KENDİ KENDİNE GEVŞEMEYİ BAŞLATMAK ve SÜRDÜRMEK
Kendini salıvermek gerçekten gevşeme sağlamanın temelinde yer alan bir olgudur. Bu zihinsel durumu iyi yaşamak için, bizim örneğin "kolumun kaslarını yatıştırıyorum" biçimindeki dolaysız söylemi hiç kullanmadığımıza dikkat edin. Tam tersine, "kol kaslarının yatışmasına olanak sağlıyorum" diyoruz. Büyük ölçüde ters sonuca ulaşma riskini taşıyan kendini salıvermenin aksine bir tutum olarak, çok fazla irade eklememek önem taşır. İsteğimize, dileğimize ÇFEİ* koymamalıyız.
Bu, hiçbir çaba harcamayıp işi oluruna bırakmamız anlamına kesinlikle gelmez. Öğrenmek, bilgilerimizi geliştirmek için, tüm çalışma yeteneğimizle her zaman işin içine girmek zorundayız. Eylemin geliştiği anda kendimizi salıvermek, bilgimizin engelsizce yansıması için son derece olumlu bir tutum halini almaktadır.
’ÇFEİ: Çok fazla eklenmiş irade.
Dersleri yoklama anında değil, daha önce öğrenmek gerekir. Buna karşılık, sınav günü kendini salıvermek çok iyi bir bellek, daha büyük bir yoğunlaşma sağlar.
Koşmayı yarışma günü değil, antrenmanlar sırasında öğrenirsiniz. Kendimizi salıverme, bize G günü işaretli seviyemize erişmek olanağını sunacak ve olayın öneminden kaynaklanan heyecan fazlalığı belki de kendi rekorumuzu kırmamız için gerekli olan dürtü niteliğini alacaktır. Örnekler sonsuzca çoğaltılabilir. Eminim ki, sizin de belleğinizde, yaşadığınız olaylardan birkaç örnek yer almaktadır.
Dış uyaranları azaltmak. Dıştan gelen uyaranların azalması gürültüsüz, loş ışıklı bir yerin seçimi ve derin gevşeme anında kişinin odada yalnız olması yoluyla başlatılır. Gürültünün, ışık fazlalığının ve insanın çevresindeki karışıklığın kaçınılmaz bir biçimde, belirli bir ölçüde beyinsel eyleme yol açtığı, bunun da beden düzeyinde bir gerginlik yarattığı kolayca anlaşılır. Bu durumda bu dış uyaranları azaltmak gibi sıradan bir önlem kassal gevşeme sürecini başlatır.
*Se preparer aux examens et concours par la sophrologie, (Sofroloji Yoluyla Sınavlara ve Yarışmalara Hazırlanmak), Retz Yayınları; La Sophrologie, ehemin vers la con- science (Sofroloji, Şuura Giden Yol), Rocher Yayınları.
Gevşeme olgusu bu denli doğallıkla yer ettiğine göre, neredeyse otomatik olan bir sürece boyun eğiyoruz demektir. Rahatça uzanmış bir halde gözlerimizi yumduğumuz andan başlayarak, karşılıklı endüklenen ve sebep sonuç yasasına yanıt veren olaylar sıralanacaktır. Bu sarmal biçimindeki endüklenme daha önceki iki kitabımda enine boyuna açıklandığından[1] burada yeniden ayrıntılı yorumlara girmeyeceğiz. Sadece temel şema üzerinde durup düşünelim.
Sakinleşmek. Derin gevşeme koşulu altında... gevşeme sarmalı başlayabilir.
İlk önce gerginlikten kurtulacak kaslar kol, bacak ve kimi zaman bazı sırt kaslarıdır. Bu yeni kassal durum, beynin, analizden sonra, pek çok sakinleşme mesajı gibi algıladığı kimyasal ve fiziksel değişiklikler yoluyla yansır.
Gevşeme durumunu derinleştirmek. Sarmal sürdürülüyor... gevşeme koşulu altında... Artan zihinsel sakinleşme, bu durumda bedensel gevşemenin genelleşmesini ve derinleşmesini sağlar. Demek oluyor ki, bedensel gevşeme sadece çeşitli organların ve kan damarlarının kas kitlesini değil, kas dokularım da, psiko-fiziksel bütünsel gevşemeye dek ilgilendirmektedir. Ama dikkat edin, süreci yıkabilecek ve sarmalı tersine çevirebilecek bir zorluk ortaya çıkıyor! Gerçekten, fiziksel gevşemenin başlangıcından kısa bir süre sonra, bedensel gerginliklerin yönetiminden kurtulmuş olan beyinsel devreler özgürce eyleme geçme ve her türlü zihinsel imge ve parazit düşünce yaratma riskini taşırlar. (Akşamlan, tam uykuya dalmadan önce, işte böyle bir süreç yaşanmaktadır... ve kimi zaman bu olgu uykunun gelmesini engellemektedir!) Bu istenmeyen ve kontrolsüz düşüncelerin ortaya çıkmasını önlemek için, yine kendini salıverme sırasında yoğunlaşma halinde olmak gerekir. Başka bir söylemle, kendimize durdurulmuş bir beyinsel eylem önermeliyiz: gevşemeye bağlı duyumların özenle algılanması. Bu sürekli ve özgürce benimsenen dikkate alışmak, ikinci seansımızın konusudur.
Sarmal endükleme, ruhsalbedensel bir sakinleşme durumu elde etmeye götüren sürecin ne kadar doğal olduğunu göstermektedir. Bir kez daha, gevşemeyi öğrenmemize gereksinmemiz yoktur; bu gelişimi gözleyip kolaylaştıran nedenleri yerli yerine koymak, sonra da sonuçların ortaya çıkması için kendimizi salıvermek yeterlidir. Bunu yaparken, istenen sonucun ortaya çıkmasını hiçbir şeyin engellememesi, yavaşlatmaması ya da durdurmaması için tüm dikkatimizi korumalıyız: İstenen sonuç dinginliktir. Elverişsiz öğelerin iki kaynağı vardır: biri dışsal, öbürü içsel ortam.
Özellikle başlangıçta, yaptığımız alıştırmanın henüz yeterli olmadığı sırada, bir seans boyunca kötü sürprizlerden korunacağız. O nedenle, size sakin, gürültüsüz ve hafif ışıklı bir yer seçmeniz, telefonun fişini çekmeniz ve çevrenizdekilerden (özellikle küçük yaşta çocuklarınız varsa; kimileri reçel kavanozunun nerede olduğunu sormak için, tam seans ortasında baskın yapmakta ustadırlar!) girişiminize saygı gösterilmesini istemeniz öğütlenmektedir. Elverişli dış koşulları sağlamak bir ölçüde kolaydır. Halbuki içsel koşullar için aynı şeyi söyleyemeyiz.
GEVŞEME YOLUNDA
Kas gevşemesinin
Birinci koşul motivasyondur (güdülenme).
Motivasyon:
Yaşamımız ve karşılaştığımız güçlükler ne olursa olsun, gevşemenin erişilir olduğu kanısıyla başlar.
Gevşemeye yatkınlığımızın ilk deneyleriyle ve rahatlama durumunda ilk kez yaşananlarla güçlendirilir;
Günlük yaşamımızda birbirini izleyen iyileşmelerin ortaya çıkmasıyla uzun zaman sürdürülür.
ikinci koşul konsantrasyondur (yoğunlaşma). Yoğunlaşmamak, gevşemeye en çok engel olan etkendir. Yoğunlaşmamak başıboşluğu, serseriliği, zihinsel gevşekliği doğurur. Bu durumdaysanız, gevşeme umuduyla gözlerinizi yumduktan birkaç dakika sonra zihniniz kararlılıktan uzak, olmayacak düşler kurmaya başlar.
Kimi zaman, yüzeye çıkan birkaç anıya pasif biçimde tanıklık ettiğimiz olur. Sonsuza dek bitmiş ve asla geri dönmeyecek olan geçmişe doğru gerçekleştirilen bu başıboş akın çoğu zaman pişmanlıklarla ya da nostaljiyle doludur ve gerçek olmaktan uzaktır. Bir başka zaman da zihnin şimdiki anın ufukları ötesinde, varsayımsal ve gerçekleşmesi olanaksız, düşsel bir geleceğe doğru at koşturduğu olur. Zihinsel gevşeklik içinde gerçekleşen ve hiçbir tasarı üretmeyen bu serserilik, düş kırıklığı sonucu acıdan başka bir şey getirmez. Kimi zamanlar da, ne düne ne de yarına yönelen zavallı zihnimiz, nesneler gerçekliğine ilişkin kaygılar taşımadan, dünyayı kendine göre düzenlemekten, kendi tarzınca biçimlendirdiği durumlarla oyalanmaktan tuhaf bir zevk almaktadır. Bu da iyi bir tutum olmaktan uzaktır; çünkü dünya ne ise odur; onu olduğundan başka türlü düşlemek düş kırıklığından başka sonuç vermez.
Zihinsel etkinliğin tüm düşsel görünümleri, kaçınılmaz olarak bir tür yarı uyku haline, şimdiki anı yaşamayı unutan şuurun yokluğu durumuna doğru sapma gösterir. Ama en ağırı bu da değildir; zihin yoğunlaşmada kararlı bir tutum göstermediğinde, umut kırıcı, korkunç düşünceler ortaya çıkar. Bunlar kaygılarımızı, sıkıntılarımızı ve korkularımızı daha da şiddetlendirir. Beden yeniden gerginliklerine döner, kımıldanma, gözleri açma arzusu ortaya çıkar: Gevşeme birdenbire yön değiştirir, sakinleşme isteğimiz sarsılır ve kafamızda şöyle bir tümce yankılanır: "Gevşeme sinirlendiriyor beni!" ya da "Gevşemeye çok kafam bozuluyor!" Gevşeme konusunda pek çok kimse düş kırıklığına uğramaktadır. Kısaca belirtmek gerekirse, bunlar gevşemeyle pörsümeyi, zihinsel yatışmayla beyin sulanmasını, hiçbir şey düşünmeme arzusuyla düşünceler denizini kontrolsüz bırakma olgusunu birbirine karıştıranlardır. Bu kişiler kendini salıvermeyle kendine egemen olmamayı bir tutarlar. Kendini salıvermek edilgenliğin, ilgisizliğin eşanlamlısı değildir, tam tersine...
Bu tuzaklardan kaçınmayı bilirseniz, yoğunlaşarak zihni sağlamlaştırma olgusuyla birleşen kendini salıvermeyi öğrenirseniz, size söz veriyorum, sofronik gevşeme karşınıza hiçbir sorun çıkarmayacaktır.
Yoğunlaşma ustalığı* etkili bir biçimde nasıl geliştirilebilir?
Bize pek çok teknik sunulmaktadır (bunlardan bazılarırı diğer bölümlerde açıklanıyor) ama şu an için, bu ikinci seansta, yoğunlaşma gücümüzü bedenin bazı bölgelerine özgü duyumların algılanması üzerinde uygulayacağız. Gevşeme halinde, bu bölgelerin özel duyumlar gösterdiklerini gözlemliyoruz. Bunları tanımayı ve bulgulamayı öğrenmek son derece ilgi çekicidir. Ayrıca bunu gerçekleştirmek bize işaret noktaları sağlar, yolumuzu, bizi gevşemeye götüren yolu belirlememize olanak verir.
’Ustalık sözcüğü sık sık kullanılır. Bu sözcüğün kaynağım anımsamak yerinde olur. Bu sözcük "usta"dan türetilmiştir. Sadece bir usta kişi mesleğini ustalıkla yapar. Usta olmak hem kararlı, hem yumuşak, hem hoşgörülü, hem bağışlayıcı ama aynı zamanda dikkatli olmak demektir. Hak bilir ve iyi yürekli olmak, ama gevşeklikten kaçınmak anlamına gelir. Ustalaşmadan söz ettiğimizde, bundan kendimize, kendimiz için, tatlılıkla ve kararlılıkla ama sertlik, güç ve ceza kavramlarının tümünü dışlayarak, gerçek anlamda egemen olmak sonucunu çıkarıyoruz.
Bu yol üzerinde üç büyük alanımız, üç büyük işaret noktamız ya da aşamamız olacak.
Yüz. Alında, göz kapaklarında, yanaklarda, çenede vb. yer alan kaslar gevşediğinde, yüzdeki kendine özgü duyumları yaşamanız önerilir. Bu ilk nokta sakinleşme aşaması diye adlandırılır.
Yüz kaslarını gevşetmek ve onların gevşediğine tanıklık eden duyguları tanımak, yaşamın sıradan küçük streslerini çekip çevirmede büyük bir etki sağlıyor.
Yüzün, belirli bir biçimde soluk alma ("üç kat" soluk alma konusunda bundan sonraki bölümde işleyeceğiz) eşliğinde gevşemesi, günümüzü berbat edebilecek heyecansal sıkıntıları hemen giderir.
Örneğin salıverilmiş çenenin kaslarıyla öfkelenmeyi deneyin! Sizi temin ederim ki, bu durumda en sevdiğiniz hobiniz olan öfkelenmeye kendinizi vermekte çok büyük zorluk çekeceksiniz: Herkesle kavga etmek ve çevrenize dehşet saçmak üzereyken "freninizi aşındırmaktansa" ya da "dişlerinizi ve yumruklarınızı sıkmaktansa" (ki bu, doyurulmamış isteği şuuraltına iten bir durumdur, çünkü zihnimizde öfke belirdiğinde, patlamasına meydan vermemek için müthiş bir çaba göstermek gerekir), bu olumsuz heyecan dalgasını gömmeyi, daha tohumken boğmayı, kabarmasına olanak vermemeyi deneyin... Sırf yüz kaslarınızı salıvererek... Sonuçta, apansız yatışmanın etkisiyle öylesine şaşıracaksınız ki, o öfkeli, berbat yüz buruşukluğu gülümsemeye, öfke patlaması da kahkahaya dönüşecek! (Önemli olan patlama olgusu değil mi? Öyleyse, kahkahalarımızı patlatalım, sağlığımız için daha iyi olur.)
Kollar, sırt ve bacaklar. Yoğunlaşmamızı bu bölgelerdeki kas gruplarının gevşediğini gösteren duyumların algılanması içinde uygulayacağız. Relaks aşaması diye adlandırılan bu aşama çok canlıdır; duyumlar genelde bol ve belirgindir çünkü ellerin, bacakların ve sık sık yararlandığımız öbür kasların iyi bir beyinsel tasarımına sahibiz.
Bu denli sık gereksinme duyulan ve dolayısıyla yorulan bu kasların gevşemesine ilişkin duyumsal gerçekliğin bilinmesi çok yararlıdır. Bu nedenledir ki, bu aşamayı, "yorulmazlık" anlamında relaks aşaması diye adlandırıyoruz. Ama omuzlar, kollar ve bacaklardaki kasılmaların hızlı kontrolü de heyecansal durumların giderilmesinde gerçek anlamda ustalaşmayı getirir. "Kollarımı nereye koyacağımı bilemezken", "ellerim titrerken ve bacaklarım yan çizerken", akla yatkın bir kas gücüne ve gerçek bir dinginliğe erişmek için birkaç dakika yeterli olacaktır.
O andaki huzursuzluğunuzu açığa vuran bedensel belirtileri de kontrol edebileceksiniz. Bu belirtileri şöyle sıralayabiliriz: kimi tikler, ellerde çırpınmalar, sürekli duruş değişikliği (örneğin bacak bacak üstüne atmak ve bacağı indirmek).
Karın. Her şey yatışınca, beden ve zihin sakinleşince, karın kasları esnek bir hal alır ve solunum rahatlar, yumuşar, düzene girer. Sonuçta derin bir huzur veren olağanüstü duygular ortaya çıkar. Dinginlik, soğukkanlılık[2] aşamasıdır bu. Tüm varlığımız bu aşamada huzuru solur. Şuur derin varlığın özünde yer alırken, zihin bu yavaş ve düzenli hareketler üzerinde yoğunlaşır... İçsel kabuklar ortadan kalkar: Böylece bir uyum, dostluk, biriciklik (teldik) anını yaşarız.
İnsanların çoğu "tersine" solur! Doğal soluma (soluk almada, karın enerjiyle dolar; soluk vermede ise karın hafifçe çöker) bu durumda yerini heyecansal türden ters bir solunuma bırakmıştır (soluk alma anında göğüs harekete geçer, soluk vermede karın şişer). Bu tür soluma iyi değildir ve çoğu zaman sıkıntılarımızı ağırlaştırmaktadır. Doğru solunum uygulamasını öğreneceğiz. İçsel denge ancak onunla sağlanabilir.
"Uykunun kıyısı". Saydığımız üç aşama, gevşemeye götüren yolu, özgül duyumlar bütünüyle birlikte belirleyip yönlendirmektedir. Bu yolun sonunda, şuur uykuya yakın bir düzeyde bulunur: Sofroliminal** düzeydir bu; "uykunun kıyısıdır". Bu terimi olabildiği ölçüde derin, olabildiğince özgürleşmiş şuur düzeyi olarak anlamak yerinde olur. Tabi ki, bu olgunun alıştırmalarımıza, dış koşullara, yaşadığımız anlara bağlı olduğunu göz ardı etmeden... "Uykunun tam kıyısı" demek, bir başka deyişle şudur: Yaşamımız ve uğradığımız zorluklar ne olursa olsun, ulaşıp yaşayabileceğimiz, ulaşıp yaşamamız gereken, olabildiğince derin, olabildiğince özgürleşmiş bir düzey her zaman vardır.
Ustalaşma, sözcüğün tam anlamıyla, gerçekten uykunun kıyısına, yani sofroliminal düzeye ulaşmamızı sağlayacaktır. Karşılaşabileceğimiz varoluşsal bir fırtına bile bu sonuca varmamızı engellemeyecektir. Bu yumuşak, barışçıl ve ilerleyici kazanım, bu kendine egemen olma olgusu; gevşeme yoğunlaşma uygulamasının hemen her gün yinelenmesiyle gerçekleştirilebilir. Bağımlılık, olumsuz anlamda bağımlılığın doğuracağı gereksinme söz konusu değildir. Tam tersine, söz konusu olan, bir teknikle bütünselleşmek, insanın kendi şuur durumlarını yönetmede bütünsel bir özerklik gerçekleştirmesi için o tekniği benimsemesidir. Sofrolojinin tüm felsefi değeri budur.
SEANS KAYDI
Başlık: Gevşemenin işaret noktalan Süre: Yaklaşık 30 dakika.
Özellikleri: Bir sofroloji seansının üç bölümünden biri bireyselleştirilecektir. Endüksiyon ve "yeniden hareketlenme" (ya da sofronlaşmanın bozulması), bir örnek söylem (Terpnos logos) oluşturmaktadır. Bu örnek söylem öbür seanslar için çoğaltılabilir. Gerek bu bilgiler, gerekse metnin sonunda yer alan notlar kasetinize kaydedilecek veriler değildir. Konunun daha iyi anlaşılmasına yarayan bilgilerdir bunlar.
Başlangıç
Rahat bir konum, sakinleşme ve gevşeme konumu alıyoruz (*) Sonra, iyice sakin ve iyice sade bir biçimde, gözlerimizi yumarak, solunumu dinlemeye koyuluyoruz... hiçbir şeyi değiştirmeden, bedenin doğal ritminde hiçbir değişiklik yapmadan... Sadece solumaya verelim kendimizi... ve bedenin solumakta olduğunun şuuruna varalım... Bedenin bu doğal etkinliğiyle serbest kalan duyumları algılayalım... Eylemden kaynaklanan duyumlar: ritm, genişlik, düzenlilik... Bedenin bu eylem tarafından en çok uyarılan kesimleri hangileridir? Daha çok karın mı? Öncelikle göğüs mü? Göğsün üstü mü... altı mı?
Bedenin doğallıkla solumasını gözleyiniz, dinleyiniz, duyumsayınız.
Ve solunum üzerinde yoğunlaşmaya yönelik bu sade zihinsel tutum yoluyla bedenin artık nasıl gevşediğine, nasıl bir tür huzur duygusunun çıkageldiğine dikkat edin (*). Bu gelen dinginliği kabul edin... Ancak bu dinginlikle işe başlayarak bedeni ve zihni alabildiğine bütünsel, alabildiğine hoş olan gevşemeye götürmeyi tasarlayacağız... yani gevşemeye götüren yolu oluşturacağız Bunun için, kuşkusuz, şuurumuzu tüm yararsız gerginliklerden kurtarmak amacıyla bedenimizdeki her bir kasın yatışmasını ve gevşemesini sağlayacağız (*)
Her zamanki gibi yüz kaslarından başlayalım. Alın kaslarınızı salıverin... göz kaslarını da bu kaslar sağa, sola, yukarıya, aşağıya bakmamızı sağlar koyverin. Göz kapaklarını rahat bırakın... bakmayı bırakın Dış dünyaya bakmayı bırakıp bakışlarınızı özel dünyaya yöneltin (**) Yanakları serbest bırakın... ağzın çevresindeki kasları da... dudakları da... dişlerin gevşemesini sağlayarak alt çene kaslarını da rahat bırakın... dişlerin gevşemesini sağlayarak... gevşeme... dinginlik... dinginlik büyüyor... bizi sarmalayan bu dinginliği benimseyelim (**)
Dilerseniz, yolumuza devam edelim.
Şimdi de omurganın her iki yanında, yukarıdan aşağıya, boydan boya yer alan sırt kaslarını salıverelim (*). Sırtı dinlendirmek, yatıştırmak, salındırmak, yararsız gerginlikler yükünden kurtarmak için bu uzanmış halimizden yararlanalım (**)
Gevşeme, günlük yaşantımızda açabileceğimiz bir parantez gibidir... Tam anlamıyla ayrıcalıklı bir dinlenme, rahatlama, ama aynı zamanda kendi kendimizle, içimizdeki derin değerlerle karşılaşma anıdır (**). Sağ ya da sol kolumuzu, omuz üstünden parmak uçlarına dek serbest bırakalım şimdi... Bakışınızı, içsel bakışınızı bedenin bu kesimine yöneltin... Dinleyin, imgeleyin, duyumsayın kolunuzu... ve koyverelim onu (**)Gevşemenin rahatlığını sağlayın ona (**).
Artık birkaç duyumsama ortaya çıkabilir... Bunları kabul edip gelişmelerini sağlıyoruz; birazdan onların şuuruna varacağız tümüyle.
Gönüllü ve şuurlu bir gevşeme içinde, şimdi de öbür kolumuzu serbest bırakalım... omuz başından sol elin parmak uçlarına dek ( ). Sağ kolla sol kolu aynı sakinleşme isteğinde, aynı rahatlama dileğinde uyumlu kılmayı amaçlarcasına (*). Yavaş yavaş, dış dünya uzaklaşıyor, silikleşiyor ve kayboluyor (*).
Aşırı gürültüyü, aşırı hızı, aşırı ışığı dışarıda bırakalım... Sıkıntıyı, bölünmeyi dışarıda bırakalım benliğimizin derinliklerinde daha fazla dinginlik, sessizlik ve kendimize özgü birlikçi,uyumsal değerleri bulmak için (***)
Genelleştirmenin çok olumlu bir sonucu olarak, bacakların da gevşediğini gözlemleyelim Gevşeme olgusunu kalçadan ayak uçlarımıza dek algılayalım... hem sağda, hem solda... bacaklar tümüyle serbest, tümüyle salıverilmiş durumda (**)
Solunum sakin ve sessiz, düzenli. Bu solunuma geniş bir özgürlük alanı verelim Karın kaslarına esneklik ve gevşeme sağlayarak yapalım bunu ([1]). Özgür ve doğal soluma Özgür ve doğal soluma (***).
Bedenin uyuyan bir bedeni andıracak kadar gevşediği anlar vardır. uyuyan bir bedeni andıracak kadar. O zamanlar şuur usulca kayıp bedeninin içine çöreklenir ve uykunun kıyısına uzanır; tıpkı durgun bir suyun kıyısında... bir ağacın altına uzanıldığı gibi (*) İşte o anda şuur, derin bir şuur,bakış da içsel bir bakış halini alır (**)
İç dünyamda bu rahatlama dalgasının kesintisizce sürüp gitmesine olanak veriyorum uykunun kıyısında bile (**).
Uykunun kıyısına giden yolu izlemeyi bilmek çok güzel bedenini yararsız gerginliklerden kurtarmayı bilmek zihnini parazit düşüncelerden kurtarmayı bilmek ve içsel uyumu huzur içinde yaşamak (***)
Sofron-içi (entrasofronik) yaşantı
Öyleyse, dilerseniz, bizi dinginliğe götüren bu yolda birkaç işaret noktasını ele alalım
Bu işaret noktalarından ilki yüz hizasında bulunuyor... Orada, "burada ve şimdi" gevşeyen yüzde neler olduğunu algılamak üzere şuurunuzu açınız... Belki alt çenede bir ağırlık duyumsaması kimi zaman dudaklarda karıncalanmalar buna eşlik etmekte Yüzün cildinde bir dizi özgül duyumlar kimi zaman yanaklarda duyumsanan hafif bir sıcaklıkla birlikte Alında, gözlerde, göz kapaklarında kendine özgü duyumsamalar. hafifçe ağırlaşmış göz kapakları Dinleyin, bakın, duyumsayın daha sonra bu işaret noktası bize aşama işlevi yapacak; gevşeme yolu üzerindeki ilk aşama ve bu aşamaya bir ad vereceğiz... sessizlik... sessizlik aşaması (V)
Şimdi içsel bakışınızı ikinci işaret noktasına yöneltelim: kollar, sırt ve bacaklar Bedeninizin bu kesimlerine ilişkin imgenin kafanızda canlanmasına olanak sağlayın. Örneğin kollar ve sırt için, bakışınızı sağ elinizin parmak uçlarına yöneltin... ve bilek hizasına çıkmasını sağlayın..., sonra ön kol..., dirsek..., kol..., sağ omuz..., geçiniz..., omuzların genişliği..., sol omuz..., usulca sol koldan aşağıya inin..., dirsek..., ön kol..., bilek ve sol kolun parmakları... Bedenimizin çok güçlü, çok etkin bölgesi..., biraz yay gibi... omurganın, her iki yanda yer alan kaslarla ok işlevini yaptığı bir yay Bedenin bu bölgesine ilişkin imgenin belirmesini sağlayın... sonra bu imgeyi şimdiki, orada, burada ve şu andaki duyumsamalarla süsleyin... belki el ayalarında biraz sıcaklık... temas noktalarında, dayanak yüzeylerinde yük, ağırlık duyumsaması... Kimi zaman parmak uçlarında karıncalanma... sırtta serbest bırakılmış enerji izlenimi (*). Gevşe (*) gevşe (*)
Bedenin bacaklarla iletişim halinde olan bu bölgesine ilişkin imgenin şuuruna varalım şimdi... İçsel bakışınızı sağ ayağın ucuna getirin... ve bilek hizasına çıkarın... sonra baldır kaslarına..., dizin eklemine..., oyluk kaslarına..., kalçalara geçin ve sol bacak boyunca ayak ucuna dek inin..., bedenin sol bacağının imgesi..., buna ilişkin olarak şurada, burada ve şimdi duyumsanan duyguları donatıyoruz (*)... Şuurlu olalım, giderek daha şuurlu... benliğimizde neler olup bitiyorsa, oldukları anda bunların şuuruna git gide daha iyi varalım.Bu ikinci işaret noktasını, bu ikinci aşamayı sadece "rölaks"(gevşeme) aşaması diye adlandıracağız.
Şimdi de, üçüncü işaret noktası, uykunun kıyısından önceki son aşama konusunda şuurlanalım... Karın... Soluyan karın..., o denli sessiz..., o denli sakin... ve soluyan karnın hareketleri, usulca gelip giden dalganın hareketlerini andırıyor... Yavaş ve düzenli ve de güçlü hareketler. Yaşamsal hareketler..., soluyan karnımda ilksiz ve sonsuz bir şeyler var... ve soluyan kamın hareketleri, kuş kanatlarının hareketlerini de andırıyor..., bembeyaz, kocaman bir kuşun kanatlarını Dinleyin, duyumsayın bu yavaş ve güçlü hareketi...hafif bir şeyler var..., havasal bir şeyler var soluyan karnımda (**)
Yeniden hareketlenme
Usulca, bu derin gevşemeden çıkış, uykunun kıyısından bizi uyanışa götüren yolu katetme düşüncesine vereceğiz kendimizi... En bütünsel, en eksiksiz, en şuurlu uyanışa (*)
Bedende eylemi bulun, ama aynı zamanda yaşamınızın eylemini, gününüzün akışını (*) İçinizde dinginlik var ve bu dinginlik uzun zaman, uzun zaman... ve daha uzun zaman kalacak... elbet kendinize geldikten sonra da Günlük yaşantınızı dinginlik içinde yaşayabileceksiniz... Çünkü dinginlik sizin içinizde (*)
Şuurumuzu sağ ya da sol ele yöneltip o elin her parmağını hareket ettirelim Bu hareketin açığa çıkardığı tüm duyguları yakalamaya çalışarak hareket ettirin parmakları..., bu hareketin şuuruna varın (**)
Solunumun kontrolünü ele alalım şimdi... ve ilk önce karından solumayı... Karnınızın dolu dolu, bütünsellikle, alabildiğine serbestçe solumasını sağlayacaksınız... tüm etkisiyle, tüm gücüyle (*).
Haydi, soluk alın, karnınızı havaya kaldırarak, onu içten havaya doğru iterek (5')... derin derin soluk alın... Ve soluk veriyorsunuz... (5')
Bu güç ve özgürlük hareketini birçok kez yapın... Her defasında karnınızı itip havaya kaldırın... ve soluk verirken onun bedenin merkezine, yerkürenin merkezine doğru inmesini sağlayın... ve yeniden soluk alıyorsunuz... Birçok kez yapın bunu (2')
Sonra göğüsten solumanın kontrolünü ele alıyoruz. Bu eylem çok kolay. Havayı olabildiğince yukarıya, omuzlara doğru çekeceksiniz
Göğüs kafesini açarak, derin derin soluyacaksınız... Haydi, yapın bunu şimdi. Bu içsel gücü, içerden başlayarak yaşayın... Bu güç göğüs kafesini açabilir, genişletebilir..., havayla doldurun içinizi, güçle doldurun, enerjiyle doldurun ve soluk veriyorsunuz (*)
Birçok kez yapın bunu... Harekete dönüşen bu enerjiyi duyumsayın... İçsel güçte kendini gösteren bu enerjiyi duyumsayın
(2') Uyanışa giden yolu yavaş yavaş katediyoruz, her günkü yaşantımıza, günlük yaşamımıza dönüyoruz; ama biliyoruz ki, benliğimizin derinliklerinde dinginliğin etkisi, gevşemenin o gücü yer alıyor.
Haydi, ayakları ve bacakları harekete geçirin şimdi, sağda ve solda, aynı anda Bilek, diz, kalça eklemlerinin esnekliğine yeniden kavuşun baldırların, oylukların ve bu enerji akımının aşağıdan yukarıya dek, sırt kaslarına da çıkmasını sağlayın (**) sağrının kasları yeniden güç, esneklik kazansın Haydi, bacaklarınızın dinamizmini yeniden elde edin sağda ve solda aynı anda (**)
Çok güzel... Öyleyse, ritminize, yaşam biçiminize yeniden kavuşma işleminizi sürdürebilir ve tamamlayabilirsiniz... gerinin... esneyin... iç çekin... bedeninizin her kasına yeniden hareket kazandırın... ve istediğiniz anda gözlerinizi açabileceksiniz... ama vaktiniz çok... uyanışa giden yolunuzu rahat rahat izleyin, benliğinizin derinliğinde dinginliği, huzuru ve enerjiyi koruyacaksınız.
Daha iyi anlamaya yönelik notlar
Endüksiyon, şuur düzeyini sofroliminal alana ("uykunun kıyısı") doğru indirmenin bir yoludur. Her seansta metni değiştirebilirdik ama kanımca, her defasında aynı sözcükleri işitmek, gevşeme sürecinin gelişimini kolaylaştıran bir etkendir. Hiç kuşkusuz, bant kaydınız sırasında bunu belirtmek yararlı değil.
"Kaslarınızı salıverin." Bu söylem, "kaslarınızı gevşetin" gibi iradeci bir biçime tercih edilmelidir... Salıverme, kasların koyverilmesi... sakinleşme konumunu bulması olgusunu daha iyi yansıtıyor.
"İçsel bakışınızı yöneltin", son derece yumuşaklıkla yoğunlaşma alıştırması öneren bir söylemdir. Dikkatinizi iç dünyanıza yöneltirken, onunla bilginizi zenginleştiren bir diyalog gerçekleştirmekle kalmıyor, bu zihinsel tutum sayesinde ayrıca olası dış etkenlerin anlamını azaltmış oluyorsunuz.
Sofroniçi yaşantı, adeta seansın ana bölümüdür. Sofronik bir durum yaşayan şuurun bir olayı aydınlatması ve algılaması için yapılmış bir öneridir. Burada, bedenin özgül kesimlerinde var olan çeşitli duyumlar, olaylar olarak ortaya çıkarlar. Her seans, şuurun sofroliminal düzeyden başlayarak tam bir özgürlük içinde ve eksiksiz bir kavrayışla deneylediği değişik bir öneri içermektedir.
Gerek fiziksel, gerekse zihinsel etkinliği yeniden elde etme, kesinlikle baştan savılmaması ve geçiştirilmemesi gereken önemli bir aşamadır. Sofronlaşmanın giderilmesi seansın tamamlayıcı bir bölümünü oluşturmaktadır. Bu işlem şuurun olağan durumuna, her zamanki uyanıklık düzeyine dönmesini sağlar. Bu yeniden canlanma, dinginlik ve yoğunlaşma içinde gerçekleştirilirse, şuur, sofroniçi yaşantısından son derece yönlendirici bir am saklar. Deneyleme bir deneyim halini alır.
Olanlar olduğu anda, bu olup bitenler üzerinde yoğunlaşma halinde kalmak konusunda her zaman bir öneri daha vardır... Seans her zamanki gibi hiç sona ermemiştir!