Bir yazarın yazarlık deneyimini öğrenmek, oluşan yazarlık durumunun hangi
süreçlerden geçtiğine tanık olmak istiyorsanız; Joyce Carol Oates'ın,
elinizde tuttuğunuz, Bir Yazarın İnancı kitabı, sizi, bu anlamda benzersiz
yolculuklara çıkaracaktır.
İster yazan biri olun, ister bunun sancılarını çekin, isterseniz içinizde bir heves olarak yazma duygusunu taşıyın; Oates, sizi bir noktada buluşturacaktır: Yazmak nasıl öğrenilir, yazar nasıl olunur; yazmak için neler gerekir.
Oates, yazma süreci ve yazar olma durumundan söz eder. Bizi o noktaya getirenin okuma uğraşımız olduğunun da altını çizer sıklıkla.
Onun dile getirdiklerinde yazma eyleminin hem zanaat yanını hem de yaratıcılık isteyen boyutlarını görürüz.
Burada bir araya getirilen denemeleri "içtenlikli itiraf' olarak değil; bir yazarın gerçekten yazıya / yazma ve okuma eylemine duyduğu inancın yansımaları olarak almak gerekir.
Yazmanın da, inanmadan gerçekleştirilemeyeceğini anlatmaktadır, Oates.
Buna inanmak, biriktirerek oluşan bir duygu / düşünce iklimi gerektirir.
Başlangıç noktasında ise okumak vardır kuşkusuz.
Okumayı bir tutkuya, giderek de bir uğraşa dönüştürebilirsek eğer; hayatla aramızdaki örtüyü de kaldırmış oluruz.
Bakan değil, gören bir gözle yol almanın taşıdıkları bilincimizde, belleğimizde yerler açar, gözenekler oluşturur... Öyle ki; zamanla bunların her biri yazmak / anlatmak için bir neden olabilir yazıya soyunan birine.
Oates, işte bu yolculuğunun duraklarından geçirir bizleri.
Bir dile bağlanarak oluşturduğu ses'in nasıl geliştiğini, hangi aşamalarda içerlek bir anlam kazandığını gösterir bizlere.
Bir yazarın dönüp kendi okuma yolculuğunun ilk izlerine dönmesi, oradan taşıdıklarıyla yazma belleğinin nasıl / ne yönde oluştuğunu göstermesi önemlidir.
Bunu; yazma sanatının, usta çırak ilişkisiyle biçimlene geleceği yeri görmek / göstermek açısından önemsiyorum
Oates, bir yandan yaşam serüveninin bu duraklarından geçerken / geçirirken bizleri; aslında, hep yineleye geldiğimiz; "bu işin yüzde onunun yetenek, yüzde doksanının çalışmak gerektirdiği" düşüncesinin ne denli doğru olduğunu imler. Bir de şunu demeye getirir: Önce yazmayı öğreneceksiniz, ama sürekli okuyarak. Sonra bunun zanaat yanının öğrenilip benimsenmesi gerekir.
Yaratıcılığınız işte o süreçte ortaya çıkıp anlam kazanacaktır.
Yazmanın bir yarış olmadığından söz ederken de; okumayı hep öne almak gerektiğinin altını çizer.
Okumak istediğinizi okuyun, ama sevdiğiniz bir yazar sizi kendine çekiyorsa; tutup bütün yapıtlarını okuyun, der.
Çünkü, oradan bir ses yakalanabileceğinin bilincindedir; bunu hatırlatır bize.
"Yüreğinizi yazıya dökün” demesinin anlamını; "Kendi zamanınız için yazın, kendi zamanınıza bakın" düşüncesiyle tümler.
Yazmak, hatırlamaktır düşüncesine bağlananlardandır, Oates da.
"Yalnız geçmişe bakılarak yaratılabilir," derken de; yazarın yönünü / ibresini de hatırlatır biraz.
Kuşkusuz yazmak bir süreçtir. Yazarın oradaki yeri / konumu bunu bir iş / uğraş, sürekliliği olan bir eylem gibi görmesini kaçınılmaz kılar.
İnanç düşüncesini var eden de bu duygu biçimidir.
Siz buna adanmak da diyebilirsiniz.
Unutmayalım ki; her iyi yazarın / yapıtın arkasında adanmış bir hayat vardır.
Joyce Carol Oates; bize okur ve yazar olarak, özcesi şunları söylemektedir:
• Yazmak, evet, bir süreçtir.
• Özel bir dünya gerektirir.
• Hayal gücü, çocukluk okumaları yazı belleğini oluşturur.
• Karşı dünyalara bakarak yazmanın anlamını bulabiliriz.
• Yazmak, bilinç durumları gerektirir.
• Yazarlık içgüdülerini okuyarak / yaşayarak edinebiliriz.
• Dil görseldir, unutmayalım; yazar ise sözcük virtüözüdür.
• Kendini adama kaçınılmazdır.
• Metafor güdüsünü geliştirmek için algıları açık tutmak gerekir.
• "Kurmaca düzyazı bir zanaattır ve zanaat öğrenilmelidir; rastlantı sonucu ya da bilerek, isteyerek."
• Bir başka yazarı önünüzde duran bir MODEL olarak düşünün.
• Klasik yazarları / büyük yazarları keşfedin.
• Bir yazardan başka bir yazara gitmeyi öğrenin.
• Çapraz okumalar öğretir.
• Yazarları ve yapıtları serinkanlılıkla / dikkatle inceleyin.
• Unutmayın; çözümlemek öğreticidir.