Dhyana: Bütün Yogaların Müşterek Meditasyonu

Maryse Choisy


Alınan İnisiyasyon ve seçilen yoga ne olursa olsun herkese yardımcı olan, herkesin katılabileceği bir temel alıştırma mevcuttur. Bu DHYANA'dır. Yaklaşık anlamıyla derin düşünme, düşünceye dalma, murakabe, tefekkür, meditasyon demektir; zira kesinlikle, Batı'ya yansıyan anlamıyla, en azından, derin düşünme değildir. Ben, bir tür dua demeyi tercih ediyorum. Meditasyonda yoginler dua etmiyorlar, ama yoginler'in çoğuna göre meditasyon dua niteliğindedir. Dhyana'da, Mutlakla birleşmek söz konusudur. Buna göre temaşa (hayranlık ve şaşkınlıkla seyretmek) mı söz konusudur? Bizce evet, dış dünyadan koparak, gözleri içe çevirerek seyretmektir.

En iyisi, Dhyana’nın esaslı üç amacım belirterek onun tarifini yapabiliriz;

1. tik enerjinin alınıp, çoğaltılıp ve muhafaza edildiği elektromanyetik bir alan kurmak için bedeni tavırlanma;

2. Bütün parazit düşüncelerden zihni boşaltarak, tam bir mevcudiyet hali içinde olmak;

3. Obje ile kendini bir tutmak.

Bütün yogalar'da meditasyon esas alınır. Gnana metafizikçileri bile, hatta bhakti'nin sükuncuları ([1]) da, hatha yoga'nın bütün akrobasi hareketlerini kötülemelerine rağmen, dört meditasyon duruşundan en az birini öğrenirler.

Solunumun sırlarıyla pek ilgilenmemekle beraber, temizleyici soluk (pranayamah) yapmadan asla meditasyona başlamazlar. Tantrikler’e gelince, onlar da bazı mudraiarı, Raja Yoga'nın, zihin boşaltmak ya da zihinde boşluk meydana getirme sanatlarını (nasagra ve bhrumadhya dristiler'i) almışlardır.

TEMİZLEYİCİ SOLUK

Mümkün olduğu kadar, dört derin solumayla vücudu bütün havadan temizlemektir. Ağır ağır burnunuzla soluyunuz. Soluğu, ıslık sesi çıkarırcasına burnunuzdan kuvvetle dışarı çıkarırız ağız U harfini söylerken aldığı şekilde açık tutulurken, kesik kesik ya da uzun bir soluk isteniyorsa bir kerede soluk alınız.

Sonra, zorlamadan, ağır ağır normal soluk alınır.

EN AZ TEMİZLEYİCİ SOLUK

(Pranayamah)

Mantra'lı meditasyon uygulayan müridler’ine, Mahesh Yogi'nin tavsiye ettiği bir çalışmadır.

Sağ elinizin baş parmağı ile sağ burun deliğini tıkayıp sol burun deliğinden soluk alınız. Derin ama, güç kullanmadan, zorlamadan, soluk alınmalıdır. Soluğun ritmi kendi kendine düzenlenir. Soluk gürültülü olmamalıdır. Sol burun deliğini sağ elin orta ve yüzük parmağıyla tıkayınız. Sağ burun deliğinden derin bir soluk veriniz, ama zorlamadan, havayı dışarı sertçe çıkarmamaya dikkat ederek yapınız.

Sağ burun deliğinizden zorlamadan derin bir soluk alınız. Sağ deliği sağ baş parmağınızla tıkayınız. Sol burun deliğinizden soluğu dışarı veriniz.

Üç, dört kez tekrarlayınız.

BURUN UCUNA BAKIŞ (Nasagra Dristi)

Gözlerinizi kapayınız.

İçsel bakışlarınızı, yumuşak, ağır ağır ama sağlamca burun ucunuza yöneltiniz. Kalp lotüs’ü (apahata şakra) nün bulunduğu yer burasıdır. Göz küresi içeriye döner. (İçsel şaşılaşma)

Bu temel sabitleşmedir ve kuşkusuz en bilinenidir.

Bu sabitleşme yavaş yavaş ve tedrici olarak gerçekleştirilmelidir. Nasagra dristi, irade dışı hareketleri kontrol altına almalıdır. Şuurun refleksler üzerinde hakimiyete ulaşmasında en iyi tarzlardan biridir.

İki optik sinirin yönüne hakim olunca, tepki yayma doğru büyük bir adım atılmış ve böylece bütün irade hakimiyetine doğru gidilmiş olunur.

Yogin'i özellikle ilgilendiren, göz kürelerinin hareketine bağlı gibi olan düşünce avareliği, başıboşluğudur. Kafesi içinde, etrafındaki her hareketi gözleriyle takibe çalışan maymunu müşahede ettikten sonra, kaprisli haline artık hiç hayret etmemek gerekir.

Yogin için gözleri hareketsiz tutmak, serbest çağrışım akımım hareketsiz tutmak demektir.

BURUN KÖKÜNE BAKIŞ (Bhrumadhya Dristi)

Bu kez bakışlar, gözler kapalı olduğu halde iki kaşın arasına, burun köküne, "üçüncü göze" (trikutfye) yavaş yavaş yöneltilmelidir. Bu nokta görüş alanının dışındadır, bakış yukarıya doğru çevrilince, otomatik olarak göz küreleri de dönerler.

En ufak bir baş ağrısında çalışma kesilmelidir. Ertesi gün, gayet yavaş olmak üzere tekrar çalışmaya başlanır.

Ne burun ucu, ne burun kökü, ne gözlerin tespiti M. Mehesh Yogi tarafından mantralı meditasyon uygulamasına tavsiye edilmemiştir. Maharishi ayrıca, radja ya da gnana’nın "tek fikirliliğini" değil, "mevcut olmayı, konsantrasyonu" değil, "kendiliğindenlik ve açıklığı" arzu ediyor. Bununla beraber Surat Çabda Yoga'da, ki aynı zamanda bir ses yoga'sıdır, Sant Kirpal Singh 'burun kökü", "iki kaş arası" çalışmasını mecburi tutmuştur. Teknikler arasında fark edilmesi pek zor incelikler vardır, ama arzulanan sonuç bütün meditasyonlar için aynıdır.

DÖRT MEDİTASYON DURUMU

Zihnin en uç noktasına konsantre olmak için, en azından dört klasik asana'dan birine sahip olmak gerekir. (Asana: Yoga'da sükunet ve murakabe için alınacak duruş ve oturuşlar.) En iyisi yorulmadan, tamamıyla hareketsiz, üç saat oturabilecek durumda olmaktır, önceleri beş dakikalık bir asana ile başlayınız, sonra her gün biraz artırarak bir buçuk saate kadar çıkmalısınız. Genellikle, sabah ve akşam otuz dakikalık bir meditasyon yapılmalıdır. Bununla beraber kendi imkanlarınızı aşmamanız gerekir. Herhangi bir çabayla meditasyonu bozmamak gerekir. Asana, tam bir rahatlık içinde yerine getirilmelidir. Burada, "burun ucuna" bakıştaki aynı öneri vardır. Beden hareketsizliği düşünce hareketsizliğini kolaylaştırır. Meditasyonda, beden ve solunumu, unutmak gerekir.

İlk başlayan, kendinde kırıklık ve kesiklikler hissederse, Üstad Sivananda'nın tavsiyesine uyarak, bacaklarını yağ ile ovmalı (krem vs.) ya da ılık su ile banyo yap malıdır.

Yemekten sonra hemen meditasyona gitmek uygun olmaz. Asanalar'a başlamadan evvel büyük tuvaletinizi yapmalısınız. Bağırsak bozuklukları, gazlar, böylesi seyyal olayları bozarlar. Asanalar'dan sonra hemen kültür fizik ya da spor yapmak ve ılık bir banyo yapmak da gerekmez.

DÜZENLİ OLMAK

Meditasyon düzen gerektirir. Mümkün olduğu kadar, aynı saatte meditasyon yapmak gerekir. Ustalıkla dört asana'yı yapabilirsiniz. Buna rağmen, en iyisi, onlardan birini seçmek ve onun üzerinde durmaktır. Samadhi'ye ulaşmak için, bu alanda psikosomatik alışkanlık kazanmak gereklidir.

1. LOTÜS DURUMU OTURUŞU (Padmasana)

En tanınmış ve göze güzel görünen asana budur. Ama en etkilisi budur anlamına gelmez.

Padma: Lotüs, bir tür nilüfer çiçeği demektir. Uyluklar üzerine konan, çıkan ayaklar, çiçeğin taç yapraklan görünümündedir. Gherands, Sandilya ve öteki azizler, Padmasana'yı meditasyon için en iyi oturuş olarak seçmişlerdir. Erkekler kadar, kadınlara da uygundur. Aile reislerine de tavsiye edilmiştir.

Teknik Yüzünüzü kuzeye vererek, kuzeyi tespit zorsa, doğuya dönerek oturunuz. Bacaklarınızı düz olarak öne doğru uzatınız. Pantolonsuz, sadece bir şort ya da mayo giymelidir. (İnce, tek parça bale mayosu da giyilebilir.)

Bu asana'yı başarmak için, oturma konusunda bir yumuşaklık, esneklik gerekir. Oturulan zemin ne sert, ne yumuşak olmalıdır. Birçok yogin kusa bitkisinden yapılmış bir minderde oturmayı tercih ederler. Bir kısmı ise, kaplan ya da geyik derisi üzerinde otururlar. Yatak ya da divan üzerinde de padmasana yapılabilir.

Sağ bacağınızı dizinizin seviyesine kadar katlayınız, sağ ayağınızı iki elinizle tutup sol uyluğunuzun üzerine koyunuz. Aynı şekilde sol bacağınızı da aynı usulle sağ uyluğunuzun üzerine koyunuz. (Şekil: 1) Vücudunuzu dik tutunuz. Sol elinizin sırtım topuklarınızın arasına düz olarak, sağ elinizin sırtım sol elinizin avuç içine düz olarak koyunuz. Her elinizin işaret ve baş parmağı tam bir daire ya da oval bir şekil alacak tarzda birbirine değmelidir.

Eller İçin Duruş: Kollan uzatınız ve ellerinizi dizlerinizin üzerine yatay şekilde koyunuz, avuçlarınız açık olmalı ve yukarı bakmalı. Baş ve işaret parmaklarınız yuvarlak şekilde birbirine değmelidir.

2. MÜNTESİB OTURUŞU (Siddhasana)

Sanskritçe siddha, bir dine, inanca bağlı, sadık, mümin, müntesib anlamına gelir. Batı’da adapte derler. Kelime, yoginler'in mütekamil olanları için kullanılır. Siddhalar’ın çoğu lotüs oturuşunu tercih ettiklerinden, bu asana'ya böyle isim verilmiştir. Siddhasana temizlik ve saflığı tercih eder. Rahip ve bekarlığı taahhüt eder. Kadınlarla ilişkisini tamamen kesmiştir.

Teknik Lotüs oturuşundaki uyanların aynısı burada da vardır.

Oturunuz, bacaklarınızı önünüze doğru düz olarak uzatınız. Sol bacağınızı dizinizin seviyesine kadar bükünüz ve sol topuğunuzu apış aranıza sokunuz. Sonra sağ bacağınızı büküp, sağ topuğunuzu tam cinsel organın üstüne (pubis'in karşısına) yerleştiriniz. Bedeni dik tutunuz. (Şekil: 2) Eller lotüs oturuşundaki gibidir. Gözler kapalıdır.

Siddhasanaya bazen virasana, muklasana ve guptasana da denir. Gheranda Samhita bu asanalar'ı "bacakların düzeltilmesindeki hafif değişimler" olarak ifade etmiştir.

3. MUTLULUK OTURUŞU (Svastikasana)

Svastika mutluluğu belirten şekillerden biridir. Gelenek, bu asana'nın mutluluğa, başarıya, sağlığa ait olduğunu söyler. Svastikasana denmesi, öteki oturuş şekillerinden daha kolay olmasından ileri gelebilir.

Teknik Önceki asanalar için yapılan uyanların aynısı burada da vardır.

Bacakları önce öne doğru düz şekilde uzatınız. Sağ bacağınızı diz seviyesine kadar bükünüz. Sağ topuğunuzu sol kasığınızın karşısına yerleştiriniz, öyle ki, ayak tabanının büyük bir kısmı sol baldıra karşı olmalıdır. Ayak parmaklan sol baldır ile uyluk arasında sıkışıp kalmalıdır. Sol bacağı da aynı şekilde büküp, sol ayak tabanım sağ baldırın üstüne koyunuz, öyle ki, sol ayağın parmaklan sağ baldır ile uyluk arasında kalmalıdır. Gövde, boğaz, baş dik olmalıdır. (Şekil: 3) El ve parmaklar önceki asana gibidir. Bu oturuş meditasyon için en güzel olanıdır. Gözler elbette ki kapalıdır.

Svastikasana oturuşunda ellerin değişik duruşunu (mudra) açıklayan bilgiyi "Lotüs Oturuşu" bölümünde vermiştik.

4. SUKHASANA (Otururken Alınan Durumlar)

Oturur durumdaki ya da daha çok, mümkün olduğu kadar kımıldamadan ve bedeni hissetmeden, uzun süre meditasyon imkanı sağlayan önceki üç asanalar’da yapılan şahsi değişikliklerin tümünü kapsar. Sırt, ense ve baş dik bir hat üzerinde bulunurlar ve gözler kapalıdır.

Sukhasanalar arasında, klasik üç yogin asana'sının hiçbirinde, bacakların bükülmesini istemeyen, Avrupa icadı duruşları da zikredebiliriz. Avrupalılar, genellikle, sandalye üzerinde, Mısır heykellerindeki gibi, hieratik poz’da otururlar. Kuşkusuz bu şekilde uzun süre kımıldamadan oturabilmektedirler. Elbette ki baş, boyun, sırt ve göğüs bir dik hat içindedir ve dayanak, omurga ve kalçalarca sağlanmaktadır. Yoginler onlar için "kalçaları üzerine oturanlar" derler, bu yüzden yorulmazlar. Şüphesiz beden meditasyon sırasında bir sıkıntı hasıl etmez. Esas olan da budur zaten.

Bununla beraber az sonra göreceğimiz gibi feda edilmiş olan şeyin de önemi vardır. Feda edilen, elektromanyetik alanın tesisidir. (Usulüne uygun oturuşlarda biomanyetik alan oluşur. Bu kişisel biomanyetik alan genel manyetik alanla işbirliğine girerek insan bedeninde mahiyeti bilinmeyen, ama sonuçlan görülen değişiklikler meydana getirir. Psişik güçlerin harekete geçmesine sebep olurlar. Ç.N.)

ALINAN DURUMUN İSTİKRARI

Bütün bu asanalar'ın müşterek özelliği nedir?

"Asana, istikrarlı ve hoş o!andır."([2]) Samkhya da bu ifadeyle uyum halindedir: "Kolay ve açık olan her durum bir asana'dır. Başka bir kural yoktur." (*)

Yoginler’in asana vasıtasıyla aradığı şey, İstikrar (dridhata) dır. Alınan durumun istikrarlı olarak kabul edilebilmesi için "bedenin hiç hissedilmemesi” gerekir. Fiziksel bir durum bizi rahatsız ediyor ve sinirler de bozuk ise, zihnimizi bir noktaya toplayamayız. Meditasyona en uygun gelen durumu seçmek gereklidir. (Sadece meditasyon için değil, uyanmasını istediğimiz şakra için de zihni konsantrasyon gereklidir.)

Hristiyan mistiği İgnace de Loyola da bu fikirdedir. Dua esnasında dizleri üzerinde durmayı gerekli görmez: "Otururken de, gezerken de dua ederim, nereye ve hangi amaçla yöneldiğimi dikkatle saptayarak, en faydalı gelecek olanı seçerim." (**)

Ayrıca şunları da yazmıştır:

"Temaşa çalışmasına bazen diz üstü, bazen yere oturarak ya da ayakta başlarım. Aradığım durumu bulunca, artık başka bir durum aramam: sonra, kendimde uyartmaya çalıştığım duygulan meditasyonun bir noktasında hissettiğim zaman orada dururum ve başka birine geçme zahmetine katlanmadan arada, ruhumu tamamen tatmin edinceye kadar kalınır." Ve daha sonra: diz üstü ya da oturmuş, vücudun haline ve ruhun durumuna göre, gözler kapalı yada belli bir noktaya sabitleşmiş durumda (şu ya da bu yana bakmadan), Baha'nın (Pater'in) ilk sözü söylenir ve bu söz üzerinde, anlamım, benzeyişini, tadım ve Baba düşüncesinden doğan bir içsel teselliyi buluncaya kadar durulur......"

Düşünce bakımından yoga'ya yaklaşan bir "dua etme tarzı” böyle işte. Baha'nın kelamı üzerinde "durmak", "anlamı, benzeyişi ve içsel tesellisi üzerinde temerküz etmek", bütün bunlar bir Hintli tarafından belirtilmiş olabilir. İçsel mistik düzeydeki bu karşılaşma son derece şaşırtıcıdır..

(*) Samkhyasutralar, VI. kitap, 24. deyiş.

(**) İgnace de Loyola; Spiritüel Alıştırmalar, Dua Etmenin Üç Şekli.

"Duruş" meselesinde, aynı psikosomatik endişeler, aziz İgnace ve Patanjali'ye gerçekten rehberlik etmişe benzer. Yüksek mistik durumlara ulaşmak için, bir durumu sonsuz şekilde muhafaza edebilmeyi bulmak esas teşkil eder. Çünkü derin düşünme yolu, yerden göğe varacak kadar uzundur. En iyisi, en doğal olanı kabul etmektir. Düşünmek için alman vaziyet duruş birine göre iyidir, ötekine göre zor olabilir.

OMURGANIN DİK DURUŞU KABALARA OTURMAK

Kabul edilen asana ne olursa olsun yogiler bir noktada ısrar ederler Omurganın dununu. Derin düşünceye dalmak için oturulduğu sırada sinirsel bir sarsıntı geçirilir. Büyük sempatik sinir sistemi yolunda kundalini'nin bulunduğunu unutmamak gerekir. Şakralar’ın uyanması esnasında bedende yoğun bir faaliyet meydana gelir. Prana ile alakalı bazı akımlar yer değiştirip başka bir devre içine gidebilirler. Yeni titreşimler ortaya çıkar. Her yapı yeniden elden geçer. Bu kargaşanın yeri omurgadır. Şu halde, omurganın serbest ve dik olması lüzumludur. Böyle olmazsa nasıl yukarı çıkar? Göğüs, boyun, baş tam bir dikeylik içinde, birbirine bağlı bir şekilde düzenlenmelidir. Bütün beden, doğal ve kolay bir duruş içinde, göğüs kafesi vasıtasıyla tanışacaktır. Bu, yogilerin "kabalara oturmak" dedikleri şeydir. Çökmüş bir göğüsle yüksek düşüncelere sahip olmak mümkün değildir.

Çvetasvatara Upanişad'da bu tavsiye şöyle yapılmaktadır:

"Gırtlak, göğüs ve başı dikey şekilde tutarak bedene bir durum veren, organları zihin içine daldırtan bilge insan, Brahma'nın perdesi üzerinde bütün korkunç akımların arasından geçer.”

Ayrıca, Yajnavalkya’nın tavsiyesi: "Gırtlak ve baş bir hizada olmalıdır." şeklindedir.

Swami Vivekananda, Raja Yoga'da, Avrupa ve Amerikalılar için şunları söyler:

"Kendi kendinize sağlamca oturduğunuzu ve hiç bir şeyin sizi rahatsız etmeyeceğini söyleyiniz. Sonra bedeninizin, baştan ayağa kadar, kısım kısım, mükemmel olduğunu hatırlayınız. Bedeninizin kristal kadar saf olduğunu, hayat denizinde sizi götürecek mükemmel bir tekne olduğunu düşününüz. Bütün peygamberler, mürşid ve evren ruhlarından size yardım etmesini isteyiniz."

Teknik Patanjali'de gösterilmiştir. Bir duruşun sağlam ve güzel olması için "Doğal olarak bulunan tahrik meylini azaltmak ve sınırsızlık üzerinde düşünmelidir."

Kuşkusuz, herkes sonsuz Mutlak'ı düşünemez. Herkes sonsuz göğü düşünebilir. "Sabitleşme elde edilince, düalite artık hiç engel teşkil etmez." Bunun hepsi Asana dediğimiz, zihinsel temerküze (fiksasyona) yarayan fiziksel bir vasıtadan çıkar.

ELEKTROMANYETİK ALAN

Asana'nın ikinci amacı, inisiyasyon gününde (irşad gününde), yogin'e nüfuz etmeye başlayan kozmik enerjilerin dağıtımı ve düzenlenmesidir. Her meditasyonda doğaüstü planla temas yenilenir. İnisiyasyon, iki dünya arasındaki kapıların aralanmasıdır. Ruhsal egzersizler yapılmazsa, kapılar ne kadar iyi olursa olsun, kumla örtülü sayılır.

İnsan vücudunda alıcı dört yer vardır: Her iki elin avuçları ile her iki ayağın tabanları. Kadınlarda cinsel organ beşinci olarak zikredilebilir.

Erkekte yirmi bir yayıcı organ mevcuttur: El ve ayak parmaklan ve cinsel organı. Kadınlarda bu sayı bir eksiği ile yirmidir. Egzersizler esnasında hep kapalı olduktan için, cinsel organları hesaba katmak gerekmez. Bu arada şunu da ifade edelim ki, libidonun (İlkel benliğe bağlı ve genel anlamda cinsel özlem denebilecek ruhsal güç ya da dirilik.) temizliği kadından ziyade erkekte daha önemlidir.

Siddhasana, benim vaktiyle geliştirdiğim bir varsayımı teyit etmektedir: Yogalar Büyük İlaheler ibadetine kadar gider. Ruhsal Analık düzeninde mabede bağlı olan kutsal fahişeler vardı, ama rahipler tam bir temizlik içinde kalmak zorundaydılar. Kutsal fahişeler, şehrin bütün elektromanyetik kuvvetlerini uterus'da biriktirirlerdi. Cinsel enerji çoğalıyor ve mabedin çıkan için muhafaza ediliyordu.

Asana, yüksek titreşimlerin alınmasına azami derecede müsait ve birikmiş kuvvetlerin mümkün mertebe eksilmesine engel olmalıdır. Padmasan, siddhasana ve svastikasana, bu amacı gözeten oturuş biçimleridir. Bizlerin oturuş şeklimiz ayak tabanlarımızı, toprağa yere değmesi sebebiyle saklar; oysa buna mukabil ayak parmaklarımızı vahşice teşhir ederiz.

Hindu oturuşlarında ayak tabanları ve avuç içleri şemaya dönüktür. Padmasana en fazla tesir alışı sağlar. Ayak parmaklarının ucu butlara yeterince belki temas etmeyebilir. Bundan dolayı hafif bir enerji kaybı olabilir.

Siddhasana'da yogi'nin bedenine aldığı kuvvetlerin emilmesi daha iyi hesap edilmiştir. Keza erkeklik organı tabandan gelen titreşimleri nakleden topuk vasıtasıyla korunmuştur, ama ondaki eneğinin yayınlanmasını da engeller. işte bu sebepten lötüs oturuşu siddhasana kadınlardan çok erkeklere uygun düşer, çünkü kadınlar, söylediğim gibi, tesiri alırlar ama yaymazlar.

Svastikasana'ya gelince, gerçek bir içsel manyetik cereyan, dolaşım, meydana getirir. Ayak tabanları almak için yeterince teşhir edilmektedir. Ayak parmaklan, but ve baldır arasında, dizlerin altındaki açıklıkta boşlukta kaybolurlar ve alınan enerjiyi bütün bedene dağıtırlar. Padmasana daha çok alır. Siddhasana daha çok muhafaza eder ve Svastikasana biriken kuvvetleri en iyi şekilde cereyan ettirir.

MUDRALAR

Mudralar, etkili el hareketleri, ele verilen biçimlerdir. El ve parmakların durumlarım belirtir. Budizm, mudralar'ı bütün Asya'ya yaymıştır. Kuşkusuz, Buddha'dan daha eskidir. Ariler'in İndus Uygarlığı’nı işgalinden daha önceki tantrik geleneğe aittir.

Yüzlerce mudra olduğu tespit edilmiştir. Hatta bu hususta bir kitap bile yazılmıştır..

Kuşkusuz okuyucu, bu açık ve kapalı hareketlerin kozmik elektriğin alınıp verilmesiyle ilgili olduğunu anlamıştır. Parmaklar bir paratoner gibi akımı çekerler.

Meditasyon asanalar’ındaki müşterek olarak yapılan mudra'da, avuç içleri azami derecede etki almak için düz şekilde açıktır. Sağ elin parmaklan en iyi şekilde etki yakalayan sol elin üst kısmına temas eder ve az etki yayan sol elin parmaklan, sağ elin sırtı yüzünde durdurulurlar. Baş ve işaret parmağı, içsel manyetik akımı tam bir mükemmeliyet içinde tutar.

Şüphesiz, çok mükemmel mudralar vardır. Bazı Buddha heykellerinde bunu görürüz; orada Buddha, parmaklarının ucundan çıkan etkileri başkalarına göndermektedir. Bunlar meditasyon halindeki Buddhalar değildir. Yogiler de şifacı mudralar, etki çıkancı mudralar yaparlar. Elbette kİ, etkide bulunmak için, etkiye sahip olmak gerekir ve yogiler bu "önceden sahip olmayı" kendilerini evrenle ilişkili tutan meditasyon içinde ararlar.

MERASİMLER

Dünyadaki bütün rahiplerin yaptıkları kutsama hareketleri işaret ve orta parmakla yapılır, çünkü bunlar seyyal enerji neşrederler.

Ayin rahibi, merasim esnasında, alıcı ve yayıcı mudralar'ı tamamlar. Ne yazık ki ilk Hıristiyanların bilimini Batı kaybetmiş durumdadır. Bu bilim, merasimlerde ve inisiye insanlarda kaldı sadece. Kitapları yakan barbarların ve bunları okumayan ılımlı sınıfın ilk çağlardaki merasimlerinde, bu ilahı güç şuuraltından şuuraltına geçti durdu.

BOŞALTMA

Solunum, asanalar ve mudralar sayesinde, fizyolojik ve biyo-elektromanyetik şartlar en iyi şekilde tanzim edildikten sonra, geriye zihni ilahi ortamla ahenk haline getirmek kalır. Bunu temin için parazitler vrittiler’den ([3]) boşalmak gerekir.

Nasıl olacak? Hiç bir şey düşünmemek birdenbire elde edilmez. Uzun bir çalışma yapmadan bu duruma gelmek hemen hemen imkansızdır. Üstad Kirpal Singh şöyle yazar: "Eğer bir insan size dağı yerinden oynatabileceğini söylerse inanınız, ama hiç bir şey düşünmediğini iddia ederse sakın inanmayınız."

Bu itiraza karşı Maharishi Mahesh Yogi'nin, bir çocuk muzipliği ile verdiği cevap:

"Zihninizdeki bazı şeyleri, ne pahasına olursa olsun, neden kaldırmak istiyorsunuz? Zihne başka şeyler girince kalanı çekip gider."

Gerçekten de, Maharishi bana yüksek titreşim değerine sahip bir şey, mantra verdi ve kalan çekti gitti. Mantra ve nada (*) yoga'da zihni boşaltmak için çaba harcanmaz. Ses ve ritm, parazit vrittiler'i doğal bir şekilde bertaraf ederler.

Öteki yogalar’daki zihinsel disiplin işlemi, önce, maddesel bir konuya zihinsel faaliyetin tespiti ile başlar. Yogi, daha sonra pek geniş olmayan bir yere konsantre olur. Zihinsel bir imajı dayanak olarak kullanan, "şekille meditasyon'a" (saguna’ya) geçer. Sonunda "şekilsiz meditasyon" (nirguna) yapılır.

Kısaca, ferdi enerjisini serbest hale getirmek için kaba dalgalarla engellenmiş durumda olan şuurun önceden boşaltılması söz konusudur. Bu durumda yogi, kendini müteal düzeydeki bir cisme, bir şey’e tespit edecektir. Bu müteal düzende düşünce hareketsizdir.

Hindular buna duyuların karanlık gecesi derler. Yogilerin bu doğal mistik halleri ile Hristiyan sanjuanist ilhamı arasında müşterek birçok nokta vardır.

Böylece, ruhlar Tanrı’ya teslim olmadan, O'nun hakimiyetini kabul etmeden evvel, saflaşma yerinde yıkanmış olmalıdırlar. Tanrı’nın bu hakimiyetine girmeye davet edilen dünya insanları, ayrıcalığı olanlar, önce, spritüel temizlenme yerinden geçmek zorundadırlar. Bu temizlenme yeri hislerin karanlık gecesidir. Nitekim Aziz Jean de la Croix için de böyledir.

"Ruh, eğer, mistik dağı oymak ve oraya, saf aşk, şeref ve övgüden ibaret bir kurbanı Tanrı’ya takdim ettiği bir mihrap yapmak isterse, yabancı ilahları sinesinden kovmalı, yani ihtiras ve dışsal bağlılıklardan kurtulmalıdır.

(*) Mantra: Büyülü sözler, dua, kutsal dize. Meditasyonda kendisinden faydalanılan mistik formül. Hinduizm’e göre, mantra tanrısal olan bir şeydir ve onu egemenlik altına alana doğaüstü yetenekler verir. Nada: Gizemli nağme.

Ruh başıboş iştihalardau, onlara direnerek ve dayanıklılıkla kendini temizlemelidir." ([4])

Bununla beraber, bu ruh, kendini İlahi birliğe götüren yolda henüz son adımını atmamıştır. Duyuların gecesini ruhun gecesi izlemelidir. Sadece kaba ihtiraslar değildir bu, mistik geceye dalmaktır söz konusu olan. Aynı zamanda zeka, hafıza, tahayyül ve irade de işin içine girer…

Böylece, İspanyol Azizi'ne göre, anlayış samkhyalar’ m manas'ı, seyyal duyguların ilki, gibi görünmektedir.

Hint’in Samadhisi'nde, düşüncenin eksiksiz konsantrasyonu objektif maksat içinde soğurma yoluyla olur. Sübjektif şuurun ikinci kanunu kendini boşaltmaktır. Bu kez şuur kendi kendini boşaltır. Şuur ve bilinen şeyden oluşan ikilem ortadan kalkar. Bu durum ruhun karanlık geceye doğru yol alışı demektir.

O. Lacombe'un haklı olarak belirttiği gibi, bu obje içinde soğurma (emme) yöntemi, öncelikle, mistik içedönüklük kanununa sırt çevirmeye benzer. Yöntem saf süjeyi bulmaktan ibaret olan amaçla çelişki içinde olmuyor mu?.

Böyle bir şey yok. Bizzat Patanjali'den öğreniyoruz ki, bu samadhi henüz sadece bir araçtır. Ve bunu nihai samadhi, obje şuurundan mahrum, semeresiz samadhi ile karıştırmamak gerekir. Bu psikolojik bir konudur, bizzat kendini boşaltan ve bilinen bilginin tamamlanması (saınapatti) ile objede kaybolan spiritüel süje değildir.

Pek kaba deneysel objelerden müteal objelere ulaşan bu yükselme halinde düşünce, kendini azami derecede saflaştıracaktır. Bu ikilem, dialektik, tohumsuz samadhi’ de kendini bilkuvve mevcut halden gerçek hale geçiren spiritüel şuuru serbestleştirmeye de meyleder.

MEDİTASYONUN ÜÇ AŞAMASI

Raja ve Gnana yoga meditasyonu, Mantra yoga’dan farklı olarak, üç zihni ameliyeden oluşan karmaşık bir alıştırmadır..

Dhyana, bir dharana ile, yani bir fikir, bir cisim ya da imaj üzerine dikkatin çok kuvvetle toplanmasıyla başlar. Radja yoga meditasyonu, obje ile bir hale gelmektir, ama aynı zamanda süjenin terbiyesidir; oysa Mantra yoga objeyi, süjenin gözlerinde daha sevimli kılmak için, över durur.

DOĞRUDAN ÜÇ VASITA

Patanjali’nin "doğrudan üç vasıtası ile tamamen psikolojik tekniklere ulaşırız. Burada, her okul kendi sır ve ayrıntısına sahiptir. Bunu genel çizgileriyle açıklamaya çalışalım.

Şimdi söz konusu olan, şuuru kendi faaliyetinin ötesinde merkezileştirmektir. Patanjali bu noktada kendi doktrinini açıkça ortaya koyar.

DHARANA, KONSANTRASYON

"Dharana, zihinsel faaliyetin özel bir obje’ye tespit edilmesidir."

RAJA YOGA MEDİTASYONU

Zihnin tespiti tek bir noktayla sınırlanıp, bu nokta temel, esas alınınca, zilinin özel bir düşünce titreşimine (vrittis) yükselir. Bu düşünce titreşimleri başka düşünce titreşimlerince söndürülemezler... Tersine; yavaş yavaş ilk plana çıkar, öyle ki bütün öteki titreşimler geriler ve ortadan kalkarlar. Sonra, bu dalgaların çoğalması birliğe yer verir. Artık bir tek düşünce titreşiminden (vritti’den) başka bir şey yoktur. Bu dhyana'dır , meditasyondur. Yani, temaşa edilecek cismin tasavvurunun sabitleştiği bu yerde, bütün heterojen psikolojik tasavvur akımını bertaraf ederek, müşterek mevzileşme yoluyla düşünce murakabesidir. Fizik dünyada en iyi meditasyon örneği, fotoğraf makinesinin odağıdır. Tek bir nokta üzerine yığışan ışınlar "gros plan americain" verirler. "Bilginin bu obje üzerine olan kesiksiz akışı, dhyana, meditasyon' dur.”

Meditasyon ile üçüncü nitelik kendini geliştirir: Pratyaksa, gerçekleşme.

SAMADHİ YA DA VECD (EXTASE)

Hiçbir temele (esasa) ihtiyaç duyulmadığı ve ruhun bütünüyle bir dalga, bir şekil birimi olduğu gün, varlık samadhih'dedir. Yerler, organlar ya da şakralar vasıtasıyla sağlanan her dayanaktan mahrum düşünce mevcuttur sadece. Ruh kendini on iki saniye müddetle bir merkeze bağlarsa, bu dharana'dır. On iki dharana, bir dhyana'yı oluşturur. On iki dhyana, bir samadhi'ye eşittir.

"Bütün şekilleri fırlatıp atınca bu dhyana, yalnızca anlam yansıtır; bu samadhi'dir."

Bu tanımlama için bizi aydınlatan Vivekananda'nın verdiği örnek şöyledir:

"Bir kitap üzerinde düşündüğümü ve giderek zihnimi onda temerküz ettirdiğimi ve sadece içsel duyumlar, hiçbir şekilde ifade edilemeyen anlamlar algıladığımı farzediniz: Ben samadhi denilen dhyana halindeyim. Kitap kayboldu. Geriye sadece anlamı kalıyor... '' ([5])

Samadhi vasıtasıyla çözülme (nirliptatva) ve kurtuluş’a (mukti) ulaşılır. İnsanı, dünyaya bağlılıktan (samkalpa) ve bütün ben'lik duygusundan (mamata) kurtaran, yoğun zihin temerküzü olgusu budur. Buradan, paratman ile djiva'nın birliğine gidilir.

SAMYAMAH

Zihin bir obje'ye yöneltildiği, onda sabitleştiği ve orada, obje'yi dış kısımdan ayıracak kadar uzun süre tutulduğu zaman, samyamah meydana gelir. Yani birlik halinde toplanmış dharana, dhyana ve samadhi'dir.

"Bu üçünün aynı bir obje üzerinde uygulanışı, samyamah'dır." Samyamah’ın ele geçirilişi, bilginin ışığını sürdürür.

Yogiler konularım (fizik), kaba (sthoula), çok kaba, fevkalade kaba; seyyal (souksma), çok seyyal, fevkalade seyyal olarak sınıflarlar ([6]) ve fevkalade kabadan fevkalade seyyale, tedricen geçerler. Bununla beraber, Patanjali bizi uyarıyor: Çabuk gitmeyin! "Bu derece derece yapılmalıdır."

TEMEL MEDİTASYON

Bir meditasyon asana'sında oturmak, dikkatini zihinsel bir fikir, bir obje ya da imaj üzerine (görümsel, işitimsel ya da sözel) teksif etmek. Obje ile aynileşinceye kadar bu obje ile kendini bir görmek.

A. OBJESİZ MEDİTASYON ZİHNİ TAMAMEN BOŞALTMAK HİÇ BİR ŞEY DÜŞÜNMEMEK

Bunu hemen başaramazsanız cesaretinizi kaybetmeyin. Kolay değildir.

Bu duruma çok çabuk vardığım sanan, kendini aldatır. Düşünce ağırlığı, atalet hali öyle koyudur ki, idraksizlik ile kontrollü boşluk arası ayırt edilemez.

Birkaç dakika sonra, yükselme, uçma izlenimi alınır. Gerçekten meditasyoncu, mantal planı, kendi yükselişi içinde, üstün şuura doğru, dikey bir hat üzerinde aşağıdan yukarıya geçer.

Dua sırasında beliren bu bedensel hafiflik duygusu hangi noktaya kadardır diye sorulabilir.

Bemardino de Laredo, "Subida del monte Sion" isimli yapıtının 44. sayfasında şunları yazar: "Aziz Damascene, dua ruhen Tanrı'ya yükseliştir, der. Öyle ki, çok ciddi olarak ele alındığında dua, ruhun, Tanrısı'na doğru bir uçuşu olarak anlaşılabilir."

Luis de Granada, "Libro de la Oracion" isimli yapıtının U. cildinin 11. sayfasında şöyle diyor: "Dua, ruh için, kendisinin ve de bütün yaratıkların üstüne yükselmek, Tanrı'ya kavuşmak, ebedi haz ve aşk okyanusunda gömülüp gitmektir."

Aziz Jean de la Croix da "Montee du Carmel" isimli eserinde bize şöyle der: "Özümüzün ötesine, Tanrı'yla birleşecek şekilde eşyanın ötesine bizi götüren bir harekettir dua."

Sembol, somut bir deneyimden doğmazsa sadece bir kopyacının ifadesi olur. Canlıdır ya da değildir.

B. YÜKSEK SEVİYELİ TEMEL MEDİTASYON HİÇ BİR ŞEY DÜŞÜNMEMEK

Sonra, çok çok sonra, bu meditasyonu sık sık denedikten ve başka araştırmalar yaptıktan sonra, insan dikey çıkışın sonunda sonsuz bir helezon içine çekilir.

Tanrı ile birleşme bu plan üzerindedir.

Bunu zamanı gelmeden araştırmayınız.

Daima hiç bir şey düşünmemek.

Tam boşluk. Kesin bir hareketsizlik ve kesin bir zihinsel gevşeklik.

Şayet bu alıştırma doğru bir şekilde yapılırsa, nabız en azından elliye düşmelidir. Gelişmiş Yogiler nabızı otuza kadar düşürebilmektedirler.

Diğer bir önemli belirti: Bütün vücudu saran ılıklıktır. Kışın, ısınmak için çok işe yarayan bir etkendir.

İlk başlayanlar meditasyon yapmalarına engel olan uykudan sakınmalıdırlar. Belli bir zaman sonra hiçbir şey düşünmeme haline kavuşulur ama uyuyup kalma sakıncası da çok artar.

Bu, "meditasyonsuz" meditasyon, gerçekte, düşüncesel dua'ya karşılıktır. İki güçlük vardır: Düşünce hareketi ve uyuklama.

Düşüncenin oynaklığı ya da düşünce hareketi güçlülüğünü Avilalı Azize Tereza; uyuklamayı da Lisiemc’lü Azize Tereza denediler. Avilalı Tereza’nın şikayeti: "Bir yerde sabit kalamadan bir o yana bir bu yana gidip gelerek, garip evde kendini şaşkın ve sersem bir halde algılamaktır." Güçlü olmasına rağmen hareketlerine hakim değildi. Lisieuxlü Tereza ise dua esnasında uyuyordu. Kansızdı. Nazik vücudu şiddetli takva hayatı yüzünden zayıf düşmüştü. Her ikisi için kullandıkları teknik kusurluydu. Bereket versin ki bu kusuru yukarı’nın inayeti telafi ediyordu.

Bu meditasyon, temel alıştırmadır. Her şeye yarar. Bir çerçeve meditasyondur. Kundalini’yi uyandırma çalışmalarında inceleyeceğimiz gibi, çok çeşitleri vardır.

NESNE (OBJE) OLMAK

Meditasyonun üç durumunda tek bir amaç vardır: Nesne (Obje) olmak. Süje nesneyle aynı kimlikte olmayı öğrenir.

Yüzeysel bir gözlem yapılınca, iç ile dış, toplumsal olanla evrensel olan birbirine karıştırılır. Objektif olarak insan kendi ruhunu unutur ve maddesel nesne düzeyine iner. Meditasyonda, Yogiler, tersine olarak, basamaklardan çıkarlar. Eflatun’un dediği gibi nesnenin idesiyle birleşirler: "Kitap ortadan kalkar, sadece anlamı kalır” Bu hayatın anlamı değil midir? Dünyasal tecrübelerin yoğunlaşması Tanrı'yla uyum sağlamak değil midir?

Kitap ve anlamı, meditasyonda dhyana ve samadhi gibidir. Samadhi nesnesiz meditasyondur ve kozmik şuurdan kalır yeri yoktur. Yogi tüm çevresiyle aynı kimliğe bürünmüştür.. Cisimler, nesneler ve imajlar ilahı kadehini hazırlamak için alıştırma çalışmasından ibarettir. Mutlak’a katılmak budur. Meditasyon, bu durumda, Tanrı kudretiyle birleşme yollarından en iyisidir.


[1] Sükunculuk= quietisme= dingincilik: Dünyadan yüz çeviren, tam bir kalp sükuneti içinde ihtiraslardan, isteklerden sıyrılmış olarak, direnç göstermeden kendini Tanrı muradma, iradesine vermeyi ve İlâhî ruh sükuneti kazanmayı amaç edinen dünya görüşü

[2] Patanjalam yoga sutram, II. kısmı, 46. deyiş.

[3] Vritti: Düşüncelerin içeriğini harekete geçiren düşünce titreşimleridir; düşünce seyyalden de denir.

[4] Saint Jean de la Crobc, La Montee du CarmeL Kitap I, Bölüm V.

[5] S. Viuekânanda, Raja Yoga,

[6] Bhâskazâraya, Izılita'nın 2.ci beytinde, şöyle diyor: "Devi'nin üç kuvveti, fizik, seyyal ve yüksek görünümünde iştirak ederler. Fizik form bedene, el ve ayaklara sahiptir. Seyyal form mandalardan meydana gelmiştir (vibrasyonel). Vâsana'nın yüksek formu, asıl gerçek odur."

 

 

 

 

 


 


Ana Sayfaya Dönmek İçin Tıklayın 

  www.aymavisi.org  
 

 

 

 

Egzersiz

 

 

 

 
 + Büyüt | - Küçült