Dadaloğlu'nun şiirlerinde, Köroğlu’nun güçlü bileğini, Karacaoğlan’ın aşk
dolu yüreğini, Pir Sultan’ın devrimci tutumunu bir arada görmek olasıdır.
Bir yandan,
«Dadaloğlu’m yarın kavga kurulur
Öter tüfek davlumbazlar vurulur
Nice koç yiğitler yere serilir
Ölen ölür kalan sağlar bizimdir» derken; öte yandan,
«Yine bir dilbere meyil aldırdım
Ak gerdanda benler zer-nişanlıdır
Çift çift olmuş kirpikleri belinir
Zülfünün telleri pek reyhanlıdır» diye sesleniyordu.
Ama, O, önce bir cenk/savaş şairidir. Yaşamının tümü «barut kokuları ve kılınç şakırtıları» arasında geçtiğinden kavga şiirleri, aşk-doğa ve öteki şiirlerinden daha çoktur.
Dadaloğlu'nda sert, ama bir o kadar da sevecen aşiret ruhu egemendir. Sertliği, disiplinli oluşundan kaynaklanmaktadır.
O bir ozan, olarak kendine düşeni fazlasıyla yapmıştır. Aşiretinin düğünlerinde halay havaları, üzgün günlerinde ağıt, kavga sırasında da koçaklamalar çalıp söyleyerek, onlara moral vermiş, umut vermiştir.
Ve yine O, elinde sazı, omuzunda tüfeği geleneğe uyarak gidebildiği her yere gitmiş, «gezginci halk aşığı» geleneğini gücü yettiği ölçüde sürdürmeye çalışmıştır.
Ozan, bazen bir komutan, bir mürşit gibidir, bazen de perişan bir görünümdedir. Ömrünü kavgalarla geçirdiği için yorgundur, bitkindir. Ama çoğu kez de, bu özelliklerinden hiç mi hiç eser kalmayan ve «bin atlıyı» yenecek güce sahip bir yiğittir.
Konuşmalarının önünü ardını iyi yokladığı için, en doğrusunu söylemiştir. Bu nedenle de düşünceleri sabittir. Tartışma kabul etmez. Özü ile sözü birdir. Kaypaklıktan hiç hoşlanmaz. «Kaypak Osmanlılar size aman mı?» derken en tutarlı bir yanını yansıtmaktadır.
Türkülerini sade bir dille söylemiştir. Onun şiirlerini okuduğumuzda, yılların ardından onun sesini/sazını duyar gibi oluruz. Bir Şiirindeki tüm dizeler bir zincirin halkaları gibidirler. Konu birliği vardır, ölçülü-uyaklı Şiirin tüm kurallarını eksiksiz uygular. Bilinç düzeyi ne olursa olsun, okuyan her kişi rahatlıkla anlayabilir. İşte bir örnek daha;
«Dinleyin ağalar bir söz edeyim Bir güzel beni dilinen kandırdı Söz verdi de geri döndü sözünden Kötüleri üstümüze güldürdü»
Özetlersek, Dadaloğlu büyük bir halk ozanıdır. «İlgilendiği olaylar nedeniyle hem bir devrin tarihini, hem de bir toplumun duyuş ve düşüncelerini yaratmıştır.»
Ne yazık ki Dadaloğlu’nun şiirlerinin yazılısını bulmak olası değildir. Ancak aşiret geleneğine uyularak, anılarda/zihinlerde yaşamış, unutulmadan günümüze ulaşmıştır. Sözlü geleneğin, bir yapıtı olduğu gibi saklayamadığı gerçeğini göz önüne aldığımızda, şiirlerinin kısmen de olsa değişmiş olabileceğini kabul etmek zorundayız. Ama yine de şiirleri en az değişikliğe uğrayan ozanın Dadaloğlu olduğunu söyleyebiliriz. [1]
KULLANDIĞI HALK ŞİİRİ TÜRLERİ
Her Şiirin altına ayrı ayrı not düştüğümüz gibi; Dadaloğlu Koşma, koçaklama, varsağı, destan, ağıt, türkü ve güzelleme türlerinde şiirler söylemiştir. Şiirleri arasında en önemli yeri koşmaları tutmaktadır.
KOŞMA: Saz eşliğinde okunan ve hece ölçüsü ile yazılmış, ilk dörtlüğünün birinci, ikinci ve dördüncü dizeleriyle, öteki dörtlüklerinin dördüncü dizeleri birbiriyle, kalan dizeler de kendi aralarında uyaklı; konuları da sevgi, gurbet acısı ve doğa olayları olan bir halk koşuğudur. Halk Şiirinin en yaygın olanıdır. Genellikle on bir heceli dörtlüklerden oluşur. Özel ezgileri vardır. Bu ezgilere göre; Acem Koşması, Kerem, Kesik Kerem, Ankara Koşması, Sümmani, Topal Koşma gibi adlarla birbirinden ayrılırlar. Genel biçime uymayan şiirler de bu ezgilerle okununca «Koşma» diye adlandırılırlar. Koşmalar biçimlerine göre de, Yedekli Koşma. Ayaklı Koşma ve Musammat Koşma diye ayrılırlar.
KOÇAKLAMA; Halk Şiirinde, biçimi ne olursa olsun, konusu yiğitlik, savaş, kahramanlık olan ya da bir kahramanı öven, kahramanlık duygularını canlandıran koşuklar/yiğitlemelerdir.
VARSAĞI: Genellikle sekiz heceli dörtlüklerden oluşur. Uyak düzeni, koşmalardaki gibidir. Bu tür adını Güney bölgesinde yaşayan Varsak aşiretinden almıştır. Genellikle yiğitçe bir eda ile söylenirler. Havası etkileyicidir. İçlerinde «bre, hey, be hey, hey gidi» gibi ünlemler geçer. Ezgileri genellikle güçlüdür.
DESTAN: Bireysel olayların yanısıra, bir kahramanlık öyküsünü, bir savaşı, depremleri, salgın bir hastalığı kısaca toplumsal olayları anlatan koşma biçiminde, hem sekiz, hem de on bir heceli dörtlüklerden oluşan bir türdür. Uyak düzeni koşmalardaki gibidir. Destanlarda olay öne geçer, yani olayı anlatmak önem kazanır. Bu anlatımda gerçeklere bağlı kalındığı gibi, çok uzaklaştığı da görülür. Kendilerine özgü ezgileri vardır. Ozan istediği uzunlukta destan yazabilir.
AĞIT: Bir ölünün, gençliğini, güzelliğini, iyiliklerini, değerlerini, arkada bıraktıklarını, acılarını ya da büyük yıkımların acılı etkilerini dile getiren söz ya da okunan ezgi, yazılan şiirdir. Bu da yaygın bir halk koşuğu türüdür.
TÜRKÜ: Konuları da, biçimleri de çok çeşitli olan, hece ölçüsüyle yazılmış ve halk ezgileriyle bezenmiş koşuk türüdür. Halk şiiri türlerinin aşağı yukarı tümü türkü olarak da okunabilir. Koşmalar gibi türküler de, ezgilerine göre bölünürler. «Usulsüz» denilen uzun havalar divan, hoyrat, koşma, bozlak ve Çukurova diye ayrılırlar. «Usullü» diye adlandırılanlar ise oyun havalarıdır.
GÜZELLEME: Halk Şiirinde konusu sevgi olan lirik bir koşuk türüdür.
[1] Cahit Öztelli/Üç Kahraman Şair/Milliyet Yayınları.