Bir Taş Arkadaşımdır
Bir güzel yeşil. Arkadaş olduk onunla. O bana anlattı. Ben de ona. Dedim.
Ellerim var bak. Böyle böyle yaparım. Böyle şöyle. Dedim dişlerim var bak.
Şöyle, böyle gülerler. Dudaklarımla utanırım. Bak sakallarım bile uzuyorlar.
Beni uyutup uzuyorlar. Ben bak ayaklarımı böyle severim. Çünkü beni
gezdirirler. Kalbim var severim… Özlerim… Senin nelerin var? Dedim. Utandı.
Küstü. Ağladı. Alındı galiba. Hıçkırıklarla ağladı. Hıçkırırken o bende
ağladım. Sonra sarıldık. Uyuduk sonra. Sabah olduğunda gülüyordu. Unutmuştu
olanı biteni. Bende unuttum. Güzelleşmişti. Ağlamak ona taptaze bir bulut
getirmişti. Bir taş beni güldürdü. Bu gün dedim. Güzel taşçık sana bir masal
anlatayım ama korkma. Bu masalın adı Nalutunu nasnİ. Korkma e mi? Bir damla
sudan bir can çıkmış. Allah vermiş canı tabi. Bu canın pürtlekleri varmış.
Gözleri yani. Böyle bakarmış, böyle, şöyle… Gülünce kısılırmış, üzülünce
ağlarmış. Üzüldüğünü unutmak için tabi. Gözyaşları üzüntünün açtığı yaraları
silmek içinmiş. Sonra. Güzel taşçık. Başka pürtlekleri olan başka biri gelip
onu öldürmüşler. Yani Allah’ın verdiği canı almışlar. Bu çok günahmış güzel
taşçık. Sakın sen öyle yapma! Der demez taş ağlamaya başladı ve kederinden
çatladı. İki yarık arasından Habil’in kanı sızdı. İçim sızladı…
Murat Çolak
Ana Sayfaya Gitmek İçin Tıklayın