabilirliğini gördüğümüz teknolojiye erişmektir.

Hangi çıkarlarımız? Politik, askeri, ekonomik... Yararlıdır bilim, bütün bu çıkarlarımızı kollar, insanın insanla, ulusun ulusla, çıkar kümelerinin çıkar kümeleriyle savaşında bir silah. Bu silahı öğrenmek gerek, bilimi. Kendimizi, çıkarımızı korumak için. Düşman geliyor, haydi bilim başına: Hazır ol, nişan al, ateş!

İktidar buyurur: "Bilim adamı gel, benim çıkarımı koru. Bilginle, kuramınla." Bilim, gücü elinde tutanların koruma polisidir.

Bilim bir iksirdir, bir sihirli bilgi: "Bilim, teknoloji, hadi gelin beni mutlu edin. Karnımı doyurun. Keyfimi yerine getirin. Kölelerim benim, ikiz kölelerim, uşaklarım: Bilim ve Teknoloji. Hazlarımı çoğaltın. Beni huzura, rahata ulaştırın. Rahatımı kaçıran bilim dışı çalışmalar görüyorum. Falcılık, büyü, üfürükçülük gibi. Bu yanlıştır. Çıkarlarımız bunların ezilmesini, yok edilmesini öngörüyor. Safsata tehlikedir, bilimle karıştırmamalıdır."

Bana sorarsanız, bilimi böylesine yararla, çıkarla özdeşleştirmek hiç de yararlı bir şey değildir. Kimse bilgi ve teknolojinin çıkarsız bir yapı taşıdığını söyleyemez. Unutmayalım ki bilim bir meraktır, anlama, yorumlama, açıklama, önceden görme gayretidir. Bilim bir bakış, kavrayış biçimidir. Gerçeklik önünde bir duruş, tavır alış tarzıdır.

Bilimi kar, zarar, maliyet hesapları içinde görmek, salt sonuçlarıyla ilgilenmek, arkasında duran kültürel, düşünsel yapıyı önemsememek bizi taklitçiliğe, şekilciliğe itebilir.

Çıkarımızın ne olduğunu kestirebilmek de kolay değildir. Kısa vadede çıkarımıza uygun gelen, uzun vadede zararlı olabilir. Bu koşullarda yararlı gözüken, koşullar değiştiğinde başımıza ortadan kaldırılamaz zorluklar çıkarabilir.

Bilimin bir ruhu vardır. Burada "ruh" sözünü yalnızca bir benzetmeye yardım edecek bir terim olarak anlayalım. Bilimin bir atmosferi vardır, diyelim. Araştırmaları başlatan, sürdüren, insan denilen varlığın zekası, kavrama yetisi, duygu ve isteklerini kuşatan bir atmosfer. Bu yaşanamadığı zaman, kendi varlığımızla, kültürel, düşünsel, duygusal kimliğimizle birleşemediğinde bilim yalnızca bir çıkar kollama silahı olarak kavranır. Bilim kaba biçimde yaşanır, içi olmayan bir biçimde. Bilimi, bu ruhunu kavramadan kullanmaya kalkarsanız o da sizi kullanır.

Bilimin türlü yorumları vardır. Nasıl bir etkinlik olarak hayatımıza girmesi gerektiği, bizim yaşama sorunumuzdur. Ahlak sorunumuzdur. Bilim ve teknolojinin yalnızca sonuçlarını almak, onu sonuç elde etmeye yarayan tarafsız bir araç gibi anlamak gaflettir.

Bilim evrenseldir. Kendi çevre ve ortamına (düşünsel, kültürel çevreye ortam diyor, çevreyi ise doğal fiziksel çevre olarak anlıyorum) göre her kültürde vardır, işte sorun, yüzyıllardır o kültürün kendi özgül koşulları içinde, bu koşulların doğal uzantısı olarak geliştirilmiş bilim ve teknoloji ile çağımızın bizim dışımızdaki odaklarda geliştirilen bilim ve teknolojiyi biraraya getirebilmektir. Özgül bilimimiz dış etkiler sonucu dünyayla etkileşmeye girecek, bilim ve teknolojiyi alırken kimliğimizin yitmesini engelleyecektir.

Oysa "çıkar", "yarar" anlayışı, yüzlerce yıl geliştirdiğimiz kültürel, kültürümüze özgü değerleri yok saymaya götürüyor bizi. Kendi iç varlığımızı unuttuğumuz için, aklımız sıra çıkarımızı ne denli korumaya çalışırsak çalışalım, kimliksiz bilgi, teknoloji, bilim uşağı oluverme tehlikesini yaşıyoruz.

 

 

 

 

 


 


Ana Sayfaya Dönmek İçin Tıklayın 

  www.aymavisi.org  
 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 
 + Büyüt | - Küçült  
Felsefe