Pek çok insanın bir numaralı korkusu, topluluk önünde konuşmak. Nükleer
savaş, mali çöküş veya soyulma korkusundan bile daha büyük. Ölüm,
listenin yedinci sırasında. Başka bir deyişle birçok insan, nutuk
atmaktansa tabuta girmeyi tercih ediyor. İnsanlar, topluluk önünde
konuşmaktan neden böylesine korkuyorlar? Çünkü bu onlara, okulun ilk
yıllarında yaşadıkları "Ha ha, aptala bak!" sendromunu anımsatıyor.
Mahcup olma ve aşağılanma olasılığı, topluluk önünde konuşma korkusunu
günlük yaşamda her an hissedilen, ezici bir güç haline getirmiştir ve
sık sık, insanların normal konuşmalarını bile kısıtlamasına yol açar.
Diğerleri ise, dişlerini sıkar ve darağacına yürüyen mahkûmlar gibi,
kürsüye ilerlerler. Donuk gözler, kaskatı bir duruş ve monoton bir sesle
silahlanmış olarak; sahnede büzülürken korkularını görmezden gelmeye,
bastırmaya veya yadsımaya çalışırlar.
Korkuyu dönüştürmenin ilk anahtan, bu duygunun yaygın olduğunu anlamaktır; bunda olağanüstü bir şey yok. Aralarında Helen Hayes, Carol Bumett ve Sir Alec Guinness gibilerinin de bulunduğu profesyonel aktörler dahi, sahneye çıkmadan önce sık sık şiddetli bir gerilim hisseder. Korku, bir kez farkedilip kabullenildi mi, daha keskin bir uyanıklık, güdülenme ve heyecan için yakıta dönüşür. Korkuyu, dostunuz yapabilirsiniz.
Şimdi Burada Olun
Birçok insan, genelde kaygı olarak tanımlanan olumsuz, istemdışı görselleştirmeyi yaşar. Kaygılarınızı inceleyin. Onların geçmişe ("Son sunumum bir fiyaskoydu") veya geleceğe ("Ya ne söyleyeceğimi unutursam, ya bana gülerlerse?") odaklanmış olduğunu göreceksiniz. Oysa hayatınız, daima şimdi yaşanıyor. Bilincinizi, örneğin nefesinizin ritmine dikkat ederek veya izleyicinizle göz teması kurarak şu ana getirirseniz, en iyiyi yapacaksınız.
İzleyiciye Odaklanın
Mutlu bir yaşamın sinverjent sırlarından biri, kendinizin bilincinde olmak ile. başkalarının ihtiyaçlarına odaklanıp onlarla ilgilenmek arasında dengeyi tutturmaktır. Aynı şey, iyi bir sunum için de geçerli.
Gerginlik, sizi, aşırı murakebenin yarattığı bataklığa sürükleyebilir. Bu şekilde zayıflıklarınızı didikler ve abartır, kendinizin bilincinde olmak yerine sadece kendinize odaklanırsınız. Sunumdan önce ve sonra, sağlıklı yapılan bir kendini inceleme faaliyeti faydalıdır elbette, ama konuşurken dikkatinizi kendinizden çok izleyiciye vermelisiniz.
Büyük sunumcular, korkuyu dönüştürmek hakkında bir sırrı bilirler: Genellikle, izleyicinin kendisi de gergindir. İnsanların neden arka sıralarda saklanıp ön koltuklan boş bıraktığını sanıyorsunuz? Belki de, hazırlıksız oldukları bir sırada öğretmen tarafından tahtaya çıkarılmanın neden olduğu aşağılanmayı hatırlıyorlar. Sebebi ne olursa olsun, grup halinde olmak, utanç potansiyelini katlar. Konuşmacı olarak iktidar ve denetim sizde. İzleyicinize dikkat edin. Onları rahatlatın ve mesajınızdan keyif almalarını sağlayın. Dikkatinizi, onların ihtiyaçlarına odaklayın.
Onlar için koyduğunuz amaçlara ulaşmaya odaklandığınızda, kendinizi kendi gerginliğinize kaptırmaya ne gerek duyacaksınız, ne de buna zamanınız olacak.
KONUŞMADAN ÖNCE ISININ VE GERİNİN
Korku, kan dolaşımınıza güçlü hormonlar gönderir ve kaslarınız. buna uygun olarak kasılır. "Ya dövüş, ya da kaç" tepkisi olarak bilinen bu tepki, içgüdüseldir. Muhtemel yırtıcılardan kaçmamız veya onlarla savaşmamız için, doğa tarafından bizi harekete geçirmek üzere tasarlanmıştır.
Ancak konuşmalar sırasında odadan fırlayıp gitme veya izleyiciye fiziksel saldın düzenlemek pek hoş karşılanmaz. Bu nedenle birçok konuşmacı öylece durur, sıralarını beklerken kasılır ve kendi stres salgılan ile pişer. Gerilimin üzerinde pişmek yerine, yalnız kalabileceğiniz bir yer bulup, akıl beden ısınma alıştırmaları yapın. Stres hormonlarınızı metabolik olarak dönüştürecek ve ilgili kasılma kalıplarını gevşetmeye başlayacaksınız. Egzersizlerden önce yaptığınız bif ısınma gerinme hareketi varsa, onunla başlayın. ayrıca, sıraladığımız sunum öncesi ısınma hareketlerini de bir deneyin:
Komik Mimikler Yapın
Korku, sizi, kendinizi ve sunumunuzu aşın ciddiye almaya yöneltebilir. Bu aşın ciddiyet nedeniyle yüzünüz katı, zombimsi bir maske halinde donup kalabilir. Profesyonel aktörleri takip edin ve komik mimiklerle yüzünüzü kurtarın. Bir aynanın önüne geçin ve yapabileceğiniz en korkunç yüzü yapın. Her çeşit abartılı yüz ifadesini deneyin. Öfke, şaşkınlık, hüzün ve neşeyi yapın. Son olarak, hayal edebileceğiniz en aptal yüzleri deneyin.
Çeneniz sarksın, diliniz dışarı çıksın. Bu alıştırmalar, daha rahat bir yaklaşımı teşvik etmenin yanında, sizi gevşetecek ve konuşma sırasında yüzünüzü anlamlandıracak. Sunumdan önce bir aptal gibi görünme alıştırmaları yaptığınızda, konuşurken öyle görünme olasılığınızı azaltırsınız.
Nefes ve Sesinizi Özgürleştirin
Nefesinizin ritmini gözleyin. Bilinciniz, ilhamın ritmik dalgası üzerinde yüzsün, sonra nefes verin. Nefes alırken, havanın bütün bedeninizi, ayak parmaklarınıza dek doldurduğunu düşünün. Tam ve uzun bir nefes verin. Bu devinimi yedi kez tekrarlayın; her nefesiniz, bir öncekinden daha derin olmalı.
Ardından, nefes verişinizi bir ses haline getirin. Verirken, komik bir şeyler düşünün. Gülümseyin ve "Aaaaahhh..." diye fısıldayın. Üç dört fısıltının ardından, bir iç çekip esneyin. Sonra, en sevdiğiniz melodiyi mırıldanın. Bir dakikalık mırıltının ardından, şarkıya çevirin. En sevdiğiniz, size ilham veren parçayı söyleyin. Daha sonra, sunumunuzun ilk birkaç satırını şarkı halinde söyleyin. Bu basit nefes ve ses alıştırmaları, bir yandan "tıkanmanızı" önlerken, diğer yandan sesinizin tınısını ve özgürlüğünü genişletecek.
Gölge Boksu
"Ya dövüş, ya da kaç" tepkisini izleyiciyle dövüşmek ile ifade etmek uygun olmasa da, birikmiş enerjiyi dönüştürmenin en iyi yollarından biri, kaçma ve dövüşme davranışları sahnelemektir. Koşucular ve duvar tenisi oyuncuları; gergin, stresli bir durumdan çıkmanın en hızlı ve etkili yolunun, iyi bir koşu veya sert bir maç olduğunu bilir. Koşamıyor veya bir topu duvara vuramıyorsanız, gölge boksunu deneyin. Kendi etrafınızda dans edip birkaç yumruk atın. İşte size ilham verecek küçük bir şiir:
Muhammed Ali gibi yaparak bayla Kelebek gibi uç, an gibi sok Dauset, eğil ve kıvrıl Stresin çekip gittiğini hisset
Bir sol kroşe, ardından bir çapraz izleyici patronun kim olduğunu bilsin Bu tavsiyeleri iyi dinle En iyisi olacaksın!
Korkunuzun farkındaysanız, kendinizi şimdiki ana çekin, izleyicinize odaklanın ve ısının; başarı için hazır olacaksınız. Ama sahne korkusu söz konusu olduğunda, her türlü yardıma ihtiyacımız vardır. Aşağıdaki fikirleri unutmayın sizi rahatlatacak ve en iyisi olmanıza yardım edecekler.
Kendinizi hissettiğinizden çok daha iyi görünürsünüz. Çok gergin hissetseniz de, izleyici bunu genellikle farketmez. Adrenalin; algılamalarınızı abartmanıza yol açar ve bu nedenle, bir gramer hatası veya sakar bir hareketin, kocaman bir gaf olduğunu zannedersiniz. İzleyici bunları fark etmiyordur bile.
Rahatlayın. Unutmayın, kendinize güvenmediğiniz anlarda bile, hissettiğinizden çok daha iyi görünüyorsunuz.
İzleyici, genel olarak, başarmanızı ister. Deneyimsiz konuşmacılar, izleyicilerin bir şovdan atılmış serseriler olduğunu, amaçlarının ise intikamlarını sizden almak olduğunu zanneder. Oysa birçok izleyici, destekleyicidir; sizin başarmanızı isterler.
İnsanlar sunumlara katıldıklarında, yatırdıkları zaman karşılığında bir şeyler kazanma umudunu taşır. Yani sizin başarınızda hisse sahibidirler. Dahası, konuşmanın güçlükleriyle kendilerini özdeşleştirme eğiliminde olur ve bu nedenle, kusurlarınıza büyük hoşgörü gösterirler.
İzleyiciniz bireylerden oluşur. Birçok insan, birkaç kişiyle konuşurken rahat ve etkilidir, ama yirmi otuz izleyicinin önüne konulduklarında işler değişir. Büyük gruplar bir anonimlik hissi doğurur, ama bireysel olmayan bir kitleye seslendiğinizi düşünmek hata olur. İzleyiciniz ne kadar geniş olursa olsun, mesajınızı alıp işleyen, daima bireysel beyinlerdir.
Tek bir kişiye veya bir gruba seslenmeniz, etkili iletişim ilkelerinde bir değişiklik yaratmaz. Empati, esneklik ve içtenlik, başarılı birebir iletişimin anahtarıdır; gruplar için de geçenidirler. Bir grupla iletişim kurmanın en büyük farklı, izleyicinize ulaşmak için ses ve beden dilinizi kullanma ölçüsüdür. Kitle ne kadar büyük olursa, doğal hareketlerinizi, jestlerinizi ve ses izdüşümünüzü o kadar büyütmek durumunda olursunuz.
İzleyici fazla bir şey beklemez. Yaşamın temel gerçeklerinden biridir; tatmin, beklenti ile bağlantılıdır. Beklenti ise, genellikle, deneyimle ilgilidir. Bir dostunuz, belli bir lokantada yemeye alışkınsa, onu biraz daha lüks bir yere götürdüğünüzde etkilenecektir. Bu bölümde ifade ettiğimiz basit araçları uygulamak için çaba harcadığınızda, pek çok izleyici kitlesinin beklentilerini de aşmış olacaksınız.
Eğlenin! İzleyici, konuşmacının içsel durumunu yansıtır. Siz sıkılır, ilginizi yitirirseniz, izleyici de aynı şeyleri hissedecektir. Ama hevesli, canlı görünürseniz, sizi takip edeceklerdir. Şair W.B. Yeats, şöyle özetliyor: "İyi bir habipin bizi ikna etmesinin nedeninin, mantık zorlaması değil, kabul etmemizi istediği inançlardan keyif aldığının görünür olması olduğunu düşünegelmişimdir."
AÇIK BİR BEDEN DİLİ GELİŞTİRİN
Japonya'da insanlar, birbirlerine eğilerek selam verir. Hindistan'da geleneksel selama namaste denir; eller dua konumuna gelir ve hafifçe eğilinir. Kucaklaşma, sarılma; Ortadoğu, Latin Amerika'da (ve Güney California’da) yaygındır. Diğer yerlerde, tokalaşma egemendir. Bütün bu jestlerin ortak özelliği ne? Hepsi de beden dili mesajlarıdır; hedefleri de, "Ben dostum, düşman değil" mesajım ileterek, sürüngen-memeli beynine güven vermektir.
Beden dili ile birbirimize güven verebilir, güvenilir olduğumuzu iletebilir veya bunların tam tersini de yapabiliriz. Gözleri kayan, iki büklüm veya eğri büğrü görünen insanlara kuşkuyla bakılır; başları dik, öne bakan, düzgün tipler ise dürüst kabul edilir.
Duruşunuz, hareketleriniz, ifadeleriniz ve ses tonunuz, sözlerinizden çok daha fazlasını iletir. Beden diliniz sözlerinizle uyumsuz ise, izleyiciler bedene inanır. Prof. Albert Mehrabarian'ın klasik çalışmaları gösteriyor ki, kişinin sözleri ve görünümü uyumsuz ise, inanılırlığın yüzde 55'i beden diliyle, yüzde 38’i ses tonuyla, yüzde 7*si ise konuşmanın içeriğiyle belirlenir.
İnsanlar, beden diliniz ve ses kalitenizin sözcüklerinizle uyuşmasına otomatik olarak yanıt verirler.
Duruşunuz, hareketiniz, jestleriniz, yüz ifadeniz, göz temasınız, sesinizin tonu ve yüksekliği, vurgularınız mesajınızla aynı çizgide mi? Bu "beden mesajı senkronu", içtenliğin doğal bir ürünüdür.
Gülerken karnı kımıldamayan adamdan sakın.
-Eski Çin atasözü
Hollywood'daki alaycılar, "İçtenlik başarının anahtarıdır. Bir kez içtenlik numarası yapabildin mi. işi bitirdin demektir" derler. Bazı sunum dersleri, güç jestleri ve egemen beden dili kullanımı yolu ile nasıl otorite taklidi yapabileceğinizi öğretir. Ama doğal, anlamlı ve içten bir beden dili geliştirerek, gerçek otoritenizin ortaya çıkmasını sağlamak daha iyidir. Bunu yapmak için, kendinizi ifade etmenizi sınırlayan gereksiz alışkanlıkları "silmeniz" gerekiyor. Beden dilinin unsurları, birbirinden bağımsız olarak daima işlevseldir, ancak bunları tek tek ele alarak, "silme" yöntemimizi basitleştirebiliriz.
Duruş ve Hareket
New Jersey'deki Rahway Eyalet Cezaevi'nde gerçekleştirilen bir araştırmada, bir grup hırsıza, sokakta yürüyen insanların görüntüleri gösterildi. Hükümlülerden, insanların "soyulabilirliği"ni derecelendirmeleri isteniyordu. Tahmin edebileceğiniz gibi: hareketlerinde belirgin bir güçsüzlük olan kişiler "en çok soyulabilir" olarak değerlendirildi. Ama hırsızlar; katı, gevşek, hantal veya saldırgan yürüyen insanları da hedef aldılar. En az soyulabilir olanlar ise: dik, rahat ama aynı zamanda amaçlı bir yürüyüş tutturmuş olanlardı.
Konuşmak için bir odanın ön tarafına ilerlediğinizde, izleyici, içgüdüsel olarak soyulabilirliğinizi değerlendirir. Özgüvenli bir duruş ve ilerleyiş, direnci kırar ve sahnedeki varlığınızı büyük ölçüde pekiştirir.
Bir aktörün eğitiminin en zorlu yönü, karmaşık replikleri ezberlemek veya tuhaf aksanları öğrenmek değildir. Bir oyuncu adayının önündeki en zorlu iş; geniş, doğal ve doğal bir tarzda durup yürümeyi öğrenmektir. Sunum için temel bir duruş geliştirerek., bu nitelikleri güçlendirebilirsiniz.
Ayaklarınızı omuz açıklığında tutarak durun. Ayağınızın yere sıkıca bastığını hissedin. Dizleriniz rahat olsun, ama bükülmesin. Omuzlarınızı serbest bırakın; kollar yanlarınızda gevşek dursun. Ensenizi de gevşetin; böylece başınız, omurganızın üzerinde süzülür gibi hissedin. Gözleriniz tetikte ve canlı bakmalı.
Bu temel duruşu, ayna önünde çalışın. Kıpırdanmadan veya katılaşmadan ne kadar uzun durabiliyorsunuz? Duruşu, günlük konuşmalarınız sırasında uygulayın. Gereksiz jest veya hareketler yapmadan, başkalarının yanında olmayı başarabiliyor musunuz? Güvenilir bir temel duruş; açıklık ve ağırbaşlılık iletir; zarif, özgüvenli hareket için de çıkış noktasıdır.
Hareketleriniz, mesajınızı sabote etmek veya onu takviye etmekte olağanüstü güce sahiptir. Bilinçsizce sallanmak veya titremek, eğer sarhoşluk veya okyanusta seyahatin tehlikeleriyle ilgili bir konuşma yapıyorsanız tutabilir. Aksi takdirde, izleyicinin dikkatini dağıtacak, hatta onu sinirlendirecektir.
Hareketleriniz, iletişimin akışı ile tutarlıysa, mesajınıza derinlik ve vurgu katarlar. İnsan beyni, hareketi takip etmek üzere tasarlanmıştır. Örneğin; sol ve sağ beyin arasındaki farklılıktan konuşuyorsanız, doğal bir biçimde sahnenin solundan sağma ilerleyebilirsiniz.
Gereksiz, bilinçdışı hareketlerinizi keşfetmek ve silmek için, kendinizi videoda izleyin ve bir dostunuzdan geribildirim alın. Dikkat dağıtıcı devinimleri bırakmayı öğrenirken, olduğunuz yerde donup kalma tuzağından da sakının. Hareketlerinize güvenmiyorsanız, temel duruşu incelemek için daha çok zaman ayırın. Pratik yoluyla, önemli bir sinverjent içgörüyü keşfedeceksiniz: Durağanlığın sim harekette, hareketin sırrı ise durağanlıktadır. Efsanevi tiyatro yönetmeni Peter Brook'un dediği gibi: "Hareket edebilen bir bedenin en büyük başarısı, sabit durmaktır."
Jestler
Bundan yirmi yıl kadar önce, arkadaşlarımla birlikte bir yazı, İtalya'yı gezerek geçirmiştik. Roma'ya vardığımızda elimizde tavsiye edilen üç pansiyon adı vardı. İlk sırada bulunan Pensione Rosa'da oda yoktu. Pensione Alberto da doluydu. Pansiyon sahibine, listedeki son yer olan Pensione Anna'da yer bulup bulamayacağımızı sorduk.
Alberto bize, Pensione Arına adını tekrarladı ve bu sırada, gömleğini, omzundan parmak uçlarına dek burnuna sildi, sonra da genizden gelen hayali ama okkalı bir salgıyı tükürür gibi yaptı. Öyle güçlü bir jestti ki, yirmi yıl sonra bile, bir arkadaşım Roma'ya gitmekten bahsetse, "Sakın Pensione Anna'da kalma!" uyarısını yapıyorum.
Jestler, bir İletişimci olarak sağladığınız etkide büyük bir role sahiptir. Bu etkiyi olumlu yapmanın iki anahtarı var. İlki, gereksiz jestlerden sakınmak. Dişlerinizi gıcırdatmaktan, kalemle oynamaktan, yüzünüzü kaşımaktan veya "genital bölge korumacılığı"ndan vazgeçin. Bunlar, istenmeyen sonuçlara yol açan, sık görülen sinirlilik jestleridir. Bir aynada veya video ile kendinizi gözleyin: gereksiz jestleri sunumunuzdan çıkarın. Ellerinizle ne yapacağınızı bilmiyorsanız, bırakın yanlarınızdan sarksınlar.
İkinci anahtar ise; doğal jest dilinizi keşfetmek ve onu abartmak. Alberto kadar ileri gitmeseniz de. anlatacaklarınızı ellerinizle anlatarak etkiyi pekiştirebilirsiniz. Bırakın doğal jest diliniz ortaya çıkıp yayılsın. Geniş bir gruba ulaşmak için sesinizin yönelimini nasıl artırmanız gerekiyorsa, jestlerinizi de böyle yöneltmeniz gerekir.
Birçok insan, utangaçlık nedeniyle doğal jest ifadesini bastırmıştır. Ancak uygun bir geribildirim ile. bu kısıtlanmışlık aşılabilir. İsviçreli bir nakliye firmasının bir yöneticisi, bu konuda hoş bir örnek oluşturuyor. Şirketinin en etkileyici gemisini anlatmayı hedefleyen bir sunumda, ellerini göğsünün önünde, birbirinden ancak beş on santim arayla açmıştı. Kendini videoda izlediğinde, bunun, şirketin amiral gemisini anlatmak için pek de uygun bir jest olmadığını farketti. Gülümsemesi, kendi koyduğu bu sınırı aşması gerektiğini anladığını gösteriyordu.
Bir sonraki "çekim"de. jestinin boyutlarını büyüttü. Ancak videoda görüldü ki. bu jest çerçevesi de, oluşturmak istediği resim için çok küçüktü. Bir sonraki "çekim" için cesaretini topladı ve bu kez kollarını olabildiğince açtı; bu arada "Gerçekten çok büyük bir tankerimiz var” diyordu. Videoyu izlediğinde, yaparken kendisine aşırı abartılı gelen bu jestin, aslında çok doğal ve anlamlı olduğunu gördü.
Kendinizi videoda izleyerek, doğal ifadenizi uyandırabilirsiniz. Abartılı jestlerin, mesajınızı nasıl tamamladığını inceleyin. Diğer faydalı alıştırmalar arasında, sunumunuzu pandomim ile yapmak, günlük konuşmanız sırasında jestleri denemek ve sessiz sinema oynamak da bulunuyor.
Göz Teması
Manila'daki Thrilla'da, Muhammed Ali Joe Frazier maçı. Hakem kuralları sayarken. Ali, büyük bir şiddetle Frazier'in gözlerinin içine bakıyordu. Casablanca'nın sonunda, Ingrid Bergman ve Humphrey Bogart, birbirlerinin gözlerine derin derin bakar ve anlatılmaz yoğunlukta duygulan iletirler.
Gözler, tehditten dehşete, derin bir yakınlıktan tutkuya dek. insan deneyimini bütün alanlarıyla ifade eder. Elbette, sunum sırasında sürekli izleyiciye bakacak veya onlara gözlerinizle ilanı aşk edecek haliniz yok. Hedefiniz, göz temasını sağlamak ve böylece ilgilerini sunumda tutup mesajınızı iletmek. Göz teması ile, izleyiciyi okur ve etkinizi gözlemlersiniz. Sıkıldılar mı? Kafalan mı karıştı? Onları coşturdunuz mu? Yoruldular mı? Yanıt, gözlerinizin önünde.
Tetikte, açık ve "dinleyen" gözlerle görmeye çalışın. İnsanların gözleri ile, açık ve hazır bir tarzda temas kurarsanız; güven sağlar, dikkat çeker ve etki kanallarına erişirsiniz. Pek çok konuşmacı, birebir iletişimde kolay olmasına rağmen, gruplarla göz teması kurmayı güç bulur. Bu zorluğun temelinde, izleyiciyi kişisel olmayan bir kütle gibi görmek yatar. İzleyici ne kadar çok olursa olsun, onlarla bireyler olarak konuşmalısınız.
İzleyiciyle göz teması kurmakta zorlanıyorsanız, şu alıştırmayı deneyin. Sahnede dururken; sağınızda, solunuzda ve tam önünüzde en dostça görünen kişileri seçin. Onlan, göz teması için çapa olarak kullanacaksınız. Dört beş saniyede bir, onların gözlerine bakın. Odanın her bölgesinden temsilcilere odaklanarak, bütün bir izleyici kitlesine daha büyük bir kapsanmışlık duygusu ve ilgi uyandırırısınız. Çapalarınızla temasınız kolaylaştığında, bakışınızı genişletin ve izleyicinizin diğer üyeleri ile "buluşun".
Bu işte ustalaştığınızda, daha zorlu bir alıştırmaya geçin. Odanın her bölgesinden, en düşmanca görünen kişileri bulun ve gözlerine, güvenli ve dostça bir tarzda bakın. Bir seferinde, bir grup yatının bankacısına yemek sonrası konuşma yaparken bunu denemiştim. Grup, kokteyllerle başlayıp şarap eşliğinde yemeklerle devam eden özenli bir yemeği bitirmişti. Konyaklarını koklayıp arkalarına yaslandıklarında, konuşmak için ayağa kalktım.
Çapa olabilecek pek çok sıkkın, yorgun ve düpedüz düşmanca adaydan, sanki ortada konuşan biri yokmuş gibi davranmaya kararlı görünen üç taş suratlı bankacı seçmiştim. Sunuma başladığımda gözlerimle onları inceledim ve apaçık ortada olan ilgisizliklerinin ötesine bakmaya çabaladım. Konuşmanın ortalarına doğru, ikisi konumlarını değiştirdi. Duruşları açıldı ve gözleri, beni takip ettiklerini anlatıyordu. Üçüncüsü hala kaykılmış duruyordu, kollan sıkıca kavuşturulmuş, yüzü ifadesizdi.
Kapanış bölümüne başladığımda, baş sallamaları ve düşünceli bakışlarından, üçüncü çapam dışında herkesin mesajı almakta olduğunu görüyordum. Onu gözlerimle deşmek için son bir çaba harcadım, ama boşuna. Nihayet, son sözlerimi söyledim ve tam o sırada adamın içi geçti, yere yuvarlanıverdi!
Yüzde 100 başarıyı garanti edemem her üç düşman dinleyiciden ikisini kazanıp üçüncüsünü devireceğinizi de. Ancak doğal, hareketli göz temasının iletişiminizi canlandırmak için çok iyi bir yöntem olduğunu göreceksiniz.
Ses
Sesinizin iletişiminizdeki etkisini kavramak için, küçük bir deney yapın. Herhangi bir cümle seçin ve tonunuz, çekim ve ses yüksekliği ile oynayarak anlamı değiştirmeyi deneyin. Örneğin, "Evet, kesinlikle haklısın" sözcüklerini, "Hayır, kesinlikle yanılıyorsun" anlamına gelecek gibi söylemeye çalışın.
Sesiniz, sözcüklerin anlamını değiştirmenin yanı sıra, olağanüstü karmaşık ve ayrıntılı bir anlam erimini ifade eder. Profesör Mehrabian'a göre, izleyici sizi gördüğünde, inanılırlığınızın yaklaşık yüzde 38'i sesinize bağlıdır. Bu oran, sizi görmediklerinde, örneğin telefonda veya radyoda, yüzde 84'e çıkar.
Öyleyse, mükemmel bir sesin sim ne?
Anlamlı Çeşitleme
Klimanızın sesi veya dışarıdaki trafiğin gürültüsüne rağmen nasıl olup da uyuyabildiğinizi hiç düşündünüz mü? Beyniniz, retiküler aktivasyon mekanizması adı verilen olağanüsti*bir sisteme sahiptir. Bu sistem, tekrarlanan sesleri siler. Aynı mekanizma sayesinde, tekdüze bir arkaplanın önüne çıkan bir sese, örneğin çalar saate tepki göstererek uyanırsınız.
Ne yazık ki, sıkıcı konuşmacılar söz konusu olduğunda, izleyicinin retiküler aktivasyon mekanizması devreye girer ve tekdüze bir sesle yapılan sunumlarda ayakta uyunur. Ses tonunu, çekimi ve yüksekliği, sunumun içeriği ile çeşitlendirerek, izleyicinin beyinlerine bir dizi uyanma çağası iletirsiniz. Bu da, sunumun etkisi ve hatırlanılabilirliğini büyük ölçüde artırır.
Duraksama
Aaa, şey, duraksama, bilirsiniz, hmmm, sesi kullanmanın, aaaa. önemli bir, yani, parçasıdır. Ortalama konuşmacı, duraksamaktan korkar. Sonuçta birçok insan ya çok hızlı konuşur, ya da "aaa", "hmm", "şey", "yani” gibi doldurma sesleri kullanır.
Lao Tzu, Tao Te Ching'inde şu düşünceyi ileri sürüyor:
Bisikletin otuz tekerlek telini bir yapan göbekteki boşluklardır,
Boşluklar sayesindedir ki tekerlek döner
Testinin kalıplanmasında kilin faydası
Yokluğunun yaratacağı boşluktan gelir
Evin camları ve kapıları
Boşlukları için kullanılır
Olmayan bize yardım eder böylece
O’ un kullanmamız için.
Duraksama: sözcüklerinize yaşam veren göbektir, boşluktur. Duraksama ile nefes almaya, kendinizi odaklamaya, düşünmeye zaman bulursunuz. İzleyici ise mesajınızı özümseyip kavramak için bir fırsat yakalar. Duraksama güven iletir, çünkü izleyicinin dikkatini çeker.
Kendi sesinizi dinleyerek, "durabilirliğinizi" geliştirin. Duraksamaları uzatmayı deneyin. Uygun zamanlamayı bulun. Doldurma sözcüklerinizin sıklığını farkedin ve onları elemeye çalışın. Hımlayıp şeyleyeceğinize, duraksayın.
Duruş ve Nefes
Sesiniz, nefesinizin üzerinde yükselir. Serbest nefes sesinizi özgürleştirir; dengeli, geniş ve dik bir duruş ise nefesinizi. Temel duruş ve hareket kolaylığım geliştirdikçe, nefesiniz ve sesiniz pekişecektir.
Yorucu bir konuşma programının yanı sıra, arada sırada ateşlenip nezle olmama rağmen, sesimi hiç yitirmedim. Sesimi doğal. anlamlı ve içten bir biçimde kullanmama ve beden dilini yakalamamı sağlayan bir yöntem uyguluyorum. Aynı yöntem; kendime dair bilgimi geliştirmek, alışkanlıktan değiştirmek ve korkuyu dönüştürmek için de etkili bir araç. Bu, ilk bölümde psiko-fiziksel sağlığı ele alırken değindiğimiz Alexander tekniği. Bu teknik; Julliard ve Kraliyet Drama ve Müzik Akademileri gibi dünyanın en iyi tiyatro ve müzik okullarında öğretilmekte. Pek çok büyük performans sanatçısının sırrı bu teknik. Paul Newman, Joanne Woodward, Sting. John Cleese. Mary Steenburgen. Sir George Solti, Paul McCartney, John Houseman, Jennifer Jason Leigh, Hal Holbrook ve Sir lan McKellen. bunlardan bazıları. Alexander tekniği dersleri; duruşunuzu, nefesinizi, sesinizi ve genel sunum gücünüzü geliştirecektir.