“İnsanın düşünme zahmetinden kurtulmak için yapmayacağı şey yoktur. ”
-Thomas A. Edison (1847-1931)
Bu bölümdeki sistemin tekniklerle pek ilgisi yoktur; bir kişinin psikolojisinin temel parçalarını anlamakla ilgilidir. Şablonu bir kez anladığınızda, bilgiyi kendi seçeceğiniz herhangi bir durumda kullanabilirsiniz.
Özgüven ve Ego
Kısaca, kolay olanı yapma dürtümüzü aşabildiğimizde ve doğru olanı yapabildiğimizde, kendimizi iyi hissederiz. Dolayısıyla, özgüven ve özsaygı kazanırız.
Ego ve özgüven genel olarak terstir. Özgüven ne kadar güçlüyse, ego da o kadar küçüktür. Gerçekliği daha net şekilde görürüz, çünkü ego bakış açımızı bozar. Dolayısıyla, karşımızdakinin egosunun ne kadar güçlü olduğunu bilirsek, neyi görmeye zorlandığını da kolayca anlayabiliriz.
Bakış Açısının Gücü
“Ego” kelimesi, belirsiz bir terk etmeyi çağrıştırır. Kısaca, özimajımızı inançlarımız, değerlerimiz ve davranışlarımızla birleştiren zamktır. Kendi iyiliğimize olsun ya da olmasın, istikrar ve süreklilik gerektirir. Aksi takdirde, mantıklı bilgiye dayanarak davranışımızı değiştirirdik. Kendimizi daha iyi hissetmek için egzersiz yapıp sağlıklı beslenir, haklı olduğumuzda bile özür diler veya sürekli bir hatamızı bulan birine yaptığımız büyük bir hatayı itiraf ederdik. Bizi durduran şey egodur. Dolayısıyla, birinin egosunun ne kadar güçlü olduğunu bilmek, düşünce tarzını anlamak açısından çok önemlidir.
Ego dünya görüşümüzü filtreler, ziyanı dışarıda tutar veya hatta kendimizi görme şeklimizi ve başkalarının bizi görmesini istediğimiz şekli belirler. Dünyamızı renklendiren egodur; böylece lekesiz kalabiliriz. Daha önce bazı örnekler görmüştük: Herkesle cinsel ilişkiye giren kızı ve pahalı takım elbiseyi hatırlıyor musunuz? Şimdi, insan doğasının bu yönünün ardında yatan psikolojik mekaniklere bir bakalım.
Billy 500 dolarlık bir saat satın alıyor. Bir dergiyi karıştırırken, aynı saatin 300 dolarlık reklamını görüyor ve duygusal bir kargaşa yaşıyor. Kendini akıllı biri gibi görmek istiyor ama reklam, tam aksinin kanıtını gösteriyor. Ya aldatılarak fazla para ödedi ya da reklam göründüğü gibi değil.
Düşünce sürecini Bill’in özgüven seviyesi belirler. Özgüveni güçlüyse, reklamı gördüğünde sayfayı hemen çevirmez. Okur ve doğru olduğuna inanırsa, bir hata yaptığına karar verir. Ama özgüveni zayıfsa, Bili bütün dünyanın çürümüş olduğunu ve kimseye adil davranılmadığını söyleyen inanç sistemine döner; üstelik kendisi kadar sağduyulu birine bile! Bu durumda, egosuna gelen zararı azaltmaya veya yansıtmaya çalışır. Bilinçli zihni sevimsiz bir gerçeği kabul etmeye zorlanmadan önce değerlerini yeniden yapılandırır ve çabucak karar vererek, zamanın paradan daha önemli olduğunu, üzerinde durmaya değmeyeceğini düşünür.
Kişinin özgüveni zayıfsa, kendine bakmaz. Duygusal açıdan yanılmaya veya kendini daha yetersiz görmeyi ya da dünyanın kendisini daha yetersiz görmesini istemez. Bu yüzden, kim olduğunu değiştirmek yerine, dünya görüşünü değiştirir ve duygusal açıdan kolay tutuşan başında bir saç telinin bile zarar görmesine izin vermeden kargaşayı yatıştırır. “Ben kötüyüm, ben haksızım” düşüncesinin yerine “dünya adil değil,” “o haksız” veya “insanlar kötülüğümü istiyor” düşünceleri gelir.
Aşırı durumlarda, kişi bir türlü gerçekliği kavrayamıyorsa, bilinçli bir şekilde suçluluk ve merhamet duyamıyorsa, bakış açışım bilinçsiz olarak değiştirmeye çalışır. Örneğin, karısını aldatan bir erkek, davranışını haklı çıkarmak zorundadır. Karısıyla ve evliliğiyle ilgili inançlarım yeniden biçimlendirerek dünyayı yeterince çarpıtamazsa ya da davranışlarını haklı çıkarmak için değerlerini yeniden belirleyemezse, gerçekliği çarpıtacaktır. Bu çarpıtma, karısının yanlışlarını görme eğilimi doğuracak ve davranışını haklı çıkarmak için türlü bahaneler üretmesine neden olacaktır.
TÜYO
Tanınmış bir suç savunma avukatı, bir defasında en zor işinin müvekkilini bir şeyi yanlış yaptığına ikna etmek olduğunu söylemişti. Kendini akışa kaptırmak ve her adımı haklı çıkarmak kolaydır. Farkına bile varmadan, yanlış yönde büyük bir mesafe almış olursunuz. Çoğu insem, soygunun, cinayetin ve başkalarına zarar vermenin yanlış olduğunu bilir. Ama muhasebe alanında, örneğin, somut kurbanlar olmadığında ve kişi “geçerli mantıklarla” silahlandığında, davranışlarının etkilerine karşı kör olabilir.
Yolu Tahmin Etmek
Dolayısıyla, özgüveni güçlü birinin, bilgiyi daha net değerlendireceğini ve özgüveni zayıf birinin en az dirençle karşılaşacağı şekilde düşünce sistemini büktüğünü açıkça gördük.
Uyumsuzluk, kişiyi tutarsızlıklarla uyuşmaya ve acıyı azaltmaya zorlar. Örneğin, özgüveni zayıf bir kişi, genellikle bir hata yapmış olduğunu kendine itiraf edemez. Haklı olmak, doğru olanı yapmaktan daha önemli bir duygusal öncelik haline gelir.
Kişinin doğal dürtüsü, psikolojik benliğini korumaktır ve bunu fiziksel benliğini koruduğu gibi yapar. Vücudunuzun zarar görmesini engellemek için nasıl çok uğraşırsanız, özimajınızı korumak için de o kadar uğraşırsınız. Fiziksel benliğiniz tehdit altında olduğunda, “savaş ya da kaç” tepkisine yönelirsiniz. Aynı şekilde, psikolojik benliğiniz tehdit altında olduğunda, zihin “kabul et veya yansıt” tepkisi verir. Özimaj sağlıklı ve güçlü olduğunda, benliğe gelen tehdit genellikle kabul edilir ve onunla yüzleşilir. Ama özimaj zayıf olduğunda, ego dünyayı çarpıtarak kendini korumaya ve incinmeyi önlemeye çalışır. Gerçekliği kabul ettiğini bilirseniz, karşınızdaki kişinin gördüklerinin ne kadar doğru olduğunu da ölçebilirsiniz.
Bir kişinin özgüven seviyesi, düşünce sürecini ölçmek açısından bu kadar önemliyse, milyon dolarlık soru şudur: Bir kişinin kendini ne kadar “sevdiğini” nasıl anlayabilirsiniz?