Rönesans Erosu

Alexandrian


Rönesans döneminde İtalya, erotik edebiyatın incelik kazandığı, diğer Batılı yazarları etkileyen konu ve biçimlerde zenginleştiği bir merkez oldu. Dekameron, eski Milet hikayelerinin çeşitlendiren ve özel bir çekicilik katan hikayecilerin yolunu açmıştı. Cinsel ilişkilerin tanımlanmasının güzel dille, sevimli metaforlarla, kişilerin kibarlığıyla, sağlıklı sevinçle uyumlu olduğu keşfedildi.

Quattrocento[1] döneminde, bu türde otorite olan ilk yazar, 1380 yılında Toscane'daki Terranuova'da doğan ve 1402 yılında Papa IX. Boniface tarafından Vatican’ın papalık sekreteri görevine atanıp, elli yıl boyunca bu görevde kalan Gianfrancisco Poggio —Pogge—dir. Papalık mektuplarının redaktörü olan Poggio, boş zamanlarını meslektaşlarıyla birlikte, yalancılar evi ya da dedikodu yuvası denebilecek olan Bugiale (İtalyanca bugio, yalan'dan gelir) diye adlandırdığı ve birbirlerine işittikleri bütün yalanları abartarak anlattıktan Sarayın herkese açık bir odasında geçiriyordu. Tek tek kağıtlara not aldığı bu konulardan yola çıkan Poggio, 1450'ye doğru Valdamo'daki kır evinde Şaklabanlıkları’nı yazdı ve bunlar, büyük bir başarıyla Avrupa'nın bütün dillerine çevrildiler. 1480'deki Fransızca çevirisi, VUI. Charles'ı eğlendirmek için Guillaume. Tardif tarafından yapıldı ("en edepli biçimde yaptım," demiştir).

Poggio'nun Şaklabanlıklar'ı bir şakayı ya da değişik bir olayı aktarmak için genellikle cinsel konularda Latince yazılmış iki yüz yetmiş üç hikayeciktir, kimileri ancak birkaç satır uzunluğundadır. Eş aldatmadan bahseden bir Tivoli vaizinin söylevinden söz eder: "Bu öyle korkunç bir günahtır ki, evli bir kadınla yatmaktansa on bakireyle yatmayı tercih ederim." Poggio, muzip biçimde, şu sonucu çıkarır: "Dinleyicilerinin birçoğu onunla aynı düşüncedeydi."1 Bir başka vaiz, peder Paolo, sefahata karşı öğütlerde bulunurken, öyle şehvet düşkünü kocalar var ki, der, "en büyük zevki elde etmek için karılarının kalçalarının altına yastık koyarlar." Poggio'nun yorumu: "Bu işlemi bilmeyen kimi dinleyiciler doğal olarak denemeye can attılar."[2] [3] Genç bir kadın, günah çıkarmaya gittiğinde ve kocasına sadık olmamakla kendisini suçladığında, "çok şehvetli olan papazın, ona merhamet etmesi için yalvararak eline Aziz Priape'nin mumunu tutuşturduğunu" özel olarak Poggio'ya anlatmıştır.[4] Ayrıca Poggio, bir adamın bir kadına şunu sorduğu bir konuşma dinlemiştir: "Kadın ve erkek sevişmekten eşit biçimde zevk alırken, neden kadınlar erkeklere daha fazla ilgi duyar?" Kadın cevap verir: "Biz sevişmeye her zaman hazır ve uygunuz, siz değil; bu nedenle sizi cezbetmeye çalışmakla zaman kaybediyoruz."[5]

Şaklabanlıklar, aynı zamanda, Bologne'den Perouse'a, İtalya'nın her yerinde geçen küçük ahlaksal olaylardır. Valencid'li genç bir noter, ölmek üzere olan karısına komadayken bir kere daha sahip olmak ister. Hemen ardından, kadının bilinci yerine gelir, su ister ve kısa sürede iyileşir: Bu, cinsel birleşmenin "kadınların hastalıklarına karşı başarılı bir reçete" olduğunun kanıtı değil midir? Bu hikayelerden kimileri Poggio'ya, yüksek rütbeli papazlar tarafından anlatılmıştır. Agnagni Piskoposu Angoletto, akrabalarından birinin sabahleyin "dehşetli çirkin bir erkeğe" dönüşen bir kadınla yattığını anlatır; ve çok açık saçık bir düşünceyle noktalar.

Poggio, dangalak kocalarla bitmek tükenmek bilmez biçimde eğlenir: "Horansa yakınlarındaki bir hancının karısı, çok hafifmeşrep bir kadın, eski sevgilisiyle yataktaydı ve bir diğeri de merdivenlerden çıkıyordu." Bu ikisi birbirleriyle tartışırlarken koca gelir ve kadın, bunların geçimsiz iki müşteri olduğuna kocasını inandırır. Koca, "rakiplerle konuştu, anlaştırdı ve bir de onlara içki ısmarladı." Daha sersem kocalar da vardır:

Köylerimizin birinde, biraz safça ve kadınlar konusunda tecrübesiz bir köylü evlendi. Yatağa girdiğinde karısı sırtını döndü ve poposunu uygun yere yerleştirdi. Koca, yine de, büyük bir tatmin buldu. Bizim şaşkın köylü, karısına iki deliği olup olmadığını sordu. Kadın olumlar bir işaret yaptı. —Hah, ha! dedi adam, bana biri yeter; diğeri gereksiz. Kilisenin papazının kur yaptığı kurnaz kadın hemen cevap verir: —İkincisiyle bağışta bulunabiliriz; onu kiliseye ve papazımıza verelim.

Adam onayladı, pazarlıktan bahsetmek için papazı yemeğe çağırdı: "Yemek bittiğinde üçü birlikte aynı yatağa girdiler: Kadın ortada, koca arkada, diğeri, kendisine sunulana sahip olmak için, önde."1 Ama hikayecik burada bitmez...

Rönesans Hıristiyanlarının şaşılacak cinsel özgürlüğünü bilmeyenler sadece, bir Vatikan sekreterinin böyle şakalar yazmasına şaşıracaktır. Poggio, derlemesinin başında, "sadece neşeli ruhlar ve güzel canlılar tarafından okunmak istiyorum," der. Kardinaller ve piskoposlar onun kaba şakalarına gülerler: Floransa Şövalyesi Nereo de Pazzi'nin kızı, düğününün ertesi günü, kocasında "bir erkekte olması gereken hiçbir şey olmadığını" iddia ederek ağladı. Ailede skandal koptu, ama genç adam, bir şölen sırasında, herkesin gözü önünde, kendisini savundu:

Tam yemeğe başlamışta ki, ayağa kalkan genç koca aniden şunlan söyledi: "Sevgili akrabalarım, bana [6] yöneltilen suçlamada sizin yargıç olmanızı istiyorum."

Ve modaya uygun kısa hırkasını anında çıkararak suç unsurlarını masanın üzerine serdi ve şaşkın topluluktan, bunların gerçekten hor görülesi şeyler olup olmadığını sordu. Kadınlar, kocalarında da bu kadar olması gerektiğini düşünürlerken, kocalar da genç adamın kendilerinin efendisi olduğuna inandılar.

Yeni gelin sakinleştirildi, ama o itiraz etti: "Eşeğimizde, ki sonuçta bir hayvandır, bu kadar uzunu var (ve kolunu uzattı), o bir insandır ve yansı bile yok." Poggio'nun sonucu: "Saf kız, bu konuda insanın hayvandan üstün olması gerektiğine inanıyordu."1

Poggio, Şaklabanlıkları’ndan başka, 1415 yazı boyunca bulunduğu Bade Banyoları üzerine mektubunu da yazdı. "Sanki Sipriyen Venüs'ü ve onun bütün şehveti, bu deniz banyosu bölgesine taşınmıştı," diye itiraf etti. Halka açık ya da özel banyoların otuz binasındaki havuzlarda erkekler ve kadınlar birbirine karışıyordu. Poggio, gezinti yerinin üzerinden, "tiridi çıkmış ihtiyarların ve genç kızların çırılçıplak suya indiğini ve kıçlarını, karınlarını ve geri kalan yerlerini erkeklerin bakışlarına sunduklarını görebiliyordu." Her iki cinsiyetin de aynı kapıyı kullandığı bazı binalarda "içeri giren bir erkek çıplak bir kadına dokunabiliyordu ve vice versa." Hafif yemekler ve oyunlar eşliğinde günde dört kez banyo alınıyordu. XV. yüzyılın bu Alman su şehrinde iyi eğleniliyordu! "Kocalar, karılarının okşandığını telaşa kapılmadan görüyorlar ve onları, yabancılarla birlikte gitmeye bırakıyorlardı... Hemen hemen bütün kocalara azap veren kıskançlık sözcüğüne burada yer yoktur." Bade kaplıcalarının özelliklerinden biri, kısır kadınları doğurgan kılmaktır: Haydi şaşırın!

Bu kadar özgür şakalar yapan Poggio'nun, Rönesans’ın en [7] büyük hümanistlerinden biri olduğunu da belirtelim. 1 Eylül 1405'de, Roma Üniversitesinde liberal bilimlerin ve sanatların restorasyonu üzerine bağılı Papa VII. Innocent adına kaleme alan Poggio'dur. Poggio, eski Latince elyazmalarını kurtarmak için birçok manastırı da ziyaret etti; o olmasaydı hepsi kaybolacaktı. Aralık 1435’de, ellibeş yaşındayken, kendisine beş çocuk verecek olan onsekiz yaşındaki bir genç kızla, Serveggia, evlendi; ve bu vesileyle kendisinden yana ve kendisine karşı olan dostları Nicolo ve Carlo arasında geçen bir diyalog olan Yaşlı Biri Evlenmeli midir?'i yazdı. 1453'de Floransa Cumhuriyetine Başkan olarak atandı ve 1459'daki ölümünde şehir görkemli bir cenaze töreni düzenledi. Rönesans döneminde erotik hikayeler yazan insanlar böyleydi.

Poggio'nun ardından, benzer parlak yazarlar yetişti; örneğin Antonio Comazano'nun 1503'de yazdığı, Matrak Atasözleri, "geç olsun da güç olmasın," "isteyen sahip olur," "altı üstü bakla," vs. gibi kimi deyimlerin kökenini açıklayan hikayelerdir. Her atasözünün garip bir çiftleşme sırasında keşfedildiği kabul edilmiştir; örneğin, düğün yatağında kendisine dokunmak için eldivenler takan karısının bu alışkanlığından vazgeçmesi için cinsel organına çanlar bağlayan yeni evli kocanın hikayesi gibi. 1500 yılında. Dük Hercule d'Este'nin yakını olarak bulunduğu Ferrare'de ölen Comazano bu derlemenin iki versiyonunu bıraktı: Birincisi on Latince şiirden, İkincisi de İtalyanca onaltı düzyazı hikayeden oluşuyordu.

Diğer İtalyan hümanistleri de erotik eserlerini Latince kaleme aldılar. Bologne Üniversitesi profesörlerinden ve müstehcenlikle dolu onbeş söylev içeren Hitaplar’ın (1502) yazan Codrus (Antonio Urceo'nun takma adı) buna bir örnektir; şaşırtın olan, bunları öğrencilerden oluşan bir dinleyici kitlesi önünde okumuş olmasıdır. Codrus, hem evliliğin sakıncalarını anlattığı, hem de oğlancılık suçlamasına karşı kendini savunduğu söylevlere "şehvet unsurları" katmıştır. Hitaplar'ı üzerine Saint-Hyacinthe şöyle demektedir: "Ovidius'un hikayelerinde bile utanma duygusuna bu kadar saldıran bir şey asla yoktur" ve Codrus'un durumunun, "bir Bologne doktoru deyiminin niçin Şaklaban doktor, Komedya doktoru anlamına geldiğini" anlaşılır kıldığını belirtmektedir.1 Bir başka bilgin, Eliseo Calentio (diğer bir ifadeyle, Elyseus Calentius), serbest satırlarını ve epigramlarını bir araya getiren, ölümünden sonra yayımlanan eseri Opuscula'yla 1503'de Roma'da skandal yarattı. Gustave Brunet'ye göre, üçüncü bölümdeki bir piyes "pisliğin toplandığı yer"di.

Napoli'li bir avukat, Griolamo Morloni, seksenbir hikayeden oluşan derlemesi Novellae' de (1520), daha önemli açık saçıklıklar bulmak için Latince'yi kullandı. Bu in utroque jure (yani, medeni ve dini hukuk) doktoru, yaşadığı şehrin cinsel geleneklerini betimlemekten zevk aldı. Bu gelenekler, soylu derebeylerinden hamallara ve zanaatkarlara kadar bütün çevrelerde var olan eş aldatma ve zinadır. Bir yerde, bir fırına çocuk sahibesinden yararlanır; başka bir yerde, keşişle randevusu olan bir genç kızın kızlığı, keşişin yerine geçen Sorrente'li bir hayta tarafından karanlıkta bozulur. 8. Hikaye, sevişip sevişemeyeceğini öğrenmek isteyen bir öğrencinin, oyun sonucu annesini hamile bırakmasının hikayesidir. Morloni, Napolili kadınların kocalarını aldatmak için buldukları buluşları saymaya bayılır. Genç sevgilisiyle yalnız kalmayı bir türlü başaramayan bu kadınlardan biri şu çareyi bulur:

Her cumartesi, belli bir saatte kocasının kafasını yıkama alışkanlığı olduğundan, bu saatte birlikte olmalarını genç adama önerir. Kapıyı açık bırakacaktır. Kocasının kafasını yıkama saati geldiğinde, hiçbir şey görmesin diye kafasını ve gözlerini sabun köpüğüne bular ve bu sırada delikanlı eve girer, kadının etekliğini kaldırır ve arkadan kadına sahip olur, kadın sabunlamaya devam etmektedir ve bunu öyle maharetle yapar ki koca ne bir şey görebilir, ne de bir şeyden kuşkulanabilir.[8] [9]

Birçok hikaye, "kadınların kötü şeyler yapma alışkanlıkları vardır," düşüncesini kanıtlamaya yöneliktir. Kendisini reddeden güzel rahibeye aşık olan genç bir soylu, gece manastırın bahçesinde dolaşırken kendisini cinayete iten bir sahneye tanık olur:

Kadın keşiş bağa gelir; ve aynı anda sıcakta teke gibi kokan rezil bir arabacı belirir, kadına yaklaşır, onu kucaklar ve çayırların üzerine yuvarlar. Kadına gelince, o da, bacaklarını havaya kaldırarak, erkeğin böğrünü sertçe emmeye ve genellikle genelevlerde rastlanan öpücüklerden vermeye başladı; öyle canla başla ki, gürültüleri bahçenin her yerinden yankılanıyordu; ve hatta, arabacıyı öyle sıkı sıkıya kucaklamıştı ve onun altında kalçalarını öyle sallıyor ve küçük diliyle onun iştahını öyle kabartıyordu ki, ayrılmadan önce iki defa zevkin doruğuna ulaştılar; ve alet kılıfından çıktığında, kadın, bizzat kendi küçük elleriyle onu ince bir çaputla kuruladı ve daha uzun süre öpüp durdu.

Morloni, en ahlaksız hikayelerini her zaman kıssadan hisselerle sonuçlandırır. Ferrare'den Napoli'ye gelen soytarı Gonnella'nın, aşağı tabaka kadınların ağzından kendisini kaçırtacak kadar müstehcen şeylerin söylendiğini duyduğu 50. hikaye, Napolili kadınların kötülükleri ve erdemleriyle tüm dünya kadınlarını aştıkları düşüncesiyle tamamlanır. 81. Hikayede, bir yargıç, çenesi düşük üç kadına en aşırı cinsel taşkınlıklarını anlattırır; bunlar, öyle delice uygunsuzlukta şeylerdir ki, yargıcın ağzı açık kalır. Bu aşırılıklar bile Morloni'nin Novellae'sine, yeni baskılar ve başka anlatıcıların ondan yaptıkları alıntılarla teyit edilen kalıcı bir başarı getirdi.

Cinsel bir şaka geliştiren İtalyan hikaye geleneği, Gian Francisco Straparola ile birlikte, Matrak Geceler' deki (1550) yetmiş dört açık saçık hikayesiyle yaygınlaştı. Straparola hakkında, Bergama yakınlarındaki küçük şehir Caravaggio'da doğmuş olduğu ve 1508'de bir şiir kitabı yayımlamış olduğu dışında bir şey bilmiyoruz. Sforza ailesinden Lodi’li eski bir piskoposun, iç savaş yıllarında, on genç bayan, üç hanımefendi ve birkaç soyluyla Murano adasındaki bir saraya çekildiğini hayal eder. Büyük Perhizden önce eğlenmek için, onüç gece boyunca, bu topluluk içinden rastgele seçilmiş kadınlar ve erkekler fabllar anlatırlar ve bilmeceler sorarlar. Tümü de öyle açık saçıktır ki, genç kızlar, genellikle, nezaket gereği gülmelerini tutmaya çalışırlar. Matrak Geceler'in, XVI. yüzyılın ikinci yansında Deİaımeron kadar etkisi olmuştur. Ama Straparola'nın eseri, 10 Aralık 1605'de, bir Vatikan fermanıyla mahkum edildi ve 1624'de yasak kitaplar listesine kaydedildi.

 

[1] XV. yüzyıl ltalyası, çev.

[2]        "Bir vaizin acayip tutarsızlığı", Les Facities de Pogge'de, Pierre de Brandes tarafından yapılan yeni ve tam çeviri (Paris, Garnier, 1900).

[3]        "Sefahat nasıl öğrenilir", ibid.

[4]        "Günah çıkaran papaz", ibid.

[5]        "Bir kadının iğneleyici cevabı", ibid.

[6] Bu kaba şakanın orijinalinin adı De hamine insulso qui estimavit duos cunnos in uxore'dİT.

[7] "Kocasını bayağı bulan genç bir kadın üzerine", Les Faceties de Pogge'de, op.cit.

[8]        Themiseil de Saint-Hyacinthe, Memoires Littiraires, c. II (La Haye, Charles le Vier, 1716).

[9]        Les Nouvelles de Girolamo Morloni, Latince'den çeviren Femand Caussi (Paris, E. Sansot, 1904).

 

 

 

 


 


Ana Sayfaya Dönmek İçin Tıklayın 

  www.aymavisi.org  
 

 

 

 

Edebiyat

 

 

 

 
 + Büyüt | - Küçült