ANA TEKNİK
1. Meditasyon yapmak için, gürültü, ses ve diğer etkenlerden yeterince uzak bir yer seçin.
2. Hareketsiz, dengeli, dik ve rahat oturun.
3. Sessiz, yavaş, yumuşak ve düzenli olarak, burun deliklerinden aşağı, karnınıza soluyun.
4. Dikkatinizi ya soluk alıp verişinizi izleyerek ya da burnunuzun ucuna, burun deliklerinize, göbeğinizin altına karnınıza yönelterek solunumunuz üzerinde toplayın. Solunumunuz karından olduğu için, karnınızın alt kısmı çok etkili bir odak oluşturur.
5. Soluk verişlerinizi birden ona kadar sayın ve yeniden birden başlayın. Birinci soluk veriş bir, ikinci soluk veriş iki...onuncu soluk veriş on olmak üzere ve yeniden birden başlayın. Buna meditasyon süresince devam edin.
6. Dikkatinizi dağıtan etkenlere, aklınızdan geçen hayal ve düşüncelere karşı, rahat, pasif bir tutum içinde olun. Dikkatinizin, soluk verişlerinizi saymaktan uzaklaştığını sezdiğiniz zaman, yeniden solunumunuz üzerine konsantre olun; soluk verişlerinizi yeniden saymaya başlayın. Bunu gerektikçe tekrarlayın ve rahat, pasif halinizi sürdürün.
Önceki bölümde, oturarak meditasyon yapmanın temel koşullarını anlattık. Bunların en önemlileri bildiğiniz gibi; doğru oturuş, doğru solunum ve doğru farkında oluş-seziş, olarak sıralanır. Meditasyonun doğru olarak yapılabilmesi için bu üç koşul uygulanmalıdır.
Doğru solunum, karından solunum anlamına gelir (sessiz, yavaş, yumuşak, düzenli bir karından solunum). "Uyumlu" sözcüğü bütün bunları içeren tek sözcüktür. Doğu'nun çeşitli meditasyon yöntemleri arasında, rahatlamak için bilerek solunum uygulamak en geçerli yöntemdir. Bu Hindular, Taoistler ve Hindistan, Tibet ve Japonya'da bulunan pek çok okuldaki Budistler tarafından uygulanmaktadır. Solunumla meditasyon geleneği yalnızca zihinsel sükuneti sağlamakla kalmaz, fiziksel ve zihinsel sağlığı da daha iyiye götürür. Ruhsal tedavi teknikleriyle de ilişkisi vardır. Biz bu yöntemi, Sufi uygulamalarında ve başta doğu Ortodoks kilisesi olmak üzere, Hristiyanlar'ın, derinden dua etme şekillerinin bir parçası olarak görüyoruz.
MEDİTASYON İÇİN İDEAL OBJE
Meditasyon yaparken solunumun çok değerli, hatta bazılarına göre ideal bir obje olmasının tartışılmaz nedenleri vardır.
Solunumla meditasyon, meditasyonun birinci ve ikinci bölümlerde belirtilen tüm yarar ve amaçlarını gerçekleştirmesi nedeniyle çok etkili bir yöntem olarak övülmektedir. Bu yarar ve amaçlara; daha enerjik oluş, sağlıklı yaşam, dengeli bir sinir sistemi, derin bir rahatlama, sükunet, zihin açıklığı, duygu ve düşünceleri kontrol edebilme, konsantrasyonun, fiziksel gücün, ruhsal dengenin gelişmesi gibi haller girmektedir.
Yüzlerce yıldan beri, doğunun psikolojik dinleri, uyumlu solunumun sağlık ve rahatlama açısından önemini tanıdılar. Solunum mekanizması ile, önceki bölümlerde anlatılan psikolojik durumlar arasındaki ilişkiden pratikte yararlandılar. Sıkıntılı ve heyecanlı olduğumuz zaman, hızlı, şiddetli ve sesli soluruz. Aksine, sessiz ve sakin olduğumuz zaman yavaş, sessiz, yumuşak solunum yaparız. Krizler ve zorlanma anlarında soluğumuzu tutarız. Solunum ile heyecansal yapımız arasındaki bu ilişkiyi hem kendimizde, hem de başkalarında kolayca görebiliriz.
Bu yöntem, Dr. Benson'ın, meditasyon yapanlar üzerindeki bilimsel araştırmalarında belirttiği gibi derin gevşeme, rahatlama aşamalarını getirir. Solunuma konsantre olarak yapılan meditasyon, bedeni ve zihni rahatlatır. Solunuma konsantre olarak meditasyon yapmak, psikolojik ve fiziksel rahatlamaya ulaşmak amacıyla meditasyon yapanlar için herhalde en iyi yoldur. Sessiz ve derinden yapılan bir solunumu dinlemek, sinir sistemini yatıştırır ve dengeler. Adalelere ve zihne önemli sayılacak derinlikte ve kalitede bir rahatlama getirir. Gerilim düğümlerinin çözüldüğü, zihindeki karışıklıkların düzeldiği duygusu uyanır. Bir süre sonra meditasyon uygulayan kişi "solunum yaptığı değil”, "solunum olduğu" duygusuna kapılır. Giderek benlik duygusu kaybolur ve yalnız "solunum" kalır. Bu, egodan kurtulmak için uygun olan bir psikolojik ortamdır. Yoga üstatlarına göre meditasyon yapan kişinin kendini bırakabilmesi, egoyu aşabilmesi için şarttır.
Solunumun mükemmel bir meditasyon objesi olmasının çok pratik bir nedeni vardır. Her yerde bizimledir ve her zaman kullanılabilir.
Solunum ile, yaşıyor olmak birbirine çok yakından bağlıdır. Besin ve su olmadan bir müddet, havasız yalnızca birkaç dakika yaşayabiliriz. Solunum istem dışı olarak, yaşamımız boyunca sürer; fakat çalışması hem istemli sempatik, hem istemdışı parasempatik sinir sistemi tarafından uyarılır. Solunum yapmak zorunludur ve parasempatik sinir sistemi, solunum organlarının ve akciğerlerin hava alıp, havayı kullanıp geri vermesini gerçekleştirir. Buna karşın, şarkı söylerken, su altında yüzerken, zararlı gaz ve buharlardan korunmak ve buna benzer gerekli durumlarda solunumu yavaşlatmak, hızlandırmak ya da tutmak elimizdedir. Solunumu düzenleyebilme yeteneği, Yogilerin çok zor hareketleri yapabilmek için yararlandıkları en önemli vasıtadır.
'Meditasyon SOLUK VE RUH
Doğu'da solunuma konsantre olarak yapılan meditasyona duyulan saygının, soluk ile "ruh” arasındaki bağlantıdan kaynaklandığı söylenebilir. Bazı doğu dillerinde "soluk" için kullanılan sözcük ile "ruh" için kullanılan sözcük aynıdır. Sanskritçe bir sözcük olan "Atman", yani insanın benliği, ruhu, aslında "soluk" anlamına gelir. Almanca bir sözcük olan "Atem" (soluk) de aynı köktendir. Doğunun birçok kültüründe "soluk", maddeyle ruh, bedenle ruh arasında bir köprü, bir aracıdır. Fakat, bir İngiliz şairi olan Tennyson, Atman için "soluktan daha yakın" demiştir. W.B. Yeats'e şiirlerini nasıl yarattığı sorulduğunda, "bir ağız dolusu havadan" karşılığını vermiştir.
Solunum sırasında, havanın içeri ve dışarı akışı, Hindistan ve Çin Yogileri’ne göre, evrendeki negatif ve pozitif enerjilere bağlıdır. Çinliler bunları Yang ve Ying olarak adlandırırlar. Hint Yogileri'nin "prana" dedikleri bir kozmik enerji kavramı vardır. Bu güç, havada konsantre olarak bulunur ve düzenli solunumla birleştirilen meditasyon yoluyla bedende psikolojik ve ruhsal güce çevrilebilir. Prana, yaraları iyileştiren güçtür; ve yönlendirilen prana iyileştirme gücünü taşır. Çin metafiziğinin içine aldığı, solunum ve kozmos arasındaki bağlantı, A.C. Graham tarafından çevrilen ve Taoizm felsefesinde bir klasik olan, M.S. 300 yıllarında yazıldığı sanılan "Lieh Tzu'nun Kitabı" adlı eserin birinci bölümünde anlatılır. Lieh Tzu'nun kozmolojisi ve Çin metafiziği genelde ch'i "soluk” ve "hava nın evrenin ana maddesi olduğunu varsayar. Ch'i sürekli olarak katılaşır ve erir; evren ch'i nin yoğunlaşarak var olmasıyla oluştu; daha temiz ve hafif olan ch'i yükselerek cenneti, daha ağır ve kirli olan ch'i ise düşerek yeryüzünü oluşturdu. Hareketli, açılan, genişleyen ch'i ye Yang denildi; hareketsizleşen, kapanan ch'i ye ise Ying adı verildi. Hareket ve hareketsizlik, aydınlık ve karanlık, erkek ve dişi, katı ve yumuşak gibi ikilemler, Tao Te King'in beşinci bölümünde anlatılmıştır. Cisimler, cennetin aktif ve hafif olan Yang soluğu tarafından oluşturulur, yeryüzünün pasif ve yoğun olan Ying soluğu tarafından şekillendirilir ve zamanı gelince eriyip, geldikleri hiçliğe dönerler. İnsan bedeni, cisimleşmiş, şekillenmiş yoğun ch'i dir; içinde "soluk" ve "hayati enerji" olarak dolaşan, daha saf ve hareketli ch'i tarafından harekete geçirilir.
Lieh Tzu; rüzgarlara binip sürme gücünü elde etmenin mümkün olduğunu söylemiştir. Kendisine bu gücü hakkında sorular yöneltildiği zaman filozofik bir açıklama yaparak, "Ben aklımı engellemeden, istediği gibi düşünmeye bırakırım. Düşüncelerimin peşine takılmam, sadece onların geçişini izlerim. Sonunda gerçek, sezgisel düşünceler gelmeye başlar ve giderek her şeyle 'bir' olduğumu, bu tanımlanması olanaksız uyumu hissederim." Böyle bir uyum içinde olmak insanda, havalanıp uçuyormuş gibi sübjektif bir duygu yaratabilir. Solunuma konsantre olarak yapılan meditasyon, "soluk almak"tan çıkıp "soluk olma" duygusuna erişilen aşamada, meditasyon yapan kişiyi yaşamın akışı ya da Çinlilerin deyimiyle, Tao ile uyum sağlamaya götürür. Ruhsal bağımsızlık, mistik çalışmaların amacıdır ve mistik literatürde hava hareketleri bunun yinelenen sembolüdür.
KOLAY BİR UYGULAMA
Yeni başlayanlar solunuma konsantre olarak yapılan meditasyonu kısa zamanda kavrarlar ve çok tatmin edici bulurlar. Bu yöntem, sadeliğin getirdiği yararlar içerir.
Baş, boyun ve sırtınızı dengeli bir halde tutarak, önceki bölümlerde anlatılan duruşlardan birini uygulayarak hareketsiz oturun. Böylece, pasif olarak solunumunuzun farkında olacaksınız. Soluk alış, kısa bir duraklama, kirli havayı akciğer ve solunum yollarından veriş, yine kısa bir duraklama ve yeniden solunuma başlayış. Soluk alış ya da verişin başlangıcı, ortası, sonu sürekli olarak hissedilmelidir. Eğer dikkatiniz dağılırsa, yeniden meditasyon objesi üzerinde toplayıp orada tutmaya çalışın. Dikkatin kayması kaçınılmaz bir olaydır ve normal karşılanmalıdır. Meditasyon deneyimleri arttıkça, dikkat kendiliğinden ve kolayca solunuma döner. Yeni başlayanlara bazen soluklarını birden ona kadar saymaları ve yeniden başa dönmeleri önerilir. Sayım, ya soluk alışta ya da soluk verişte olmalıdır.
Dikkati üzerinde toplamak için en iyi noktanın neresi olduğu konusunda farklı görüşler vardır. Soluk alış ve veriş yerine bedenin daha belirli bir parçası üzerine de konsantre olunabilir. Bazı meditasyon ekolleri, burun ucu ya da deliklerini seçerler. Yine de, karın en popüler algılama merkezidir. Eğer önceki bölümlerde öğretildiği gibi karından solunum yaparsanız, göbeğin etrafındaki ve altındaki hareketlerden belirgin bir şekilde etkilenirsiniz ve göbek ya da hemen altındaki bir nokta dikkatin toplandığı yer olur.
Okuyucunun yapabileceği en iyi şey, hemen solunuma konsantre olarak meditasyona başlamaktır. İleride pasif sezgiyi geliştirmek için 'soluk'dan başka objeler kullanan diğer yöntemleri deneseniz bile, solunumun hissedilmesi; dinginliği ve pasifliği sağlamak, zihni yatıştırmak ve etkili bir meditasyon için gerekli olan "iç durumu" oluşturmak için her zaman yararlı bir çalışmadır.
Geniş anlamda ele alınırsa, solunuma konsantre olarak meditasyon uygulamasının iki yolu vardır. Birinci yol, iradi olarak solunumu düzenlemektir. Bu kontrol belirsiz bir kontrol olsa da, yine kontroldür. İkinci yol, solunuma iradi bir kontrol getirmeden, meditatif farkındalığı kullanmaktır. Aslında, sadece dikkatin birkaç dakika sürdürülmesi, solunumun sayı ve kalitesini yavaş yavaş değiştirir; solunum yavaşlar, yumuşar, sessizleşir ve daha düzenli olur. Meditasyon yaparken her iki yöntemle de amaçlanan budur. Pasif sezgi, meditasyonun en kusursuz yöntemidir. Budistler bunu, solunumun bilinçlenmesi olarak tanımlar ve bu yöntemin, Buda'nın kendisi tarafından uygulandığını söylerler.
Bir ikili yaklaşım daha vardır. Birinci yaklaşıma göre, solunuma konsantre olarak meditasyon, başka bir yönteme başlangıç olarak kullanılır. İkincisinde ise kendisi başlı başına bir meditasyon yöntemidir. Başka bir meditasyon şekline başlamak için kullanıldığı zaman solunumun farkında olma egzersizi beş dakika uygulanmalıdır. Bunun, sinir sistemini yatıştırdığı, dikkatin toplanmasına yardım ettiği, düşünceleri sakinleştirdiği, daha ince ve derin bilinç düzeylerine çıkardığı görülecektir.
YOGA SOLUNUM KONTROLLERİ
Belli başlı mistisizm ekolleri, yavaş solunumun zihinsel sükunet getirdiğini ve solunumun hissedilmesinin, meditasyonu uygulamada çok önemli bir rol oynadığını kabul etmişlerdir. Hindistan Yogası, bütün mistik sistemler içinde en eski olanı ve en geniş solunum kontrolü sistemlerine sahip olanıdır. Upanişadlar'da da solunumun hissedilmesinin önemine değinilmektedir. Geçen bölümlerde gösterildiği gibi, solunum düzenlenmesi klasik Soylu Yolun sekiz basamağına ya da Yoga’nın babası sayılan Patanjali'nin düzenlediği Raja Yogaya dahil edilmiştir. Bu basamaklar ahlaki yaşam kuralları ve görüşleri ile başlar, solunum kontrolü ve ardından mistik bilince (samadhi) ulaşan meditasyon aşaması ile sürer.
Temelinde Tantrik olan Hatha Yoga egzersizleri, binlerce Avrupalı ve Amerikalı tarafından, özellikle beden hareketleri nedeniyle uygulanmaktadır. Bunlar beden esnekliği, enerjinin korunması ve adale gevşemesi için çok mükemmel yollardır. Sinir sisteminin ve bedendeki hormonların dengelenmesinde etkilidirler. Tüm bunlara koşut olarak da zihinsel huzur sağlarlar.
ÇINLI UYGULAMASI
Solunumla meditasyon, Çinli Taoist ve Budist uygulamaları ile yakından bağlantılıdır. Bunlarda da karından solunum önemle önerilir. Felsefi Taoizm'in üç önemli öncüsünden biri olan Chuang Tzu, "soluğun topuklarımızda olduğunu" bu anlamda söylemiştir. Topuklar üzerinde daha doğrusu yukarı dönük tabanlar üzerine oturmak, Chuang Tzu döneminde meditasyonun temel duruşu idi; daha sonra Hintli usulü bacakları çaprazlayarak oturuş tarzı bunun yerini aldı.
Chuang Tzu'nun yazılarında hsin chai ya da "kafanızı boşaltın" anlamındaki sözleriyle ilgili olarak, Taoizm ve Zen üzerine pek çok kitap yazmış bir Kapusin Rahibi olan Thomas Merton’un yaptığı çeviri aşağıdadır:
Meditasyonun amacı üzerine konsantre ol.
Kulaklarınla dinleme;
Aklınla değil, solunumunla.
Kulaklarınla duymayı bırak,
Kafandaki hayallere son ver.
Solumak; kendini boşaltmak ve Tao'yu beklemektir.
Tao yalnızca boşlukta bize katılır.
Bu boşluk, boşaltılmış zihindir.
Çin Yogası, bazı Hint Yoga ekollerinde olduğu gibi, solunum kontrolü egzersizlerini, sağlığı daha iyileştirmek ve yaşamı uzatmak için uygular. Bu yaklaşım Taoizm'de ve Chuang Tzu'nun çağdaşları arasında görülür. Çünkü filozof, fiziksel sağlık ve uzun ömür peşinde koşarak Tao'nun felsefesini unutanlardan yakınıyordu. "Ağız açık olarak üflemek ve soluk alıp vermek, kirli havayı atıp yenisini almak, zamanını uyuyan bir ayı gibi geçirmek, boynu bir kuş gibi uzatmak, bükmek..." tüm bunlar uzun ömürlü olma arzusunu gösteriyor. Solunumlarını hünerle işleyen öğrenciler, bedenlerini besleyen ve P'eng Tsu kadar uzun yaşamı dileyen kimseler hep aynı özlemi taşırlar. Bununla ilgili eleştirilere bugün de, öncelikle Yoga'nın mistik ve ruhsal yönleriyle ilgilenen kimselerin, genelde Yoga'nın bir kültürfizik aracı olarak uygulanmasını kınamalarında rastlanmaktadır.
Lu K'uan Yunun "Çin Meditasyonu'nun Sırları" adlı kitabı, Çinlilerin, solunumu sağlık ve mistik düşünüş yolunda ne kadar geniş bir anlamda kullandıklarını gösterir. Bu kitap, Şan (Japon, Zen) Saf Ülke ve T'ien T'ai (Japon, Tendai) ekollerinde, Taoist ve Budistler tarafından uygulanan ve öğretilen meditasyon yöntemlerini vermektedir. Solunumun hissedilmesi, meditasyonun her ekolünde ana teknik olarak ya da diğer tekniklere hazırlanmak için başlı başına bir rol oynar.
Solunumun hissedilmesi üzerine kurulan T'ien T'ai (Tendai) öğretileri özellikle eksiksiz ve ayrıntılıdır. Okul, adını orijinal yuvası olan Tendai Dağları'ndan almıştır. K'uan Yu, yirminci yüzyılda yaşamış bir Çinli yazarın "Altı Engin Dharma Kapısı" (Lu Miao Fa Meng) nı anlatan öğretisinin, Wa Kuan Manastırı’nda üstat 1. Chih ya da Chih Che’nin düşünüş şekline uygun bir çevirisini yaptı. 1. Chih, Tendai Okulunun dördüncü patriği idi. M.S. 598 yılında öldü.
Sanskritçe bir sözcük olan dharma’nın (Pali dilinde dhamma), "yasa", "doktrin", "öğretim”, "sorumluluk", "hakikat", "madde", "zihinsel dunundan da kapsayan pek çok anlamı vardır. 1. Chih in meditasyon yöntemi, giderek derinleşen bir şekilde solunumun hissedilmesi, bilincine varılması temeline dayanır ve Budist okullarda öğretilen solunumla meditasyon uygulamalarını içerir. Solukların sayılması, solunumun izlenmesi gibi. Bunu belirtmekte yarar var; çünkü, obje ne olursa olsun, her şekli ile konsantrasyon ve sezginin sürdürülmesine dayanan etkili bir meditasyon uygulamasını burada izleyebiliriz. Bu uygulama önceki bölümlerde anlatılmış ve Patanjali tarafından, ünlü Yoga Sutralar'da sistemleştirilmiştir. Zorlamasız konsantrasyon, meditasyon yapanla, meditasyon objesi arasında uyumlu bir dengenin kurulmasını sağlar; burada obje 'soluk'dur. Bu yöne doğrultulan dikkat, meditasyonun sükunetine erişinceye dek devamlı ve düzenli olarak sürdürülür. Bu işlem, süje ve obje, doğalın ötesinde birleşene dek devam eder. İkilik son bulur ve Zen Budistler'in söylediği gibi kişi "öz varlığını" bulur.
"Çin Meditasyonunun Sırları'ndan alınan "Altı Engin
Dharma Kapısı‘ını biraz değişikliğe uğramış şeklikle veriyoruz.
Altı Engin Dharma Kapısı, solunumu esas alır ve kusursuz bir meditasyon yöntemidir. Bu yöntem şunlardan oluşur: 1. Saymak. 2. İzlemek. 3. Durdurmak (chih). 4. Düşünmek (kuan). 5. Geri dönüş. 6. Temizlemek.
1. Saymak nedir? Bu, iki evreli solunumun sayılmasıdır:
a) Sayarak uygulama. Meditasyon yapan kişi, solunumunu düzenledikten sonra, soluk alırken ya da verirken ağır ağır birden ona kadar sayar. Dikkatini bu sayma işlemine vermelidir ki aklı başka yönlere kaymasın. Eğer on'a ulaşmadan önce aklına başka düşünceler gelirse, geri dönüp tekrar birden saymaya başlamalıdır. Sayarak uygulama budur.
b) Sayarak gerçeğe ulaşmak: Zamanla meditatör, düzenli olarak ona kadar saymaya alışır ve solunum, sonunda sayılamayacak kadar hafifleşir. Bu, sayarak gerçeğe varmaktır.
2. Bu aşamada saymayı bırakıp solunumun izlenmesi yöntemi uygulanır. Bunun da iki evresi vardır.
a) Soluğu izleyerek yapılan uygulama. Burada zihin, soluğun gelgit'i ile birleşecektir.
b) Soluğu izleyerek gerçeğe ulaşmak: Zihin giderek temizlenir ve hafifler; meditatör soluk süresinin uzun ya da kısa oluşunu fark eder. Daha sonra soluğun, bedeninin tüm gözeneklerinden geçtiğini hisseder. Zihinsel faaliyet artık donmuştur. Bu, soluğu izleyerek gerçeği görmektir.
3. Meditatör, giderek, soluğu izleme yönteminin yeterli olmadığını ve chih (durdurma) ile değiştirilmesi gerektiğini anlar. Bunun da iki evresi vardır.
a) Durdurmanın uygulanması. Soluğunu izlemeyi bıraktıktan sonra, meditatör, bilerek gibi görünse de aslında farkında olmadan zihnini burnunun ucuna fiks eder.
b) Durdurma ile gerçeğe ulaşmak. Bu egzersiz sırasında meditatör, birdenbire bedeninin ve bireyselliğinin tamamen kaybolduğu hissine kapılarak bir sessizliğe, hareketsizliğe (dhyana) girer.
4. Bu evrede meditatör, dhyana'nın iyiliğini bilmekle beraber hareketsizlik halinde kalmamak, geri dönmek zorundadır. Böylece, iç dünyasına dalar. Bunun da iki evresi vardır.
a) İç dünyaya dönmeyi uygulamak (kuan). Böyle sessizlik halindeyken kişi, boşlukta esen, adeta yoktan var olan bir esintiye benzeyen, temiz ve hafif soluk alıp verişini çok yakından izlemelidir. Bu iç dünyaya dönmeye, öz benliğini bulmaya çalışmaktır.
b) İç dünyaya kavuştuğunu ve gerçeği anlamak. Zamanla, azar azar zihni açılacak ve soluğun tüm bedenine gözeneklerden girdiğini hissedecektir.
5. Uzunca bir süre iç dünyaya dalma çalışmalarını uyguladıktan sonra bunu geri dönüş izlemelidir. Bunun da iki evresi vardır.
a) Geri dönüş yönteminin uygulanması. Dikkati soluğu denetlemeye yöneldiği zaman süje, zihin, denetleyen ve obje, soluk, denetlenen olarak belirir. Bunlar bir ikilinin en son iki ucudur ve mutlak bir bal değildirler; böylece, gerçek ve düşünen zihne geri döndürülmelidirler.
b) Soluğu denetleyen bu denetim, zihinden kaynaklandığına göre, sona ermesi de zihin yoluyla olacaktır. Yükseliş ve düşüş sona eriş, aslında gerçek olmayıp hayali olduğundan, yükselen ve düşünen akıl-zihin, su dalgalarına benzer; dalgaların gerçek yüzü su kütlesi durulduktan sonra görülebilen su yüzeyi değildir. Öyleyse, bu yükselen ve düşen akıl-zihin de kişinin öz benliği değildir. Biz bu var edilemeyen öz benliğin kendisini inceleyemeyiz.
6. Bu gerçeği gördükten sonra, geri dönüş fikri devam eder. Bu da arınma ve safiyet üzerine kurulan ve iki evreli meditasyonla silinip atılır.
a) Temizleyip arındıran yöntemin uygulanması. Zihnin saf ve temiz olduğu, ayrıcalıklarla uğraşmayı bıraktığı zamanki uygulamadır.
b) Arınmış ve saf oluş halinin gerçekleşmesi. Zihnin, sahte düşüncelerden uzak, durgun sular gibi sessiz olduğu zaman gerçek aklın belirmesi ile izlenir; bu, dalgaların durulup suyun düzgün görünmesine benzer.
Solunumla meditasyonun Çinli Budistler tarafından uygulanan şeklinden doğan üç nokta incelemeye ve geliştirmeye değer. Birincisi, Budist ekollerinde en çok uygulanan, dikkatin, solunumu sayarak toplanmasıdır. Bunun ardından gelen ikinci nokta soluğun izlenmesidir. Üçüncü nokta, meditasyon sırasında dikkatin odaklaşacağı yerin kesinleşmesidir. Bu yer burnun ucu olabileceği gibi, karında göbeğin hemen altında bir odağı, deneyimleri sonucu daha iyi bulanlar da vardır.
SOLUKLARIN SAYILMASI
Doğunun meditasyon merkezlerinde yeni başlayanlara önce soluğun sayılması, birkaç hafta ya da ay sonra, saymayı bırakıp soluğu izlemeleri söylenir; bu tüm dikkatlerini solumaya vermeleri demektir. Bu iki yöntem birbiri ardına uygulanabilir. Katsuki Sekida, "Zen Eğitimi" adlı el kitabında "Öğrenciler diğer egzersiz şekillerini uygulamaya başlasalar bile, zaman zaman soluk saymaya yeniden dönmelidirler," diyor.
Bazı Hintli ve Tibetli Yogiler buna benzer yöntemleri, sayı saymak yerine kutsal bir hece olan ’OM'u hayal edip karında yerleştirerek uygularlar.
KARINDAKİ MERKEZ NOKTASI
Solunumla meditasyon uygulamasında, dikkatin toplanacağı en iyi noktayı seçme sorunuyla karşılaşılır. Lokalize olan dikkatin daha etkili olduğu varsayılır. Böyle bir noktaya yönelmek, doğuya ait kitaplarda, bir maymunun kazığa bağlanmasına benzetilir ve aklın "maymunca gevezeliklerini" susturmaya yardım eder. Asırlık bir Doğu geleneği, göbeğin beş ile sekiz santim altındaki bir noktayı "maymunca düşüncelerin" bağlanacağı en etkili direk olarak seçer.
Bazı eski kitaplar, dikkatin iki gözün arasına toplanmasını önerir. Biz buna, yukarıda verilen Taoist yöntemde rastladık. Yazarın görüşüne göre, dikkatin gözler arasında toplanması, deneyimi az olanlarda gözlerin yorulmasına neden olabilir. Solunumla meditasyonda dikkati, hava akımının en belirgin olduğu noktaya, yani burun deliklerinin girişi ve bunun daha gerisine toplamak uygundur. Başka bir nokta da boğazın gerisidir.
Japonlar, aşağı karındaki anahtar merkezi "tanden" olarak adlandırırlar. Bu kavram Zen'den, judo ve sumo güreşlerine dek birçok alanda kullanılır.
BAMBU YÖNTEMİYLE SOLUK VERME
Katsuki Sekida, meditasyon süresince aralıklı ya da dalgalı bir soluk verme yöntemi öğretir ve bunun tandeni güçlendiren, düşünmeyi durduran bir yol olduğunu söyler. Uzun bir soluk verme, ya bir seri duraklamalarla kesilir ya da kesintisizdir; fakat karından gelen küçük itmelerle defalarca zorlanır. Her iki yol da zihni, tanden'e yöneltir ve onu güçlendirir. Aynı zamanda, içten söylenen bir sözcük ya da mantra da kullanılır
KALBİN YERİ
Karın bölgesinin, meditasyon yaparken dikkat odağı olarak önemi üzerinde durduğumuz bu bölümü kapamadan önce, kısaca bu uygulamanın Hristiyan ruhsal deneyimlerindeki yerini görelim. Daha çok, doğu Ortodoks Kilisesi dua ve meditasyonlarında görülür. Mount Athos rahipleri, göbeğe konsantre olmakla solunum kontrolünü birleştiren omphaloskepsis dedikleri bir geleneğe sahiptirler. Karnın ortası "kalbin yeri" olarak adlandırılır ve ruhsal güçlerin kaynağı olduğu söylenir. Hristiyan, Taoist ve Budist uygulamaları arasındaki kavram ve deneyim benzerlikleri, yeni Teolojist Simeon'a dayandırılan "Kutsal Dua ve Dikkat Yöntemi"ndeki öğreti okunduğu zaman açıkça görülür. Aşağıda sunulan iki pasaj Jean Gouillard tarafından, Petite Philocalie de la Priere du Coeur (Paris, 1953)’a aktarılmıştır.
"Sessiz bir hücrede, ayrı bir köşeye otur ve söyleyeceklerimi uygula. Kapıyı kapa ve zihnini geçici olan tüm objelerin üzerine yükselt. Sakalını göğsüne dayayarak gözlerini ve onunla birlikte tüm zihnini karnındaki merkeze yönelt. Kolayca soluk alamayacak şekilde burnundan geçen havayı bastır ve zihninden, ruhsal güçlerin odaklanmaktan hoşlandığı kalbin yerini bulmak için, bağırsaklarının içini araştır. Başlangıçta karanlık ve inatçı bir donukluk bulabilirsin; fakat direnirsen, gece gündüz denemeyi sürdürürsen bir mucize, sonsuz bir mutluluk bulacaksın.”
"Sana öğütlediğim şekilde otur, zihnini düzenle ve burun deliklerine yönelt; soluğun kalbe ulaşmak için tuttuğu yol budur. Zihnini, aldığın havayla birlikte, iterek, zorlayarak kalbinin olduğu yere indir. Oraya varışını büyük bir sevinç izleyecektir ve asla pişman olmayacaksın. Nasıl ki ayrıldıktan sonra evine dönen bir adam karısına ve çocuklarına kavuşmanın sevincini tadarsa, zihin de bilince kavuşmanın haz ve sevinciyle dolup taşacaktır. Zihin önce kendi dışındaki objelerden soyutlanmaya ve içe dönüşe istekli olmayabilir ama bir kez deneyimledikten sonra dışarılarda dolaşmaktan hoşlanmayacaktır. Çünkü 'Tanrının Hükümdarlığı' içimizdedir."
'Sakalın göğüse dayanması'nın önerilmesi ilginçtir; çünkü, bu yolla çenenin kilitlenmesi (jalandhara bandha), Hindistan Yogası'nda soluğun idare edilebilmesi için kullanılan yöntemin aynısıdır.
Hristiyanlık'da Doğunun etkisinin ne ölçüde olduğu, uzun zamandan beri bu konuyla ilgilenen profesörler arasında tartışılmaktadır. Bu akademik sorun burada işlenmeyecekse de, Doğu Ortodoks Kilisesinin bazı yönlerden, Doğu ile Batı arasında bir köprü kurduğu söylenebilir.