Arayan Kişi
Krishnamurti
Soru: Aradığım nedir? Gerçekten bilmiyorum, ama rahatlık, zevk ve bir
işi yapmış olmanın verdiği tatminden daha çok, olan bir şeye çok büyük bir
özlem var içimde. Bütün o şeylere sahip oldum, ama bu çok daha fazla bir şey
ölçülemez bir derinlikte, özgür bırakılması için ağlayan, bana bir şeyler
söylemeye çalışan bir şey. Yıllarca bu duygu bende vardı, ama onu
incelediğimde, dokunabilmiş görünmüyorum ona. Yine de, bu, dağların ve
göklerin ötesine gitmek ve bir şey bulmak özlemi hep orada. Ama, belki bu
şey burada tam önümdedir de ben görmüyorumdur. Nasıl bakacağımı anlatmayın
bana: Yazılarınızın çoğunu okudum ve ne demek istediğinizi biliyorum.
Rüzgârı avucumun içinde tutamayacağımı çok iyi bilerek, elimi uzatmak, çok
basit bir biçimde bu şeyi almak istiyorum. Denir ki, eğer bir uru temiz bir
biçimde ameliyat ederseniz, bir kılıfın içinde, doğal yerindeyken
çıkarabilirsiniz. Aynı yoldan, tek bir hareket içinde bu bütün toprağı,
semaları, gökleri ve denizleri almak ve anında o kutsanmışlığı bulmak
isterdim. Hiç olası mıdır bu? Bir sandala binmeden, suların içinde kürek
çekmeden öteki kıyıya nasıl geçmeliyim? Hissediyorum ki tek yol bu.
Krishnamurti: Evet, tek yol bu öteki kıyıda, kişinin kendisini yabancı ve
anlatılamaz bir biçimde bulması ve orada yaşaması, hareket etmesi ve kişinin
günlük hayatta yaptığı her şeyi yapması.
Soru: Çok az kişi için mi bu? Benim için mi? Ne yapmam gerektiğini gerçekten
bilmiyorum... Sessiz oturuş (Zazen) yaptım, oldukça zeki bir biçimde
çalıştım ve incelemeler yaptım; kuşkusuz çok uzun bir süre önce tapınakları,
türbeleri, papazları bıraktım. Bir sistemden diğerine gitmeyi reddediyorum;
hepsi o kadar gereğinden çok, boşuna ki. Görüyorsunuz, buraya bütünüyle
sadelik içinde geldim.
Krishnamurti: Sandığınız kadar sade olup olmadığınızı merak ediyorum. Hangi
derinlikten bu sofuyu soruyorsunuz, hangi sevgi ve güzellikle? Zihniniz ve
kalbiniz kavrayabiliyor mu bunu? Beklemeden gelen bir şeyin en hafif
fısıltısına duyarlıklı mı zihniniz ve kalbiniz?
Soru: Eğer bu kadar inceyse, ne kadar doğrudur, ne kadar gerçektir o? Bu
kadar ince anlatımlar, genellikle uçup gider ve önemsizdirler.
Krishnamurti: Öyle midirler? Her şeyin karatahta üzerine yazılması mı
zorunlu? Lütfen efendim, zihin ve kalplerimizin, sadece kelimeyi değil,
uçsuz bucaksız genişliği kavrayabilip kavrayamayacağım görelim.
Soru: Gerçekten bilmiyorum, bu benim sorunum. Ulusçuluğun, örgütlenmiş
dinin, inancın bütün görünür aptallıklarını, bu sonsuz hiçlikler geçidini
bir yana koyarak oldukça zeki bir biçimde her şeyi yaptım. Şefkatli olduğumu
sanıyorum; zihnimin, hayatın inceliklerini yakalayabileceğini düşünüyorum,
ama kuşkusuz ki yeterli değil bu. Bu yüzden, gereken nedir? Ne yapmalıyım,
ya da neyi yapmamalıyım?
Krishnamurti: Hiç bir şey yapmamak, bir şey yapmaktan çok daha önemli. Zihin
bütünüyle etkinliksiz ve bu yolla son derece etkin olabilir mi? Aşk,
düşüncenin etkinliği değildir; iyi davranışın ya da toplumsal doğruluğun
eylemi değildir. Aşkı tarlada yetiştiremeyeceğimiz gibi, aşk hakkında
herhangi bir şey de yapamazsınız.
Soru: Eylemsizlik, hareketin en yüksek biçimidir, dediğiniz zaman ne demek
istediğinizi anlıyorum; hiç bir
eylemde bulunmamak değil bu. Ama, her nasılsa kalbimle yakalayamıyorum bunu.
Kalbimin bomboş, eylemden bıkıp yorulmuş olmasından, eylemsizliğin bir
ricaya sahip görünmesinden mi belki de bu? Hayır, aşkın var olduğuna ait ilk
baştaki duyguma dönüyorum ve aynı zamanda biliyorum ki biricik şey bu. Ama
bunu söylemiş olduktan sonra hâlâ elim bomboş.
Krishnamurti: Artık aramamanız, artık gizlice kendi kendinize, "Ulaşmalıyım,
elde etmeliyim, en uzaktaki tepelerin ötesinde bir şey var." demediğiniz
anlamına mı geliyor?
Soru: Bu kadar uzunca süredir, bütün tepelerin ötesinde bir şey olduğuna ait
sahip olduğum bu duyguyu bırakmam gerektiğini mi söylüyorsunuz?
Krishnamurti: Herhangi bir şeyi bırakma sorunu değil, hemen şimdi söylemiş
olduğumuz gibi, sadece şu iki şey var: Aşk ve düşüncesi boşalmış zihin. Eğer
gerçekten bitirdiyseniz, insanın bir şeyi arayışı içinde bir araya topladığı
bütün aptallıklara gerçekten kapıyı kapadıysam, eğer bütün bunları
bitirdiyseniz, o zaman bu şeyler aşk ve boş zihin başka fikirlerden hiç de
değişik olmayan, sadece fazladan iki kelime mi?
Soru: öyle olmadıklarına ait derin bir duyguya sahibim, ama emin değilim. Bu
yüzden bir kez daha ne yapmam gerektiğini soruyorum.
Krishnamurti: Aşk ve zihin hakkında şimdi söylemiş olduğumuz şeyleri
paylaşmanın ne demek olduğunu biliyor musunuz?
Soru: Evet, öyle sanıyorum.
Krishnamurti: Paylaşıyor musunuz acaba? Eğer bu iki şeyi paylaşıyorsanız, o
zaman daha çok söylenecek hiç bir şey yok... Eğer bu iki şeyin paylaşılması
varsa, o zaman bütün eylemler, oradan olacaktır.
Soru: Sorun şu ki, geriye kalan her şeyi doğru yerine, doğru sırasına
koyacak olan, keşfedilmesi gereken bir şeyin olduğunu düşünüyorum hâlâ.
Krishnamurti: Bu iki şey olmadan ilerleme olasılığı yoktur. Herhangi bir
yere gitmek de olmayabilir hiç!
Soru: Her zaman için onunla bir arada olabilir miyim? Sizinle birlikte
olduğumuz zaman, görüyorum ki onunla da bir biçimde birlikteyim. Ama onu
saklayıp sürdürebilir miyim?
Krishnamurti: Onu saklayıp sürdürme isteği, gürültüdür ve bu yüzden de onu
yitirmektir.