Kötülük Çiçekleri'nde romantik efsaneyi geniş şekilde buluruz. Kötülük Çiçekleri'nin ilk şiiri Vaftiz (Benediction) ile ilgili olarak Claude Pichois şunları anımsatıyor: “Baudelaire yorumcuları büyük çoğunlukla bu şiirde Romantizm ilkelerinin, romantik bir tema’nın bulunduğu düşüncesindeler: toplum öke’yi (dahi’yi) ve şairi lanetler. Bu lanetler bir gönül çağrısının, bir kutsal çağrının, Vaftiz’in işareti gibidir. Farklılık ve yalnızlık duygusu; idraksizlik ve kıyım, zulüm duygusu.”
Basmakalıp Düşüncelerin Ağırlığı
İster yazar, ister ressam, isterse besteci olsun her insan karşısında hemen kendisiden öncekileri bulur. Bir seçim yapmak zorunda. Ya onların sanatım öykünecek—ki bu durumda eskiyi öykünen biri olmaktan öteye gidemeyecek ya da kendisinden öncekilerin dünya görüşlerini değiştirecek. Ama sanatçı eğer özgün bir kişilik olmak istiyorsa, eskilerin katkılarını aşmak zorundadır. Valery bu konuyu şöyle vurgular:
“Baudelaire sorunu şuydu: Lamartine, Hugo ya da Musset’ye benzemeyen büyük bir şair olmak. Bu düşünce bilinçliydi, bilinçsizdi demiyorum, ama Baudelaire’de zorunlu bir düşünceydi, hatta Baudelaire’in dileği buydu.”
Yazın dünyasının her yenilen, oğul’un baba karşısındaki durumu gibi kendilerinden önceki büyüklerin yıkıcı ağırlıklarını, ezici ağırlıklarını karşılarında bulurlar. Bu da onların kişisel gelişmelerini engeller.
Aslında sorun pek güç değil gibi: ya öldürecek ya da öldürüleceksin. Egemen düşüncenin etkisiyle kendi kimliğini yadsıyıp bir başkasının etki çemberine gireceksin.
Baudelaire şiirini iki temel konumuyla ele almak gerekir:
1) Yapıtının Romantizm’le ilişkisini oluşturan lanetlenmiş şair teması,
2) Yitirilmiş yurt ve ilk cennet i içeren bir ülkü’ye özlem.
*
Demek ki Baudelaire’in kendi zamanında basmakalıp hale gelmiş, yem esin kaynağı olamayacak durumdaki temalara yaklaşım biçimini sorgulamak gerekiyor.
Geçmişin Cürufları
Yapılacak en kolay şey şu: geçmiş damardan gelen şiirleri geçmişin cürufları gibi ayırıp bir yana koymak. Kötülük Çiçekleri'ndeki şiirleri, bir kısmının cüruf gibi atılması gerektiğini söylüyor Leo Bersani Baudelaire ve Freud adlı çalışmasında:
Kötülük Çiçekleri Baudelaire’in en çok tanınmış ama en az ilgi çekici olan Vaftiz’, “Albatros”, “Yükseliş” ve “Farlar” gibi şiirleriyle başlar. Baudelaire bu şiirlerde, üstü örtülü bir anlatımla kitabın bütününün yadsıdığı, açıkça karşı olduğu ülküsel bir açıdan tanımlar şairi. Bu şiirler Romantizm’in cılkı çıkmış kavramlarını yemden ele almaktan öteye gidemez. Şair yeryüzünde “sürgün”dür; insanlar onu anlamaz, irdeler, horlar; tek sığınacağı yer bu dünya varlığının “marazlı miyozmaları’nın üstünde, uzaktaki “ışıklı ve dingin, duru alanlardır. Şair gemilerin üstünde acemice kanat vuran albatros gibi toplumun acı alayları ve vahşetiyle karşı karşıyadır. Hatta annesi bile kendisine bir şair doğurttuğu için Tanrı’ya lanetler yağdırır. Ve karısı, kendisini Tanrı’dan daha çok seven biriyle birlikteliği arzulayan karısı bu “abuk sabuk, sapık” inancından vazgeçip şairin göğsüne elini daldırarak yüreğini sökmek ve bu yüreği sevdiği hayvanın önüne atmak ister. Şaire gelince çektiği acıları, karşılaştığı aşağılamaları “çirkeflerimizi sağaltan kutsal bir çare, kutsal bir ilaç” olarak görür. Kollarını gökyüzüne, Tanrı’ya kaldırır, benzerlerinin, insanların vahşetini görmezden gelerek Tanrının bir gün soylu alnına koyacağı katıksız ışıklı “gizemli taç”ın düşünü kurar.
Şairin açıkça ortaya koyudğu bu tavır Baudelaire’in düşüncesini açıkça ortaya koyuyor.
Gençlik acemilikleriyle suçlanan şiirleri özümleme konusunda eleştirmenin başvurduğu kanıt bu şiirlerin eskiliğidir. Nitekim şunları söylemede:
“Kötülük Çiçekleri’nin en eski şiirlerinde sanatçının bulanıklığı gerek insan tarihinin dışındaki tam bir eğim, kıvrım, gerekse insanlık tarihine uymayan deneyüstü bir ilişki olarak ortaya çıkar.”
Şunu demek istiyor yukardaki satırların yazarı: Yapıtın devamının dışladığı deneyüstü bir konuma yerleşen “en eski” şiirleri Kötülük Çiçekleri’nden soyutlamak gerekir.
Böylece Baudelaire ve Freud'un yazarı İletişimler in ilk dizelerinde geçen Tapınak ve “canlı direkler”in esinlediği dikey ve “gizemli boyutu, duyumlar arasındaki, sonraki bağlamlarda geliştirilmiş bir yatay boyut yararına önemsiz gibi gösteriyor. Bir başka anlatımla, tinselliğe her türden gönderimi yadsıyor ve Baudelaire’ci düşünceyi tümüyle psikolojik bir mecraya taşıyor. Şairin Vaftiz ve Önceki Yağanı şiirlerindeki kadar değişik gönderimler yaptığı ‘diğer bölgeler’in ülküsel karakteri onların deneyüstü yapısının değil ruhsal işlemlerinin, ruhsal yapılarının gereğidir.”
Sanal Bir Eskilik
Yukardaki yazı Kötülük Çiçekleri n\n metafizik bir anlayışla okunmaması gerektiğini söylüyor. Bu kavramdan, bu anlayıştan kalkılırsa şu sonuca varırız: Baudelaire ilk şiirlerinde dünyayı tamamen, biçimsel ve romantik bir görüşle algılıyor. Ve bir tür yazınsal bir uzlaşım yapıyor.
Yine bu kavrama göre Baudelaire deneyüstücülük, yani “Ülküsel’e gönderim”den kendiliğinden var olan a, yani her tür ülküsel’e gönderimi kesip atmış bir öncekilik’e geçtiğinden gerçekten kendini bulmuş olurdu.
Yapıtları herkes kendine göre değerlendirir elbette. Kimine göre “Kuğu” “Albatros”tan daha güzel bir şiir olabilir. Herkes dilediğini beğenmekte özgürdür. Ama olgusal bir gerçeği zoraki bir biçimde istediğimiz çerçeveye sokamayız.
Kısaca, kitabın başındaki “romantik” denilen bu şiirlerin yeri, yani kitabın ilk sayfalarında yer almaları hiç de “eski” olduklarının göstergesi değildir. “Vaftiz” şiiri konusunda bir açıklık yok. Ama Kötülük Çiçekleri’nin birinci baskısı 1857 tarihli olduğu halde “Albatros"un 1861 ’de yayımlandığını görüyoruz. “Yükseliş”te durum daha açık. Bu şiirde şair yarı yarıya ilk gençlik yıllarında yazdığı Incompatibilite’yi (Uyuşmazlık, Aykırılık) yineler.
Bu şiir gibi “Fenerler” şiiri de kitabın bütünlüğüne yabancı.
Eleştirmenlere göre bu şiirler Romantizm’ın ve şairdeki Romantik etkileşimin kalıntılarıdır.