Zihin her şeyin en güçlü kaldıracıdır; insan düşüncesi, insanoğlunun
gayelerinin nihayette gerçekleştirildiği bir süreçtir.
-Daniel Webster
Sizlerin iş ortamında, sosyal ilişkilerde, kısaca hayatın kendisinde
karşılaşacağınız kaos durumundan kaçınmanıza yardımcı olabilecek sadece tek
bir şey vardır; organizasyon. O olmasaydı her şey yıkılırdı; ne bilim, ne
bilgi, ne yazı, ne yaratıcı düşünce ve ne de rekabetçi iş yaşamı
hiçbir şey olmazdı!
Bu sizce de malum olmalı. İnsanın tüm yaşamı doğumundan, hatta ana rahmine
düştüğü andan itibaren bir organizasyon çerçevesinde oluşur. İçinde
yaşadığımız dünya, evren ve çevremizdeki her şey organize bir durumdadır.
Tümetkinliklerimiz, ister hayatımızı kazanmaya, ister eğlenmeye ya da
bunların her ikisine birden yönelik olsun, hep planlı ve organize olmuş
durumdadır.
Hamile bir kadın, doğum uzmanınca önerilen belli bir rejimi uygular. Doğan
bebek belli bir sisteme göre beslenir, yıkanır ve uyutulur. Hatta onun
maması bile, orantısı belli maddelerden oluşan bir formüldür.
Okula başlayan çocuk daha fazla bir düzenle, plan ve organizasyonla
karşılaşır. Bu böylece gider, tâ ki bu kişi, kendisi için büyük bir özenle
organize edilmiş olan o cenaze töreninin gönülsüz bir üyesi oluncaya
kadar... Böylece bizler, doğumdan ölüme kadar süren çaba ve hareketlerimizi,
hatta sevinç ve tasalarımızı bile bir
şekilde organize etmek mecburiyetindeyiz. Ama her şeyden önce de
düşüncelerimizi organize etmemiz gerekiyor.
Bununla söylemek istediğim, genel görünüm içinde gerçekten önemli bir paya
sahip olsalar bile, sadece iş hayatımza yardımcı olması için düşüncenizi
organize etmeniz değil; amacım, yaşamınızın tüm geri kalan» boyjmca her
ajanda uygulayabileceğiniz bir zihinsel organizasyon oluşturmanızdır, Yaşama
pembe gözlüklerin ardından (gerçi bazen bu da gerekebilir).değil de,
sistematik bir zi' hinle bakacak olursanız, işte o zaman başarı ve mutluluğu
çok daha uygun bir açıdan izleme olanağı bulacaksınız.
Eğer zihninizi organize etmeyi başarırsanız, yaşamınızı da organize etmiş ve
yönetmiş olacaksınız ki, elinizdeki kitabın asıl amacı budur.
Kendinizin Verimlilik Uzmanı Olun
Zihni organize etmek, onu kontrol etmektir ve Charles Darvvin'e göre "Ahlaki
kültür konusunda mümkün olan en yüksek düzeye ancak, düşüncelerimizin
kontrol edilmesi gerektiğini anlamakla ulaşılabilir."
İş çevrelerinin, organizasyonun önemini çok önceleri fark ettiklerine kuşku
yok. Bu nedenledir ki, iş dünyası çok sayıda verimlilik uzmanı
kullanmaktadır: "Verimlilik uzmanı", organizasyon alanında uzman olan
kişinin bir başka adıdır; tıpkı, "verimlilik mühendisi" ya da "verimlilik
danışmanı" gibi.
Aslında organizasyon denen şey, sadece bir sistem meselesidir. "Fastfood"*
işinde çalışan, eline çabuk bir aşçının yoğun bir iş saati sırasındaki
çalışmasını izlediniz mi? Eğer fırsatınız olursa, böyle birine dikkat edin:
Onun neredeyse hemen her hareketi belli bir amaca yöneliktir. Kullanması
gereken tüm malzemeler kolayca ulaşabileceği bir yerdedir ve en sık
kullanılan şey de en yakında bulunur, ö kişi bu malzemenin yerlerine
öylesine aşinadır ki, neredeyse hiç bakmadan istediğine ulaşır.
Müşterilerden biri sucuklu ve domatesli tost istedi diyelim; bizim hızlı
aşçı hemen iki parça ekmeği tost makinasına ve sucuğuda ızgaraya koyarken,
bu arada birkaç dilim de domates çıkanverir ve bunların hepsi neredeyse.tek
bir hareket gibi görünür.
Eğer yumurta siparişi verildiyse, sadece iki yumurtayı çıkarmak için işine
bir an ara verir ve çıkarılan yumurtalar siparişin ne olduğunu ona
hatırlatmaya yeter. Eğer o her siparişi tek tek hatırlamaya kalksaydı,
kafası bir anda karışırdı. Her becerikli aşçının her sipariş için bir
'anahtar' malzemesi bulunur ve bunu sipariş geldiği anda hemen tezgâhının
üstüne çıkartır.
Hızlı, bir aşçı olmanın düzenli ya da sistemli şekli budur. Aynı fikir başka
çalışma alanlarına da uygulanabilir ve de uygulanmalıdır. Bir şeyi yapmanın
buna düşünmek de dahil en hızlı, en etkin, en iyi ve en kolay yolu onu
örgütlemekte yatar. Sözü edilen hızlı aşçı, organizasyonun ilk adımı sayılan
ön hazırlığa iyi bir örnektir. Hazırlanma, ön planlama, bazı ufak tefek
zorluk ve engelleri önceden fark edip hazırlıklı olma bunların hepsi
organizasyonla eşanlamlıdır.
Benim bu kitaptaki çabam, sizlerin sistemli düşünmenize yardımcı olmak.
Burada biraz da riske giriyorum, çünkü (Don Marquis'e göre), "İnsanları
düşünmekte olduklarına inandırırsan seni severler; onları gerçekten
düşündürürsen, senden nefret edeceklerdir." Ben pek çoğumuzun tembelliğe
eğilimli olduğunu, berrak ve sistemli düşünmek için gerekli çabayı
göstermekten bayağı rahatsızlık duyduğunu bilmeme rağmen, yine de şansımı
denemek istiyorum.
Günümüzde, verimlilik ve organizasyonun başarının olmazsa olmaz etkenleri
oluşu nedeniyle, insanların kendilerindeki verimsizliğe katlanmalarına bir
gerekçe bulamıyorum; özellikle de bu konuda bir şeyler yapılabilecekken!
Aslında, sizin nasıl düşündüğünüz ve kafanızın içinden neler geçtiği
konusunda sadece tek bir kişi sorumludur ve o tek kişi de sizsiniz!
Sizin şu anda bu yazıyı okuyor olmanız, organize bir zihin oluşturma
hedefine doğru attığınız ilk adımdır Konuya ilgi duymaktasınız ve ilgi
duymak, bir şeyi öğrenmenin en temel öğesidir. Bir başka öğe de bir şeyler
yapmaktır; siz bu kitabı elinize almakla en azından bir şey yapmış oldunuz!
Ne yazık ki bu dünyadaki insanların büyük bölümünü yapıcılardan ziyade
sadece laf edip dilekte bulunanlar oluşturuyor. Üzücü ama gerçek olan )ir
şey de, yardıma en çok gerek duyanların bu yardım için en az çaba
gösterenler olmalarıdır. Dişleri mükemmel olanlar yılda iki kez dişçiye
giderken, gerçekten gitmesi gerekenler bunu ender olarak yapıyor.
Bazı çevrelerce psikiyatra gitmek neredeyse âdet haline gelmişken,
psikiyatrik bir yardıma gerçekten ihtiyacı olanların pek çoğu bunu asla
kabul etmez, dolayısıyla yardımdan yoksun kalır. Benim başlıca uğraşım
bellek olduğundan bu yana, "laf ebeleri" ve "dilekçiler"le sürekli
karşılaşmaktayım. Verdiğim konferanslardan sonra, aslında mükemmel ,bir
belleğe sahip olan pek çok kişi, benim bellek eğitimi konusundaki
kitaplarımdan birer tane edinmiştir.
Birkaç kişinin şöyle dediğini de hep duyarım: "Dünyadaki en kötü belleğe
sahibim hiçbir şey bana yardıma olamaz!" Doğru; öyle düşündükleri
sürece öyle kalacaklar. Bazen de şunu söyleyenler olur: "Dostum, öyle bir
belleğim olsa, bir milyon dolar verirdim!" Ama bunu diyenler bir kitapçıya
girip de, onlara öyle bir belleği gerçekten kazandıracak olan bir kitap için
beşon dolar kadar bir parayı harcarlar mı acaba? Pek nadiren.
Tüm bunları, kitaplarımın zaten iyi olan satışını arttırmak için
söylemiyorum; ama içimde bir his bana günümüzde bu ve benzeri konularda
yazılan kitapların aslında bunlara acil ihtiyaç duyanların eline pek nadiren
geçtiğini düşündürüyor. Kendi kendilerine yardım için bir çaba
göstermeyenlere gelince, bu onların kendi sırtındaki kamburdur, sürükleyip
dursunlar.., Benedict Spinoza şunları söylerken belki de bu tür kişileri
düşünmekteydi: "Bir kişi şunu ya da bunu yapmayacağını tasarladığı sürece,
bunları yapmamaya kararlı demektir; sonuçta, başarılı olması olanaksızdır."
Nasıl Düşünüyorsanız, Öyle Yaşarsınız
Düzenli düşünmenin gerçek anlamı, düşünsel tepkileri gerektiği gibi
denetlemek ve sorunları, o an için mümkün görülen en verimli şekilde
çözmektir. Kitapta daha sonraları görüleceği gibi benim iddiam, tüm
düşüncelerimizin şu ya da bu sorunun çözümüne yönelmiş olduğudur.
Görme, duyma veya dokunma türünden, ya da deneysel nitelikteki herhangi bir
olguya karşı verdiğimiz zihinsel tepki ve bunların doğurduğu sorunları ne
şekilde çözeceğimiz konusu, aklımızı sürekli meşgul eder. Bunun belirgin
sonucu ise, hem verdiğimiz tepkinin, hem de sorunları çözme şeklimizin
organize bir özellik taşıyıp taşımadığıdır.
Kitapta bu konuda, örnekler var, ama ben bunlardan bir ikisini şimdi vermeyi
gerekli görüyorum. Doğru tepkiye bir örnek, geçenlerde okuduğum Russell
Lyons'a ait bir yazıda tarif edilmekteydi. Bu, bir hakaret karşısındaki
tepki örneğiydi ve ifade şuydu: "Bir hakareti incelikle kabul etmenin tek
yolu ona aldırmamaktadır; eğer aldırmazlık edemiyorsanız üstün gelmeye
çalışın; üstün gelemiyorsamz, gülün; eğer gülemiyorsanız, herhalde hak
etmişsinizdir."
Hakarete uğramanın bir felâket sayılmayacağını kabul ediyorum. Fakat
zihninizin doğru tepkiler vermesini amaçlıyorsanız, bunu küçük olaylarda
olduğu kadar büyük olaylar karşısında da başarmalısınız.
Nasıl düşünüyorsanız, öyle yaşarsınız. Sağlıklı, berrak ve etkili
düşünmekle, başarı ve mutluluğu da kendinize çekmiş olursunuz. Bu tür
düşünme tarzı, kaçınılmaz bir şekilde karşımıza çıkıp duran engellere,
zaaflara, kışkırtma ve huzursuzluklara hiç kulak asmaz.
Lütfen o kapalı zihninizi ve hayal gücünüzü açın ki, yaratıcılık ve
organizasyon, tıpkı boşluğa hücum eden bir hava akımı gibi oraya
emilebilsin. Sir Isaac Newton'a çekim yasasını nasıl keşfettiği
sorulduğunda, yanıtı şu olmuştu: "O konuda düşünerek." Bu doğru bir yanıttı
kuşkusuz, ama göründüğü kadar da basit değildi.
Newton gibi pek çok kişi de elmanın yere düştüğüne tanık olmuştur. Ama o,
bunun üzerinde kafa yordu ve olaya doğru bir tepki verdi. Onun zihni şu
soruyu soruyordu: "Elma niçin yukarı değil de aşağı düştü?" Newton'un
düşünceleri tek bir çizgide kalmadı. Konuyu enine boyuna inceleyerek
problemi çözmeye, ya da yanıtı bulmaya çalıştı.
Benim niyetim, sizlere büyük doğa yasalarının keşfini öğretmek değil; ama
söylemem gerekenleri okuduktan sonra belki, nesneleri açıkça görebilmenin
önemini ve bunlar hakkında daha derli toplu ve etkin bir şekilde düşünmeyi
öğreneceksiniz. Siz, düşüncelerinizin zaten berrak olduğu görüşünü
savunabilirsiniz. Belki de haklısınız —fakat eski Yunan uygarlığından bu
yana filozofların her şeyden çok üzerinde durdukları nokta "kendini tanımak"
idi.
Hepimiz, başka şeylerden ziyade kendimizi düşünmek için o kadar çok zaman
harcadığımız halde, yine de kendimiz hakkında bu kadar az şey bilmemiz
şaşırtıcı değil mi?
Bir sorunu düşünürken, yıpranmış kalıplardan kurtulmanız gerekir. Onu,
mümkün olan her açıdan düşünüp gözlemlemelisiniz. İşte bir örnek: 'IX'
işareti Roma rakamıyla 9 demektir; şimdi küçük bir soru ya da bilmece: Bu
Roma rakamına tek bir işaret veya sembol ekleyerek onu 6 rakamına
çevirebilir misiniz?
Bunu kısacık bir zamanda çözmeniz gerekirdi; hemen çözemeyişinizin nedeni,
düşünüş şeklinizin "yanlış yönlendirilmiş" olmasındandır. Yani o bir kanalı
izlemektedir, tabii ki yanlış kanalı...
Yanlış yönlendirme, bizim profesyonel sihirbazların en büyük silahıdır. Eğer
sizi kandırıyorlarsa. bu, elin gözden hızlı oluşundan değil, onların sizi
yanlış yönde düşündürmelerindendir. Bu kişiler sizin zihninizi başka bir
şeyle meşgul ederken, asıl önemli numarayı dikkat çekmeksizin yapıverirler.
Bu defa da ben, sizi Roma, rakamlarını düşünmeye yönlendirdim. Eğer o
şekilde düşünmeye devam edecek olursanız, bu basit oyunu asla çözemezsiniz.
En sonunda o kanaldan kurtulacaksınız kuşkusuz ve çözüm bir anda belirecek.
Hâlâ çözemediyseniz, o rakamların önüne bir 'S' koyun; böylece 'SIX' (ing.
altı) yazmış olacaksınız. Bir konuyu çok farklı açılardan görmeye alışkın
kişiler bu tür bilmeceleri neredeyse anında çözerler.
Düşünüyor Musunuz? Hayal mi Kuruyorsunuz?
Zihninizi düzenlemek, aynı zamanda belirgin bir hedefe yönelmek anlamına
gelir. Eğer sizinki düşünmek değil de hayal kurmaksa, çoğu zaman hiçbir yere
varamazsınız. Yanlış anlamayın eğer kurulan hayallerde bir yapıcılık
ve ilham unsuru varsa ve bir eyleme yönlendiriyorsa o zaman üreticidir. Ama
bu hayaller bir eylemin yerini alıyorsa o zaman kötü!.. Pek çoğumuz hayal
kurarak zevk almayı öğreniriz; bunlar gerçeğin yerini alırlar ve bizler,
gerçeklik alanında çalışmayı ya da çaba göstermeyi reddeder duruma geliriz.
Müteveffa müzisyen ve sihirbaz Richard Himber, iyi bir dost ve başarılı bir
insandı. Ondan, bana nasıl başarı kazanılacağı konusunda tek bir cümle
söylemesini istediğimde şunu söyledi: "Zekice ve düzenli olarak sürdürülen
sıkı bir çalışma, ayrıca düzenli bir şekilde düşünmek insanı başarıya
ulaştırır."
Doğrusu buna karşı çıkmak zor. Sıkı çalışmak iyi bir niteliktir kuşkusuz
hele düzenli yapılırsa; düşünme yeteneği ise, eğer düzenli bir şekilde
kullanılacak olursa, bizim en yararlı özelliğimiz halini alır.
Profesör William James şöyle diyordu: "Asıl olmamız gerekenle
kıyaslandığımızda, bizler sadece yarı uyanık halde sayılırız ve zihinsel
kaynaklarımızın ancak çok küçük bir bölümünü kullanmaktayız." Doğrusu ben
de, tüm yaşam süremiz boyunca zihinsel kaynaklarımızın hepsini kullanmayı
öğrenebileceğimizden kuşkuluyum yine de, sahip olduğumuzu en iyi
şekilde kullanmak için elimizden geleni yapalım! Bu kaynakları örgütleme ve
terbiye etmeye girişmekle, daha başarılı, mutlu ve yaratıcı bir yaşam
tarzına yönelmiş olacaksınız.
"İyi ve kötüyü yaratan, sefil veya mutlu, zengin veya fakir kılan hep
zihindir," ama bizler yine de onu düzenleyecek yerde, sonuçsuz şeylerle
zaman harcarız. Zaman paradan daha önemlidir; o bizim harcayabileceğimiz en
değerli maldır; sizler eğer bir kelepir arıyorsanız, biraz da zihinsel
güçleriniz üzerine yatırım yapın. Düzeltilmesi gereken pek çok alan
bulunduğuna bir kez karar verin yeter; ardından bazı düzeltmeleri
yapabileceksiniz.
Ne kadar çok şey öğrenebileceğimizin sının yok, biliyorsunuz; eğer bu en
önemli bilgi kırıntısının bilincine varacak olursak, o zaman ne kadar az şey
bildiğimiz ortaya çıkacaktır!
Başarı İçin "Kızları İzleyin"
Bu bölümde, kitabın konusunun ne olduğu hakkında size bir şeyler söylemeye
çalışım. Organize bir zihin korkulardari, sıkıntılardan ve kararsızlıklardan
kısaca, belirsiz durumlardan kurtulmanıza yardımcı olacaktır. Doğru tepki
vermenize, sorunları etkin bir şekilde çözmenize yardım edecektir. Ayrıca,
kötü âdetlerle iyilerinin yer değiştirmesinde, ileriye yönelik plan
yapımında, yaşamı daha kolay kılmada hepsinden de öte, mutlu ve başarılı bir
yaşam sürdürmede gerekli yardımı sağlayacaktır.
Düzenli bir zihin, burada sayamayacağım kadar çeşitli konuları içerir. Ben
burada, en önemli olanlardan birini seçtim.
Bizdeki klişelerden biri şöyledir: "Sadece bugün için yaşa." Tamam, bunu
kabul ediyorum, ama şu şekilde bir değişiklik yapmak kaydıyla: "Sadece bugün
ve yarın için yaşa!" Ben ileriyi, en azından yarını görmek gerektiğine
inanırım; ertesi günü daha düşünüp planlayabilirsiniz yarın...
Geçenlerde bir şirket toplantısına katıldığım şu tatil yerindeki otelde,
otel sahibinin ileriyi görüş tarzı karşısında hayretler içinde kaldım.
Otelin yemek salonunun girişinde bir tabela vardı ve orada, "Yemek
salonundaki meyvelerin dışarı çıkarılmasını önlemek için salona meyve
servisi yapılmayacaktır!" yazılıydı.
Yine bir defasında, New YorkMadison Avenue'de bir arkadaş beklerken, beni
hoş bir şekilde etkileyen şu olaya tanık oldum. Çevrede, gri flanel takım
giymiş bir sürü şık zampara vardı (ben mavi serj bir takım giymiştim).
Caddede, dünyanın en harika kızları gezinmekteydi. Ben ise, kızları izleyen
erkekleri izliyordum. Onlardan bir tanesi, geçen kızları (gözleriyle) takip
etmekten özellikle zevk alıyordu.
Sanırım dikkat çekmek istemediğinden, ileriye yönelik bir plan
uygulamaktaydı. Baktığı yönden özellikle seçkin bir güzelin yaklaştığını
gördüğünde, henüz o geçmeden, başını aksi yöne çeviriyordu. Böylece, görgü
kurallarını bozmadan "kızları izliyor" ve dikkat de çekmiyordu. İşte size
düzenli bir zihin!