Sigara içen sıradan bir insan, neden sigara içtiğini bilmez. Gerçek nedeni bilselerdi sigarayı bırakırlardı. Seanslarımda binlerce tiryakiye neden sigara içtiklerini sorarım. Gerçek neden hiç değişmese de yanıtlar çok farklıdır. Bu, benim seanslarda en komik fakat aynı zamanda en acıklı bulduğum bölümdür.
Sigara içen herkes kalbinin derinliklerinde aptalca bir şey yaptığının farkındadır. Oltaya yakalanmadan önce sigara içmeye gerek duymadığını bilir. Birçok tiryaki ilk sigarasının tadının ne kadar iğrenç olduğunu ve bağımlı olabilmek için ne denli çaba harcadığını hala anımsar. Tiryakiler sigara içmeyenlerin aslında hiçbir şey kaçırmadıklarının farkındadırlar ve kendileriyle alay etmelerine çok kızarlar.
Yine de tiryakiler mantıklı ve zeki insanlardır. Sağlık konusunda çok büyük risk aldıklarım ve sigara için ömür boyu bir servet harcadıklarını bilirler. Bu yüzden sigara içmelerini haklı çıkarmak için mantıklı bir açıklama yapmak gereksinimi duyarlar.
Tiryakilerin sigara içmeye devam etmelerinin gerçek nedeni önümüzdeki iki bölümde anlatacağım faktörlerin kurnazca bileşimidir.
NIKOTİN BAĞIMLILIĞI.
BEYIN YIKAMALAR.
Nikotin Bağımlılığı
Tütünün içindeki renksiz yağlı bileşim nikotin tiryakiyi sigaraya bağlayan uyuşturucu maddedir, insanlığın bildiği uyuşturucu maddelerin hepsinden daha hızlı bağımlılık yaratır; tek bir sigara bile bağımlılık için yeterli olur.
Sigaradan çekilen her nefes ciğerlerden beyne ufak bir doz nikotin taşır ve bu doz etkisini bir bağımlının damarlarına enjekte ettiği eroinden daha çabuk gösterir.
insan bir sigaradan ortalama olarak yirmi nefes çekerse bir tek sigaradan yirmi doz uyuşturucu madde almış olur.
Nikotin etkisini çabuk gösteren bir uyuşturucu maddedir ve kandaki nikotin miktarı sigara içtikten genelde yarım saat sonra yarıya, bir saat sonra ise dörtte bire düşer. Bu da birçok tiryakinin neden günde yaklaşık yirmi tane sigara içtiğini açıklar.
İçici sigarasını söndürür söndürmez nikotin hızla vücudunu terk etmeye başlar ve içici nikotinin geri çekilme semptomlarının verdiği rahatsızlık nedeniyle tekrar sigara içmek ister.
Bu noktada tiryakilerin nikotin eksikliğinin yarattığı özlem duygusu (geri çekilme spazmları) konusunda düştükleri yaygın yanılgıyı düzeltmek istiyorum. Tiryakiler nikotin eksikliğinin yarattığı acıların sigarayı bırakmaya çalışırken yaşanan o korkunç sarsıntı (travma) olduğunu sanırlar. Aslında bu özlem duygusu öncelikle zihinseldir, tiryaki zevk ya da destek diye bildiği şeyden yoksun kaldığını düşünür. Sonra bu konuya ayrıntılı olarak değineceğim.
Nikotin eksikliğinin yarattığı gerçek özlem duygusu o kadar zayıftır ki çoğu tiryaki uyuşturucu madde bağımlısı olduğunu fark etmeden yaşar ve ölür. “Nikotin bağımlısı” dediğimizde “kötü bir alışkanlığa” başladığımızı düşünürüz. Çoğu tiryakinin uyuşturucu maddelerden ödü kopar, oysa kendileri uyuşturucu madde bağımlısıdır. Allah’tan kurtulması kolay bir uyuşturucu fakat insan önce bağımlı olduğunu kabul etmek zorundadır.
Nikotini kesmek hiçbir fiziksel ağrı vermez. Yalnızca bir şeyin eksildiğini anımsatan boş, huzursuz bir duygu belirir. Bu yüzden birçok tiryaki sigaranın ellerle ilgisi olduğunu sanır. Bu huzursuz duygu uzun sürerse tiryaki sinirli, gergin, güvensiz ve hassas hale gelir. Aynen açlık gibidir ama bu sefer? Bir zehire NIKOTİN’e.
Bir sigara yaktıktan yedi saniye sonra vücuda taze nikotin girer ve özlem sona erer; böylece sigaranın tiryakiye verdiği rahatlama ve güven duygusu sağlanmış olur.
Sigaraya başladığımız ilk günlerde sigara eksikliğinin yarattığı özlem duygusu ile sigaranın verdiği rahatlama duygusu o kadar hafiftir ki varlıklarını fark etmeyiz bile. Düzenli olarak sigara içmeye başladığımızda ya sigaradan tat almaya başladığımızı ya da “alışkanlık” edindiğimizi sanırız. Ama asıl gerçek tuzağa düştüğümüzdür. Biz fark etmesek de o küçük nikotin canavarı artık içimizde yazıyordur ve artık ara sıra onu beslememiz gerekir.
Tiryakilerin hepsi hiç gereği olmadığı halde saçma sapan nedenlerden dolayı sigaraya başlarlar. Az sigara da içsek çok sigara da içsek devam etmemizin tek nedeni o küçük nikotin canavarını beslemektir.
Sigara konusu bir dizi bilmecedir. Bütün tiryakiler aslında aptalca birşey yaptıklarını ve şeytani bir şey tarafından tuzağa düşürüldüklerinin farkındadırlar. Benim için sigara içmenin en acıklı yanı, sigara içen insanın sigaradan aldığı tek keyfin, sigaraya bağımlılık kazanmadan önce sahip olduğu iç huzura, sükûnet ve özgüvene kavuşmaya çalışmasıdır.
Hani komşumuzun alarmı bütün gün çalar ve bunun gibi küçük bir şey sizi bir süre rahatsız eder, sonra birden bire ses kesilir. Huzur ve sükûn dolu bir duygu kaplar içinizi. Fakat bu huzur gerçek anlamda bir huzur değil yalnızca rahatsızlığın sona ermesidir.
Nikotin zincirleriyle bağlanmadan önce fiziksel açıdan hiçbir eksiğimiz yoktur. Derken vücudumuza nikotin vermeye başlarız. Her sigara söndürüşümüzde nikotinin etkisi kaybolur ve bedenimiz bir bozukluk duyar bu fiziksel bir ağrı değildir. Biz bu duygunun farkına bile varmayız ama o bedenimizin içinde su damlatan bir musluk gibidir. Mantığımız bunu anlayamaz, anlamak zorunda da değildir. Bildiğimiz tek şey bir sigara istediğimizdir, sigarayı yaktığımızda aşerme gider ve kendimizi o an için hoşnut ve güvenli hissederiz aynen sigaraya başlamadan önceki gibi. Fakat bu doyum geçicidir, çünkü artık aşermemizi gidermek için sürekli daha fazla nikotin vermek zorundayız. Bir sigarayı söndürür söndürmez açlık yeniden başlar ve kısır döngü devam eder. KIRMADIĞINIZ TAKTİRDE bu kısır döngü yaşam boyu sürer.
Sigara içmek sadece çıkardığınızda yaşayacağınız rahatlama için dar ayakkabı giymeye benzer. Bir tiryakinin olayı gerçek yüzüyle görmemesinin üç ana nedeni vardır.
1. Yaşamımız boyunca beynimize bir sürü asılsız düşünce işlenir, ve beynimiz yıkanır. Bu beyin yıkamalar bize sigara içicilerinin sigarada harika bir keyif aldıklarını ve zor anlarda destek olduklarını söyler. Neden sorgulasın ki? Bunca insan bu kadar zararına rağmen bu kadar parayı boşuna harcıyor olamaz ya!
2. Nikotin çekilmesinde beden de farkedilebilir bir ağrı yoktur. O yalnızca boş, güvensiz duygudur. Aynı açlık yada stres gibi.
3. Sigara içicilerinin sigara tuzağını gerçek yüzüyle görmemelerinin asıl sebebi herşeyin ters çalışmasıdır. Sigara içmediğimiz zaman o boşluk duygusu yaşanır. Ama ilk günlerde oltaya yakalanma süreci çok yavaş ve sinsi olduğu için, bu boşluk duygusu da bildiğimiz açlık ve stres duygularına benzediği için, bu boşluk duygusunu normal kabul ederiz ve bunun asıl suçlusunun, yani yaratıcısının bir önceki sigara olduğunu anlamayız! Sigarayı yaktığınız anda, anında bir güçlenme, daha az gergin ve rahatlamış hissedersiniz ve bunu sigaranın yaptığım zarınedersiniz. Herşey tersten yürür. insan sigara içmediği zaman o boşluk duygusunu yaşar ve sigarayı suçlamaz bir sigara yakar yakmaz rahatlar. Bu yüzden sigaranın ona güç verdiği ya da destek olduğu yanılgısına düşer.
Bu noktada sigara hakkındaki bazı yanılgıları gidermem gerekecek. Sigara içmek alışkanlık değildir. Yaşamımızda her türlü alışkanlığımız olur, bazıları çok da eğlencelidir. Fakat iğrenç bir tadı olan, bir servete mal olan, pis ve tiksindirici bulduğumuz ve zaten kurtulmak istediğimiz bir alışkanlığı kolaylıkla bırakmamız gerekirken neden bu kadar zorlanırız? Çünkü bu bir “alışkanlık” değil, bir UYUŞTURUCU MADDE BAĞIMLILIĞIDIR.
Sigaraya ilk başladığımızda içmeyi öğrenmemiz gerekir. Daha nasıl olduğunu anlayamadan yalnızca düzenli olarak sigara satın almakla kalmaz aynı zamanda sürekli sigaraya gereksinim duymaya başlarız. Sigaramız olmadığında paniğe kapılır, giderek daha fazla sigara içeriz.
Sigarayı artırmamızın nedeni vücudun her uyuşturucu maddemde olduğu gibi nikotinin etkilerine bağışıklık kazanması ve sonuç *; olarak giderek daha fazla nikotine gereksinim duymamızdır. Kısa bir süre sonra sigara, doğurduğu açlık duygusunu tam anlamıyla .dindirmemeye başlar; öyle ki bir sigara yaktıktan sonra kendimi‘ zi bir an öncesine göre daha iyi hissetmemize rağmen sigara içerken bile içmediğiniz zamanlardakinden daha sinirli ve gerginizdir. Sigara içmek dar ayakkabı giymekten bile daha saçmadır, lakin 0' ağrının bir kısmı ayakkabı çıktıktan sonra bile sürer, v Aslında durum daha da kötüdür, çünkü nikotin vücuttan çok çabuk sigara biter bitmez çıkmaya başlar, insanların sıkıntılı anlarında bir sigarayı söndürüp öbürünü yakmalarının nedeni bu, dur işte.
Daha önce de söylediğim gibi sigara içmek “alışkanlık” değildir. Tiryakilerin sigara içmeye devam etmelerinin gerçek nedeni içlerindeki küçük canavardır. Onu bazen beslemek zorundadırlar. ) Tiryaki bu anı yani canavarı ne zaman besleyeceğini dört durum" dan biri ya da bunların bir araya gelmesi anında kendisi seçer. Bu dört durum şunlardır:
CAN SIKINTISI / KONSANTRASYON iki zıt durum
STRES / RAHATLAMA İki zıt durum
Hangi sihirli uyuşturucu madde yirmi dakika önce yarattığı etkiyi birdenbire tam tersine çevirebilir? insan şöyle bir düşündüğünde bu yukarıdaki dört durumdan başka yaşamda uyku dışında ne kalıyor ki? Aslında sigara ne can sıkıntısı veya stresi geçirir ne de konsantrasyonu veya rahatlamamızı sağlar. Bunların hepsi sadece aldatmacadır.
Nikotin yalnızca bir uyuşturucu madde değil aynı zamanda zararlı böceklere karşı kullanılan etkisi çok güçlü bir zehirdir (ansiklopediye bakabilirsiniz). Bir sigaranın içerdiği nikotin miktarı doğrudan doğruya damarlarınıza verilirse, bu sizi öldürür. Tütün aynı zamanda karbonmonoksit dahil başka birçok zehir de içerir ve tütün bitkisi “öldürücü avrat otu” bitkisiyle aynı ailedendir.
Pipo ya da puroya geçme hayalleriniz varsa bu kitabın tütünün her türünü ve nikotin içeren her türlü cismi (sakızlar, vücuda yapıştırılan bantlar, çeşitli spreyler) hedef aldığını belirteyim.
insan vücudu yeryüzündeki en sofistike nesnedir. Amipler ve solucanlar dahil hiçbir canlı türü besinle zehir arasındaki farkı bilmeden yaşayamaz.
Binlerce yıldır devam eden doğal seçim sürecinde insan vücudu ve beyni yemekle zehir arasındaki ayrımı yapacak teknikleri ve zehri dışarıya atacak yöntemleri geliştirmiştir.
Bağımlılık kazanmadan önce kimse tütünün kokusundan ve tadından hoşlanmaz. Herhangi bir çocuğun ya da hayvanın yüzüne,tabii bağımlı olmadan önce tütün dumanı üflediğinizde öksürmeye ve tükürmeye başladığını görürsünüz.
ilk sigaramızı içtiğimizde içimize çektiğimiz duman öksürmemize neden olur. Çok içersek başımız dönmeye başlar ve kendimizi iyi hissetmemeye başlarız. Vücudumuz bize bu yolla, “BANA ZEHİR VERİYORSUN. YAPMA,” der. işte tiryaki olup olmama bu noktada belli olur. Sigaraya genellikle fiziksel ve ruhsal bakımdan zayıf insanların başladığı doğru değildir. ilk sigaralarından nefret edenler çok şanslıdır, ciğerleri dumanla başa çıkamayanları ya da bu zor öğrenme sürecini, dumanı öksürmeden içine çekiyi öğrenmeyi göze alamayanların yaşamları kurtulmuş olur. Benim için sigara konusunun en üzücü yanı tuzağa düşmek için >k çaba harcamamızdır. Gençleri durdurmak bu yüzden zordur. Sigara içmeyi öğrenme aşamasında oldukları için sigaranın tadım ala iğrenç bulurlar ve ne zaman isterlerse bırakabileceklerini sanırlar. Neden bizden öğrenmezler? Biz neden arıne babamızdan 'Öğrenmedik ki?
Birçok tiryaki tütünün tadından ve kokusundan gerçekten keyif aldığını sanır. Bu bir yanılgıdır. Sigara içmeyi öğrendiğimizde nikotin alabilmek için vücudumuza kötü kokuya ve kötü tada 'karşı duyarsız olmayı öğretiriz, tıpkı kendilerine iğne yapmaktan hoşlandığını sanan eroinmanlar gibi. Eroin eksikliğinin yarattığı geri çekilme spazmları oldukça şiddetlidir ve eroinmanların gerçekte zevk aldıkları tek şey bu acının dinmesidir.
Tiryaki nikotinine kavuşabilmek için beynine kötü tat ve kötü kokuyu kapmayı öğretir. Tütünün tadından ve kokusundan zevk aldığı için sigara içtiğine inanan bir tiryakiye, “Hep içtiğiniz marka yerine hiç sevmediğiniz bir marka sigara bulduğunuzda sigarayı bırakır mısınız?” diye sorun. Asla. Tiryakiler hiçbir şey içmemektense kenevirden yapılmış eski urganları bile içerler; sarma sigara, mentollü sigara, puro ya da pipo hiç fark etmez. Başlangıçta tadı iğrenç gelse de biraz inatla onları içmesini de öğrenirler. Tiryakiler soğuk algınlığına, gribe, boğaz ağrısına, bronşite veya amfizeme rağmen sigara içmeye devam ederler.
Bunun zevkle bir ilgisi yoktur. Eğer olsaydı kimse birden fazla sigara içmezdi. Sigarayı bırakmış binlerce kişi doktorların verdiği o ‘ İğrenç nikotinli sakızlara bağımlıdırlar, birçoğu hala sigara içtiği halde.
Seanslarım sırasında bazı tiryakiler uyuşturucu bağımlısı olduklarını öğrendiklerinde paniğe kapılırlar, bu durumun bırakmalarım daha da zorlaştıracağım sanırlar. Aslında gerçek durum iki nedenden dolayı o kadar kötü değildir:
1. Sigaranın dezavantajlarının avantajlarından çok daha fazla olduğunu
bilmemize rağmen birçoğumuzun sigara içmeye devam etmesinin nedeni
sigaranın bize gerçekten zevk verdiğine ya da bir şekilde yardımcı
olduğuna inanmamızdır. Sigarayı bıraksak bir boşluk doğacağını ve
yaşamımızın belirli kesimlerinin bir daha eskisi gibi olamayacağını
sanırız. Bu bir yanılgıdır. Gerçek, sigaranın bize hiçbir şey
vermediğidir; bizden alır götürür ve yanılsamayı yaratmak için de ancak
kısmen geri verir. Bunu sonra başka bir bölümde daha ayrıntılı olarak
anlatacağım.
2. Nikotin çok
kısa süre içinde bağımlılık yaratması yüzünden dünyanın en güçlü
uyuşturucusu olarak bilinse de bağımlılık derecesi o denli güçlü
değildir. Çabuk etki gösteren bir madde olduğundan nikotinin vücuttan
yüzde doksan dokuz oranında atılması yalnızca üç hafta gibi kısa bir
süre içinde gerçekleşir ve nikotin eksikliğinin verdiği geri çekilme
tepkileri o kadar yumuşaktır ki birçok tiryaki acı çektiğini bile
anlamadan bu süreci geçirir.
Çok haklı olarak, “O zaman bir sürü tiryaki sigarayı bırakmakta neden o denli zorlanıyor, aylarca eziyet çekiyor ve yaşamının geri kalan bölümünde ara sıra hala sigara özlemi duyuyor?” diye soracaksınız. Vereceğim yanıt aynı zamanda sigara içmemizin ikinci nedenini de açıklayacak beynimizi sürekli olarak yıkayan asılsız düşünceler yüzünden. Kimyasal bağımlılıkla baş etmek kolaydır.
Çoğu tiryaki bütün bir geceyi sigara özlemi yüzünden uyanmadan sigarasız geçirir. Birçok tiryaki ilk sigarasını yakmadan önce ' yatak odasından çıkmış olur, birçoğu önce kahvaltı yapar, birçoğu ise iş yerine gidene kadar bekler. On saat boyunca rahatlıkla sigarasız kalabilir, fakat gündüz on saat sigara içmese deliye döner.
Birçok tiryaki yeni aldığı arabasında sigara içmez. Birçoğu tiyatroya, süpermarkete, camiye vs. gider ve oralarda sigara içememek onları hiç rahatsız etmez. Metrolarda bile şimdiye kadar bu yüzden ayaklanma çıkmadı. Tiryakiler sigara içmeleri kısıtlandığında neredeyse sevinirler. “Kendim yapamıyorum bari bu sayede içmem”
Bugün birçok tiryaki sigara içmeyenlerin evlerinde ya da onlarla beraberken büyük bir sıkıntı çekmeden sigarayı unutabilir. Aslında tiryakilerin çoğu fazla eziyet çekmeden uzun süre sigarasız kalabilir. Ben bile bütün akşam mutlu bir şekilde sigarasız rahatlayabiliyorum. Tiryakiliğimin son yıllarında akşam olsun da kendimi zehirlemekten kurtulayım diye beklerdim (ne kadar gülünç bir “alışkanlık”).
Kimyasal bağımlılıkla baş etmek kolaydır. Ara sıra sigara içen binlerce kişi uzun süre sigarasız kalabilir ama aslında ardı ardına «sigara içenler kadar bağımlıdırlar. Sigarayı bırakmayı başarmış fakat ara sıra puro içen eski tiryakiler vardır, o puro bağımlılıklarını devam ettirir.
Daha önce belirttiğim gibi asıl sorun nikotin bağımlılığı değildir. O aklımızı karıştırıp gerçek sorunu beynimizi yıkayan boş inançları anlamamızı engelleyen bir katalizör görevi görür,
Yaşamı boyunca koyu bir tiryaki olmuş kişiler sigarayı kendirinin de arada sırada içenler kadar kolaylıkla bırakabileceklerini öğrendiklerinde belki biraz avunurlar. Onların durumu bir yerde daha bile kolaydır. Sigara içmeye devam ettikçe daha kötü bir duduma düşer, bıraktığımızda da daha çok şey kazanmış oluruz.
Başka bir avuntu da etrafta ara sıra dolaşan söylentilerin (örneğin “en son yapışkan pisliğin vücudu terk etmesi yedi yıl sürer” ya da “içilen her sigara insan yaşamından beş dakika götürür”) doğru olmamasıdır.
Sigaranın kötü etkilerinin abartıldığını sanmayın. Abartı değil tam tersine az bile anlatılıyor. Fakat o “beş dakika” kuralı belli ki kaba bir tahmin ve ancak ölümcül bir hastalığa yakalandığınızda ya da atardamarlarınızı kalbiniz duruncaya dek o “yapışkan pislikle” doldurduğunuzda geçerli olabilir.
Aslında “yapışkan pislik” bedeninizi hiçbir zaman tam anlamıyla terk etmez. Etrafta sigara içenler olduğunda sigara içmeyenler de havadaki pislikten nasiplerini alırlar. Yine de insan vücudu olağanüstü bir makinedir ve çaresiz bir hastalığa yakalanmadıysa kendi kendini tedavi edecek büyük bir güce sahiptir. Şimdi bırakırsanız vücudunuz birkaç hafta içinde sanki hiç sigara içmemişsiniz gibi dinç olur.
“Sigarayı bırakmak için çok geç” diye bir şey yoktur. Ben elli, altmış yaşına gelmiş birçok tiryakiye yardımcı oldum, bazıları yetmişinde sekseninde bile vardı. Bir süre önce kliniğe doksan bir yaşındaki bir kadınla altmış beş yaşındaki oğlu geldiler. Kadına neden sigarayı bırakmaya karar verdiğini sorduğumda, “Oğluma örnek olmak için,” demişti. Altı ay sonra benimle tekrar irtibata geçmiş ve kendisini tekrar genç bir kız gibi hissettiğini söylemişti.
Sigara sizi ne kadar aşağıya çekerse, bıraktıktan sonra yaşayacağınız rahatlama da o kadar artar. Sonunda sigarayı bıraktığımda içtiğim sigara sayısı birdenbire yüzden SIFIRA düştüğü halde sigarayı hiç aramadım. Sigarasızlığa alışma zamanından bile zevk aldım.
Fakat önemli olan yıllardır inandırıldığımız aldatmacaların izlerini silmektir.
Beyin Yıkamalar Ve “Uyuyan Ortak”
Sigaraya nasıl ve neden başlarız? Bunu tam olarak anlayabilmek için bilinçaltının ya da benim deyişimle “uyuyan partnerimizin” olağanüstü gücünü incelemek gerekir.
Hepimiz kendi yolunu kendi çizen zeki, üstün varlıklar olduğumuzu düşünmeye meyilliyizdir. Aslında yaşamımızın yüzde doksan dokuzu önceden belirlenmiştir. Biz içinde yaşadığımız toplumun ürünüyüz. Nasıl giyineceğimizi, ne tür evlerde oturacağımızı, yaşam tarzımızı, değişik olduğumuz yönleri bile (örneğin politikada tutucu mu yoksa açık görüşlü mü olduğumuz) toplum belirler. Son verdiğim örnek rastlantıya değil, içinde bulunduğumuz sınıfa bağlıdır. Bilinçaltının üzerimizdeki etkisi çok büyüktür ve düşünceler dahi gerçekler konusunda milyonlarca insanı yanıltabilir. Kolomb dünyanın çevresini gezmeden önce çoğunluk dünyanın düz olduğuna inanıyordu. Bugün bir küre olduğunu biliyoruz. Bir sürü kitap yazıp sizi dünyanın düz olduğuna inandırmaya çalışırsam bile başarılı olamam, oysa kaçımız uzayda bulunup dünyanın küre olduğunu kendi gözleri ile gördü? Dünyanın çevresini uçakla ya da gemiyle dolanmış olsanız bile düz bir yüzey üzerinde daire çizmediğinizi nereden biliyorsunuz?
Reklamcılar bilinçaltının yönlendirme gücünü çok iyi bilirler; bu yüzden yollar bizi adım adım takip eden büyük reklam afişleriyle, gazetelerin her sayfası ise ilanlarla doludur. O kadar para boşuna mı harcanıyor sanıyorsunuz? O reklamlar size sigara aldırtmıyor mu? Yanılıyorsunuz! Kendiniz deneyin! Soğuk bir günde bir bara ya da restorana gittiğinizde yanınızdaki kişi ne içmek istediğinizi sorduğunda, “Bir viski,” (ya da herhangi başka bir şey) yerine, “Canım bugün ne istiyor biliyor musun? Bir viskinin o yumuşacık sıcaklığını,” deyin. Viski sevmeyen birinin bile size katıldığını göreceksiniz.
Çocukluğumuzdan beri her gün sigaranın bizi rahatlattığına, bize cesaret ve güven verdiğine ve dünyadaki en değerli şeyin sigara olduğuna dair mesajlar alırız. Abarttığımı mı sanıyorsunuz? Filmlerdeki bütün idam sahnelerinde idam edilecek kişilerin en son arzuları nedir? Doğru, bir sigara. Bunun bizde bıraktığı etki çok derindir. Bilincimiz fark etmese de “uyuyan partnerimiz” mesajı alacak zamanı bulur. Buradaki mesaj: “Dünyadaki en değerli şey, en son düşüncem ve en son yaptığım şey bir sigara içmektir.” Bütün savaş filmlerinde yaralılara bir sigara verilir.
Bu son zamanlarda değişti mi sanıyorsunuz? Hayır, kocaman reklam panoları ve gazete ilanları çocuklarımızın beynine işlemeye devam ediyor. Sözüm ona televizyonda sigara reklamı yapılması yasak. Televizyonun en çok izlendiği saatlerde gösterilen filmlerde oyuncuların büyük bir keyifle sigaralarını yaktıklarını görüyoruz. Bugün reklamcılığın en sinsi yanı sigarayı spor olayları ve zenginlik ile bağdaştırmaktır. Bunu da doğal olarak tütün devleri finanse ediyor. Yarış arabaları model ve isimlerini sigara markalarından alıyorlar ya da tam tersi mi? Çıplak bir çiftin seks sonrası yatakta bir sigara paylaştığı reklamlar gördüm. Bunun ne tür bir çağrışım yaptığı bellidir. Asıl şu konuları yüzünden değil ama kampanyanın mükemmelliğinden dolayı bayılıyorum. Hepsinde bir adam ölüm veya felaketle karşı karşıyadır; birinde balonu yanıyor ve düşmek üzere, diğerinde motosikleti bir nehre uçmak üzere, bir başkasında kendisi Kolomb kılığında ve gemisi dünyanın ucundan aşağı düşmek üzere. Hiçbirinde konuşma yok. Hafif bir müzik çalıyor. Adam bir sigarillo yakıyor ve yüzüne kendinden geçmiş bir ifade yerleşiyor. Sigara içen bir kişi reklamı gördüğünü belki fark etmez bile fakat “uyuyan partner” amacı çok açık olan bu reklamı sabırla sindirir.
Doğal olarak diğer taraf da reklam yapılıyor; Kanserin tehlikesi, kesilmiş bacaklar, kötü kokan nefes vs. Bunların hiçbiri sigara içenleri sigaradan vazgeçiremiyor. Mantıklı düşünürsek vazgeçirmesi gerekir ama vazgeçirtemiyor. Gençleri sigaraya başlamaktan bile alıkoyamıyor. Sigara içtiğim yıllar akciğer kanseri ile sigara içmek arasındaki bağlantıyı bilseydim kesinlikle sigaraya başlamazdım diye düşünüyordum. Aslında değişen en ufak bir şey yok. Tuzak dün ne idiyse bugün de o. Sigaraya karşı olan bütün kampanyalar sadece aklımızın daha fazla karışmasına yarıyor. Sizi içindeki şeyleri içmeye iten o parlak paketlerin üzerinde bile uyarı yazısı var. Hangi tiryaki okuyor ki o yazıyı, nerede kaldı o yazıdan sonuçlar çıkarmak?
Önde gelen bir sigara firmasının o uyarı yazısını bile ürünlerini satmak için kullandığına inanıyorum. Reklamların çoğu örümcekler, kocaman böcekler ve sinek kapanı gibi korkunç örneklerle dolu. Uyarı yazısı artık o kadar büyük ve dikkat çekici ki, insanın bunu görmemezlikten gelmesi olanaksız. Tiryakilerin yaşadığı korkular, yaldızlı parlak paketlerle birlikte yönlendirilmemize yol açıyor.
Bu beyin yıkama olayında en etkili faktör tiryakilerin kendileridir. Sigara içen insanların zayıf iradeli ve zayıf bedenli kişiler oldukları doğru değildir. O zehirle başa çıkmak için iyi bir kondisyon gerekir.
Tiryakiler sigaranın sağlığa zararlı olduğunu ısrarla ortaya koyan istatistikleri bu yüzden görmezlikten gelirler. Herkesin günde iki paket sigara içen, yaşamı boyunca bir gün bile hastalanmamış ve seksen yaşına gelmiş bir amcası vardır. Kimse genç yaşlarda ölen diğer yüzlerce tiryakiyi ya da o amcanın sigara içmeseydi hala yaşayacağını aklına bile getirmez.
Arkadaşlarınız arasında küçük bir anket yaptığınızda çoğu tiryakinin güçlü kişiliklere sahip insanlar olduğunu görürsünüz. Çoğunlukla serbest çalışan, yönetim pozisyonlarında bulunan ya da doktor, avukat, polis, öğretmen, hemşire, sekreter gibi belli bir eğitim gerektiren mesleklerde çalışan, diğer bir deyişle yaşamları stres dolu kişilerdir. Tiryakilerin düştüğü en büyük yanılgı sigaranın stresi hafiflettiğidir. Bu yüzden sigara sorumluluk sahibi olan ve stresli bir yaşam süren ve aynı zamanda hayranlık duyulan ve taklit edilen baskın insan tipi ile sık sık bağdaştırılır. Can sıkıntısı sigara içmenin ikinci nedeni olarak bilindiğinden bağımlılığın yaygın olduğu bir başka grup da tekdüze iş yapan kişilerdir. Korkarım ki sigaranın can sıkıntısını geçirdiği düşüncesi de bir yanılgıdır.
Beynimizi yıkayan aldatmacaların boyutları inanılmayacak kadar büyüktür. Toplumumuz tiner gibi uçucu madde bağımlılığını ve eroin bağımlılığını dışlar oysa yılda tinerden ölenlerin sayısı onu, eroinden ölenlerin sayısı yüzü bulmaz.
Fakat nikotin adında başka bir uyuşturucu vardır ki, yüzde altmıştan fazlamız yaşamında bir kez bağımlılık kazanır ve çoğu, yaşamının sonuna dek bu yüzden çok para harcar, insanlar harçlıklarının büyük bir kısmını sigaraya harcarlar ve sigara her yıl binlerce kişinin yaşamını mahveder. Batı toplumunda trafik kazaları, yangınlar dahil bir numaralı ölüm nedeni sigaradır.
Bir servete mal olan ve bizi gerçekten öldüren bir uyuşturucu bir süre öncesine kadar hiçbir sakıncası olmayan sosyal bir davranış olarak değerlendirilirken eroini neden büyük bir dert olarak görüyoruz? Son yıllarda genel kanı biraz değişti ve sigara içmek sağlığa zarar verebilen biraz antisosyal bir alışkanlık olarak nitelendirilmeye başladı. Fakat hala her markette, büfede yaldızlı paketler içinde yasal olarak satılmaya devam ediliyor. Bunda en çok Çıkarı olan devlettir. Sigara içenlerden trilyonlarca tütün vergisi almıyor ve tütün endüstrisi yalnızca reklam için yılda yüzlerce milyar harcıyor.
Bir galeride elden düşme bir araba alırken galeri sahibini nezaketle dinler ama söylediklerinin bir kelimesine bile inanmazsınız ya, aynı şekilde sigara konusunda beynimize işledikleri bu boş düşüncelere de tepki göstermeniz gerekir.
Öncelikle o parlak yüzlü paketlerin içine bakın da orada ne kadar pislik ve zehir gizli bir görün. Kristal küllükler veya altın çakmaklar ya da kandırılmış milyonlarca kişi yüzünden aklınızın karıştırılmasına izin vermeyin ve kendinize şu sorulan yöneltin:
Ben niye sigara içiyorum?
Gerçekten içmek zorunda mıyım?
HAYIR, TABİİ Ki İÇMEK ZORUNDA DEĞİLSİNİZ. .
Beynimizi yıkayan asılsız inançların açıklamakta en çok güçlük çektiğim yanı diğer her bakımdan mantıklı, akıllı, bir kişinin bağımlılığı yüzünden nasıl bu denli aptalca hareket ettiğidir. Hiç istemeyerek itiraf etmeliyim ki alışkanlıklarından vazgeçmelerinde yardımcı olduğum binlerce kişinin içinde en aptalı bendim.
Günde bazen yüz tane sigara içiyordum. Babam da ağır bir tiryakiydi. Boylu poslu, güçlü bir adamdı ama tam gençlik yıllarında sigara yüzünden durulmuştu. Küçücük bir çocukken onu öksürür ve balgam tükürürken izlediğimi anımsıyorum. Görüyordum ki o da halinden memnun değildi. Kötü bir ruh tarafından ele geçirilmiş olduğunu düşünürdüm. Anneme, “Sakın hiçbir zaman sigara içmeme izin verme,” dediğimi hala anımsıyorum.
On beş yaşımdayken spor hastasıydım. Bütün hayatım spordu ve kendine güvenen yaşam dolu bir insandım. Bana o zamanlar biri bir gün, günde yüz tane sigara içeceğimi söyleseydi, bunun hiçbir zaman gerçekleşmeyeceği üzerine ömür boyu kazanacağım maaşımın üzerine bahse girerdim.
Kırk yaşıma geldiğimde fiziksel ve zihinsel açıdan sigaranın esiri olmuştum. Artık hiçbir fiziksel hareketi ya da düşünsel olayı bir sigara yakmadan yapamıyordum. Birçok tiryaki bir stres halinde hemen sigaraya uzanır, örneğin telefon çaldığında ya da toplum içinde hareket etmek zorunda kaldığında. Ben ise artık sigara yakmadan ne televizyonun kanalını ne de bir ampul değiştirebiliyordum.
Sigaranın beni öldürdüğünü biliyordum. Bu konuda kendimi aldatmam olanaksızdı. Ama zihinsel açıdan beni ne hale getirdiğini nasıl oldu da anlayamadım bilmiyorum. Oysa o kadar belliydi ki, burnumun dibindeydi. İşin en gülünç tarafıysa birçok tiryakinin bir süre sigaranın bir keyif olduğuna inanmasıdır. Ben bu yanılgıya hiç düşmedim. Benim inancıma göre sigara sinirlerime iyi geliyor ve konsantrasyonumu artırıyordu. Artık sigara içmiyorum ve yaşamımın bir dönemini sigara içerek geçirdiğime inanamıyorum. Bu sanki bir kabustan uyanmak gibi bir şey hem de ne kabus! Nikotin insanın tat ve koku duyularını da hissizleştiren bir uyuşturucu maddedir. Sigaranın en kötü yanı sağlığa ve cüzdana verdiği zarar değil, insanda yarattığı psikolojik etkidir. İnsan sigara içmeye devam edebilmek için akla gelebilecek her tür açıklamayı arar. Başarısızlıkla sona eren bir sigarayı bırakma girişiminden sonra zararının daha az olduğuna inandığım için pipoya geçişimi anımsıyorum.
Pipo tütünlerinin bazıları gerçekten iğrençtir. Kokusu gayet hoş olabilir ama içimi bir felakettir. Dilimin ucunun üç ay boyunca yara olduğunu anımsıyorum. Piponun ucunda, alt kısımda kahverengi bir su birikir. insan yanlışlıkla pipoyu eğdiğinde daha farkına varmadan o pis suyu yutuverir ve içinden kusmak gelir.
Pipo içmeyi öğrenmem tam üç ay sürdü. Yalnız anlamadığım şey bu üç ay içinde neden bir gün oturup da kendime bu işkenceyi niye yaptığımı sormamamdır.
Pipo içmeyi öğrenen bir sigara tiryakisi dünyanın en mutlu insanı olur. Birçoğu pipoyu tadını sevdiği için içtiğini sanır. Daha önce piposuz gayet mutlu bir şekilde yaşarken bu zevki öğrenmek için neden bu kadar eziyet çekerler acaba? Çünkü nikotine bağımlılık kazanır kazanmaz beynimizi yıkayan boş inançların etkisi iki katma çıkar, insan bilinçaltından küçük canavarın beslenmesi gerektiğini bilir ve diğer her şeyi aklından çıkarır. Daha önce belirttiğim gibi insanların sigara içmeye devam etmelerinin nedeni vücuttaki nikotin miktarının azalır azalmaz ortaya çıkardığı yoksunluk ve güvensizlik duygusundan korkmalarıdır. Bu korkunun farkında olmamanız korkunuz yok demek değildir. Bir kedi için önemli olan oturduğu yerin sıcak olmasıdır, yerin altındaki kalorifer borularının nerelerden geçtiğini bilmesi gerekmez, siz de aynı şekilde bu mekanizmayı anlamak zorunda değilsiniz.
Sigarayı bırakmamızı güçleştiren ana unsur beynimizi yıkayan asılsız inançlardır, içinde büyüdüğümüz bu toplumun beynimize işlediği bu inançlara bir de bağımlılığımızın yarattığı diğer boş inançlar fakat en önemlisi arkadaşlarımızın beynimizi yıkayarak inanmamızı sağladıkları aldatmacalar eklenir.
Sigaraya başlamamızın tek nedeni sigara içen diğer insanlardır. İçmezsek bir şeyden yoksun kaldığımızı sanırız. Alışmak için o kadar zahmet çektikten sonra o yoksun kalman şeyin ne olduğunu kimse bilmez. Ne zaman sigara içen bir insan görsek, “Bu işte kesin bir şey olmalı, yoksa içmezdi” diye düşünürüz. Sigarayı bıraktığımız zaman bile bir parti ya da toplantıda sigarasını yakan birini görünce içimizi bir yoksunluk duygusu kaplar ve, “O kendini güvenli hissediyor, yakıveriyor bir tane,” diye kıskanırken sigaraya yeniden başlayıveririz.
Bu aldatmacaların gücünü hafife almamamız ve etkilerinin farkında olmamız gerekir. Savaş sonrası radyoda yayınlanan Paul Temple adındaki polisiye diziyi anımsıyorum. Çok sevilen bir diziydi. Bir bölümünde “ot” diye de bilinen marihuana bağımlılığı konu edilmişti. Kötü adamlar sigaraların içine gizlice ot koyup satıyorlardı. Bu sigaraların kimseye bir zararı olmadı, insanlar bağımlı oldular ve o sigaralardan almaya devam ettiler. (Seanslarımda yüzlerce kişi yaşamlarında bir kez “ot” içmeyi denediklerini itiraf etti. Fakat hiçbiri bağımlı olmamış.) Ben o programı dinlerken yedi yaşımdaydım. Bu benim uyuşturucu bağımlılığı konusunda edindiğim ilk bilgiydi. Bağımlılık, zorunlu olarak uyuşturucu almaya devam etmek düşüncesi beni o kadar dehşete düşürmüştü ki bugün “otun” daha az bağımlılık yarattığından neredeyse emin olmama karşın marihuana içmeye dünyada cesaret edemem. Uyuşturucudan bu denli korkarken bağımlılık yaratan bir numaralı uyuşturucunun esiri olmam ne büyük, bir çelişkidir. Paul Temple beni keşke sigaraya karşı uyarmış olsaydı! Kırk yıl sonra t insanlık kanser araştırmalarına milyarlar harcarken sağlıklı gençleri iğrenç sigaraya itmek için trilyonlar harcanıyor ve bu işte en büyük kar devletin kasalarına giriyor!
Beynimizi yıkayan o asılsız inançları aklımızdan çıkarmak üzereyiz. Bir şeyden yoksun kalan sigara içmeyen değil, zavallı tiryakidir. Bütün yaşamı boyunca aşağıdaki unsurları tüketir:
SAĞLIK ENERJİ VARLIK IÇ HUZUR ÖZGÜVEN CESARET ÖZSAYGI MUTLULUK ÖZGÜRLÜK
Bu verdiği şeylerin karşılığında ise ne alır?
Hiç sigara içmeyenlerin sürekli sahip oldukları iç huzur ve özgüvene kavuşma hayalinden başka KESİNLİKLE HİÇBİR ŞEY.