Kişisel Gelişim

 

 

Beden-Zihin Tıbbının Temel Prensipleri

Yaşar Yılmaz & Eylem Yılmaz


Her insan benzersizdir

Doğanın kanunlarına uymanın birinci önkoşulu, her canlıyı kendi biricikliği çerçevesinde ele almaktır. Aynı hastalığa yakalanmış iki insanı iyileştirecek yöntemler farklı olabilir, çünkü bütünsel tıpta esas olan hastalık değil, insandır, bireydir. Aynı şekilde, aynı hastalık, değişik insanlarda değişik sebeplerden kaynaklanıyor olabilir, örneğin bir insan enfeksiyonla zatürreeye yakalanırken, bir başkası psikolojik stres nedeniyle veya biyokimyasal denge bozukluğu nedeniyle zatürree olabilir. Bu prensip geleneksel Doğu tıp öğretilerinde yüzyıllardır var olmasına rağmen, Batı tıbbında yeni kabul görmeye başlanmıştır.

Kronik stres pek çok hastalığın temel nedenidir

Kronik stresin beden direncini zayıflatarak hastalıklara neden olabileceği beden/zihin tıbbının temel önermesidir. Stres hastalık, ağrı, yanlış beslenme, bedende biyokimyasal dengesizlikler, duygusal çatışma gibi içsel nedenlerle gelişebileceği gibi, ölüm, iş baskısı, ekonomik problemler gibi dışsal nedenlerle de ortaya çıkabilir. Ama stresi yaratan sebeplerden çok daha önemli olan, insanın bunlarla başa çıkabilme kabiliyetidir. İnsanların stres karşısındaki tutumları ve stresle başa çıkma şekilleri, stresin beden ve zihin sağlıklarına etkilerinin de belirleyicisidir. İnsanların stresin sağlıkları üzerinde yaratacağı olumsuz etkiler konusunda bilinçlendirilmesi ve bunun olumsuz etkilerini ortadan kaldıracak teknikleri öğretmek de beden/zihin tıbbının ilgilendiği önemli bir alandır.

Stres, sempatik sinir sisteminin fazla uyarılmasıyla ortaya çıkar. Bedenin stres karşısında verdiği cevap, kortizol, DHEA (dehidroepiandrosteron) gibi adrenal stres hormonları salgılamaktır. Bu stres hormonları güçlü kimyasallardır. Bedenin strese ve dolayısıyla bu hormonlara devamlı maruz kalması durumunda beden direnci düşecek ve beden hastalıklara yatkın hale gelecektir. Kronikleşen stres tansiyonu yükseltir, beyin kimyasını, sindirimi, metabolik ve immun fonksiyonlarını bozar. Stresle birlikte gelişen yüksek kortizol düzeyleri Alzheimer, diyabet, kalp hastalıkları ve belli kanser çeşitlerine yakalanma riskini artırır. Stres ayrıca bedenin şeker regülasyonu fonksiyonunu bozar. Kronik stres altındaki bir bedende acil enerji için kan seviyesi düzeyi de devamlı yükselir. Bu da obezite ve tip2 diyabete davetiye çıkartır. Bunların dışında kronik stres, beyindeki hafızayla ilişkili nöronlar için toksik bir madde olan kortizol düzeyini artırarak hafıza kaybına neden olur, depresyonu tetikler ve erken yaşlanmaya neden olur.

İngiliz kardiyolog Peter Nixon yüksek stresin immun fonksiyonunu, protein sentezini ve kalp fonksiyonlarını bozduğunu ve kronikleşen stresin zaman içinde kalp hastalıklarına, kansere veya depresyona neden olabileceğini belirtiyor. Pek çok beden/zihin uygulaması, stresi azaltma ve gevşeme sağlamaya yöneliktir. Psikonöroimmunolojinin de savunduğu gibi, eğer insanı kronik hastalığa sürükleyen devamlı bir psikososyal sorun varsa, bu sorunu çözecek bir psikolojik süreç de mutlaka vardır. Bu süreç psikolojik danışmanlığı, terapötik tedavi gruplarına dahil olmayı, yaşam tarzı ve davranış değişikliklerine gitmeyi veya aşağıda anlatılan bedensel ve zihinsel gevşeme yöntemlerini uygulamayı içerebilir.

Sorumluluk almak gerekir

İyileşmek için sorumluluk almayı kabul etmek beden/zihin tıbbının temel koşullarındandır. Hastanın tedavi sürecinde pasif ve edilgen değil, tedavinin her sürecinde etkin bir ortak olması gerekmektedir.

Bedenin kendini iyileştirme kabiliyeti vardır

Bedenin iyileşmeye ve doğal dengeyi sağlamaya yönelik doğal ve biyolojik bir eğilimi vardır. Plasebo etkisi, bu eğilimin ispatıdır. Plasebonun etkisi, kişinin ne kadar yarar görmeyi beklediğiyle bağlantılı olarak değişebilir.

Doktor-Hasta ilişkisi önemlidir

Doktorla hasta arasındaki ilişki iyileşme sürecini büyük ölçüde etkiler. Doktora duyulan güven arttıkça, iyileşme süreci hızlanır. Beden/zihin tıbbında doktorun sürekli olarak hastasıyla diyalog halinde olması esastır. Plasebo etkisinde hastanın inanç sisteminin iyileşme sürecini etkilemesi gibi, burada da doktorun olumlu yaklaşımları iyileşmeyi etkileyebilir. Bu nedenle hasta kişi doktorunun ortağı olmalı ve tedavinin amacını bilmelidir. Hasta, sağlıkla ilgili bilgilenmeli ve sağlığı üzerinde söz sahibi olmalıdır.

Sistem yaklaşımı zaruridir

Beden/zihin tıbbı, insan hayatının genetik, aile, sosyoekonomik geçmiş, beslenme, egzersiz, sosyal destek, davranışlar ve ruhsal pratikler gibi pek çok faktörle şekillendiğini kabul eder. Hastalık fiziksel düzeyde bir dengesizlik olarak ortaya çıksa da, kaynağı zihinsel ve duygusal nedenli olabilir.

Hastalık bir mesajdır

Beden/zihin tıbbında hastalık bir düşman değil, bedenin bir şeylerin yanlış gittiğine dair uyarısıdır. Kişi, mevcut hastalık durumunun ötesini görebilmeli, yaşantısında kendisini hasta eden nedenleri bulmaya çalışmalıdır.

 

 

 

 

 


 


Ana Sayfaya Dönmek İçin Tıklayın 

  www.aymavisi.org  
 

 

 

 

 
 + Büyüt | - Küçült