Kişisel Gelişim

 

 

Dirençle Başa Çıkmanın Ve Problemleri Çözmenin Yolları

Anthony Robbins


"Dünyanın gidişi hariç, her türlü akıntıya karşı durabilirsiniz. "

— Japon atasözü

Başkalarıyla ilgilenirken, belirli bir miktarda deneme yanılmanın olması kaçınılmazdır. Kontrol edebildiğiniz sonuçların etkinliği, kesinliği ve hızı aracılığıyla, diğerlerinin davranışlarını yönetemezsiniz. Fakat bu sürecin nasıl hızlandırılacağını öğrenmek, kişisel başarınız için bir anahtardır. Bunu; ahengi geliştirerek, meta programları anlayarak, onların terimleriyle ilgilenebilmek için diğerlerinin nasıl düzenleneceğini öğrenerek yapabilirsiniz. Bu bölüm, insanın doğasında bulunan etkileşimiyle yani deneme yanılmayı ve dirençle başa çıkmanın ve problemlerin nasıl çözüleceğinin öğrenilerek, keşfetme hızının ' nasıl artırılacağıyla ilgilidir. Kitabın birinci kısmının bir anahtar kelimesi varsa o da modellemedir. Mükemmelliği modellemek, istediğiniz sonuçları hızla yaratabilmek için önemlidir. Kitabın ikinci kısmı için bir anahtar kelime varsa o da esnekliktir. Esneklik, tüm etkin iletişimcilerin ortaklaşa sahip oldukları bir şeydir. Onlar, birisinin nasıl düzenleneceğini ve kendi davranışlarını nasıl değiştireceklerini öğrenirler. Değişme, istediklerini elde edinceye kadar sözlü ya da sözsüz bir şekilde sürer. iyi iletişimde bulunabilmenin tek yolu; alçak gönüllü ve değişme isteğiyle başlamaktır. İyi niyetin gücüyle iletişimde bulunamazsınız; görüşünüzü sopayla birilerinin anlamasını sağlayamazsınız. Ancak; sürekli, becerikli, dikkatli bir esneklikle iletişimde bulunabilirsiniz.

Esneklik, genellikle doğal olarak ortaya çıkmaz. Çoğumuz, düzenliliği gittikçe azaltan aynı paternleri izleriz. Bazılarımız bir konuda haklı olduğumuza o kadar eminizdir ki, sadece kuvvetli bir tekrarla haklı olduğumuzu kabul ettirebileceğimizi sanırız. Burada ego ve ataletin bir bileşimi rol oynamaktadır. Çoğu kez en kolay yol, daha önce nasıl davranmışsak, öyle davranmaktır. Fakat genellikle en kolay yapılabilecek, en kötü şeydir. Bu bölümde yönleri değiştirmenin, paternleri kırmanın, iletişimi tekrar yönlendirmenin ve yanılmadan yararlanmanın yolları üzerinde duracağız. Mistik ozan, William Blake, bir zamanlar şöyle yazmıştı, "Fikrini asla değiştirmeyen kişi, suyun içinde durup zihin sürüngenlerini besleyenlere benzer." İletişim paternlerini değiştirmeyen kişiler, kendilerini aynı tehlikeli bataklıkta bulurlar.

Daha önce en fazla seçeneğe, en fazla esnekliğe sahip olan makinenin en etkili makine olduğunu öğrenmiştik. Aynı ilke insanlar için de geçerlidir. Yaşam için anahtar; mümkün olduğu kadar farklı yaklaşımlar kullanmaktır. Tek bir programla, tek bir stratejiyle hareket etmek, tek vitesli bir araba kadar etkin olabilmek demektir.

Bir zamanlar bir otel görevlisini, çıkma zamanından birkaç saat daha fazla kalabilmek için ikna etmeye çalışan bir arkadaşımı gözledim. Kocası bir kayak kazasında yaralanmıştı ve ulaşım işini ayarlayıncaya kadar kocasının otelde dinlenmesini istiyordu. Görevli, kibarca ve ısrarla mükemmel nedenleriyle birlikte, niçin mümkün olmadığını açıklıyordu. Arkadaşım saygıyla dinliyor ve sonra daha zorlayıcı karşı nedenler öne sürüyordu.

Onun, neden ve mantığı kabul ettirmek için tüm sevimliliğini ve dişiliğini kullanmasını seyrettim. Fazla kibirli olmadan ve dışarıdan herhangi bir baskı kullanmadan,"istediği sonuca ulaşıncaya kadar orada durdu. Sonunda görevli acıklı bir gülümsemeyle, "Bayan, sanırım siz kazandınız"dedi. O, istediğini nasıl elde etti? Görevli artık ona karşı çıkamaz duruma gelinceye kadar, yeni manevralar ve yeni davranışlar üretecek kadar esnek olarak.

Çoğumuz, bir tartışmanın çözüme kavuşturulmasını sözel bir boks maçı olarak düşünürüz. İstediğinizi elde edinceye kadar tartışmada vurmaya devam edersiniz. Daha etkin ve güzel modeller, Aikido ve tai chi gibi ''doğu askeri sanatlarıdır'', orada kuvvet karşılanmaz; fakat size karşı olan kuvvet, yeniden düzenlenerek yeni bir yöne yönlendirilir. Arkadaşımın ve en iyi iletişimcilerin de yaptığı budur.

Direnç olarak böyle bir şey olmadığını unutmayın. Sadece yanlış zamanda ve yanlış yönde baskı yapan, esnek olmayan iletişimciler vardır. Aikido ustası gibi iyi bir iletişimci de birisinin görüşlerine karşı olmak yerine, esnek ve direncin yaratılmasına duyarlı, anlaşma noktalarını bulan, onlara yaklaşacak kadar beceriklidir.

"En iyi asker saldırmaz. Üstün savaşçı sessiz başarır. En büyük fatih, mücadele etmeden kazanır. En başarılı yönetici emretmeden yönlendirir. — Lao Tsu, Tao Te Ching

Belirli kelime ve deyimlerin, direnç ve problem yarattığını unutmamak önemlidir. Büyük liderler ve büyük iletişimciler bunu bilirler ve kullandıkları kelimelere ve kelimelerin sahip oldukları etkilere dikkat ederler. Kişisel otobiyografisinde Benjamin Franklin, fikirlerini ahengi koruyarak nasıl ilettiğini şöyle tanımlıyor; "Kendimi hafif bir çekingenlikle ifade etme alışkanlığı geliştirdim. Tartışılma olasılığı olan herhangi bir şey öne sürdüğüm zaman, fikir hakkında şüphesiz gibi kesinlik ifade eden kelimeler ya da fikir hakkında herhangi bir olumlu hava yaratacak kelime asla kullanmam. Fakat şunun şöyle şöyle olduğunu anlıyorum ya da kavrıyorum. Bana şöyle görünüyor ya da onu şu şu nedenlerle şöyle düşünmemeliyim. Hatalı değilsem, onu şöyle ya da böyle hayal ediyorum, şeklinde ifadeler kullanıyorum. İnanıyorum ki bu alışkanlık bir fikri aşılamak istediğim zamanlar ve zaman zaman aldığım önlemlerde öne çıkarmak istediğim konularda bana büyük avantaj sağlamıştır."

Yaşlı Ben Franklin, negatif cevapları tetikleyecek kelimeleri kullanmayarak önerilerine karşı herhangi bir direnç yaratmadan, onları nasıl ikna edeceğini biliyordu. Diğer başka kelimeler de vardır. Size sürekli olarak kullanılan beş harflik bir örnek vereyim; fakat. Fakat kelimesi dilimizde bilinçsiz ve otomatik olarak kullanılan ve iletişimi en fazla bozan kelimelerden biri olabilir.

Birisi şöyle söylerse; "işte gerçek, fakat?" ne demek istiyordur? Doğru olmadığını ya da ilgisiz olduğunu söylüyor. Fakat kelimesi daha önce söylenen her şeyin etkisini yok ediyor. Birisi size anlaştıklarını fakat derse neler hissedersiniz? Fakatın yerine "ve" kelimesini koyarsanız ne olur? "Bu gerçek ve işte gerçek olan bir gerçek daha" ya da "Enteresan bir fikir ve işte onu düşünmenin bir başka yolu daha" derseniz ne olur? Her iki durumda da anlaşmayla başlarsınız. Direnç yaratma yerine, yeniden yönlendirmenin yolunu yaptınız. Dirençli insanlar yoktur, sadece esnek olmayan iletişimciler vardır. Direnç durumunu ya da hislerini otomatik olarak tetikleyen, kelime ve deyimler olduğu gibi, kişileri açık ve tartışmanın İçinde tutan iletişim şekilleri de vardır. Örneğin, kendi bütünlüğünüzle herhangi bir uzlaşmaya gitmeden ve karşınızdaki kişiyle herhangi bir anlaşmazlığa düşme zorunluluğunuz olmadan, bir konuda ne hissettiklerinizi tam olarak aktarabilecek; bir iletişim aracınız olsaydı ne olurdu? Çok güçlü bir araç olabilir mi? Evet ve buna anlaşma çerçevesi denir. Bu çerçeve; iletişimde bulunduğunuz kişiyle ahengi koruyarak, hissettiklerinizin gerçek olduğunu, onunla paylaşarak ve onun fikrine herhangi bir direnç göstermeden karşınızdaki kişiye saygı göstererek kullanabileceğiniz üç deyimden oluşur. Burada direnç de yoktur, çatışma da.

İşte üç deyim;

"Takdir ediyorum ve "

"Saygı duyuyorum ve"

"Anlaşıyorum ve"

Her örnek olayda, üç şey yapıyorsunuz. Diğer kişinin dünyasına girerek ahengi oluşturuyorsunuz ve fakat ya da bununla birlikte gibi kelimeler kullanarak karşınızdaki kişiyi karalamadan ve ihmal etmeden onun iletişimine saygı gösteriyorsunuz. Beraberliği sağlayan bir anlaşma çerçevesi oluşturuyorsunuz. Direnç yaratmadan, bazı şeyleri tekrar yönelterek bir kapı açıyorsunuz.

Size bir örnek vereyim. Birisi bir konuda; "Kesinlikle hatalısın." diyor. Siz de aynı şiddetle; "Hatalı değilim." derseniz; aranızdaki ahengi koruyabilir misiniz? Hayır. Bir çatışma ve direnç olacaktır. Şöyle konuşursanız, "Bu konudaki hislerinin yoğunluğuna saygı duyuyorum ve sanıyorum bir de benim tarafımdan dinlersen, farklı hissedebilirsin" ne olur? Burada, kişinin iletişiminin kapsamıyla anlaşmak zorunda olmadığınıza dikkat edin. Birisinin bir konudaki hislerini daima takdir edebilir, saygı duyabilir ya da hisleriyle anlaşabilirsiniz. Hislerini takdir edebilirsiniz; çünkü aynı fizyolojide olsanız, aynı şeyi algılasanız; benzer şekilde hissedecektiniz.

Bir başkasının niyetini de takdir edebilirsiniz. Örneğin; bir sorun hakkında iki karşıt yönde olan kişiler, birçok kez birbirinin görüşlerini takdir etmezler. Bu nedenle, diğerini dinmezler bile. Fakat anlaşma çerçevesini kullanırsanız, karşı tarafı daha iyi niyetle dinler ve sonuç olarak kişiyi takdir edecek yeni yollar bulursunuz. Nükleer sorun üzerinde birisiyle tartışma yapıyor olduğunuzu kabul edelim. Siz nükleer gücün dondurulmasından yana iken; O, nükleer kuvvetin oluşturulmasından yanadır. İkiniz de aileleriniz ve kendiniz için güvenlik ve dünya için barış istemenize rağmen; yani ikinizin niyeti de aynı olmasına rağmen, birbirinizi iki rakip olarak görebilirsiniz. Bu nedenle diğer kişi, "Nükleer sorunu çözmenin tek yolu, Rusya'yı nükleer olarak yok etmektir" derse; onunla tartışmak yerine, onun dünyasına girerek, "Çözümünüzü ve çocuklarımızın güvenliğini sağlama isteğinizi gerçekten takdir ediyorum. Bu görevi yerine getirmede Rusya'yı bombalamaktan daha etkin bir yol olabileceğini düşünüyorum böyle çözümlere ne dersiniz?" şeklinde konuşabilirsiniz. Bu şekilde iletişimde bulununca; karşınızdaki de kendisine saygı duyulduğunu hissedecektir. Dinlenildiğini hissedecek ve kavga etmeyecektir.

Yeni olasılıklar ortaya çıkmış olmasına rağmen, bir anlaşmazlık yoktur. Bu formül herkese uygulanabilir. Diğer kişi ne söylerse söylesin; takdir edecek, saygı duyacak, anlaşacak bir şeyler bulabilirsiniz. Kavga etmeyeceğiniz için, kavga olması da mümkün değildir.

"Görüşlerinde çok fazla ısrar edenler, anlaşabilecek çok az kişi bulurlar."

— Lao Tsu, Tao Te Ching

Seminerlerimde, birçok kimse için en çok hatırlanan sonuçları doğuran küçük bir deney yapıyorum. Bir sorun hakkında farklı görüşe sahip iki kişiyi alıyorum ve "fakat" kelimesiyle karşıdakinin fikrini küçük düşürecek herhangi bir söz söyletmeden tartışma yapmalarını istiyorum. Bu, sözel aikido'ya benzemektedir. Kişiler bunu, serbest olmanın bir deneyimi olarak görmektedirler. Başkalarının hislerini tahrip etmek yerine, onların görüşlerini takdir etmek, daha çok öğrenmelerine olanak sağlıyor. Kavgacı olmadan ya da birbirini kırmadan tartışabilirler,yeni ayırımlar yapabilirler ve yeni anlaşma noktalarına ulaşabilirler.

Aynı şeyi biriyle deneyin. Siz tartışmanın karşı tarafında yer alın ve tam tarif ettiğim şekilde tartışın. Bunu ortak noktalarını bulma ve istediğiniz yöne yöneltme oyunu olarak görün. Kendi İnançlarınızı satmanız anlamında söylemiyorum ya da entelektüel bir kararsız olmanızı istemiyorum. Kendinizi kibarca düzenleyerek ve gürültülü bir şekilde itmekten çok önderlik ederek, sonucunuza daha etkin olarak ulaşabileceğinizi göreceksiniz. Diğer kişinin perspektifine açık olmakla, daha zengin ve daha dengeli bir görüş geliştirme yeteneğine sahip olacaksınız. Çoğumuz tartışmaları bir kazanan, bir kaybedenin bulunduğu bir oyun olarak görürüz. Biz haklıyız, diğerleri haksız. Bir taraf gerçek üzerinde bir tekel kurmuş, diğer taraf ise, zifiri karanlıkla oturuyor. Bir anlaşma çerçevesi bularak daha çok zaman buldum, daha çok şey öğrendim ve daha hızlı ilerledim. Yapmağa değer bir diğer alıştırma ise inanmadığınız bir konu tarafında tartışmaya katılmaktır. Sizin için sürpriz olacak yeni perspektifler kazandığınızı göreceksiniz.

En iyi satıcılar ve en iyi iletişimciler yapmak istemediği bir konuda kişiyi ikna etmenin çok zor olduğunu bilirler. Yapmak istediği konuda ise inandırmak çok kolaydır. Çatışmadan çok, doğal olarak yönlendirerek bir anlaşma çerçevesi oluşturmalısınız. Etkin iletişimde anahtar; kişiyi sizin yaptırmak istediğiniz yönde değil, yapmak istediği yönde çerçevelemektir. Direnci kırmak çok zordur. Anlaşma ve ahenk oluşturarak, ondan kaçınmak daha kolaydır. Direnci yardıma dönüştürmenin bir yolu da budur.

Problemleri çözmenin bir şekli de anlaşmanın bir yolunu bulacak şekilde, onu tekrar tanımlamaktır. Diğer yol ise paternlerini kırmaktır.

Mantık çevrimimizin içine yapışıp kalıyoruz. Bozuk plak gibi aynı noktada dönüp duruyoruz. Pikabı bu durumdan kurtarmak için, iğneyi ya biraz ittirmek ya da alıp başka bir yere koymak gerekir. Yapışık durumdan kurtarmak için bu yol izlenebilir, yani eski paterni keserek yeni bir paterne başlayabiliriz. Kaliforniya'daki evimde terapi seansları düzenlediğimde olanlar benim için bir eğlence kaynağıdır. Kişiler, Okyanusa bakan bu güzel mülke geldiklerinde, çevre onları olumlu bir duruma sokar. Evin üstündeki taraçadan onları seyretmek hoşuma gidiyor. Arabalarından inişlerini, heyecanla etrafı seyretmelerini ve kapıya kadar yaklaşmalarını görebiliyorum. Gördükleri her şey; onları canlı ve olumlu bir duruma sokmaktadır.

Öyleyse ne değişiyor? Yukarıya çıkıyorlar ve biraz konuşuyorlar ve hepsi gayet neşeli ve olumlu bir durumun içinde bulunuyorlar. Sonra, "Güzel, sizi buraya getiren neden nedir?" diye soruyorum. Felaket hikayelerini anlatmaya ve sorunlu durumlarına dönmeye karar verdiklerinde; derhal omuzlarının düştüğünü, yüzlerinin sarktığını, nefeslerinin sığlaştığını ve ses tonlarının değiştiğini görüyorum.

Paternle ilgilenmenin en iyi yolu; onu kırmanın ne kadar kolay olduğunu göstermektir. Genellikle kuvvetli, kızgın ve ters bir şekilde, "Özür dilerim daha henüz başlamadık, ne oluyor?" diye sorarım. Onlar da derhal, "O, üzgünüm" derler ve dik oturmaya, normal nefes almaya, dik durmaya, normal yüz ifadelerine ve iyi hislere geri dönerler. Mesaj şiddetli ve açık bir biçimde ulaşmaktadır. Bu da onların nasıl iyi durumda olunacağını bildiklerini göstermektedir. Onlar aynı zamanda kötü durumun nasıl seçileceğini de biliyorlar. Hemen orada davranışlarını değiştirmek için fizyolojilerini, durumlarını, iç temsillerini değiştirmede kullanılacak araçlara sahiptirler. Hangi hızda yapabilirler.? Anında. Şaşırtmanın, paterni kesmede en iyi yol olduğunu öğrendim. Kişiler paternin içine düşüyorlar; çünkü başka bir şeyin nasıl yapılacağını bilmiyorlar. Bunalabilirler ve sinirlerini uyandıracak şekilde düşünürsek, hep sorun yaratan konular üzerinde durarak çöküntü durumuna girebilirler. Bu onların dikkatli olarak; kaynaklarını kullanmada, durumlarını değiştirmede bildikleri en iyi yoldur.

Böyle birisini tanırsanız; nasıl tepki gösterirsiniz? Beklenen şekilde davranabilirsiniz. Oturur; uzun, duyarlı ve kederli bir konuşmaya başlarsınız. Bu kişinin kendisini biraz daha iyi hissetmesine neden olabilir; fakat, aynı zamanda paterni de kuvvetlendirir. Kişi etrafta bunalımlı olarak dolaşıyorsa; tüm dikkatinin istediği konular üzerinde toplanmasını söyleyebilir. Başka bir şey yaparsanız ne olur? Onu gıdıklamaya, görmemezlikten gelmeye ya da yüzüne köpek gibi havlamaya başlarsanız; ne olur? Kişi, sizin nasıl tepki gösterdiğinizi bilmeyecek ve şaşkınlıktan kurtulacak ya da deneyimi nasıl algılayacağına ilişkin yeni bir patern gündeme geldiği için gülmeye başlayacaktır.

Konuşmak için zaman zaman hepimizin bir arkadaşa ihtiyacı olacağı açıktır. Gerçekten ilgiye ve duyarlı bir kulağa ihtiyaç duyacağımız, acı ve kederli durumlar vardır. Fakat ben paternlere yapışıp kaldığımız durumlar hakkında konuşuyorum. Bunlar kendi kendini yineleyen ve yıkıcı olan tekrarlı davranış dizileridir. Onların üzerinde ne kadar çok durursanız size o kadar çok zarar verirler. Gerçek hedef; kişilere bu paternleri ve davranışları değiştirebileceklerini göstermektir. İpin ucuna bağlı bir top olduğunuza inanıyor ve birisinin sizi itmesini bekliyorsanız; bu sizin nasıl davranacağınızı gösterir. Kontrollü olduğunuza, patentleri değiştirebileceğinize inanıyorsanız; yapabilirsiniz.

Buradaki güçlük, kültürümüzün çoğu kez aksini söylemesidir. Kültürümüz davranışlarımızı, durumlarımızı ve duygularımızı kontrol edemeyeceğimizi söyler. Çoğumuz; çocukluğumuzdaki hastalıklardan, kanamalara kadar her şeyin etkisinde yaşadığımızı kabul eden bir terapik modele, kendimizi uyarlamışızdır. Bu nedenle, paternlerin anında nasıl kesileceğini ve değiştirileceğini öğrenmemiz gerekir.

Patern kesmenin ustaları olarak bilinen Bandler ve Grinder özel terapi seansları yapıyorlardı. Bandler bir zihin enstitüsüne (sinir hastalarına) yaptığı ziyarete ilişkin bir anısını anlatmaktadır. Orada mecazi ya da ruhsal olarak değil, ısrarla yaşayan İsa olduğunu öne süren bir kişiyle ilgilenmiştir. Bir gün Bandler yürürken, bu adamla karşılaşır ve "Sen İsa mısın?" diye sorar. Adam, "Evet, oğlum" diye cevap verir. Bandler, "Bir dakika sonra geliyorum" diye cevap verir. Bu ayrılış adamı bir parça şaşırtır. Birkaç dakika sonra Bandler, elinde bir şerit metre olduğu halde geri gelir. Bandler adama kollarını açmasını söyler ve kollarının açık uzunluğuyla başından ayak baş parmağına kadar boyunu ölçer. Ölçümden sonra Bandler, tekrar ayrılır. İsa olduğunu iddia eden adam, biraz endişelenmeye başlar. Biraz sonra Bandler; tahtalar, büyük çiviler ve çekiçle birlikte tekrar geri döner. Tahtaları bir haç oluşturacak şekilde çakmaya başlar. Adam. "Ne yapıyorsun?" diye sorar. Bandler haçın en son çivisini çakarken, "Sen İsa değil misin?" diye sorar. Adam tekrar, "Evet, oğlum." diye cevap verir. Bandler," O halde niçin burada olduğumu bilirsin" der. Her nasılsa, adam aniden gerçekte kim olduğunu hatırlar. Onun eski paterninde böyle bir fikri yokmuş gibi görünmektedir. "Ben İsa değilim. Ben İsa değilim." diye bağırmaya başlar ve sorun çözümlenir.

Daha olumlu patern kesilmesi örneği, birkaç yıl önce başlatılan sigara içmeye karşı kampanyadan verilebilir. Birileri, tiryakilerin her sigara içmek istediklerinde onlara bir öpücük vermeyi önerdiler, ilk planda bu sigaraya uzanmanın otomatik paternini keser. Aynı zamanda bu olay, eski akıllılık üzerine şüphe bulutlarını getiren yeni bir deneyim oluşturur.

Patern kesmeler, iş hayatı için de değerlidir. Yöneticilerden birisi, patern kesmeyi, işçilerinin işe bakış açılarını değiştirmek için kullandı. Uygulama için fabrikaya gittiğinde işçiler, şirket ürünlerini kendi kişisel kullanımları için üretiyorlardı. Bu üretim hattında işler yolundaydı. Bu nedenle başka bir üretim hattına gitti. Burada işçilerin, satış için üretim yapıyor olmaları gerekirdi. Fakat orada üretimin henüz başlamadığını gördü. Biraz ilerledikten sonra, herkesin ürünü kendi kullanacakmış gibi üretmesini istediğini açık olarak belirtti. Her kontrol ettiği anda ürünün kalite kontrolünün yapılmış olduğunu görmek istediğini belirtti. Bu haber söndürülemeyen yangın gibi yayıldı ve kötü işçilerin paternlerini kesti ve birçok işçinin ne yapmakta olduğunu tekrar gözden geçirmesine neden oldu. Ahenk ustası yönetici, bu işi hiçbir işçisini gücendirmeden gerçekleştirdi; çünkü onların gururlarına hitap etmişti.

Patern kesme, özellikle politikada yararlı olabilir. Bunun güzel bir örneği son zamanlarda Louisiana'da yaşanmıştır. Eyalet milletvekillerinden Kevin Reilly, meclis toplantılarında, eyaletin kolejleri ve üniversiteleri için ödenek ayrılması yolunda çok çaba harcadı. Tüm çabalarına karşın daha fazla ödenek ayrılmadı. Eyaletin başkenti dışında, bu yöndeki baskılarını sürdürürken, bir gazeteci kendisine duygularını sordu. O, çok sert bir biçimde Louisiana'nın muz cumhuriyetinden başka bir şey olmadığını ilan etti. "Biz iflas ettiğimizi, birlikten çekildiğimizi, dış yardım için sıraya girdiğimizi     cahillik, bekar anneler gibi

İyi konularda öncülük ettiğimizi, fakat eğitimde sonuncu olduğumuzu ilan etmeliyiz" şeklinde konuşmasını sürdürdü.

İlk başta bu düşünceler eleştiri fırtınasına tutuldu; çünkü onlar alışılmış dikkatli politik konuşmaların ötesine geçmişti. Fakat kısa bir süre sonra o, ilahlaştırıldı. Muhtemelen o, bu demeciyle tüm politik gayretlerinden çok daha fazla bir iş yaparak, eyaletin okullar hakkındaki fikrini değiştirdi.

Patern kesmeleri, günlük yaşamınızda da kullanabilirsiniz. Her ortam ve koşulda sürekli bir tartışmanın içindeyiz. Çok uzun süredir devam ettiğinden unutulmuş olabilir; fakat bu kavganın arkasında gittikçe kızışan bir şekilde, kendi görüşümüzün doğru olduğunu ispatlama savaşı vardır. Buna benzer tartışmalar, bir ilişkiyi en fazla tahrip eden şey olabilir. Onlar bittiğinde kendi kendinize, dünyanın şimdiye kadar nasıl çığırından çıktığını düşünebilirsiniz. Fakat tartışma sürerken böyle bir perspektife sahip olamazsınız. Son zamanlarda sizin ya da diğerlerinin yapışıp kaldığı böyle durumları düşünün. Hangi patern kesmeleri kullanabilirdiniz? Şimdi biraz durun ve gelecekte kullanabileceğiniz beş patern kesme yaratın ve bunların yararlı olabileceği durumları düşünün.

"Anlayışsız davranılsa bile, anlayışla cevap verin. "

— Lao Tsu, Tao Te Ching

Bir tartışma kısa devre olup çığırından çıkmadan önce, erken uyarı aracı gibi bir patern kesmeye önceden sahip olsaydınız ne olurdu? Esprinin en iyi patern kesmelerden biri olduğunu keşfettim. Gülerken kızmak çok zordur. Eşim Beck'yle birlikte daima kullandığımız bir espri vardır. "Gerçekleştiği zaman ondan nefret ederim" diye başlayan Saturday Night Live isimli güldürü programını hiç seyrettiniz mi? Oldukça neşelidir. Oyuncular birbirlerine; dudaklarını zımparalayıp sonra üzerine yakıcı alkol dökmek, burunlarını havuç doğrayıcıyla bileyip, üzerine mentollü mendil koymak gibi, kendi kendilerine yaptıkları korkunç şeyleri anlatırlar ve "Evet, ne demek istediğini biliyorum. Gerçekleştiği zaman ondan nefret ederim" derler.

Tartışmaların yıkıcı olduğunu hissettiğimiz anlarda, Becky' yle bir anlaşmamız vardır. Birimiz, "Gerçekleştiği zaman ondan nefret ederim" derse, diğeri tartışmayı kesmek zorundadır. Bu, bizi güldürecek bazı şeyleri düşündürterek, içinde bulunduğumuz negatif durumu kırmaya zorlar. Aynı zamanda, yaptığımız zaman ondan nefret edeceğimizi hatırlatır. Sevdiğimiz kişiyle sert bir tartışmaya girmek, dudaklarınızı zımparaladıktan sonra üzerine alkol dökmek kadar eğlenceli olabilir.

"Yapılamayacağı düşünülen bir şeyi yaparak insanlığın güç alanını genişleten her şey, değerlidir."

— Ben Janson

Bu bölümde iki temel fikir vardır ve bunların ikisi de birçoğumuzun düşündüklerinin tersine bir etkiye sahiptir. Birincisi, daha iyi ikna etmenin yolu fethetmekten çok anlaşmadan geçer. Biz, sanki her ilişkide bulunması gerekliymiş gibi, kazananla kaybeden tarafın kesin olarak ayrılmasından hoşlanan, rekabetçi bir toplumda yaşıyoruz. Birkaç yıl önceki sigara reklamının, "Kaçmaktansa dövüşmeyi tercih ederim" şeklinde mesajlar ilettiğini hatırlayınız. İnsanı; ne olursa olsun silaha sarılıp gözünü karartarak, riski gururla yüklenen bir kişi olarak karakterize ettiler.

İletişim hakkında öğrendiğim her şey, bana rekabet modelinin çok sınırlı olduğunu söylüyor. Ahengin sihrini ve onun kişisel güç için ne kadar önemli olduğunu daha önce tartıştık. Kişiyi, yenilmesi gereken bir rakip olarak görürseniz; tam karşıt bir çerçeveden başlıyorsunuz demektir. İletişim hakkında öğrendiğim her şey; bana çatışma değil anlaşma oluşturmamı, düzenlemeyi öğrenmemi ve direnci kırmaktan çok önderlik etmemi söylüyor. Bunları söylemek kolaydır, fakat yapmak zordur. Bununla birlikte; bilinçli ve sürekli dikkat ederek iletişim paternimizi değiştirebiliriz.

İkinci fikir ise, davranış paternlerimizin silinmez bir şekilde beynimize işlenmediğidir. Sürekli olarak kendimizi kısıtlayan bir şeyler yaparsak, anlaşılması güç zihinsel hastalıklardan rahatsız olmayız. Sadece tekrar tekrar çok kötü paternler kullanıyoruz demektir. Çözüm basit olarak paterni kesmek, yapmakta olduğunu bırakıp yeni bir şey denemektir. Sadece kişisel hastalıkları hatırlayabilecek şekilde yapılmış robotlar değiliz. Sevmediğimiz bir şey yaparsak; yapmak zorunda olduğumuz şey, onu farketmek ve değiştirmektir. İncil ne diyor. "Hepimiz bir anda değişeceğiz. Göz açıp kapayıncaya kadar geçen bir sürede," istersek değişebiliriz.

Her iki durumun da dayandığı temel, esneklik fikridir. Bir parçaları yerine koyma bulmacasını çözemiyorsanız; tekrar tekrar aynı çözümü deneyerek bir yere ulaşamazsınız. Değişmek, adapte olmak, denemek ve yeni bir şeyler yapmak için esnek olursanız, çözersiniz. Ne kadar esnek olursanız, o kadar seçenek yaratırsınız, o kadar çok kapı açabilirsiniz ve daha çok başarılı olursunuz.


 

 

 

 

 

 


 


Ana Sayfaya Dönmek İçin Tıklayın 

  www.aymavisi.org  
 

 

 

 

 
 + Büyüt | - Küçült