ENDİŞE YÜKSELEN KORKU HİSSİNE KARŞI PSİKOBİYOLOJİK BİR TEPKİDİR.
Fobi, abartılmış ve insanı özürlü hale getiren belirli bir korkuyu ifade
etmektedir. Yunanca phobos kelimesi "uçuş" anlamına gelmekte olup; fobi
genellikle korku doğuran durumdan kaçmak için duyulan karşı konulamaz bir
istekle karakterize edilmektedir.
Panik kelimesi eski Yunanlıların ani, sebebi bilinmeyen korkuları ortaya
çıkardığına inandıkları tanrıları Panikos'un adından gelmektedir. Anlamı,
artan veya çılgınca güvenlik arayışının eşlik ettiği ani ve güçlü korkudur.
Aşağıdaki tariflerin başındaki numaralan doğru kelimenin yanına koyarak bu
farkları ne kadar anladığınızı test edin :
Korku
Fobi
Endişe
Panik
1. Belirli nesnelere (köpek, kedi, yükseklik) karşı duyulan korku, nispeten
güvenlikli durumlarda yüksek risk değerlendirmesi
2. Yoğun ve şiddetli endişe tepkisi, bir felaketin ortaya çıkmak üzere
olduğu hissi, karşı konulmaz bir kaçma ve yardım isteme arzusu
3. Bilişsel süreç, entelektüel durum değerlendirmesi
4. Psikobiyolojik tepki, korku değerlendirmesine cevap.
ENDİŞE NE DEĞİLDİR
Endişe uzun yıllar boyunca, kontrol dışı kalan duygu olarak tanımlandı. Asıl
vurgu, endişenin ortaya çıkardığı duygulan ve avuçların terlemesi, kalp
çarpıntısı gibi yan etkileri anlamaya ayrıldı. Ama bu vurgu, dikkatleri asıl
bilinmesi gereken noktadan uzaklaştırdı. Asıl bilinmesi gereken, tehlikeyi
hissetmek ye ona karşı verilen tepkileri anlamaktı.
Tehlikeye maruz kalmış bir insanın tepkilerini inceleyen bilim adamları,
kişinin zihninin korkutucu ve tehdit edici düşünce ve imajlarla dolu
olduğunu ortaya çıkarmıştır. Bu düşünce ve imajlar, bedenin
fizikselbiyolojik tepkiler vermesine sebep olurlar.
Amerika Birleşik Devletleri eski başkanlarından Franklin D. Roosevelt'in
dediği gibi, 'Asıl korkmamız gereken şey korkunun kendisidir.' Diğer bir
deyişle endişe tepkisini harekete geçiren duygular veya psikobiyolojik
şikayetler değil, tehlike düşüncesi ve hayalidir. Bunları kontrol
edebilirsek, endişeyi yenebiliriz. Duygularımızı idare edemeyiz. Düşünce ve
hayallerimizi ise idare edebiliriz.
ENDİŞE NEDİR
İnsan bedeni sağlıklı ve dengeli bir şekilde yaşamamıza imkân veren
sistemler ve alt sistemler bütünüdür. Bu sistemler birbirleri ile ne kadar
iyi koordine edilirse, fonksiyonlarımızı o derece etkin bir şekilde yerine
getiririz. Ana Sistem tarafından koordine edilen dört temel alt sistem
vardır:
• Bilişsel sistem (düşüncelerimiz)
• Etkili sistem (hislerimiz)
• Davranışsal sistem (eylemlerimiz)
• Fiziksel sistem (kaslarımız ve iskelet yapımız)
Alt sistemler belli zaman ve durumların getirdiği şartlara göre tepki
verirler. Genellikle bilişsel alt sistem, veriyi (tehdit ya da tehlike) alır
ve buna verilecek karşılığı seçerek, diğer alt sistemleri harekete geçirir.
Ana sistem ise, bütün bunları bir araya getirerek, kontrolü sağlar.
Tehdit ve Tehlike Sırasında Ne Olur
Bir tehdit hissettiğimizde genellikle üç şekilde tepki veririz:
• Eyleme geçme.
Aktif savunma için harekete geçip, tavır alma.
• Oyalanma:
Riskli durumu perdeleyerek, zaman kazanma.
• Hareketsiz kalma:
Motor sistemini hareketsiz bırakma. Hiçbir şey yapmama.
ENDİŞE NASİL OLUŞUYOR
Bütün endişe durumlarının temelinde kişinin fiziki veya psikolojik sağlığına
yönelik tehdit veya tehlike potansiyeli bulunduğunu belirterek, şu ana kadar
öğrendiklerimizi 'yoğun trafik' örneğinde inceleyelim.
1. Bilişsel alt sistem durumu değerlendirir (yoğun ve sıkışık trafik).
Çevreyi kontrol ederek, sorunlu noktalan tespit eder. Açık ve net bir
tehlike olup olmadığını belirledikten sonra, etkili, davranışsal ve fiziksel
alt sistemleri harekete geçirir. Eğer bu trafik karmaşasından kurtulamazsan,
toplantıya geç kalacaksın; para kaybedeceksin, işinden kovulacaksın;
siparişlerini yetiştiremeyeceksin; evini kaybedeceksin; ailen seni terk
edecek ve hayatın mahvolacak... Bilişsel sistem bu düşünceleri
şekillendirir.
2. Etkili alt sistem, endişeyi meydana getiren elemanları hare
kete geçirir, içinizdeki aciliyet hissini kuvvetlendirerek, duruma
gösterdiğiniz tepkileri hızlandırır. Eğer bu trafik karmaşasından
kurtulamazsan, toplantıya geç kalacaksın; para kaybedeceksin; işinden
kovulacaksın; siparişlerini yetiştiremeyeceksin; itibar kaybedeceksin; ailen
seni terkedecek ve hayatın mahvolacak... Bunlardan dolayı endişelisin. Hemen
bu trafikten kurtulman lâzım!..
3. Davranışsal alt sistem, bedeni aktif eyleme yönelteceği gibi hareketsiz
de bırakabilir. Eğer bu trafik karmaşasından kurtulamazsan, toplantıya geç
kalacaksın; para kaybedeceksin; işinden kovulacaksın; siparişlerini
yetiştiremeyeceksin; evini kaybedeceksin; ailen seni terkedecek ve hayatın
mahvolacak... Öyleyse, hemen buradan çıkmalıyım... Şerit değiştir; gaza bas;
hayır frene, hayır hayır gaza bas şimdi!!!
4. Fiziksel alt sistem bedenin tepki mekanizmasını harekete geçirir. Eğer bu
trafik karmaşasından kurtulamazsan, toplantıya geç kalacaksın; para
kaybedeceksin; işinden kovulacaksın; siparişlerini yetiştiremeyeceksin;
evini kaybedeceksin; ailen seni terkedecek ve hayatın mahvolacak... Öyleyse
şerit değiştir; gaza bas; hayır frene, hayır hayır gaza bas şimdili!
Kalbiniz çarpıyor, elleriniz terliyor, başınız zonkluyor, kaslarınız
geriliyor ve ağzınız kuruyor. Gerçekten endişelisiniz. Bütün alt
sistemleriniz şu anda endişe modunda.
Endişe ile ilgili bir sorun da, alt sistemler arası geçişlerde karmaşa
yaşanmasıdır. Örneğin, bilişsel sistem, tehlikenin geçtiğini kavramasına
rağmen, fiziksel sistem halen aktif olarak tepki vermeye devam eder. Diğer
bir deyişle, sistemler arası geri besleme bağlantısında kopukluk vardır.
Bazen birbiri ile çelişen birtakım tepki modları benzer şekilde harekete
geçebilir. Örneğin, bir topluluk önünde konuşurken, cevabını veremeyeceğiniz
bir soru ile utanmaktan endişelenebileceğiniz gibi, aynı zamanda bilginizi
de sergileme isteği duyabilirsiniz.
"Açık ve hazır bir tehlike"ye karşı kendinizi zayıf hissettiğiniz takdirde;
davranışsal alt sisteminizi bastırmakta başarısız da olabilirsiniz. Bunun
sonucunda konuşamaz veya kekelersiniz.
Endişede alt sistemlerinizin işleyişindeki bozukluk, savunmanın bir tehlike
haline dönüşmesine sebep olur. Endişenin belirtileri ya alt sistemlerimizin
aşın işleyişinin (aslında olumlu olan bir şeyin aşırıya kaçması) ya da
fonksiyonlarının engellenmesinin ifadesidir.
UYGULAMA: ALT SİSTEMLERİNİZİN TEPKİLERİ
Aşağıdaki seçenekleri inceleyerek, alt sistemlerinizin tehlikeye ya da
tehdide karşı tepki vermesi sırasında yanlış işleyişini belirleyin. Uygun
önermelerin karşısına işaret koyun.
Bilişsel Sistem Arızaları
1. Duyumsal algısal
Sis pus, bulut ve şaşkınlık içinde bulunma
Gerçek dişilik hissi
Kendini dinleme
Cisimlerin uzakta veya bulanık görünmesi
Tetikte olma
Diğerleri:
2. Düşünme Zorluklan
Konsantrasyon güçlüğü
Dikkatin çabuk dağılması
Şaşkınlık
Düşünce tıkanması
İsimleri, olayları hatırlayamamak
Kontrol edilemeyen düşünceler
Muhakeme güçlüğü
Bakış açısını ve tarafsızlığı kaybetmek
3. Kavramsal
Fikirlerin çarpıtılması
Korkutucu görsel imajlar (Halüsinasyon değil)
Korkunç kavramların tekrarlanması
Kontrolü kaybetme korkusu
Delirme
Yaralanma
Baş edememe
Olumsuz değerlendirme
Ölüm
Etkin Sistem Arızaları
Alarm halinde olma
Gerginlik
Telâş Sinirli
Sıkıntılı
Korkmuş Endişeli
Heyecan Ürkmüş Sabırsız
İncinmiş
Dehşet İçinde
Tedirgin
Davranışsal Sistem Arızaları
Sakınma
Huzursuzluk
Hareketsizlik
Duygu ve düşünceleri bastırma
Kaçma
Aşın soluklanma Koordinasyon zayıflığı Bedensel çöküntü Konuşma
bozukluğu
Fiziksel Sistem Arızaları
1. Kalpdamar ile ilgili
Düşükyüksek kan basıncı
Düşük nabız
Hızlı kalp atışı
2. Solunumla ilgili
Boğulma duygusu
Hızlı nefes alma
Soluk alma güçlüğü
Sığ (yüzeysel) soluma
Ağızdan derin nefes alma
3. Sinirkas sistemi ile ilgili
Sakarlık
Göz kapağında seğirme
Huzursuz kıpırdanmalar
Genel güçsüzlük
Artan refleksler
Uykusuzluk
Volta atma
4. Midebağırsak ile ilgili Karın şikayetleri Mide ekşimesi
Yiyeceklerden tiksinme
Kusma
Baygınlık Çarpıntı
Nefes darlığı
Bronşit spazmı
Boğazda düğümlenme
Göğüste basınç
Sertlik
Kasılma
Çekingen hareketler
Kararsız davranışlar
Titreyen bacaklar
Gergin yüz ifadesi Sarsıntı, titreme
İştah kaybı Mide bulantısı Karın ağrısı
5. İdrar yollan sorunları
İdrar baskısı
Sık idrara çıkma
6. Cilt ile ilgili
Soluk yüz Kızaran yüz
Sıcaksoğuk nöbetleri
Kaşınma
Terleyen avuç içleri
Genel terleme
Eğer, siz de çoğu insanlar gibiyseniz, hemen hemen bütün maddeleri
işaretlemişsinizdir. Normal olmadığınızı ya da delirdiğinizi düşünmeyin.
Bütün insanlar endişeyi hissederler. Alt sistemlerimiz bizi korumak için bu
tür tepkilerde bulunurlar.
Peki, niçin?
ENDİŞE NE İŞİMİZE YARAR
Köken olarak, bugünün endişe tepkilerinin pek çoğu hayatı idameyi sağlamaya
yöneliktir. Hatta gerekirse ferdi feda ederek türün varlığını devam
ettirmeye çalışır. Çoğu korku reaksiyonları dikkatsizce veya aşırı
hareketleri kontrol altında tutar. Bizi fazla ileri gitmekten alıkoyan
otomatik düzenleyicilerle donatılmışızdır. Örneğin "görsel uçurum refleksi"
(otomatik bir düzenleyici) 1969 yılında Marks tarafından deneysel olarak
ispatlanmıştır. Marks, insan dahil bebeklik çağındaki memelilerin bir
uçurumun kenarına geldiklerinde hareketsiz kaldıklarını buldu. Bu refleks,
henüz tehlikeyi anlayacak kadar büyümemiş olan memelilerin tehlikeli bölgeye
doğru ilerlemesini engellemekteydi. Memeliler büyüyüp de durumu
değerlendirme kabiliyeti geliştikçe; bu düzenleyici genellikle ortadan
kaybolmaktadır. Ancak, bu ilkel veya hayatın ilk dönemlerine ait düzenleyici
varlığını yetişkinlik döneminde de devam ettirmesi halinde, uçurumun
kenarına gelindiğinde, bir endişe tepkisi olan baş dönmesi ve aşırı
dikkatlilik veya hareketsizlik şeklinde kendisini göstermektedir.
Pek çok diğer çocukluk dönemi korkusu aynı koruma amacına yöneliktir. Yaygın
çocukluk dönemi korkularını şöyle bir düşünün. Çocuklukta bunlardan kaç
tanesini hissettiniz: Kaç tanesini hâlâ hissediyorsunuz
Kaybolma
Olumsuz değerlendirme
Anne babadan ayrılma
Düşme
Yaralanma
Suda boğulma
Karanlık
Derin sular
Havasızlıktan boğulma Yabancılar Diğerleri Terkedilme
Bu korkular dahili ve harici tehditleri, kişisel ve kişilerarası tehlikeleri
açığa vurmakta olup iki yönde tesir icra ederler, bizi tehlikeli ve riskli
davranışlardan ve aptalca ve çocukça davranışlardan vazgeçilirler.
1929 yılında W. B. Cannon, tehlikeye karşı "dövüş veya kaç" kavramını
formüle etti. Cannon, hayvanların diğer hayvanlardan gelen tehlikelere karşı
savaşarak ya da kaçmak için gerekli donanımlara sahip olduklarını
gözlemledi. Her iki yöndeki davranış için de hayvanlar, benzer fiziki tepki
mekanizmalarını harekete geçiriyorlardı (hızlanan kalp atışı, gerilen kaslar
vs.)
Bunlara ilave olarak, tehlikeyle başa çıkmak için bir başka koruyucu
mekanizmalar seti daha vardır. Bunlar; zararlı şeylerin vücuda girmesini
engelleyen (göz kırpma), zararlı maddeleri dışarı atmaya yarayan (öksürme,
bronşospazu, kusma, ishal), harici saldırılara karşı savunmayı mümkün kılar
(yana çekilme, kenara kaçma, kaçma, geri çekilme, kasılma), hareket etmeyi
engelleyen (bayılma) ve yardım elde etmek için diğerlerinin yanına gitmeyi
sağlayan otomatik tepkilerdir.
Böylece, "dövüşme, kaçma, donup kalma, sıçrama, şuur kaybı" şeklinde
isimlendirebileceğimiz bir otomatik tepkiler setine sahip bulunmaktayız.
Bunlar gayet ilkel, öğrenilmeyen tepkilerdir. Biz büyüdükçe daha
karmaşıklaşır ve refleksif olmaktan çok bilinçli hale gelirler. Bunun bir
örneği arabanızın tam olarak kontrolünüzde olmadığını farkettiğinizde
hızınızı azaltarak yeniden kontrol hissini elde etmenizdir. Ya da yüksek bir
merdivenin tepesinde başınızın döndüğünü hissettiğinizde merdivenin kenarına
sıkı tutunmanızdır.
Endişe, bir dikkat toplama aracıdır. Fiziksel bir ağrı gibi işlev görür.
Bazen kafamız karışır ve sorunun endişe olduğunu düşünürüz. Bu aynen
ağrının, hastalığın belirtisi olduğunu düşün
mek gibidir. Ağrının rolü, sizin dikkatinizi bedendeki bir soruna çekerek,
gerekli tedavinin yapılmasını sağlamaktır. Endişe de benzer bir şekilde,
tehlikenin giderilmesine yardımcı olabilir. Ama bununla birlikte, ortada
gerçekten bir tehlike yoksa, fakat siz böyle algılıyorsanız, bununla başa
çıkabilmenin yolu yoktur.
Bu durumda, endişe sizi tehlikelerden koruma işlevini yerine getiremez.
Aksine, tehlikeyi doğru değerlendirmenizi ve uygun bir tepki vermenizi
engelleyebilir.
ENDİŞE SİZİ NASIL ETKİLER
Tehlike baş gösterdiğinde, korkmak normal bir tepkidir. Bu yalnız normal
değil, aynı zamanda uygundur da. Sizi tehlikeye karşı uyararak, uygun tepki
vererek, hayatta kalmanızı sağlayabilir. Tehlike ya da tehdit ortadan
kalktığında, genellikle endişe de ortadan kalkar.
Endişe, tehlike olmadığı durumlarda sizin ısrarla tehlike ya da tehdit
değerlendirmesi yapmaya devam ettiğiniz durumlarda sorun olabilir. Ya da
tehlike ortadan kalktığı halde, endişe hâlâ devam ediyorsa; bu durum bir
problem teşkil eder. Bu durumda endişe, uygun davranmanızı engelleyebilir.
Aşağıya doğru kısır bir sarmal içinde endişe, daha sonraki gerçek tehdit
veya tehlike karşısında uygun tepki verme kabiliyetinizi azaltır.
Bütün dikkatinizi, elinizde olmadan, tehlike ya da tehdit kavramları üzerine
odaklamanız, işinizle ilgilenmenizi, eğlenmenizi ve durumunuz üzerinde
düşünmenizi çok güçleştirir. Bu süper alarm sistemi ile donatılmış bir evde
yaşamaya benzer. En ufak bir gürültü ve harekette, alarm çalmaya başlar. Bu
tür bir sistem evin köpeği ile silahlı bir hırsızı birbirinden ayıramaz. Siz
de ayıramazsınız. Her zaman tetikte olursunuz ve otomatik tehlike düşüncesi
sürekli olarak kafanızda mevcut olur. Bu, o kadar hızlı ve sık olur ki,
farkına varamazsınız. Psikologlar bu durumu hypervigilance (aşırı derecede
tetikte olma durumu) olarak tanımlarlar.
Mantık dışı otomatik düşünceler, endişenin sizin üzerinizdeki diğer bir
etkisidir. Sık sık "yanlış alarm" almanızın yanında, düşüncelerinizi
"muhakeme etme" kabiliyetiniz de zayıflar. Korkulu düşüncelerinizin
mantıksız olduğunu farkedebilirsiniz belki, fakat dışardan yardım almadan
onları iyi bir şekilde değerlendiremeyebilirsiniz. Otomatik düşünceler
iradeniz dışında devam eder,ve sizi baskı altında tutar. Bu düşüncelerin bu
gayrı iradi olma özelliğidir ki, pek çok endişeli insanın "akıllarını
kaybetmekte" olduklarını düşünmelerine sebep olur.
Endişe tepkilerinin sizi etkileme şekillerinden biri de genelleştirmedir.
Örneğin, yolda yürürken bir siren sesi duysanız, evinizin yandığını
düşünürsünüz. Üzerinizden havalanan bir uçak bir sonraki gezide uçağınızın
düşeceğini size düşündürtebilir. Eğer geçmişte başınızdan korkunç bir olay
geçtiyse, onun hakkındaki düşünce ve imajlar size ilk günün endişesini
yaşatabilir. Uzmanlar bu tür endişeyi, Posttraumatic Stress Disorder (travma
sonrası stres rahatsızlığı) olarak tanımlarlar. Bu, Vietnam savaşına katılan
Amerikan askerlerinden birçoğunda ve benzer travmatik tecrübeleri
yaşayanlarda görülmektedir.
Başka bazı düşünce karışıklıkları da endişenin özelliklerindendir:
Felaket beklentisi, en kötü ihtimali akla getirme sık görülen bir durumdur.
Önemli bir iş konuşması yapmadan önce, söyleyeceklerinizi unutmaktan,
bayılmaktan ya da odadan kaçmak zorunda kalacağınızdan, bütün hayatınızı
mahvedeceğinizden endişe etmeniz gibi.
Perspektif kaybı da hayli yaygın bir durumdur. Herhangi bir durum içindeki
bütün potansiyel tehlike ve tehditlere cevap verir, fakat potansiyel fayda
ve avantajları gözden kaçırırsınız. Patronunuzla yeni proje hakkında
konuşurken yaptığınız bütün hataları hatırlar, fakat onun sizin
fikirlerinize ve çabalarınıza yönelik teşviklerini görmezden gelirsiniz.
Belirsizlik veya müphemlik karşısında toleransınızı kaybedip ya hep ya hiç
şeklinde düşünmeye kapı açtığınızda küçük müdahaleler önemli tehditler
haline gelirler. Yan odadan gelen dosya hışırtısı birilerinin çok gizli
belgeleri çaldığı düşüncesini uyandırır, iş toplantısında meydana gelen bir
nefes darlığı sizin için nefesinizin tamamen kesileceği anlamına gelebilir.
Böylece, bütün tehlikeleri kesin ve aşırı bir biçimde algılama eğilimi
ortaya çıkar.
Yanlış düşünme ile ilgili son problem, alışkanlık kazanamamadır.
Araştırmacılar, normal seviyedeki korkunç bir olaya sık sık maruz kalan
endişesiz insanların, duruma alıştıklarını ya da kanıksadıklarını ortaya
çıkarmıştır. Öte yandan, endişeli insanlar ise bu tür durumlarda daha da
endişeli olmaktadır. Böylelikle endişesiz insanlar durumun bir tehdit
içermediğini tespit edebilmekte, normalde endişeli olan birey ise, durumun
güvenli olup olmadığına karar verememektedir.
ENDİŞEYİ YENMEK
Aşağıdaki hikâye endişenin belirlenmesinde ortamın ya da bağlamın ne kadar
önemli olduğunu göstermektedir.
Bir avcı, aslan avı için ormanda bulunmaktaydı. Ansızın karanlık gölgeler
içinden bir aslan ortaya atıldı. İçinde sakinleştirici bulunan küçük oklar
atan tüfeğini doğrulttuğunda avcının kalbi hızla çarpmakta, elleri
titremekteydi. Kabiliyeti hakkında şüpheye düşen avcı hedefi vuracağından
emin olmadığını farketti. Aslanın keskin pençeleri tarafından parçalanmak
üzere olduğundan emindi. Aslan tam avcının üzerine atıldığında, avcının
sadık rehberi ve arkadaşı olan kişinin tüfeğinden çıkan uyuşturucu ile yere
düşüp, kendinden geçti. Rehber, safari kamyonundan korkunç manzarayı görmüş,
hemen tüfeğine sarılarak, nişan almış ve aslanı tam zamanında vurmuştu. Daha
sonra hayvanat bahçesinde avcı, geniş, derin bir hendek ve 8 ayak
yüksekliğinde bir çit ile çevrili kafesinde dolaşan avına gururla bakıyordu.
Aslanı ormanda ve hayvanat bahçesinde gördüğünde avcının endişe seviyesinde
meydana gelen farklılığın sebebi nedir dersiniz
Tabii ki bir insanın potansiyel tehlike taşıyan bir durumu değerlendirmesi
veya anlamlandırması! Bizim bir durumu değerlendirmemiz ve onun hakkında
yeniden değerlendirme yapmamız, o durumun taşıdığı tehlike hakkındaki
kavramımız üzerinde belirleyici olur. Bu bilişsel set ya da olaylara bakış
tarzımız bizim tehdit veya değerlendirme algımızı belirler. Bilişsel set;
beklentilerimiz, menfaatlerimiz ve ilgilerimizin bir bütünüdür. Bu set neyin
üzerinde odaklanacağımızı, neyle üstün körü ilgilene
ceğimizi ve neyi ilgi sahamızın dışında tutacağımızı belirleyen şeydir.
Herhangi bir durumla karşılaştığımızda, her seferinde onu, zaman içinde elde
ettiğimiz tecrübelerimizin oluşturduğu bir bilişsel sete arz ederiz.
Edindiğimiz ilk izlenim bize, önceden var olan bir bilişsel seti destekleyen
ya da onu değiştiren bir bilgi sağlar. Bu ilk izlenim önemlidir; çünkü o,
değiştirilmediği veya tersine çevrilmediği takdirde, bizi herhangi bir
durumu algılayıp, ona endişe ile ya da endişesiz tepki vermeye götüren
düşünce adımları dizisini oluşturur.
Bu bilişsel set kavramını aklınızda tutunuz.
Bilişsel setinizi anlamak, endişeyi yenmenizde hayli önemlidir.
BİLİŞSEL SET: STRES VE ENDİŞE DURUMLARINDAKİ İŞLEYİŞİ
Bir tehlike olduğunu algıladığınızda (doğru ya da yanlış), derhal bir "acil
tepki" oluşturursunuz. Bu tehlike, varlığınızı, şahsiyetinizi, sosyal veya
kişilerarası bağlılıklarınızı (sevgi ve dostluklar) tehdit eden herhangi bir
şey olabilir. Bu acil tepki ile ilgili olarak önemli olan nokta bunun ben
merkezci olması, yani varlığınızın devamını sağlamak için tasarlanmış
olmasıdır. Derhal ve düşünmeden cevap vermeniz gerekmektedir; dolayısıyla
fasılaya, derin düşünmeye veya kararsızlığa yer yoktur.
Bu aşırı basitleştirilmiş düşünme tarzı, stresli veya yansız (nötr) bir
ortamla kıyaslandığında daha az olgun, fakat daha hızlı cevap verebilen bir
tepki sistemini harekete geçirir. Bu ilkel tepki, endişe tepkisidir ve
global, mutlak ve keyfi yapısı bu tepkiyi stres tepkisinden farklı
kılmaktadır.
Stresli durumlarda düşünüp, vereceğiniz tepkiyi tasarlayacak vaktiniz
vardır. Endişe ile ilkel sistemlerinizi harekete geçirirsiniz. Daha sonra
durumu tekrar değerlendirdiğinizde, yanlış alarmı sona erdirebilirsiniz.
Bununla birlikte, endişe problemlerinin olması halinde, aykırı bilgiler
hesaba katılmaz. Bilişsel sete uygun olmayan düşünceler dikkate alınmaz ve
uygulanmaz. Bu aşamada durmak ve kendimize birkaç soru sormak önemlidir:
1. Şu andaki durum benim hayatî çıkarlarım için tehdit teşkil ediyor mu
2. Herhangi fiziksel bir zarara uğrayabilir miyim
3. Herhangi psikolojik bir zarara uğrayabilir miyim Aşağılanma ve
reddedilme gibi.
4. Hayatî çıkarlarımı koruyan kuralları zedeleyecek mi
30 DAVRANIŞ DUYCU DEVİNİMİ KIRMAK
Bir tehdidin ne kadar büyük olduğunu keşfetmeniz aynı zamanda onu nasıl
karşılayacağınızı keşfetmektir. Kaynaklarınız nelerdir Bunu daha önce
yendiniz ya da mağlup oldunuz mu Bütün bu süreç hızlı ve otomatiktir. Karşı
karşıya olduğunuz risk hakkındaki nihai kararınız ve buna bağlı olarak
endişeniz, gerek tehlike (ve ortaya çıkma ihtimali), gerekse onunla başa
çıkma kabiliyetiniz hakkındaki değerlendirmeniz tarafından belirlenir.
Eğer tehlike, size göre düşük oranda ise, muhtemelen düşmanca bir davranış
göstererek tehlikeyi savaşarak ortadan kaldırmayı deneyeceksiniz. Eğer
tehlike başedebileceğinizden büyükse, ya kaçacaksınız, ya hareketsiz kalacak
ya da mağlup olacaksınız. Bu arada, savaş kararı almanızla beraber ilginç
bir şey meydana gelir. Savaş kararı, buna fizikî müdahale de diyebiliriz,
genellikle tehlikeyi mağlup edebileceğinizi hissettiğinizde ortaya çıkar.
Yeteneklerinize olan inancınız bu kararı almanızda büyük rol oynar. Savaş
kararınız sinirinizi azaltır. Bununla beraber, aldatıldığınızı hissettiğiniz
zamanlarda da savaş kararı alabilirsiniz. Bu arada kaçma imkânı yoksa son
bir seçenek olarak, kavgaya başvurabilirsiniz. Böyle bir durumda,
hissettiğiniz sinir değil, endişedir. Kavga etmeniz endişenizi azaltan bir
yoldur.
DAVRANIŞ VE DUYGULAR ARASINDAKİ FARKLAR
Hiç sahneye çıktınız mı, ya da dramatik bir film izlediniz mi Orada
aktörlerin duygularını yansıttıklarını gördünüz. Ama, aktörlerin duygularını
görmediniz. Asla diğer insanların duygularını göremeyiz. Gördüklerimiz,
onların duygularını ifade eden davranışlarıdır. Demek ki, duygu ve
davranışlar iki ayrı sistemdir. Biri her zaman olmamakla beraber diğerini
yansıtabilir. Fakat biri diğerinin aynısı değildirler. Bir duygunun kontrol
edemeyeceğiniz fizikî bir tepkisi vardır. (Örneğin ellerinizin terlemesini
engelleyemezsiniz.) Ama, hissettiğiniz duyguyu yansıtacak eylemi ya da
davranışı seçebilirsiniz.
Popüler olan görüşe göre, duygular bir su rezervuarına benzer. Rezervuar
içinde yeterli basınç oluştuğunda duygular dışa vurulur. Benzer şekilde, bu
duygular ifade edilemediklerinde, beden rahatsızlıkları yoluyla kendilerini
başka şekillerde dışa vururlar. Ancak, öfkenin açıkça ve özgürce ifade
edilmesi; başağrısı, ülser ve kolit gibi bazı psikosomatik bozuklukların
azaltılmasına yardımcı olsa bile; endişenin aynı rahatlatıcı etkiye sahip
olduğu görülmemektedir.
Endişe bir kısır döngü oluşturur. Fizyolojik tepkileriniz ortaya çıkmaya
başladığında (kalp çarpıntısı, terleme vs.) bilişsel süreciniz (düşünme) de
davranışlarınızı harekete geçirir. Fakat endişeli olduğunuzun ne kadar
farkında olursanız fizyolojik endişe o kadar fazla ortaya çıkar ve siz
endişeli olduğunuzun o kadar fazla farkına varırsınız. Devinim böylece sürüp
gider.
Kaç defa bir konuşma yapacağınız zaman sesinizin çatallaşacağı korkusuyla
endişeli göründünüz. Konuşmaya başladığınızda, sesinizin çatallaştığını
farkettiniz. Sesiniz çatallaşmıştı, çünkü siz endişeli idiniz. Bunun
üzerine, başlangıçta endişeli olduğunuz konuda daha da endişeli hale
geldiniz. Dikkatiniz endişenize yöneldikçe, endişenizin dış görünüşünüze
yansıması da o ölçüde artmaktadır.
ACİL TEPKİ SİSTEMİ VE ENDİŞE TEPK SİSTEMİ
Kendinizi tehlike ve tehdit altında hissettiğinizde, acil tepki sisteminiz
hemen devreye girer. Bu aşamada ortaya çıkan tepkileri daha önce işlemiştik.
Bunlar otomatik olarak meydana gelir ve bireyi tehlikeden koruma amacı
taşır. Sinir sistemimizin sempatik veya parasempatik kısımlarının faaliyeti
olan bu tepkiler ya bizi tehlike ile başa çıkmaya hazırlar (dövüşmek/kaçmak)
veya aktif mücadele ise yaramayacağı zaman bize yardımcı olur (görmezlikten
gelme) ya da hareketsiz kalmamızı (kendinden geçme) sağlar.
Acil Tepki Sistemimiz şunlardan meydana gelir:
Kavga: Sıkışınca, saldırıyı savuşturmak için koruyucu bir
hareket yapma, yeni bir saldırıyı caydırma ya da kendini savunma.
Kaçma: Mümkün olduğu takdirde tehlikeye karşı en yaygın
olarak gösterilen tepkidir. Soğuk durma ve sessiz kalma şeklindeki duygusal
kaçışı da ihtiva eder.
Donup kalma: Genellikle bir saldırıdan önce olur ve durumu değerlendirme ve
saldırı etkisine kendini hazırlama için zaman kazandırır. Otomatik olarak
ortaya çıkar ve hareket, konuşma veya hafızayı engeller. Bu, uçuruma doğru
yürüme gibi zararlardan korunmaya hizmet eder.
Bayılma: Çaresiz ve yardımsız hissedildiğinde veya bazıları
için yaralanma veya kan ile karşılaşıldığında ortaya çıkar.
Geri çekilme: Havlayan köpek ya da yüksekliklerden sakınma gibi.
Kaçınma, yana çekilme, zıplama : Mermiden ya da düşen cisimlerden kaçınma
gibi.
Kavrama, yapışma: Düşmeyi engelleme ve dengeyi sağlama amacı ile yapılır.
Refleksler:
Göz kırpma, öksürme, ağzını tıkama gibi...
Yardım çağrısı: Üzüntü, sıkıntı veren bir durumda ani yardım çağrısı
ENDİŞE TEPKİ SİSTEMİ
Endişe ve acil tepki sistemleri aynı zamanda devreye girerler. Acil tepki
sistemi daha hızlı gelişen ilkel bir sistem iken, endişe tepki sistemi daha
yavaş gelişir ve tehdide uygun strateji geliştirir.
Endişe tepki sistemi nasıl işler:
1. Bir his yaratır.
2. Dikkatinizi tehlikeye çeker.
3. Tehlikeyi azaltma planları yapar.
Tehlikeyi Azaltma Taktikleri
Endişe ortaya çıktığı zaman asıl amacı sizi tehlikelerden korunmanız için
harekete geçirmektir. Bunu anlamak çok önemlidir. Bununla beraber, endişenin
kendisi eylem planının bir parçası değildir. Diğer bir deyişle, endişeyi
hissetmek, tehlikeyi ortadan kaldırmaz. Hatta tehlikenin ortadan kalktığını
bilseniz bile endişe hissetmeye devam edebilirsiniz. Bu "tehlike tamamen
geçti" sinyali ya tehlike kaybolduğunda ya da bilişsel setiniz tehlike
kalmadığı algısına kaydığında ortaya çıkar. Bilişsel setiniz (düşünme)
endişeyi idare etmeniz açısından anahtar rolü oynamaktadır.
ZİHNİ BERRAKLAŞTIRMA
Buraya kadar gördüklerimizden sürekli bir endişe duygusunun büyük ölçüde
durumumuz hakkındaki algılarımız, yani bilişsel setimiz tarafından meydana
getirildiği anlaşılmış olmalıdır. Söz konusu set; geçmişteki hayat
tecrübelerimiz, tepkilerimiz, ortaya çıkan sonuçlar, bunlarla ilgili
hislerimiz tarafından belirlenmektedir.
İyimser insanın yarısı dolu bardağı ile kötümser insanın yarısı boş bardağı
arasındaki kıyaslama, bilişsel set fikrini kavramsallaştırmanın bir
yoludur. Bilişsel setimizi değişik tecrübelere uygularız ve bu set bizim
durumları tehlikeli ya da iyi olarak "algılamamızda belirleyici olur.
Bizim belirli bir bilişsel seti oluştururken kullandığımız kuralların pek
çoğu başlangıçta görsel imajlar, duyular veya sesler vasıtasıyla
geliştirilmiştir. Daha sonra bunları kelimelerle formüle edebiliriz; fakat
kurallar her zaman sözlü biçimde dile getirilmez. Örneğin, kendinizi
havaalanı civarında iken gayet endişeli hissedebilirsiniz. Dikkatli bir
şekilde üzerinde düşününce, uçak motorlarının çıkardığı gürültünün henüz
havaalanının ne olduğunu bilemeyeceğiniz bebeklik çağında son derecede
korkutucu bulduğunuz bir ses olduğu ortaya çıkabilir.
Bir kere bir bilişsel set geliştirince, onu destekleyen varsayımları
oluştururuz. İyimser kimse yarısı dolu bardağın rahatlıkla yetecek kadar söz
konusu madde ihtiva ettiğini varsayar. Kötümser kimse ise yarısı boş
bardağın kendisi içemeden biteceğini varsayar.
Bu varsayımlar işlem varsayımları haline gelirler. Kendi kendimize direktif
vererek davranışlarımızı ayarlamamız konusunda etkili olurlar.
Bu varsayımlar ve kurallar üç sınıfa ayrılır :
1. Genel uyarılar, örn.İş arkadaşları tehlikeli olabilir'.
2. Belirli uyarılar: 'Eğer karışırsam, beni azarlayabilirler'.
3. Yasaklayıcı emirler : örn. 'Çeneni kapa!'
Bilişsel setimizin endişemiz üzerindeki rolünü anlayarak, endişe ile olan
mücadelemizde avantaj sağlayabiliriz.
UYGULAMA: ZİHNİ BERRAKLAŞTIRMA
Kendinizi endişeli hissettiğiniz bir durumu yazın. Örneğin, bir iş
arkadaşınız ile yaptığınız konuşma.
Şimdi, şu dört adımı takip edin:
1. İşlem varsayımlarınızı tanımlayın: (Örneğin, insanlar özel hayatlarına
.müdahaleden hoşlanmazlar).
2. Özel durum uygulamasını belirleyin: (Örn. Eğer iş arkadaşlarımın
sohbetini yardım istemek için bölersem, bana kızar ve karşılıkta bulunurlar.
Kariyerimde bana zararları dokunabilir. Öyleyse onların güçlerini abartmak,
olduğundan düşük tahmin etmekten daha güvenlidir.
3. Kararınızı tanımlayın: (Örn. En iyisi sohbetlerini bozmayayım).
4. Kendinize talimatınızı belirleyin: (Örn. Çeneni kapa !... Sükûnet içinde
kal).
Çoğu zaman kendine talimat verme bilişsel setinizi besleyen daha fazla
sayıda kurallara (insanları rahatsız etme, ağzını kapat) ve daha fazla
kendinizi engellemenize yol açar. Her ne zaman kendinizi, kendi talimatınızı
mağlup etmeye çalışıyor hissederseniz, kendi bilişsel setinizi ihlal
ettiğinizi düşüneceksiniz ve endişeniz daha da artacaktır. Endişeyi
kabullenin; zamanla geçecek ve iyileşeceksiniz.
FARKINDALIK DUYGUSU: ENDİŞEYİ AKILDAN KOVAR
Bütün endişe vakalarında kurallar; tehlike ve zayıflık, tehlikeyle başa
çıkabilme ve zayıflığınızı telafi edebilme kapasitenizle alakalıdır.
Kurallar genellikle şartlıdır: "Eğer şu şey olursa, bana zarar verebilir."
"Eğer söz konusu durum gerçekleşse ve size zarar vermese bile, siz yine de
verebilir şeklinde bir ihtimalden bahsettiğiniz için kuralı muhafaza
edersiniz. Bu sefer zarar vermediyse bile, kim bilir, belki bir dahaki sefer
zarar verebilir.
Kendinizi böylesine tehdit altında ve zayıf hissetmeniz sebebiyle çok ilkel
bir seviyede davranış içine girersiniz. Dayandığınız kurallar çok temel,
geniş, aşırı genelleştirilmiş ve hayli katıdır. Daha olgun düşünceleri
terkedersiniz. Kendinizi ne kadar zayıf ve savunmasız hissederseniz, bu
ilkel kuralların geçerliliğini o kadar fazla kabullenirsiniz.
Zayıflık nedir Kendinizi üzerinde hiçbir kontrolünüzün olmadığı veya çok az
kontrol edebildiğiniz iç ve dış tehlikeye maruz, dolayısıyla güvenlik
duygusundan mahrum hissetmenizdir. Zayıflık hissettiğinizde şu tür tepkiler
verirsiniz:
Düşünceleriniz bulanıklasın
Bakış açınızı kaybedersiniz.
Durum ve kendiniz hakkında tarafsız düşünemezsiniz.
Kendinize güveniniz giderek azalır.
Yetenekleriniz, kendinize güvensizliğiniz bağlam ve geçmiş tecrübeleriniz
gibi faktörler zayıflık duygusu üzerinde etkilidir. Şimdi, bu faktörleri
inceleyelim:
1. Yetenek Setleri:
Eğer size yönelik belirli bir tehditle baş edebilme yeteneğinden mahrum
olduğunuzu düşünüyorsanız, zayıflık duygunuz artar. Mesela, patronunuz yeni
projeyi Japonlara tanıtmanızı istediğinde, Japoncanızın yeterli olmayacağı
düşüncesi ile endişeniz artacaktır. Benzer şekilde, çalışma grubunuz bir
softball takımı kuruyorsa ve softball oyununda kendinizi çok yetersiz
görüyorsanız; takıma girebilme konusunda hissedeceğiniz zayıflık duygusu
endişenizi artıracaktır.
2. Kendine Güvensizlik:
Zayıflık duygusu yerine kendine güven duygusu ile durumlara karşı tepki
gösterme beceriniz, tehdit olarak gördüğünüz durum ile baş etme yeteneğinizi
nasıl değerlendirdiğiniz ile yakından ilgilidir. Şimdi, bu sürecin nasıl
geliştiğine bakalım:
a) Tehlikeli duruma yaklaşırsınız.
b) Tehlikenin derecesini ve bununla baş edebilme kaynaklarını
değerlendirirsiniz.
c) Tehlikenin boyutları, başedebileceğinizden yüksekse bu sizin zayıflık
duygunuzu harekete geçirir.
d) Zayıflık modu devreye girince, bütün verileri gücünüze değil
güçsüzlüğünüze göre değerlendirirsiniz. Bu bizi kendinize güvenmemeye iter.
Bir sonraki toplantıda kendi fikirlerinizi savunamaz, meslektaşlarınızla
rekabet edemeyeceğiniz hissine kapılırsınız. Yaptığınız katkıları inkâr
edersiniz.
Kendinize Güvensizlik
3. Bağlam ve Tecrübe
Kendinize güvensizliğiniz kendinize ve yeteneklerinize olan inancınızı
zedeler. Aile ortamında rahat bir insan iken, eleştiriye uğrama ve
utandırılma ihtimali sınıfta veya iş toplantılarında tamamen suskun
kalmanıza yol açabilir.
GÜVENİ MUHAFAZA ETME HAYATİ BİR NOKTADIR
Madem ki durum böyle, öyleyse zayıflığa teslim olmak yerine nasıl kendimize
olan güvenimizi devam ettiririz Güvenimizi muhafaza etme becerimiz birkaç
unsurla yakından ilgilidir:
1. Zayıflık duygusunu azaltmak için kendinize ve kabiliyetlerinize inanın.
Yapabileceğini düşündüğü için uçmayı başaran, Jonathan Liuingston Seaguü'ı
hatırlayın.
2. Olayı başkaları tarafından değerlendirilebilecek şekilde görmeyin.
Başkaları sizin yaptıklarınızı olumsuz şekilde değerlendirmeyecektir.
3. Dikkatinizi tehlikeyeyönelik olarak değil problemeyönelik olarak
tutun. Ortada canınıza kasteden bir tehlike yok, sadece çözülmeyi bekleyen
bir sorun var, o kadar.
Olumlu noktalar üzerine odaklaşarak, tehlikeleri en aza indirgeyerek ve
durumun kontrolünüz altında olduğunu düşünerek kendinize güveninizi muhafaza
edin.
PSİKOLOJİK ZAYIFLIK
Şu ana kadar performansınızı zayıflatan şeyin yalnızca beceriksizlik ya da
kabiliyetsizlik düşüncesi olmadığı anlaşılmış olmalı. Bu konuda aynı
derecede etkili bir başka faktör de sahip olduğunuz becerilerinize aktif
müdahalelerdir. Hayli becerili olsanız bile, zayıf performans göstereceğiniz
ve zarar göreceğiniz yönündeki tahmininiz performansınızı bloke etmeye
yeterlidir. Söz konusu faaliyeti yeterli ve güvenli bir şekilde yapabilme
kabiliyetinizi sorgulamaya başladığınızda, kendinizi engellemeye ve endişe
hissini yaşamaya da başlarsınız. Uyarı bayraklarınız yukarı kalkar ve
tehlikeli bölgeye doğru gidişinizi durdurmanız konusunda size işaret verir.
Endişe hoş olmayan bir duygudur ve durmanız için size işaret vermektedir.
Durduğunuz veya geri çekildiğiniz zaman, endişe de azalmaya başlar.
İlerlediğinizde endişe artar. Devam etme konusunda şuurlu bir karara
varırsanız, hareketlerinizi bastıran ilkel tepkilerinizin üzerinde durmamayı
belki becerebilirsiniz.
Otomatik eylemleriniz düşünceleriniz ile çok sıkı bir ilişki içindedir. Eğer
"her şey yolunda" diye düşünüyorsanız, herhangi bir dahili engelleme olmadan
ilerleyebilirsiniz. Fakat üstesinden gelemeyeceğiniz bir tehlikeyle
karşılaşacağınızı düşünüyorsanız, otomatik olarak kendinizi engellersiniz.
İster bir uçurumun kenarındaki gibi fiziki bir tehlike, isterse bir
konuşmaya başlarkenki sosyal nitelikli tehlike söz konusu olsun, bu durum
geçerlidir.
Ne kadar çok felaket beklentisine girerseniz, o kadar çok duraksarsınız ve
durum bir o kadar felaket görüntüsü alır. Sonuçta kendinizi daha da fazla
engellersiniz. Bu durum zamanla bir kısır döngü şeklini alabilir. Bu tür
duraksamalar, doğal olarak başlangıçta sizi tehlikelerden korumak için
devreye girse bile, şimdi tam bir ayakbağı olmuştur.
KAMU ÖZEL ALANLARI: SOSYAL BİREYSEL BENLİK
İşyerlerinde fiziksel tehlikeye maruz kalma ihtimali olanlarımız,
kendilerini fiziksel olarak zarar verecek etkenlerden korumak için tedbirler
alırlar. Ama buna rağmen, bir çoğumuz, kişisel ve sosyal kaynaklı
tehditlerin daha çok tehlike oluşturduğu ortamlarda çalışırız. Şimdi bu
alanlara ve onlara verdiğimiz tepkilere bir göz atalım.
Hepimiz sosyal ve kamusal bir dünyada yaşıyoruz. Özel dünyamız aile
bireylerimiz ve yakın dostlarımızdan oluşurken kamu hayatımız, iş
arkadaşlarımızı, dernek arkadaşlarımızı vb. kapsar. Bu iki ayrı dünya içinde
sosyal benliğimiz ve kişisel benliğimiz arasında bir denge kurmaya
uğraşırız. Sosyal benliğimiz amaçlarımızı gerçekleştirmek, problemlerimizi
çözmek ve hayatımızı idame ettirmek için diğer insanlarla kurduğumuz
ilişkilere bağlıdır. Ayrıca dostluk, paylaşma, anlayış, destek, sevgi vs.
için de diğer insanlara ihtiyaç duyar. Kişisel benliğimiz ise kimliğimiz,
becerilerimiz ve bağımsızlığımız konusundaki görüşümüze vücut verir.
Hakimiyet alanını tanımlar ve korur; statüsünü, haklarını ve önceliklerini
belirler; vücudunu ve becerilerini idare eder ve çevre üzerinde güç ve
hakimiyet elde eder.
Hem kamu alanında hem de özel alanda sosyal ve kişisel benliğimize yönelik
tehditlerle karşılaşırız. Bu tehditler zayıflık hissimizin ve bunun sonucu
olan endişenin temelini oluşturduğundan; şimdi bu tehditlerin neleri ihtiva
ettiğine bir bakalım.
Sosyal benliğimiz, kamu alanında sosyal tatmin sağlayan şeyleri kaybetme
ihtimali tarafından tehdit edilebilir. Korkulan bu şeyler; bir grubun
üyeliğini kaybetme, grup tarafından kabul edilmeme ve grup faaliyetlerinden
mahrum kalma gibi durumlardır. Olabilecek en kötü tehdit dışlanma ve
tecrittir.
Özel alanda ise sosyal benliğimiz, özel hayatımızda yer alan önemli kişileri
kaybetmenin veya onlarla olan ilişkimizin kötüleşmesinin tehdidi altında
bulunabilir. Bu konudaki tehditlerin en kötüleri de, aşağılanma, tasvip
görmeme, reddedilme ve terk edilmedir.
Benzer şekilde, kişisel benliğimiz de kamu alanında tehditle karşılaşabilir.
Kimliğimize, başarılarımıza, haysiyetimize yönelik bu tehditlerin hepsi de
bir tehlike arz ederler. Bu tehditlerin en kötüsü, bir yenilgi, statü kaybı
veya arzuların bastırılması sonucu gururun yaralanması ile ortaya çıkan
utanmadır. Aşağılanma, yenilgi veya tahakküm sonucu değersizleştiğimiz
hissine kapılırız.
Kişisel benliğimiz de özel alanda risk altındadır. Sakatlanma, fonksiyon
bozuklukları, hastalıklar ve ölüm en kötü tehditlerdir. Bunlar kontrol kaybı
ve kendimize hakimiyetimizi yitirmemizin bir sonucu olarak ortaya çıkarlar.
ENDİŞEYE EĞİLİMLİ OLUNAN ALANLAR
Aşağıdaki tabloyu kullanarak endişeye eğilimli olduğunuz alanlan
belirleyebilirsiniz. Bireysel ve sosyal benliğinize yönelik tehditlere
örnekler veriniz. Bu tehditlerin nasıl gösterilebileceğini yazınız.
Sosyal Benlik Kişisel Benlik
Tasvip Görmeme Kusur
Kamusal Zayıflık Alanlarını Tanımlayın:
Dışlanma Yenili
Tecrit edilme Aşağılanma
Arzuların Bastırılması
Mahrum Kalma Ölüm
Özel Zayıflık Alanlarını Tanımlayın:
Terkedilme Sakatlık
Tasvip Görmeme Hastalık
Reddedilme Bozukluklar
Bir sonraki bölümde, zihninizi berraklaştırmaya ve endişelerinizi ortadan
kaldırmaya yönelik teknikler öğreneceksiniz.
BEDENİN ARINMASI
Hatırlanacağı üzere, endişe baş gösterdiğinde;
fiziksel
bilişsel
motivasyonel
duygusal davranışsal
Psikobiyolojik sistemlerimiz harekete geçiyordu.
Bir önceki bölümde zihinsel arınmanın yollarını tartışmıştık. Bu stratejiler
bilişsel, motivasyonel ve duygusal alt sistemlerin endişeye katkısını ifade
etmektedir.
Şimdi ise fizyolojik ve davranışsal alt sistemlerin endişeye yaptıkları
katkıyı ele alacağız. Psikobiyolojik tepki kontrol listesini kullanarak
bunları bir gözden geçirelim:
Davranışsal Sistem
İnsanlardan kaçınma
Sık sık tartışma
Tutuk konuşma
Azarlama
Yeme
İnsanlara güvenmeme
Kekeleme
Sallanma Dırdır etme
İçme
Fizyolojik Sistem
Nefes darlığı Kalp çarpıntısı Terleme
Mide bulantısı
Karın ağrısı
Uyuşmaürperme
Üşüme
Boğulma
Göğüste ağrı
Baş dönmesi
Bayılma
Gerçek dişilik hissi
Kızarmaparlama
Diğerleri:
Aslında bedenin gösterdiği bu tepkilerin amacı, tehlikeli durumlarda size
yardımcı olmaktır. Bunlar çabuk tepki vermeniz için bedenin dizayn ettiği
ilkel acil tepki sisteminin bir parçasıdırlar. Acil tepki sisteminizi
aktif hale getirerek, aynı zamanda endişetepki sisteminizi de
nasılharekete geçirebileceğinizi öğrenmiştiniz. Eğer bilişsel sisteminiz
'her şey yolunda' mesajını vermezse, bu kez endişe tepki sisteminiz
devreye girecektir.
Bilişsel alt sisteminiz, fizyolojik alt sisteminizin gönderdiği sinyalleri
okumakta güçlük çekebilir. Çok sık olarak, bu tepkiler, muhtemel tehlikelere
dönük ani tepkiler olmaktan ziyade, mevcut, tehlikenin delilleri olduğu
şeklinde yanlış yorumlanır.
AŞIRI SOLUKLANMA (HİPERVANTİLASYON)
Hipervantilasyon nedir Basit olarak aşırı soluklanma diyebiliriz. Eğer çok
çabuk ve derin nefes almaya başlar ve aynı zamanda fiziki faaliyetinizde de
bir artış olmazsa aşırı soluklanmaya başlayabilirsiniz.
Bu tür soluklanma, bedenin tepki gösterdiği durumlarda gerekli olan bir
şeydir. Ama, uzun süren endişe durumlarında amacından uzaklaşabilir.
Hipervantilasyon esnasında birçok fiziksel reaksiyon meydana gelir. Îlk
olarak kan içindeki karbondioksit oranında dramatik bir değişiklik yaşanır.
Bu oran 30 saniye içersinde yüzde 50 oranında düşer. Vücut, karbondioksiti
soluk alıp vermeyi düzenlemek için kullanır. Bu dramatik düşüş, soluk alıp
verme düzeninde bir değişikliği işaret eder.
Açıkçası, karbondioksit, kanınızdaki asit/baz'ları ya da pH seviyesini
düzenlemek açısından önemlidir. Sinir hücrelerindeki pH miktarı
hipervantilasyon sonucu artış gösterince, sinir hücreleri dış uyarılara daha
açık hale gelir. Bu da insandaki kaçma ya da savaşma duygularını harekete
geçirir. Böylelikle zincirleme reaksiyon başlar:
Kalp çarpıntıları
Göğüste ağrı ve mide ekşimesi
Ağızda, ellerde veya ayaklarda uyuşma ve karıncalanma
Konsantrasyon zayıflığı, bulanık görme, gerçek dişilik hissi
Nefes darlığı
Boğazda düğümlenme, yutkunma güçlüğü
Mide ağrısı ve bulantısı
Kabus görme, uykusuzluk ve bitkinlik
Gergin kaslar, kas ağrısı ve titreme
Terleme
Baş dönmesi, bayılma, sayıklama
Bu reaksiyonlar çok sık olarak, bedenin tehlikeye karşı gösterdiği tepkiler
olmak yerine, tehlikenin kendisi olarak değerlendirilir. Böylelikle
endişetepki sistemi çalışmaya başlamıştır.
Hipervantilasyonun, endişe semptomlarına bir katkıda bulunup bulunmadığını
tespit etmek için şunları yapınız:
1. Normal solunum sistemini kontrol edin.
a. Bir elinizi göğsünüzün üstüne, diğerini midenizin üzerine ko
yunuz.
b. Normalden biraz daha derin nefes alınız.
c. Hangi eliniz daha çok hareket ediyor
d Mide Diaframınızı kullanıyorsunuz. Genel olarak hipervantilasyon endişe
semptomlarına bir katkıda bulunmuyor.
e Göğüs Siz göğsün üst kısmını kullanarak soluklanan bir kişisiniz.
Muhtemelen hipervantilasyon endişe semptomlarınıza katkıda bulunmaktadır.
f Diaframik şekilde soluklanmayı öğrenin., (bakınız sayfa 52)
g. Soluklanma oranınızı hesaplayınız. (816 soluk/dakika normaldir.)
h Dinlenme halindeyken ortalama olarak dakikada 28'den fazla soluklanma
oranı aşın soluklanmadan doğan problemleri akla getirir.
ı Soluklanma oranınızı 8/16'ya getirmeye çalışın.(bakınız sayfa 55)
3. Bilinçli olarak aşırı soluklanın
a. 3 dakika boyunca dakikada 60 kez soluklanın. Her saniyede bir soluk.
Kendinizi çok endişeli hissettiğiniz anda durun.
b. Hislerinize dikkat edin. Hemen hemen herkes ağzının ve boğazının
kuruduğunu, bazıları hafif bir baş dönmesi hisseder.
c Eğer ayrıca endişe ile bağlantılı birtakım hisler de ortaya çıkıyorsa,
hipervantilasyon muhtemelen endişe ile ilgili semptomlarınızı artıracaktır.
d Rahat diaframik soluklanmayı öğrenin
Sığ üst göğüs soluklanması veya hızlı soluklanma yoluyla ortaya çıkan aşırı
soluklanma eğilimini yenmek için rahat diyaframik soluklanmayı öğrenin.
Soluklanma biçiminizi değiştirmek için bu egzersizi düzenli olarak
uygulamalısınız.
Bir kâğıt torbaya soluklanma, karbondioksit oranınızı düzeltir. Semptomları
durdurmayı isterseniz, bir kağıt torbayı hazırda tutun. Bu test birçok insan
için mükemmel oranda güvenliyse de, anjin ve epilepsi (sara) gibi tıbbî
durumlarda gidişatı daha da kötüleştirebilir. Eğer sağlığınız hakkında bir
endişeniz varsa, testi yapmadan önce bir uzmana danışın.
Rahat Diaframik Soluklanma
Bu egzersizin amacı, size şu konularda yardımcı olmaktır:
Elinizi karnınızın üzerine koymadan ne zaman diaframınız ile soluk
aldığınızı bilmede,
Rahat diaframik soluklanmayı tanımanızda
Ne zaman isterseniz, rahat diaframik soluklanmayı zorlanmadan kullanmada.
Bu egzersizi günde iki kez yapın. Rahat elbiseler giyip uzanın. Sabah
kalkmadan ve gece uyumadan önceki zamanlar gayet uygundur. Her uygulama
safhasına bir dakika ayırın. Çok hızlı ya da derin nefes almayın.
(Hipervantilasyondan sakının). 45 rahat diaframik soluk alın. Bunu zor bir
iş haline getirmeyin.
1. Yere yatın.
2. Bir elinizi göbek deliğiniz üzerine yerleştirin.
3. Öyle bir soluk alın ki, eliniz rahat bir şekilde aşağı yukarı rahat
hareket etsin.
a. Elinizi karnınız ile aşağı yukarı hareket ettirmeyi zor buluyorsanız,
nefes verdiğiniz zaman karnınızı sıkıca tutun. Rahatlayın ve nefes aldığınız
zaman karnınızın nasıl genişlediğine dikkat edin.
b. Eğer göğsünüzün çok hızlı hareket edip etmediğini merak ediyorsanız bir
elinizi de göğsünüz üzerine koyun. Bu eliniz göbek üzerindeki elinizden daha
az hareket etmeli.
Yerde yatarken diaframınız ile soluklanmayı başardıktan sonra, her gün aynı
işlemi 23 kere ayakta yapın. Yemeklerden hemen önce yapmak uygun olur. Bu
işlemi ayakta yaptıktan sonra, günde 23 kez oturarak yapın. Göğsünün üst
kısmı ile soluklananların bazıları için, bu en zor pozisyondur.
Kolaylaştırana kadar deneyin. Yine yemek için sofraya oturulduğunda
yapılması uygun olacaktır.
Eğer bunları başardıysanız tebrikler! Şimdi, ne zaman kendinizi endişeli ya
da paniklemiş hissediyorsanız, rahat diaframik soluklamayı
kullanabilirsiniz.
Bunun endişenizi bastırmadaki etkisine dikkat edin...
DİNLENME VE GEVŞEMENİN ROLÜ
Endişe tepkilerinizi artıran bir faktör olarak aşırı soluklanmayı tanımış
oldunuz. Bunun yanında dinlenme ve gevşeme de endişe üzerinde rol sahibidir.
Özellikle dinlenmeme ve gevşeme konusunda yaşanan güçlükler endişeyi
artırmaktadır.
Endişe vücudunuz üzerinde bir takım taleplerde bulunur ve enerjiye ihtiyaç
gösterir. Bu ilave enerji ya vücudunuzun sahip olacağı bir kaynaktan
sağlanacak ya da başka amaçlar için kullanılacak olan enerji endişe için
kullanılacaktır. "Paul'a olan borcunuzu ödemek için Peter'ı soymanız"
endişenizi artırmaktan başka bir şeye yaramayacaktır. Uygun şekilde
dinlenmek, size tehlikeye karşı uygun tepkiyi vermeniz için gereken enerjiyi
sağlayacaktır. Bilişsel setinizi uygun bir şekilde kullanabilir ve
endişetepki sisteminizi aktif hale getirmeyebilirsiniz. Aynen dinlenmiş
olduğunuz zamanlar, kendinizi soğuğa ve gribe karşı daha dirençli
hissettiğiniz gibi endişeye karşı direnciniz artacaktır. Endişeyi yenmek
için gerekli enerji kaynağı burada yatmaktadır.
Birçok insan dinlenme ile eğlence faaliyetlerini karıştırır. Eğlence baskı
ve stresten kurtulma yolu iken, dinlenme, derin huzur içinde enerji toplama
faaliyetidir ve endişeyi harekete geçiren savaşkaçış tepkilerini yenmek
için hayatî önem taşır.
Derin gevşeme tepkilerini üretebilecek birçok teknikten bazıları şunlardır:
Yoga
Meditasyon
Biogeribildirim
Kendi kendine hipnotizma
Sıra ile kasları gevşetme
DERİN GEVŞEME TEKNİLERİ
En iyi metotlardan biri, yavaş soluklanmadır. Avantajı, her zaman ve her
ortamda kullanılabilmesidir. Ayrıca özel bir âlet gerektirmez ve diğer
insanların dikkatini çekmez. (Diğer insanlarla bir aradayken yapılacak derin
soluklanma bazen gürültülü sesler çıkmasına sebep olur ve insanların şaşkın
bakışlarını üzerinize çeker. Ayrıca, biraz önce öğrendiğiniz gibi, aşın
soluklanmaya yol açabilir.)
Yavaş Soluma
1. Rahat Diaframik Soluklanma Tekniğini kullanarak, soluğunuzu yavaşça
içinize çekiniz. Bu arada soluk almayı ne kadar devam ettirdiğinizi öğrenmek
için yavaşça sayınız.
2. Soluk alma bittiğinde yarım saniye kadar duraklayınız.
3. Şimdi yavaşça içinizden sayarak soluğunuzu verin.
4. Soluğunuzu dışarı vermeniz bittikten sonra, durun ve kaslarınızı
gevşetin.
5. Aynı aşamaları üç kez tekrarlayın.
6. Ne kadar sakinleşmiş ve rahatlamış olduğunuza dikkat edin.
Dört Gevşeme Egzersizi Daha:
Bu teknikler daha çok ustalık ve gayret istemesine rağmen, o oranda da
etkilidir. Bunlar endişenizi yenmenizde size yardımcı olacak bir rahatlık ve
huzur durumunu elde etmenizi ve hayatınızın diğer alanları için enerji
sağlayacaktır. Bu dört gevşeme tepkisi şunlardır:
Sıra ile kasları gevşetme
Odaklanma
Fantezi kurma Geri sayım
5ıra ile Kasları Gevşetme
Bu teknik gerilen kasın daha sonra rahatlayacağı gerçeğine dayanır. Bu
egzersizde hemen ustalık sahibi olacağınızı beklemeyin. Biraz alıştırma
yapmak gerekir; fakat buna değer.
1. Rahatsız edilmeyeceğiniz bir zaman ve mekân seçin.
2. Rahat bir şekilde oturun ya da uzanın.
3. Gözlerinizi kapatarak, rahat diaframik soluklanmayı uygulayın.
4. Bedeninize dikkat vererek, hangi kaslarınızın gergin olduğunu tespit
edin.
5. Bir defada tek bir kas grubunu gerin, öyle tutun ve bırakın. Bir başka
kas grubuna geçmeden, soluklanma dairesini tamamlayın.
Ayak parmaklarınızla başlayın. Sıkın, tutun, sonra bırakın. Şimdi nefes
alın. Şimdi ayak bileklerinize geçin. Sıkın, tutun, sonra bırakın. Şimdi
nefes alın. Daha sonra baldırlarınıza aynı şeyi yapın.
Ondan sonra butlarınıza geçin. Daha sonra da kalçanıza. Sonra karnınız.
Sonra mideniz. Unutmayın sıkacaksınız, tutacaksınız, sonra bırakacaksınız.
Şimdi .nefes alın. Sonra göğsünüz. Şimdi sırtınızın alt kısmı. Sırtınızın
üst kısmı. Omuzlar.
Omuzlardan sonra kollarınızın üst kısmı. Şimdi kollarınızın alt kısımları.
Bilekleriniz.
Şimdi yumruklarınızı sıkın, öyle tutun ve bırakın. Nefes alın. Boynunuza
aynı şeyleri uygulayın. Şimdi yüzünüzü gerin, tutun, bırakın, nefes alın.
Şimdi, iki tur daha atın. Ne kadar rahatladığınızı hissedin. Eğer, halen
gergin olduğunu hissettiğiniz bir kas grubu varsa, aynı işlemi tekrarlayın.
Artık kendinizi daha rahatlamış hissediyor musunuz
Odaklanma
Bu dünya üzerinde uygulanan dini veya dünyevi pek çok çeşit meditasyonda
kullanılan bir tekniktir.
1. Rahatsız edilmeyeceğiniz bir zaman ve mekan seçin.
2. Rahat bir şekilde oturun ya da uzanın.
3. Gözlerinizi kapatın ve her nefes verişinizle birlikte, zihninizi iç
dünyanızın merkezine odaklanmış olarak tutacak bir kelime veya ibareyi
tekrarlayın. Zihninizi harici, mantıki düşüncelerden veya rasgele şeyleri
düşünmekten uzaklaştıracaksınız. "Sakin ol", "rahatla", "huzur" gibi
kelimeleri ya da sizin için dini veya manevi anlam taşıyan ibareleri
tekrarlayabilirsiniz. Ya da "Ohm" gibi bir takım heceler kullanabilirsiniz.
4. Eğer gözlerinizi açık tutmayı tercih ederseniz; oda içindeki bir resim,
tavan, sandalye vb. belirli bir nesne ya da yere odaklanın.
5. Konsantrasyon kaybolursa, üzülmeyin; bu olur. Dikkatinizi yeniden soluk
alıp vermeye ya da tekrarladığınız kelimeye yöneltin ve yeniden başlayın.
6. 1020 saniye sonra gözlerinizi açın ve normale dönün.
Fantezi
Bu metot fantezi ile yaşanan tecrübenin gerçek hayattaki tecrübe ile aynı
psikolojik tepkiyi vereceği inancına dayanır (Beyin ne algılarsa ona
inanır). Bundan dolayı, hoş ve rahatlatıcı şeyler hayal etmek isterseniz,
fantezilerinizde mümkün olduğunca, koku, bakış, ses, tat, dokunma gibi
duyulan kullanın. Bu, sizi daha da rahatlatacaktır. Bu teknik çocuklar
tarafından baskı ve endişeyi ortadan kaldırmak için kullanılır. Buna, hayal
kurmak da deriz.
¦ 1. Rahatsız edilmeyeceğiniz bir zaman ve mekân seçin.
2. Rahat bir şekilde oturun ya da uzanın.
3. Gözlerinizi kapatın. Rahatlatıcı, harika bir yerde bulunduğunuzu hayal
edin. Harika olaylarla dolu, yaratıcı bir takım hayali hikâyeler terkip
edin. Olabildiğince fazla duyunuzu kullanın.
4. Başlamak için aşağıdakilerden birini seçin ya da kendi hayalinizi
oluşturun.
a. Kumsalda yürüyüşe çıkın; kıyıya çarpan dalgaların
sesini işitin; güneşin ılıklığını hissedin; okyanusun kokusunu duyun; mavi
gökyüzüne bakın; yüzünüze serpilen tuzlu su damlalarının tadını farkedin.
b. Dağlara gidin; çam ağaçlarının kokusunu duyun, rüzgârın sesini dinleyin;
sevdiğinizle yan yana yürüyün; kuşlara bakın; yumuşak çam yapraklarını
ayağınızın altında hissedin.
c. Bir masal ülkesini ziyaret edin; şiir perisinin söylediği sarkılan
dinleyin; ay ışığında parıldayan şatoları seyredin; ağaçlar üzerindeki
çiçeklerin hoş kokularını duyun; tatlı meyvelerden yiyin kadife kumaşlara
dokunun.
d. Bir bulutun üzerine binerek uçun, aşağıya yer yüzüne bakın, koklayın...
e. Kendinizi bir orkestrayı yönetirken hayal edin
f. Kendi hayallerinizi oluşturun.
Geri Sayım
Uyuyabilmek için size koyunları saymanızın tavsiye edildiğini hatırlıyor
musunuz Ya hâlâ uyuyamadıysanız, onları geriye doğru saymanızın tavsiye
edilişini Ataların yaptığı uygulamalarda bir hikmet vardır. Nefeslerinizi
saymak size rahatlama konusunda yardımcı olabilir. Bu aynı zamanda, zihniniz
düşünceler ve üzüntüler tarafından istila edildiğinde kendinizi toplamanız
konusunda da yararlıdır.
1. Rahatsız edilmeyeceğiniz bir zaman ve mekân seçin.
2. Rahatça yatın ya da oturun.
3. Gözlerinizi kapatın. 5075 veya 100'den geriye doğru sayın.
4. Verdiğiniz her nefesi sayın. Ancak, hemen nefes almanız gerekmediğini
unutmayın. Nefes almadan önce birkaç saniye dinlenebilirsiniz. (Bu bazı
insanlar için 20 sn.ye kadar çıkabilir.)
5. Saydığınız numaralan şaşırırsanız üzülmeyin, hatırladığınız son numaradan
devam edin.
6. Sayım bitince normale dönün ya da başka bir gevşeme faaliyetine geçin.
EGZERSİZ VE BESLENMENİN ROLÜ
Bedenin temizlenmesinde birçok başka faktörler de vardır. Fakat onların
endişeyi yenmedeki önemi yeterince vurgulanamamaktadır.
1. İyi dengelenmiş bir diet:
Bu, ortaya çıkan stres veya endişeyi bertaraf etmezse de özellikle çok
hassas bir vücuda veya sinir sistemine sahip olmanız halinde stres ve
endişeye karşı en iyi savunma yollarından birisini oluşturur. Burada vurgu
yapılan şey besleyici ve iyi dengelenmiş bir diettir. Moda olan gelip
geçici, fantezi diet planlarına itibar etmeyin. Sağlıklı bir diet:
• Fiziki dayanıklılığı artırır,
• Hastalıklara karşı direnç sağlar,
• Duygusal dengenize katkıda bulunur.
Dikkat ederseniz:
Endişeli olduğunuz zamanlar, teskin edici olarak, şekerleme, çikolata ve
tuzlu çerezler gibi abur cubur yemeye eğilimli olursunuz. Halbuki bunlar
endişeyi yenmede etkili olmazlar, aksine çoğu zaman semptomları artırırlar.
Ayrıca alkol, sigara ve kafeine karşı da dikkatli olun. Sigara 2700'den
fazla kimyasal madde içerir ve duyularınız üzerinde uyuşturucu maddeler ve
alkol kadar tesirli olur. Kafein bir uyarıcı ve ruh haletinde değişikliğe
sebep olan bir uyuşturucudur. Günde sadece dört fincan kahvenin bile bazı
insanlarda panik ataklara yol açtığı görülmüştür. Stresli olduğunuzda
vücudunuz uyarıcılara karşı daha hassas hale gelir. Alkolsüz içecekler,
şekerlemeler, ilaçlar ve hazır yiyeceklerin üzerindeki etiketleri okuyun.
(Ve evet, maalesef, çikolata da kafein içermektedir)
İki hafta kafein almayı bırakın ve endişe seviyenizde ne gibi
değişiklikler olduğunu gözleyin. Başlangıçtaki baş ağrıları ve sinirlilik
sizi şaşırtmasın. Bir şeylerden feragat etmektesiniz.
2. Egzersiz:
Bu, bedeninizin, 'kaçış' ya da 'savaş' mekanizmalarına karşı vereceği en iyi
tepkidir. Bu mekanizmalar faaliyete geçtiğinde, beden doğal olarak kaçma ya
da savaşma yoluyla zaten egzersize hazırlanmaktadır. Acil tepki sisteminin
bir parçası olarak, bedene adrenalin ve endorphinler yayılır. Kaçmak ya da
savaşmak şeklindeki fiziki çabalarla kullanılıp tüketilmediklerinde bunlar
bedende birikir. Bu, kimyasal bir dengesizlik yaratır, ruh haletinizde
değişikliklere sebep olur ve endişetepki sisteminizi devam ettirir.
Aerobik egzersizleri, savaşma ya da kaçma tepkilerini ikame eder.
Aşağıdakilerden biri sizin için uygun olabilir:
• Koşu
• Yüzme
• Bisiklet
• Tempolu yürüyüş
• Aerobik dans
Geniş kas gruplarınızı çalıştıracak her hangi bir egzersizi seçin.
Amacınız, nabız oranınızı artırmak ve bunu devam ettirmek. Bu haftada 3'er
kereden 30 dakika yapılmalıdır. Bu endişeyi yenmeniz için mükemmel bir
yoldur. (Aynı zamanda kilonuzu korumanız açısından da harika bir etkisi
olacaktır.)
Herhangi bir egzersiz programına başlamadan ya da mevcut programınızı önemli
ölçüde değiştirmeden önce, en iyisi doktorunuza danışmanızdır. Bu, özellikle
yaşınız, sıhhatiniz ve fiziki durumunuzla ilgili kısıtlamaların olması
halinde önemlidir.
HAYATI YÖNETEBİLME
Bu bölüm hayatınızı daha iyi yönetebilmeniz için gerekli beceri ve
teknikleri elde edebilmenizde size yardımcı olmak amacıyla tasarlanmıştır.
Unutmayın ki endişenin üstesinden gelmek hayat boyu sürecek olan bir
süreçtir. Hiç kimse daima endişeden uzak bir hayat yaşayamaz. Ancak, bazı
insanlar, kendileri için uygun olan birkaç temel tekniği uygulayarak ve
bunlarda ustalaşarak endişelerini daha iyi idare edebilmektedirler. Şu ana
kadar bu tekniklerin bazılarından haberdar oldunuz. Uygulamaya devam
ettiğinizde, bunlar, sizin için zamanla beceri haline gelecektir. Bütün
tekniklerin herkes için her zaman uygun olmayacağına dikkat etmelisiniz.
Fakat bu konuda alternatifiniz ne kadar çok olursa, endişenizi idare
edebilme şansınız o kadar büyük olur.
Geçen iki bölümde endişeyi yenme ile ilgili birkaç kavram ve beceri
öğrenmiştiniz. Şimdiye kadar uyguladıklarınızın karşısına işaret koyun.
Endişeyi etkileyen beş alt sistemi tanıma,
Otomatik düşünce ve imajları anlama,
Endişe, korku, fobi ve panik arasındaki farkları bilme,
Savaşma, kaçınma, fırlayıp kaçma, donup kalma ve kendinden geçme
şeklindeki tepkilerinizi tanıma,
Endişenin fayda ve zararlarını bilme,
Duygu ve davranış arasındaki farkı anlama,
Acil ve endişe tepki sistemini anlama,
Endişeye eğilimli yanlarınızı tanıma,
Hiperventilasyounun endişenizdeki rolünü anlama,
Rahat diaframik soluklanmayı kullanma Gevşeme tekniklerinden faydalanma,
Anlamlı, iyi dengelenmiş bir diet,
Haftada üç kez egzersiz yapma.
Kitabın geri kalanı seçeneklerinizi artırmak için düzenlendi. Değişik
teknikleri "deneyin". Bu tekniklerde ustalık kazanmak için vakit ayırın.
Daha sonra size ne kadar uygun olduğuna bakın.
FARKINA VARMA
Bir sorunun çözümündeki ilk adım, onu anlamaktır.
• Endişelerinizi harekete geçiren koşulların farkında mısınız
• Otomatik düşüncelerinizin farkında mısınız
Korkunuz ki endişenin altında yatan odur üzerine düşünmekten ya da onunla
yüz yüze gelmekten kaçınmanız, durumun şuuruna varmanızı engeller. Sizi
endişeli yapan "bu korku" değildir, kendinizsiniz. "Niçin endişeliyim"
sorusunu cevaplandırmak size ne yapmanız gerektiği konusunda ipucu sağlamaz.
Eğer siz de insanların çoğunluğu ile aynı özelliklere sahipseniz, şunu
biliniz ki, başlangıçta en az endişeuyaran durumların daha fazla
farkındayızdır ve otomatik düşüncelerimizin en çabuk hatıra gelenlerini
zihnimizde uyandırabiliriz. Daha sonra, tecrübe ettiğimiz endişe nispeten
daha az sıkıntı verici hale gelince, diğer endişelerin ve daha derin
otomatik düşüncelerin daha fazla farkına varmaya başlarız.
Kendinizi endişeli hissettiğiniz bir durumu yazın:
Şimdi, kendimi nasıl endişeli yapıyorum? sorusunu cevaplayın:
Korktuğunuz şeye yaklaşmak için bir plan tasarlayın.
ENDİŞE KAYDI
Kendinizi endişeli hissettiğiniz bir durumu yazın.
Prensip:
Endişenizin mahiyetinin farkına vardığınız ve bu endişeyi nasıl
oluşturduğunuz sorusunu kendi kendinize sorduğunuzda, kendinize bu konuda
bir şeyler yapabilmek için güç ya da kontrol sağlamış olursunuz.
Prensip:
Korkunuzdan veya endişenizden kaçınma, size onu yenme ya da değerlendirme
fırsatı vermez. Üstesinden gelmek istediğiniz endişelerinizin farkına
varabilmenizde size yardımcı olması için bir sonraki sayfada yer alan formu
kullanın.
Farkına varmaya başladıkça, endişelerinizle ilgili otomatik düşüncelerinizi
(ve tasavvurlarınızı) kaydedin.
Daha sonra otomatik düşüncelerinizin endişelerinize olan katkısını
değerlendirin. Son olarak, daha derin düşünce ve tasavvurlarınızın daha
fazla farkına varmanız için korkunuza yaklaşmak üzere bir plan belirleyin.
Otomatik düşüncelerinizi yazın.
Şimdi 'kendimi nasıl endişeli yapıyorum' sorusunu cevaplayın.
Korkunuza yaklaşma planı yapın.
Planı uygulayın. Şimdi endişeniz hakkında ne biliyorsunuz Hangi yeni
düşüncelerinizin farkındasınız
Kendinizi endişeli hissettiğiniz bir durumu yazın.
Otomatik düşüncelerinizi yazın.
Şimdi 'kendimi nasıl endişeli yapıyorum' sorusunu cevaplayın.
Korkunuza yaklaşma planı yapın.
Planı uygulayın. Şimdi endişeniz hakkında ne biliyorsunuz Hangi yeni
düşüncelerinizin farkındasınız?
UYGULAMA: BİLİŞSEL SİSTEME KARŞI OTOMATİK DÜŞÜNCELER
Şimdi otomatik düşünceleriniz ile bilişsel alt sisteminizin arızalarını
karşılaştırın. Tanımlayabildiğiniz arızaların yanına bir işaret koyun.
Bilişsel Alt Sistem Arıza Listesi:
Meli/malı biçiminde düşünme: Kararlan ya da tercihleri meli/malı ekleri
kullanmak suretiyle katı kurallar haline çevirme.
Ya hep ya hiç şeklinde düşünme, insanlar ya da olaylar hakkında,
birbirleriyle tamamen ilişkisiz siyahbeyaz şeklinde kategorilere ayırarak
hüküm verme.
Aşın genelleştirme: Münferit bir olumsuz olayın daima vuku bulacağına
karar verme.
Etiketleme: Aşırı genelleştirmenin, kişinin kendisini genellikle olumsuz
bir takım sıfatlarla anması şeklindeki belirli bir biçimi.
Dürbün bakışı. Kişinin kendi hata ve kusurlarını büyültürken,
başkalarının hatalarını küçük görmesi ve başarılarını abartması.
Zihin okuma: Diğer insanların kendisi hakkında ne düşündüğünü ya da ne
hissettiğini, sormaya gerek olmaksızın bildiğine inanma.
Fal bakma: Olumsuz bir sonucu tahmin etme ve şimdiden bu olumsuz sonuç
ortaya çıkmış gibi davranma. Bunun temelinde mümkün olan ile muhtemel olanı
karıştırma yatmaktadır.
Akü danışma: Söz konusu hususlarda uzman olup olmadıklarını kontrol
etmeden diğer insanların görüş ve tavsiyelerini mutlak doğru olarak kabul
etme.
Duysal muhakeme: Bir şeyin doSrulu5una delil olarak hisleri kullanma.
Kişiselleştirme: Kişinin suçlu olduğunu gösteren bir delil yokken kötü bir
olaydan kendisini sorumlu hissetmesi ya da etki ile kontrolü karıştırması.
Bilişsel alt sisteminizdeki işleyiş hatalarını düzeltmek için bu düşünme
yanlışlığına "karşı çıkmalı ya da düşüncelerinizin yanlışlığını ispat
etmelisiniz. Bu çok değerli bir kendi kendine konuşma şeklidir ve bir
kontrol kulesi operatörünün uçağının kontrolünü kaybetmiş pilota iniş
sürecinin ayrıntılarını tarif etmesine çok benzer. Ebeveynler çok zaman
çocuklarına, yeni veya zor bir tecrübe karşısında, konuyu onlarla ince
ayrıntılarına kadar konuşmak suretiyle yardım ederler. Antrenörler de aynı
şeyi yaparlar. Siz de öyle yapın, endişeyi yenmek için kendinize yardımcı
olun. Kendi kendinizin antrenörü olun.
Şu anda otomatik düşüncelerinizi ve onların ortaya çıkardığı bilişsel alt
sistem arızalarını tanımlayarak ve sorunlarının farkına daha çok vararak,
süreci başlattınız.
Şimdi düşünme biçiminizdeki yanlışlıkları ispatlamayı öğreneceksiniz.
DÜŞÜNCELERİNİZİ TEKZİB EDİN
Tekzib İçin Kurallar
2. Tekzib isteği güçlü olmalı:
Yılların birikimi olan bilişsel yanlışlıkları yenmek için sağlam bir karşı
koyuş gerekir. Bunun için kendi kendinize güçlü ve tesirli bir sesle hitap
etmeyi hatta şaşırtıcı bir beyanda bulunmayı seçebilirsiniz. "KES ŞUNU; BİR
ŞEYÎN YOKİ", güçlü bîr tekzib için isabetli bir ifadedir. Bazen
parmaklarınızı şıkırdatmak veya kendinizi çimdiklemek gibi fiziki bir
hareket düşüncelerinizi kesebilir.
2. Tekzib yargılayıcı olmamalı:
İyi veya kötü, haklı veya haksız olduğunuza, belirli bir biçimde düşünmeniz
ya da davranmanız gerektiğine veya aksine belli bir biçimde düşünmemeniz ya
da davranmamanız gerektiğine karar vermeyin. Ne olup bittiğini tarif
ederken, olduğundan fazla büyültmemeye veya küçültmemeye dikkat edin.
3. Tekzib belirli olmalı:
Meseleyi belirginleştiğin. Konu ile. ilgili gerçekleri inceleyin.
Tekzibinizi belirli davranışlar şeklinde ifade edin. Kesin olarak bildiğiniz
şeyleri belirleyerek, bunları tekzib ifadenizde kullanın. Mesela, patronunuz
sunduğunuz teklife henüz cevap vermedi; üç gün oldu; iki gündür şehir
dışında ve onun normal cevap süresi dört gün. Bu durumda sizi bir kez daha
reddettiğini varsaymanız makul olmaz.
4. Tekzib dengeli olmalı:
Tekzibinizi olumsuz ifadeler yanına olumlu ifadeler katarak dengeleyin.
Mesela, şirketin verdiği partide üç kişi dans davetinizi reddederken, sekiz
kişi kabul ettiyse; kabul gören bir dans arkadaşısınız demektir.
Bir sonraki beceriye geçerken bu dört kuralı aklınızda tutun. Bu kuralları
bütün tekzipleriniz için bir temel oluşturacaktır.
Üç Kolon Tekniği
Şimdi endişenizi yenmek için üç bileşeni bir araya getirmeye hazırsınız. Bu
teknik üç kolon olarak tanımlanır ve kullanabileceğiniz en iyi araçlardan
biridir. Size bütün bir hayat boyu faydalı olacaktır. Kendinizi son derece
endişeli hissettiğiniz her defasında bunu kullanın. Bu teknik özellikle
zihninizi ve bedeninizi sakinleştiren gevşeme tekniklerinden birinin
ardından uygulandığında etkili olmaktadır.
Üç kolon tekniğini kullanmak için:
• Endişenizi çevreleyen durumları belirtin.
• Otomatik düşünce ve imajlarınızı ilk kolona koyun. (Eğer, gerekiyorsa
bunları belirlemek için daha önceki teknikleri kullanın.)
• Her birinin içerdiği bilişsel alt sistem arızalarını belirleyin.
• Her yanlış düşünceniz için bir tekzib yazın. Aşağıdaki tekzib kurallarını
uygulamayı unutmayın:
Güçlü olma Yargılayıcı olmama Belirgin olma Dengeli olma
Yeniden Biçimlendirme Tekniği
Kendinizi fiziksel ve duygusal olarak zayıf hissetmenizden kaynaklanan
endişenizi yenmek için zihninizi temizleyebilirsiniz. Bunu bilişsel setinizi
değiştirerek yapabilirsiniz. Yeniden biçimlendirme, bilişsel setinize
yönelik belirli bir tekzib biçimidir. Bilişsel setiniz, sahip olduğunuz imaj
ve düşüncelerin ürünüdür. Ve bu düşünce ve imajlarınızı yeniden
şekillendirerek onu değiştirebilirsiniz.
Yeniden biçimlendirme, hayatınızı oluşturan panoramada (görünümde) çerçeveyi
nereye oturtacağınızla ilgilidir. Herşeyi bir çerçeveye sığdıramayacağınız
için, odaklanmak istediğiniz parçayı seçmek zorundasınız. Nereye
odaklandığınız, sizin bilişsel setinizi ve algılarınızı belirler. Örneğin,
yüksek dağların oluşturduğu bir manzaranın içindeki ata bakıyorsanız,
çerçeveyi koyduğunuz yer, ne tür bir resim gördüğünüzü belirleyecektir.
Çerçeveyi atın önüne koyarsanız atın başını görürsünüz, arka kısmına
koyarsanız kuyruğunu görürsünüz. Hayat ve endişe arasında da buna benzer bir
ilişki vardır. .
ÜÇ KOLON TEKNİĞİ FORMU
Şartlar.
Otomatik Düşünce Yanlış Düşünce Tekzip İfadesi/Eylemi
YENİDEN BİÇİMLENDİRME UYGULAMALARI
Kendinizi sorgulayın
Hayatınızın endişenin kontrolü altına girdiğini hissettiğinizde, çoğu zaman,
kendinizi ve inançlarınızı durdurup sorgulayacak zamanı ve enerjiyi bulmak
zor olur. Fakat kendini sorgulama, endişeyi idareniz altına almanızda önemli
bir araçtır. Endişeniz ücret artışı sağlamak, terfi etmek, bir yere transfer
olmak, tayin edilmek, konuşma yapmak üzere davet edilmek, ailenizi
kaybetmek, aptalca davranmak, uygun olmayan elbise giymek veya daha başka
pek çok şeyle ilgili olabilir. Ne ile ilgili olursa olsun, kendinize, endişe
uyandırıcı şekilde davranmaya ya da inanmaya devam etmenin "gerekçesinin ne
olduğunu" sormalısınız. Karşılıklı olarak düşüncelerinizi ve fiillerinizi
kontrol edin ve görüşünüzün doğruluğunu kendinize ispatlayın. Daha sonra
delilleri inceleyin. Kendinizi sorgulamak için yardımcı olmak üzere
aşağıdaki sorulan kullanın:
Endişem:
Bu fikri destekleyen deliller nelerdir
Bu fikrin aksini gösteren deliller nelerdir
bundaki mantık
Gerçekten bir sebep sonuç ilişkisi var mı Nasıl
1 Bu düşünce bir gerçeğe mi dayanıyor, yoksa alışkanlık mı
Samimi miyim yoksa abartıyor muyum
Olaya ya hep, ya hiç çerçevesinden mi bakıyorum
Haber kaynağım güvenilir mi
Gerçekleşmesi mümkün olanlarla muhtemel olanları karıştırıyor muyum
Gerçeklere göre mi, duygulanma göre mi karar veriyorum?
• Başka ne bilmem gerekiyor
Kendinizi sorgulama, zihninizin hızlı faaliyete geçtiği ve endişenizin
arttığı her durumda kullanabileceğiniz bir beceridir. Eğer yukarıdaki
soruların üzerine odaklanmaya yetecek kadar zihninizin faaliyetini
yavaşlatamıyorsanız, o zaman otomatik düşüncelerinizi sayınız.
Yapabiliyorsanız, bu düşüncelerinizi yazın, not alın. Birkaç otomatik
düşünce yandıktan sonra geri dönün ve bunlarla ilgili olarak kendinizi
sorgulayın.
Otomatik Düşünceleri Kaydedin
Bakış Açısını Değiştirin
Üzgün ve endişeli olduğunuzda bazen bakış açınızı kaybettiğinizi farkettiniz
mi Bu sık sık olur. Endişe kaynağı olan bir durumu çevreleyen hoş olmayan
duygular ve hisler, bazen düşüncemizi bulandırır. Bu durumda alternatifler
aramayı, çözümleri görmeyi, başka bir bakış açısını anlamayı veya
üzerimizdeki baskıyı kaldırmayı unuturuz. Tamamen şaşırır ve kendimizi
dünyanın merkezi olarak görürüz. Bir soru sormaya hazırlandığımızda, ya da
toplantıya geciktiğimizde bütün gözlerin üzerimizde olduğunu zannederiz. Bu
tabii ki, hoş olmayan duygu ve hisleri kuvvetlendirmeye ve endişemizi
artırmaya yarar.
Başka bir açıdan bakabilmeyi öğrenmek endişeye karşı kullanmak isteyeceğiniz
bir beceridir. Bunu yapabilmek için: Durumun diğer yorumları üzerinde kafa
yorun Yanlış düşüncelerin peşini takip edin. Kendinizi odak merkezi
olmaktan çıkarın G Daha geniş bir bakış açısı kazanın Sonuçlar
üzerindeki kontrol sınırlarınızı farkedin. Jerry Jones işten kovulmaktan çok
korkuyordu. Eğer patronu onunla konuşmazsa, ya da soğuk davranırsa, hemen
kovulacağını düşünüyordu. Patronun tutumu başka nasıl yorumlanabilir
Patron hasta olabilir. Kafası meşgul olabilir. Diğerleri ile samimiyeti
sevmeyen biri olabilir. Ya da insanları arkadaşlıklarına göre değil,
potansiyellerine göre değerlendiriyor olabilir. Ya da pek çok başka
alternatiften söz edilebilir.
Bu şekilde cevap vermiş olabilirsiniz. Peki, bunlardan herhangi biri
Berri’nin kovulma korkusunu destekliyor mu
Patronun davranışlarından dolayı hâlâ endişeli olmasına gerek Var mı?
Şimdi bu tekniği kendi durumunuza uygulayın:
"Öyle Olursa, Ne Olur" Tekniği
Kendinizi endişeli hissettiğinizde, düşünceleriniz geleceğe doğru kayma ve
mümkün olan en korkunç sonuçlan öngörme eğilimine girer. "Öyle olursa Ne
Olur" tekniği henüz gerçekleşmeden önce felaket yaratma eğilimini hakimiyet
altına almak için kullanılacak bir tekniktir. (Unutmayın felaket
gerçekleşirse, onunla uğraşmakla o kadar meşgul olacaksınız ki endişelenmeye
vakit bulamayacaksınız)
Dehşet verici öngörülerde bulunma probleminin altında yatan şey, güç bir
durumla karşılaştığınızda onunla başedememe korkunuzdur. Bunun gerçekleşme
ihtimalindeki zayıflığı değerlendiremez ve geçmişteki öngörülerinizin isabet
yüzdesindeki düşüklüğü göremezsiniz. Kendi kendinize şunu sormalısınız:
"Geçmişteki felaket öngörülerimden kaçı aynen gerçekleşti"
Ayrıca, söz konusu durumla baş edebilme konusunda sahip olduğumuz kaynaklan
da göremezsiniz (ki bu sizdeki zayıflık duygusunun bir parçasıdır). Kötü
durumları tamamen hakimiyetiniz altına alma düşüncesine takılıp kalmayın;
sizin bütün istediğiniz bu durumla başa çıkabilmektir. Kendi kendinize şunu
sorun: "Bununla başa çıkabilmek için ne gibi kaynaklara ve stratejilere
sahibim." Bunların bir listesini yapın ve gelecekte de başvurmak için bir
yere yazın. (Bu kitaptan öğrendiğiniz teknikleri ve stratejileri de dahil
etmeyi unutmayın.)
En son olarak şunu hatırlayın, bir durumun sonucunu kontrol edemezsiniz ama
bu sonuca olan tepkinizi kontrol edebilirsiniz. Ayrıca, bunu başarmak için
şu sorulan kendinize sorun; "Ne olur ki böyle olursa" O zaman ne
yapabilirim Peki sonra ne olur?......."
Aşağıdaki "Öyle Olursa, Ne Olur" alıştırmasını yaparak bir meseleyle baş
etmek için pek çok yola, dayanacağınız kaynaklara sahip olduğunuzu ve en
kötü ihtimali kabullenip, onunla başa çıkabileceğinizi keşfedeceksiniz.
Öyleyse üzülmek niye?
"Öyle Olursa Ne Olur" Alıştırması
Şunun olacağından korkuyorum:.
Ne olur ki o gerçekleşirse
O durumda ne yapabilirim
Daha sonra ne olur
Peki bu olursa ne olur
O zaman ne yapabilirim
Daha sonra ne olur
Öyle olursa ne olur
O zaman ben ne yapabilirim
Daha sonra ne olur
Öyle olursa ne olur
O durumda ne yapabilirim
Daha sonra ne olur
Öyle olursa ne olur
O durumda ne yapabilirim
Daha sonra ne olur
Öyle olursa ne olur
O durumda ne yapabilirim
Daha sonra ne olur
TASAVVUR
Şu ana kadar tartışılan egzersizler ve teknikler sizin endişeniz hakkındaki
düşüncelerinizi değiştirmeye yönelikti. Farklı şekilde görmenize ve
davranmanıza yardımcı olabilecek birçok teknik vardır. Endişenizi yenmenizde
bunların kaçının size faydalı olabileceğini araştırın.
"Endişemi acaba nasıl görebilirim" sorusunu soruyor olabilirsiniz.
Araştırmalar, insanların gerçekten endişeye sebep olan olayları gördüğünü
veya tasavvur ettiğini göstermiştir. İlk bölümde endişeye eşlik eden
otomatik düşünce ve imajları görmüştük. Aşağıdaki alıştırmalar ise endişeyi
yenmek için tasavvur ve tahayyül becerilerinizi kullanmanızda size yardımcı
olmak amacına yöneliktir. Fakat bunun için öncelikle endişede ne tür bir
tasavvurun ihtiva edildiğinin farkına varmanız gerekir.
Endişeyi çevreleyen koşulları düşünün. Gözlerinizi kapayın. Ne görüyorsunuz
Bunu yapmanın diğer bir yolu, hayal kurmaktır. Bu imaj ya da hayal hakkında
düşünürken kendinize şu soruları sorun:
• Gördüğüm resim nedir
• Onu nasıl tanımlayabilirim
• Renkli mi Ne renk 0 Ses var mı
• Hareket var mı
• Herhangi bir koku alıyor muyum
• Herhangi bir şey işitiyor muyum 9 His veya duyu var mı?
Hatalı düşünme biçiminizi değiştirebileceğinizi ya da düzeltebileceğinizi
öğrenmiştiniz. Aynı şekilde yanlış hayallerinizi ve tasavvurlarınızı da
değiştirebilir ve düzeltebilirsiniz. Bunu, Kapatma, Tekrarlama, Zaman
Projeksiyonu ve TVSeti Teknikleri ile yapabilirsiniz.
Kapatma Tekniği
Bir otobüs şoförü kaza yapmıştı. Kazadan aylar sonra bile kazanın hayali
zaman zaman gözünün önüne gelmeye devam ediyordu. Kapatma tekniği sayesinde
kendini yeniden işine verebildi ve güvenli bir şekilde çalışmaya başladı. Bu
teknik özellikle, yaşadığınız korkunç bir olay göz önünde canlandığında
faydalı olmaktadır.
Bu tekniğin amacı, otomatik hayal veya fantezileri başka bir şeyle yarıda
kesmek suretiyle "kapatmaktır. Ellerinizi çırpabilir, kendi kendinize ıslık
çalabilir ya da parmaklarınızı şaklatabilirsiniz. Hayallerinizi yarıda
kesecek başka neler olabilir Bulduklarınızı yazın.
Tekniği uygulamak için, rahatsız edici hayali kasten aklınıza getirin. Şimdi
onu yarıda kesin. Hayal kayboldu mu Bu alıştırmayı tekrarlayın. Hayal
kaybolana kadar bu işi yapmaya devam edin. Bazen hoş olmayan hayal kaybolur
kaybolmaz hoş bir hayali göz önüne getirmek çok faydalı olur.
Tekrarlama tekniği
Hoş olmayan bir hayal veya fanteziyi bütün ayrıntıları ile tekrarlamak
suretiyle, onu zamanla, daha az rahatsız edici bir gerçekle aynı çizgiye
getirecek şekilde değiştirebilirsiniz. Bunu yapmak için şuurlu bir çaba
harcamalısınız. Aksi takdirde, sadece hoş olmayan bir fanteziyi tekrarlamaya
ve meydana geleceğini tahmin ettiğiniz olaylar ve sonuçlar sebebiyle endişe
duymaya devam etmiş olursunuz.
Zaman Projeksiyonu Tekniği
Bu teknik özellikle, bir konuşma, takdim veya olayla ilgili olarak endişeli
bir beklenti içinde olduğunuz zamanlarda faydalı olmaktadır.
Jane Eyer büyük bir şirketin satış ve pazarlama bölümünün ilk kadın müdür
yardımcısı olmuştu. Ülkenin her yanından toplanan 325 satış temsilcisi yeni
ürünü nasıl takdim ettiğini görmek üzere onu dinleyecekti. Jane'in sinirleri
gergindi. Hata yapmaması gerektiğine inanıyordu. İki hafta öncesinden
midesinde bulanma hissetmeye başlamıştı. Toplantıdan makul bir zaman önce,
slaytları ve diğer görsel malzemeleri idari asistanına teslim etmesi
gerekiyordu. Bir türlü kendisini yapacağı konuşmaya veremiyordu. Bunun
sadece düşüncesi bile kendisini hasta hissetmesine yetiyordu. Ne
yapabilirdi Peki, ne yapmalıydı?
Jane endişesini yenmek için Zaman Projeksiyonu tekniğini
kullanabilirdi/Şunları yapmalıydı:
• Konuşmayı yaptığını zihninde canlandırmalıydı.
• Kendini görmeyi istediği şekilde hayal etmeli, davranışlarını ve
konuşmasını seyretmeliydi.
• insanların ona iyi bir tepki verdiğini hayal etmeliydi.
• Davranışlarının olumlu sonuçlarını hayal etmeliydi.
• Kendisinin üç ay, altı ay, bir yıl sonrasındaki durumunu hayal etmeliydi.
• Olumlu sonuçlan göz önüne getirmeliydi. Zaman projeksiyonu,
performanslarını geliştirmek için hayal güçlerini harekete geçiren meşhur
atletler tarafından kullanılan tekniklerden birisidir. Onların işine
yarıyor, sizin de işinize yarayabilir.
TV Seti tekniği
Hayallerinizi idare etmek suretiyle endişenizi idare edebilirsiniz. Belki şu
sözü duymuşsunuzdur: "Zihin neyi algılarsa ona inanır." Araştırmalar,
beyinin hayal ürünü tasavvurlar ile dış dünyanın (gerçekliğin)
algılanmasıyla oluşan tasavvurları birbirinden ayıramadığını göstermiştir.
Bu sebepten, beyninizin yarattığı tasavvurları kontrol etmek suretiyle
algılarınızı da kontrol
edersiniz.
Zihninizde oluşturulan tasavvurları bir TV setinde seyrettiğiniz görüntüler
olarak düşünün. Gördüklerinizden hoşlanmazsanız kanalı değiştirin.
Bunun değişik bir biçimi, hayatınızı bir TV dizisi olarak görüp, onun
yapımcısı ve yöneticisi olmanızdır. Senaryoyu siz yazarsınız, oyuncuları siz
yönetirsiniz ve hoşlanmadığınız şahneleri değiştirirsiniz.
Gözünde canlandırma çok güçlü bir araçtır. Bu teknik satış görevlileri
tarafından kendilerine verilen satış kotalarını gerçekleştirmek için
kullanılabilir. Hedefe ulaşmak için bir metot olan bu teknik, endişemizi
yenmemiz için de bir yoldur.
SON BİR TUR
Şimdiye kadar bilişsel teknikleri, gevşeme tekniklerini ve tasavvur
tekniklerini kullanarak endişenin üstesinden gelme yollarını tartıştık. Bu
konuda cephanenize katacağınız daha genel birkaç strateji daha vardır:
• Kendi kendinize destekleyici telkin.
• Yeniden yönlendirme
• Teneffüs
• Oyun
• Mizah
• Metafiziksel ve duygusal destek
• Düzenli yaşama
Kendi Kendine Destekleyici Telkin
Sız küçükken, ne zaman üzgün olsanız ebeveynlerinizi ve öğretmenlerinizi
sizi yatıştırıp, sakinleştirmek için yanınızda bulurdunuz. Bugün bunu kendi
kendinize yapmak zorundasınız. Bunu yapmak özellikle kendinizi zayıf ve
endişeli hissettiğiniz zamanlarda önem kazanmaktadır. Ancak maalesef, böyle
zamanlar, çoğunlukla bunu yapmayı unuttuğumuz zamanlardır. Gerçekten böyle
zamanlarda kendimize karşı olumsuz telkinler, destekleyici telkinlerden çok
daha güçlü hale gelirler. Bu yüzden bir çok insan, kendilerine değerlerini
ve sahip oldukları nitelikleri Ergün hatırlatmak için, bu türlü destekleyici
telkinleri aynalarının üstüne yapıştırırlar. Bir başka metoda, ihtiyaç
halinde bakılmak üzere bir destekleyici telkin listesi hazırlamaktır.
Aşağıdaki örnekleri kendinize göre çoğaltabilirsiniz.
Kendimi endişe yaratan bir duruma hazırlamak için şöyle söyleyebilirim:
'Merak etme sorun yok. Bunu daha önce de yaptın...' "Meseleleri teker teker
ele al, mutlaka bir çözüm vardır." "Başladıktan sonra iş daima giderek
kolaylaşır. Haydi başlayayım."
"Bunu yapıyorum; çünkü yapmayı ben tercih ettim; öyleyse her şey yolunda."
"Endişeli olmam normal; yakında geçer."
.Bir durumla baş etme esnasında:
"İşe kendini ver, bunu başarabilirsin." "Soluklanma teknikleri ile bu işin
altından kalkabilirim..." "Mükemmel olmak zorunda değilim, sadece yapsam
yeter" " Sakin ol, yavaş yavaş!"
Engel olamadığım hislerle başa çıkmak için şöyle söyleyebilirim.
"Bu sadece endişe, ölüm değil. "Bu his beni durdurmaz; rahatsız olsam da
devam edebilirim."
"Bu yakında geçecek ve zamanla normal faaliyetime devam edeceğim."
"Bu sadece benim bedenimin bir tepkisi. Onunla başedebilmek için gerekli
becerilere sahibim."
Endişemi idare etmedeki başarımı güçlendirmek için şöyle söyleyebilirim:
"Tebrikler, onu başardım!"
"Evet, kendimle yüz yüze geldiğim için gururluyum."
"Bunun üstesinden gelebileceğimi gösteren bir delil daha."
"Endişeli olmama rağmen, becerilerimi kullandım ve onu yapmayı becerdim.
Yeniden Yönlendirme Teknikleri
Yeniden yönlendirme, muhtemelen sizin de bilmeden uyguladığınız yaygın bir
tekniktir. Bu tekniği tanımlayacak bir başka tabir, dikkati başka yöne
çekmedir. Çocuk sahibi olan herkes, iki yaşında bir çocuğun, dikkatini başka
ve daha çekici olanına çekerek, bir oyuncaktan vazgeçmesini sağlamanın kolay
olduğunu bilir. Bu metot, onları, öyle yapmalarını isteyerek ya da elinden
alarak oyuncaktan vazgeçirmeye çalışmaktan çok daha fazla işe yarar. Yeniden
yönlendirme de böyledir. Dikkatinizi negatif bir şeyden uzaklaştırmaya
çalışmak yerine, daha pozitif (hatta nötr) olan başka bir şeye
kaydırırsınız. (Kendi kendinizden pembe filleri düşünmemeyi istemenizin
sonuçlarını hatırlayın). Şu yollarla yeniden yönlendirme yapabilirsiniz:
• Dışa yönelme, dikkatinizi vücudunuzun dışındaki duyulara çevirme. Bunu,
etrafınızda gördüklerinizi dikkatli bir biçimde gözlemleyerek, arka plandaki
sesleri, konuşmaları dikkatle dinleyerek, çevrenizde bulunan şeyleri
koklayarak ya da tadına bakarak, tavan tahtalarına saymak ya da
parmaklarınızı bir yere hafifçe vurmak gibi tekrar ihtiva eden bir takım
işlerle yapabilirsiniz.
• Çek defterinizle ilgili hesaplan yapmak ya da bir şiirin veya şarkının
mısralarını düşünmek gibi bir takım basit işler üzerinde konsantre olma.
• Konuşma. Bir arkadaşla hatta yabancı biriyle aktif bir tarzda konuşmak,
endişeyi oluşturan durum hakkında olmadığı sürece, dikkatinizi endişenizden
başka yöne kaydıracaktır.
• Çalışma. Bir çok insan farkında olmasalar da endişeden uzaklaşmak için
bunu kullanır. Temizlik yapma, garajı düzenleme ve masanın üzerini düzeltme
gibi işler hem endişeden uzaklaşmanız bakımndan faydalı olacak, hem de aynı
zamanda, bir iş halletmiş olacaksınız. Ancak şu ikazı da yapmak gerekir:
İşkolik haline gelmek, endişeyi yenme açısından bir alkolik haline gelmekten
daha etkili olmayacaktır:
Oyun. İlginizi çeken ve zevk veren bir faaliyet bulmak mükemmel bir yeniden
yönlendirme biçimidir. Bu tür faaliyetler, bulmaca çözmekten tenis oynamaya
kadar çok çeşitli şeyler olabilir.
Teneffüs
Çoğu zaman, endişeye eğilimli olan insanlar, bir faaliyet bittiğinde, hiç
ara vermeden bir diğerine başlamaktadırlar. Faaliyetler arasında biraz ara
vermek endişeyi azaltmak bakımından çok önemlidir. İki faaliyet arasında
rahatlamak için size uygun her hangi bir şeyi yapabilirsiniz. Kitap okumak,
yürüyüş yapmak, hayal kurmak ve arkadaşlarla sohbet etmek bu konuya bir kaç
örnektir. Burada önemli olan kendinize faaliyetler arasında 10 dakikalık bir
kestirme şeklinde de olsa bir teneffüs vermenizdir. Bir ikaz: Alkol, Sigara
veya "keyif verici" maddeler bunun için iyi bir seçim değildir. Bunlar, bu
amaçla yaygın olarak kullanılsalar da, aslında sonuçta daha fazla endişeye
yol açarlar.
Gevşeme
Önceki bölümlerde birkaç gevşeme tekniği öğrendiniz. Daha pek çok böyle
teknik mevcuttur. Bazı gevşeme biçimleri aktif iken bazıları da pasiftir.
Her iki halde de gevşemeden amaç kendinizi yenilenmiş ve rahatlamış
hissetmenizdir.
Kullandığınız gevşeme tekniklerinin yanma (x) işareti, öğrenmek
istediklerinizin karşısına (•) işareti koyunuz.
Pasif
Biyogeribildirim
Banyo, duş
Masaj ve bedensel çalışma
Meditasyon veya ibadet
Sinema ve tiyatro
Müzik
Okuma
Kendi kendine hipnotizma
Uyku
Televizyon
Yoga
Aleti
Hobi öğrenimi
Dans etme
El sanatları ve hobiler
Ferdi sporlar
Arkadaşlarla vakit geçirme
Egzersiz
Seyahat ve tatil yapma
Alışveriş
Takım sporlan
Oyunlar
Yürüyüş ve gezinti
Oyun
Oyun sadece çocuklar için değildir. Sıhhat ve endişeyi kontrol etme
bakımından büyük önem taşıyan oyun, eğlendirici ve hoşça vakit geçirten her
şeyi kapsar. Gevşeme başlığı altında yer alan pek çok faaliyet oyun olarak
düşünülebilir. Bunlara ilave olarak çocuklarınızla hoplayıp, zıplamanız,
arkadaşlarınızla kıkırdayıp, gülüşmeniz, eski bir arkadaşınızla şakalaşmanız
şahane oyun biçimleridir. Günlük hayatınızda oyuna yer vermeniz, fiziki ve
duygusal stresinizi azaltır, mizah duygunuzu geliştirir ve endişeye karşı
tahammülünüzü artırır.
Mizah
Herhangi bir durumdaki paradoksu görmek, farklı bir bakış açısına geçmek
gibi şeyler mizah duygusunu güçlendirir. Ayrıca bunlar endişeyi yenmede de
yardımcı olur. Kendinizi veya bir meseleyi çok fazla ciddiye aldığınızı ve
bunun sonucu olarak endişe hissetmeye başladığınızı farkettiğinizde, geri
dönün ve onun mizahi bir yanını bulmaya çalışın. Mizah, bakış açınızı
yenileyecek ve endişenizi kontrol altına alacaktır. Araştırmalar gülmenin,
endişeyi kontrol altına alan hormonların sisteme salgılanmasını
kolaylaştırdığını göstermektedir. O halde, sizi rahatsız eden ne olursa
olsun, onu baştan ele alın, bir TV Komedi dizisinin yazan gözüyle ona bakın
ve gülün.
Manevi ve duygusal destek
Endişenin kökeninde zayıflık duygusu yatmaktadır. Duygusal ve manevi
desteğin varlığı, bu zayıflık duygusunun azaltılmasında önemli bir katkı
sağlar. Bu konuda, ortak kaygılara sahip olduğunuz, yakın ve sizi düşünen
kimselerin varlığı ölçülemeyecek bir değere sahiptir. Çok zaman, göze girme
ve başkalarını memnun etme ihtiyacı, yardım ve ilgi elde etmede engelleyici
bir rol oynar. Ayrıca bu, başkalarına yardım etme ve ilgi gösterme
konularında da engelleyici olur. Kendinizi sınayın. Sevdiklerinizle destek
alış verişinde bulunuyor musunuz
Manevi destek, sizin gözünüzde dünyaya anlam kazandıran şeydir. Pek çok kişi
için bu, din ile aynı şey olsa da; bunun mutlaka din olması gerekmez. Ancak,
maneviyat size olayları daha geniş bir bağlam içinde ele alma imkanı sağlar.
Derin bir manevi destek hissine sahip olan insanlar, kendilerinde bir huzur
ve kuvvet hissederler ve bunu engelleri aşmada ve karışıklıkları ortadan
kaldırmada bir yardımcı olarak kullanırlar. Eğer manevi desteğiniz konusunda
kafanızda sorular varsa; belki de şu an maneviyatınızı keşfetmenizin en
uygun vaktidir. Bu, endişeyle başa çıkmada paha biçilmez bir kaynaktır.
Adetler ve Alışkanlıklar
Muhtemelen son derece meşgul bir yaşantınız var. Endişe bu faaliyetlerinizde
sizin için son derece engelleyici olabilir. Fakat bu kitap boyunca
öğrendiğiniz teknikler şans eseri oluşmaz. Onları kullanabiliyorsunuz; çünkü
onları geliştirmek ve öğrenmek için zaman ve enerji harcadınız. Şimdi
bunları günlük hayatınızda da oluşturmaya ihtiyacınız var. Gününüzün belli
bir kısmını, düzenli olarak, gevşemeye ve oyuna ayırın. Endişeyi yenmede
size faydalı olduğunu düşündüğünüz becerilerde ustalaşmak için vakit ayırın.
Bunun için kendinize bir program yapın. Hayatınızda sürekliliği sağlama
bakımından adet ve alışkanlıkların değerini takdir edin.
SON BİR GÖZDEN GEÇİRME
Bu kitap size endişe ve onu yenme konusunda kullanılan teknikler hakkında
genel bir bilgi kazandırdı. Şimdi öğrendiğiniz beceri ve teknikleri tekrar
gözden geçirin. Yeniden gözden geçirip, geliştirmek istediğiniz becerilerin
yanına işaret koyun:
Dört Adım Metodu
Gevşek Diyaframik Soluma Yavaş Soluma
Adım Adım Gevşeme Odaklanma
Fantezi
Geri Sayım
Dengeli Beslenme
Egzersiz
Endişe Kaydı
Bilişsel Sistem Arıza Listesi
Üç Kolon Tekniği
Yeniden Biçimlendirme
Kendinizi Sorgulama
Otomatik Düşüncelerin Kaydedilmesi
Bakış Açısını Değiştirme
Öyle Olursa Ne Olur Kapatma Tekniği
Zaman Projeksiyonu
TVSeti
Kendi Kendine Destekleyici Telkin
Yeniden Yönlendirme
Teneffüs
Gevşeme
Oyun
Mizah
Manevi ve Duygusal Destek
Adetler ve Alışkanlıklar