Görsel, işitsel ve duygusal düşünme biçimlerinin iletişim süreçlerini ve
dinleyiciyi nasıl etkilediğini daha önceki bölümlerde gördük. İletişimin,
atlama, çarpıtma, genelleme yoluyla biçimlendiğine, yeni anlamlar
kazandığına değindik. İletişim niteliğinin edimleri etkilediğine ilişkin
örnekler sunduk. Bu bölümde metaforların, deneyim ve iletişimlerinizi nasıl
etkilediğini inceleyeceğiz.
Birçoğumuz için metaforlar bir düşünce biçimidir. Yaşamı bir ‘gül bahçesine’, işinizi ‘savaş alanına’, boş zamanlarınızı da ‘eğlence ziyafetine’ benzeterek, iletişimin sizde ve çevrenizde uyandırdığı duyguların yoğunluğunu artırabilirsiniz.
Metaforlar, çocukluktan kalma bir öyküden, yıllar önce izlenen bir filmden ya da bir din kitabının bir pasajından, günlük konuşmalarınıza süzülmüş; konuşma biçiminizi, kendilik anlayışınızı, işinizi ve yaşamınızı değerlendirme yöntemlerinizi belirleyici bir rol oynamıştır. Metaforlardan bir ürünün satışını artırmaya yönelik reklamlarda da sık sık yararlanılır. Etkili bir metafor, istenilen sonucu verir, ürünün satışı artar. Metaforlar, yapı olarak büyüleyici ve baştan çıkarıcı olup, izleyiciyi kendinden geçirebilir. Dikkatlice oluşturulup sunulduğunda, aydınlatıcı ve güçlendirici, bir mücevher kadar değerli; sorumsuzca kullanıldığında ise zararlı ve rahatsız edici olabilir.
Zarif etki
Metafor, bir sözcük, deyim ya da öyküdür. Öykü metaforlarını oluşturabilmek ve anlatabilmek, kişileri zarafet ile ve onlara saygı duyarak etkileyebilmek demektir. John Grinder ve Richard Bandler’ın örnek aldığı ve ‘modelleştirdiği’ Milton Erickson, hem değişim yaratma konusunda, hem de metaforlarla etkileşim kurmada eşsiz bir beceri sergilemişti. Onun terapi dünyasında değişim yaratmak için kullandığı metaforlar, iş dünyasında da aynı ölçüde etkili oldu. Erickson’ın hastalarıyla çalışma biçimini anlatmak için yararlandığı öykülerden biri şöyledir:
Günün birinde, çocukken yaşadığım çiftliğin bahçesinde bir at belirdi. Atın üzerinde tanımlayıcı hiçbir işaret olmadığı gibi, kimse de nereden geldiğini bilmiyordu. Hepimiz onun bir çiftliğe ait olduğunu, geri götürmemiz gerektiğini düşünüyorduk.
Babam atı eğerledi, ve birlikte yola çıktılar. Babam atın iç güdülerine güveniyordu, onun yolunu bulacağından emindi ve onu sadece otlamak için yoldan çıktığında yönlendirdi. Kısa zaman sonra, at sahibinin çiftliğine ulaştılar.
Atın sahibi onları görünce şaşkınlığını saklamadı ve babama atın o çiftlikte yaşadığını nereden bildiğini sordu. Babam da “Ben değil, at biliyordu. Benim yaptığım tek şey atı yola çıkarmaktı. ” cevabını verdi.
Başlılık duygusu oluşturmak
Bu öykü, yalnız Milton Erickson’ın hastalarıyla çalışma biçimini değil, günümüzde NLP’nin işleyişini de gösterir. NLP, herkesin üstün başarıya ulaşmak için gerekli kaynaklara sahip olduğunu varsayarak, yalnızca gerektiğinde destek sunulmasından yanadır. Bu kaynakları kullanmaya olanak verildiğinde, herkes sorunlar karşısında kendine uygun, kişiliğiyle bütünleşen çözümler bulabilir. Kişiler bu çözümlere daha çok bağlanır, etkinlikleri artarak istedikleri sonuçları elde etmeye yönelirler.
Kapanma tehlikesi altında olan bir şirketin genel müdürü, iki yıl içinde personelin yarısının işine son verileceğini açıklamak zorundaydı. Yaklaşık iki bin çalışanı etkileyecek olan bu kararı bekleyen herkes gergin ve suskundu. Alınması gereken diğer kararları desteklemek bir yana, kimsenin genel müdürün kesintilerle ilgili açıklamalarım dinlemesi bite beklenmiyordu.
Genel müdür personeline saygı duyuyor, birlikte çalışıp karar verdiklerinde herkesin yararlanacağı ortak bir gelecek oluşturabileceklerine inanıyordu. Konuşmasında şirketi giderek büyüyen ve hızlanan bir çığ tanesine benzetti. Çığın iki seçeneği vardı. Birincisi, tepeden aşağı yuvarlanırken büyüyüp hız kazanması, düzlüğe ulaştığında parçalanarak, eriyip yok olmasıydı. İkinci olasılık, hiçbir gücün onu durduramayacağı hıza ve boyutlara ulaşıp, dağın eteğindeki verimli vadide sonlanmasıydı. Genel müdüre göre, vadi yeniden canlandırılacak olan şirketin gitmesi gereken yerdi. "Çığın yönünü değiştirebiliriz. ” diyerek sözünü tamamladı. Gerçekten de bunu başardılar.
Kısa zaman önce, yöneticilerinin aşağıdaki ifadeleri sık sık kullandığı bir şirket ile çalıştım.
“Ateş hattında olmak”
“Rekabeti yenmek”
“Hedefe nişan almak”
Yöneticiler, personeli savaş alanındaki askerlere benzetiyorlardı. Şirket çalışanları ‘çizgiyi aşmıyor’ ama girişimlerde de bulunmuyorlardı. “Onlara savaş alanında göstereceğiz” alt yazılı bir slayt gördüğümde, kime, neyi göstereceklerini merak etmiştim.
Değişen kültür
Bireylerin ve şirketlerin kişiliklerini yansıtan metaforları vardır. Önemli olan, bu metaforların, onların gerçekten arzuladığı kültürü ve yaşam biçimini destekleyip desteklemediğidir. Şirketin savaş alanına benzetildiği örnekte olduğu gibi, kullanılan dil ve gözlemlenen davranışlardan ipuçları elde edilir. Askeri yaşam metaforu ile, davranışlar, düşünceler ve şirket politikası belirlenmiştir. Bu şirketin yöneticilerinin çoğu askeri kuvvetlerde görev yapmış, edimlerini ve iş dünyasını henüz ayrıştıramamıştır. Kullandıkları metaforları ve onun alt yapısını oluşturan kültürü tanımladıktan sonra, bağımsızlık ve işbirliğini destekleyen bir politika ve yönetim biçimi aramaya başlamışlardır.
İş arkadaşlarınızın ve dostlarınızın kullandıkları dile dikkat edin. Aşağıdakine benzer ifadelerle karşılaştığınız oldu mu?
“Onun tezine karşı savaşacağım.” “İtirazların üstesinden gelebiliriz.”
“Asla sinmemeliyiz”
“Rekabeti yerle bir edeceğiz.”
“ Yarış pistinde her istediğimizi elde ederiz.” “Ateş püskürüyorsun.”
“Bombayı patlat artık.”
“Ateş almış gibisin.”
“Her şey güllük gülistanlık.”
“Kabak çiçeği gibi açıldılar.”
“Bu sanat artık öldü.”
Sizin, dostlarınızın ve iş arkadaşlarınızın yaşamlarında etkin olan metaforları tanıyınca, onların düşünme biçimleri de belirginleşir. İletişimlerdeki belirgin ve saklı metaforları anladıkça da, deneyimler anlam kazanmaya başlar. Bir yakınınızın düşünceleri ‘direnç kırmak’, ‘alışılagelmiş kalıpları yıkmak’ üzerinde odaklanmışsa, onun iş çevresinde müşterilerinden, meslektaşlarından ve elemanlarından ne gibi tepkiler aldığına ilişkin ipuçları elde edersiniz.
Görsel metaforlar
İletişim metaforlarla zenginleşir ve niteliği artar. Aşağıda birkaç görsel metafor sunarak delegelerimizden birinin kendini bugün nasıl değerlendirdiğine, ve gelecekte nasıl görmek istediğine bakalım:
Bu resimler yalnız yorumlayan için değil, çizen için de bilgi yüklüdür. Sorulacak sorularla, metafor sahibinin bile farkında olmadığı dokundurmalar belirecektir.
Bilinçaltınız
Yaşamınızda hangi metaforların etkin olduğunu belirlemeye çalışırken, onların umutlarınızı, endişelerinizi ve düşlerinizi tüm gerçekliğiyle barındıran beyninizden aniden fırladığını duyumsayabilirsiniz. Bilinçaltınızdan gelen seslere kulak verdikçe, onun zengin kaynaklarına ulaşmanız kolaylaşır. Tarihteki birçok atılımın metaforların gücüyle gerçekleştiğini biliyoruz. Görecelik Kuramının çekirdeklerinin, Einstein kendini bir ışık seli üzerinde düşlerken oluştuğu söylenir.
METAFORUN YAPISI
İletişim ustaları, dinleyicilerinin dikkatini canlı tutabilmek için konuşmalarını metaforlarla bezendiririler, metaforlarla dinleyicilerini adeta büyülerler.
İnsanoğlunun dünya üzerindeki yaşamını, nereden başladığını bilemediğimiz zaman kuşağıyla karşılaştırırken şöyle bir benzetme yapılabilir: Soğuk bir kış günü kabilenin ileri gelenleriyle masada yemek yediğinizi düşünün. Aniden, bahçede yuvalamış kırlangıçlardan biri önünüzden uçuveriyor. Bir kapıdan girip, diğerinden çıkıvermiş gibi. Küçük kuş, kışın acı soğuğunu bir an için ardında bırakmış, o an geçer geçmez kendini yine fırtınanın kollarına atıp, gözden kaybolmuştur. İnsan yaşamı da buna benzer. Öncesi, ya da olası sonrası bizim ötemizdedir.
The Venerable Bede (Kutsal Kitaptan Alıntı)
Metaforlar, özellikle iletişimle ilgili sorunların ya da anlaşmazlıkların yaşandığı durumlarda etkilidir, çünkü metaforlarla tartışılamaz. Metaforlardan destek aldığınız iş toplantılarında çok şeyler başarabilirsiniz.
Öykü metoforu
Seçtiğiniz metafor, düş gücünüzün ürünü, ya da edimlerinize dayalı bir öykü olabilir. Yaşadığınız bir olayı düşünerek hazırladığınız metafor, daha kolay anımsanır ve tartışmaya açılma olasılığı daha azdır.
Metafor, bilinçaltının yordamlarını kabullenerek, ona saygı duyduğunu gösterir. Metafor bir bulmaca gibidir. Bilinçaltınız, size uygun bir sonuç alıncaya kadar onunla uğraşır ve bu zor sürecin üstesinden gelmekten ayrı bir haz duyar.
İngiltere’de aldığım eğitim sırasında, David Gordon’ın bazı seminerlerine katıldım. David, muhteşem bir öykü ustasıydı ve metaforlar üzerine birkaç kitap yazmıştı. Bu seminerlerden birinin sonunda, bize Japonya’ya yüzerek giden bir çiftin öyküsünü anlattı. Siz de bu öyküyü 2.2. Bölümün sonunda okuyabilirsiniz.
Özgün yorumlar
Bu öyküye bir anlam verebilmek için günlerce uğraştım. Sonra ilgim başka konulara kaydı. Arada öyküyü düşündüğüm olduysa da, bir anlam veremiyordum. İki yıl sonra, hedef belirleme konulu bir konferansta her şey yerli yerine oturdu. İki yıllık bekleyiş, benim için metafora uyum sağlama süresi olmuş, adeta ona hazırlanmamı sağlamıştı.
Karmaşık metaforların en etkileyici özelliği, herkes için ayrı bir anlam taşımalarıdır. Bilinçaltınız, size uygun bir yorumla metaforu açıklığa kavuşturur. Metafor, sizin onu yorumlama becerinize ve anlayıncaya kadar geçen öğrenme sürecinize saygı duyar. Bu nedenle metaforlar üzerinde pek açıklama yapılmaz.
Bu bölümün sonundaki metafor, delegelerimizden biri tarafından “Kendi Metaforunuzu Yazın” bölümümdeki (3.4 Bölüm) kurallar dikkate alınarak hazırlanmıştır. Delegemiz bu metaforu, bir dostunun kişisel gelişimine yardımcı olmaya, onun hedeflerine ulaşma sürecini hızlandırmaya çalışırken kullanmıştır. Metafor yazımı, yaratıcılığın sınırlarını zorlayan, içten gelen; hem oluşumu hem de kullanımı haz veren bir süreçtir.
YARATICILIĞA AÇILAN KAPI
Kısa zaman önce, Mars dondurma şirketinin yöneticilerinden biriyle tanıştım. Yönetim grubunun değerleri ve çalışma biçimi beni oldukça etkiledi. Birlikte Mars dondurmalarının piyasadaki yerinden, yalnız kendilerinin değil, başka dondurmaların da kalitesini yükselttiğinden söz ettik.
Konuştuğum yönetici, Mars’ın ihracat birimi başkanıydı. Afrika, Hindistan ve Birleşik Arap Emirliklerine dondurma satışlarım denetliyordu. Ondan, dondurmanın kalitesini koruyan en önemli unsurun depolama ısısı olduğunu öğrendim. Isı yükseldikçe, dondurmanın kalitesi düşmeye başlıyordu. İngiltere’nin gıda maddelerinin korunmasıyla ilgili katı kuralları birçok ülkede yoktu. İngiltere’de dondurmanın18 derecenin altında depolanması gerekliyken, Mars buzdolapları,25 dereceye ayarlanmış, kalitenin en iyi bu ısıda korunacağı düşünülmüştü.
Bu arada müşterilerimizden birinin bir dizi seminer için yer ayırttığı otel ile sorunlar yaşıyorduk. Problem çözmeye çalışırken, Mars düşünce biçimini kullanmayı denedim. Mars, benim için bir metafor olmuştu.
Metaforlarla düşünmek
Buzdolabı, dondurma ortamı, otel de seminer ortamıydı. Seminerin etkinliğini sağlamak için, ortamın da düzenlenmesi gerekiyordu. Ortamı biz seçmemiştik. Sorunu hem müşterimizin, hem de bizim yararımıza çözmek, otel personeline gereksinimlerimiz doğrultusunda ücretsiz bir eğitim programı sunarak mümkün oldu. Böylece, kendi kalitemizi koruma yolunda bir adım daha attık.
Anlatmaya çalıştığım, metaforlarla yeni ve farklı düşünme biçimleri oluşacağı, müşteri ilişkilerine, personel etkileşimlerine, iş ve özel yaşamınıza yeni boyutlar katılacağıdır.
ÖZET
Metaforların farklı biçimlerde kullanılması çok eskilere dayanır. Metaforlar, peri masalları, halk hikayeleri, atasözleri ve
alegorilerle nesilden nesile geçmiştir. Metaforlar, gelişim sürecimizde o kadar köklü bir yer edinmiştir ki, çoğumuz onların karşısında geçmişten hoş bir sayfa açıtmışçasına huzur duyarız. Metaforlar, bilincin direncini kırıp, bilinçaltının derinliklerine seslenirler. Bilinçaltı, metaforu kişiye özgün, onun deneyimlerine ve gereksinimlerine uygun bir biçimde yorumlar ve tekrar bilinç düzeyine gönderir.
Metaforlar güçlüdür ve kolayca anımsanır. Birçok lider ve iletişim ustası, düşüncelerini aktarmak için metaforlardan yararlanır. Metafor kullanan bir öykü ustası, bir iletişim ustasına dönüşür.
UYGULAMA ÖNERİLERİ
1. Resimlerle bir metafor oluşturmanız istendiğinde ne çizerdiniz? Bu soruyu okurken aklınızda bir tablo oluşmuş olabilir. Oluşan bu tablo
Sizce neyi temsil ediyor?
Metaforun özellikleri nelerdir?
Güçlü yönleri nelerdir?
Zayıf yönleri nelerdir?
Metaforlar, günlük yaşamımızda da kullanılır. Bir şirket içinde egemen olan dil ve metafor, şirketin çalışanları, yöneticileri, onların kültürleri ve yaşam biçimleriyle ilgili ipuçları verir. Metafor oluşturmayı ve onları öykülemeyi öğrenerek, dinleyicilerinizin veya okuyucularınızın zihinlerini yeni seçeneklere açarsınız.
Görüntünün nitelikleri birbirine nasıl bağlanmıştır?
Anlamı nedir?
Eksikler var mı, varsa neyi simgeliyor?
Çiziminizi bir başkasına gösterip, size sorular sormasını isteyin. Sorulara yanıt ararken metaforunuzun daha da derinlerine inebilirsiniz.
Aşağıda sayılanları tanımlamak için hangi metaforları kullanırsınız?
mesleğiniz
sosyal yaşamınız
geleceğiniz
ilişkileriniz
geçmişiniz
Seçtiğiniz metaforun özellikleri yaşamınıza nasıl yansıyor? Örneğin “Yaşam bir rüya gibi” dediğinizde yaşamın ‘gerçek olmadığından’ mı söz ediyorsunuz? Rüyaların pek çok yorumu olabilir, ve neden düş gördüğümüz pek açık değildir. Bazen güzel rüyalar, bazen kabuslar görürüz. Siz de metaforunuzu benzeri biçimde irdeleyin.
Etkili olmak istediğiniz bir durumu düşünün. Yapmanız gereken bir konuşma, ya da iş görüşmesi olabilir. Bu durumla karşılaştığınızda kullanmak üzere bir metafor oluşturun.
Yöneticisi ya da çalışanı olduğunuz şirketi düşünün. Çalışanların konuşmalarında ve davranışlarında herhangi bir metafor saklı mı? Kendinizi, bir gün içinde iletişim kurduğunuz kişilerin ve şirketlerin metaforlarını belirlemekle görevlendirin.
Yıllar önce, dünyanın saklı köşelerinden birinde bir köy vardı. Köy, çevresi yemyeşil tepelerle bezenmiş bir vadinin derinliklerindeydi. Verimli topraklarından herkese yetecek kadar ürün alınıyordu. Köy çok da sulaktı. Hayvanlar serbestçe otluyor, çocuklar ılık güneşin altında oynuyorlardı.
Bir gün, güneş doğduktan az sonra, tepede garip bir yaratık belirdi. Köylüler daha önce hiç görmedikleri ve pek bir şeye benzetemedikleri bu canavarı ok ateşine tuttularsa da, etkili olamadılar. Yaratık hava kararıncaya kadar olduğu yerde kaldı, sonra karanlığın içinde kayboldu.
Aynı şey her gün yinelendi. Yaratık güneşin doğuşuyla birlikte tepedeki yerine yerleşip, güneş batıncaya kadar orada durmaya devam etti.
Zamanla köylüler yaratığa alıştılar, çocuklarıyla tarlaya giderken ona yiyecek taşımaya başladılar. Günlerini güle oynaya geçiren çocuklar giderek ona daha çok yaklaşıyor, arada sataşıyorlardı. Yaşlı köylüler onlara engel olmaya çalıştılarsa da, pek söz geçiremediler.
Bir gün küçük bir kız yaratığa büyük bir taş attı. Acı bir çığlık atan yaratık, hızla tepelere doğru kaçtı ve gözden kayboldu. Herkes suskun ve üzgün olayı izledi. Küçük kızın da gözleri dolmuş, yaptığına pişman olmuştu.
Birkaç yıl sonra, biraz yaşlanmış, biraz hantallaşmış yaratık sekerek köye geldi. Köylüler onu gördüklerine sevindiler. Küçük kız koşarak boynuna sarıldı ve yanağına bir öpücük kondurdu. Artık ne yapması gerektiğini çok iyi biliyordu.